26.Hafta: Annesi, babası tarafından öldürülen Pınar Civek’e gidecek

14 Ocak 2011, sizin için bir şey ifade etmeyebilir. Ama Pınar, Merve ve Yaşar Civek için ediyor.

Onların hayatlarının karardığı gün.

Bir yıl önce o gün anneleri öldü. Babaları, sokak ortasında anne Selma Civek’i tam 27 yerinden bıçaklayarak öldürdü.

*

Bu ülkede kadına karşı şiddet ne yazık bitecek gibi değil.

Pınar Civek ve kardeşlerinin yaşadıkları, o binlerce örnekten sadece biri.

Selma Civek 14 yaşından beri Hüseyin Civek’le evli. Adam çalışmıyor. Kumar oynuyor, alkol alıyor. Her türlü melanet var. İkide bir Selma’nın karşısına dikilip ondan para istiyor.

Selma çalışkan bir arı.Motorsiklete atladığı gibi evlere temizliğe gidiyor, Dikili’de yazlık evlere bekçilik ediyor, bahçeleriyle ilgileniyor, bir günde üç işe gidiyor.

Üç çocuğa da o bakıyor. Çocukların hepsi güzel güzel okuyor. Dişinden tırnağından artırdığı parayla bir eve giriyor. Çalışıyor, para biriktiriyor. Çalışıyor, para biriktiriyor.

Amacı o evin borcunu ödeyebilmek. Adam parayı eve değil, ona vermesini istiyor.

 

26hafta-2-4

O da vermek istemiyor. Bedelini ödüyor, dayağı yiyor, oturuyor. Ama nereye kadar…

Bu arada büyük kız Pınar, 9 Eylül’de işletme okumaya başlıyor ve annesine “Boşan bu adamdan” diyor, “Ben de çalışırım, sana destek olurum, kendi yağımızda kavruluruz.”

İtiş kakış sürerken, geçen sene ekim ayında, kendisine para vermek istemeyen eşini bıçaklıyor ama öldüremiyor.

Mahkeme koruma kararı çıkarıyor.

Artık kendisinden ayrılmak isteyen eşinin yanına yaklaşması bile yasaklanıyor.

İşte 14 Ocak günü, koruma kararının bittiğini zannedip, yolda karısını yakalayıp, nasıl bir hırssa, nasıl bir düşmanlıksa 27 yerinden bıçaklayarak öldürüyor.

Oysa yanlış hesaplıyor.

O gün koruma kararının son günü, bittiği gün değil.

Zaten koruma kararı olsa ne olur, olmasa ne olur.

Kadıncağız orada kanlar içinde can veriyor.

*26hafta-2-3

Anne mezara…

Baba cezaevine…

Üç çocuk ortalık yerde, perişan vaziyette, kimsesiz…

Sadece annesinin arkadaşları yardımcı oluyor.

Ve Sosyal Hizmetler’den gelen 800 lira, hepsi o kadar.

Allah’tan Selma Civek’in satın almak için bir miktarını ödediği evin sahibi insaflı çıkıyor, evi hemen onlardan geri almıyor, sadece ipotek koyuyor. Evin kalan borcu 30 bin lira. Bir ay içinde ödenmesi gerekiyor.

Pınar 23 yaşında, üniversitenin son iki yılını Açık Öğretim’de bitiriyor. şu anda yine annesinin bir tanıdığının yanında muhasebeci olarak çalışıyor.

1000 lira maaş alıyor, onunla ev kirası ödüyor ve 11 ve 12 yaşındaki kardeşlerine bakıyor.

Dünyanın en gururlu kızı.

Ben onun hikayesini Sabah Gazetesi’nde Sonat Bahar’ın röportajından öğrenmiştim.

Ve o zaman kendi kendime söz vermiştim.

İlk yarım kalan hayatlar’ın geliri Pınar’a gidecek.

O zaman daha bu ev hikayesinden haberim yoktu.

Öğrendikten sonra artık farz oldu. Alternatif Yaşam Derneği Başkanı Ercan Tutal’ın Türkiye Vodafone Vafkı’yla birlikte gerçekleştirdiği Düşler Akademisi işinden gelen yirmi bin lira Pınar Civek’in hesabına yatacak.

Eğer 10 bin lira daha bulursak, Pınar Civek ve kardeşlerinin başlarını sokacak bir evleri olacak. Yarın Pınar ve avukatı Bilge ile yaptığım röportajı okuyacaksınız…

Oğulcan dün iyiydi bugün kötü

ARTIK iyice inanıyorum, hiçbir şey için erken konuşmayacaksın hayatta. Mutlaka bir şey çıkıyor, bir aksilik tepene biniyor.

Dün en havalı halimle “Müjdeler olsun! Oğulcan iyi” demiştim. Bugün aksini söylemek zorunda kalıyorum.

*

Bu kez karnına basınca hareket eden sevimli bir penguenle gittim hastaneye. O da ne! Oğulcan’ın etrafında bir sürü sağlık personeli. İlaç verecekler, damarını bulmaya çalışıyorlar.

Kıyameti koparıyor. Debeleniyor, ona buna kafa atmaya çalışıyor. Dünkü melek yok artık. Zaptetmeye çalışıyorlar ama ne mümkün. Dün geceyi de felaket geçirmiş.

Neden?

Eve gitmek istiyor. Giysilerini silkelemeye başlamış. Yetişkin hayatında bıktım senden anlamına gelen o hareket, onun dilinde giysilerimi giydir, beni eve götür demek.

Tijen oralı olmayınca delirmiş. Kafayı oraya buraya vurmuş, dikişler patlayacak diye korkmuşlar, tekrar yatağa bağlamak zorunda kalmışlar.

Aynı tantana sabah da sürerken, ben içeri oyuncak penguenle girince, birden ilgisi o hareketli, değişik şeye odaklandı. Aldı, evirdi, çevirdi, karnına bastı, baktı kanatlar hareket ediyor, penguen dans ediyor, gülümsedi. Neşelendi, eğlendi.

O anda damar bulundu.

İlaç işi de halledildi.

Ama bu macera daha sürüyor haberiniz olsun.

Gelişmelerden sizi haberdar edeceğim…

SESSİZLERE SELAM OLSUN

GEÇENLERDE bir yazınızda “suskunlar”dan bahsetmiştiniz. Ben de çok etkilendiğim bir deyişi yazmak istedim: “Sessizler.”

Hastanelerde anne karnında ölen bebeklerin defin kağıtları biz yakınlarına imzalatılıyor. Ben orada gördüm, onlara “sessiz” deniyor, sadece sonuna ailenin soyadı ekleniyor. Soyadları belli ama hepsinin adı aynı; “sessiz”. Bir isim konamadığı için. İlk gördüğümde çok etkilenmiş, şaşırmıştım. Hâlâ da gözlerim dolar hatırladıkça, ne yazık ki kız kardeşimin soyadıyla da bir sessizin kağıdına imza attığım için belki de…

– Gerçekten de çok hüzün verici, sarsıcı bir şey bu anlattığınız. Ben de okurken ağladım. Bütün o sessizlere selam olsun…

 

Yorum Bırak