SAADET Öğretmen’i unutmaya imkân var mı? İzmir Menderes’te küçük çocuklara istismarda bulunan okul müdürünü kendi çabalarıyla ortaya çıkarmış, inanılmaz mücadeleler sonucunda suçlunun ceza almasını sağlamıştı. Akabinde UCİM’i kurdu. Türkiye’nin her yerinden hukukçular ve gönüllülerle birlikte aileler de üye oldu.
Nerede bir çocuk istismarı vakası var, onlar orada! En son Tarsus’taydılar. Kuran hocası tarafından istismara uğrayan 12 yaşındaki E.S. için. Saadet Özkan Efe’ye sordum…
– Tarsus’ta yaşanan çocuk istismarı vakası hepimizi derinden etkiledi. Yine küçücük bir çocuk… Yine vahim bir tecavüz… Ve serbest bırakılan bir sanık… Neler söylemek istersin?
Üzüntümü tarif edecek kelime bulmakta zorlanıyorum! Evet, yine bir çocuk istismarı… Yine küçük bir kalp korkunç bir insanlık suçuyla karşı karşıya kaldı! “Yine mi bir Kuran kursu?” diyerek görevini iyi niyetle yapan diğer insanları zan altında bırakmak istemem. Ama biz artık böyle acıları bu ülkede yaşamak istemiyoruz. Çok şey mi istiyoruz? Maalesef bu suç toplumun her alanında karşımıza çıkıyor. Çocuk istismarı suçunun, dili, dini, mesleği yok. O pisliğe bulaşan herkes suçludur. Evet, sanık ne yazık ki tutuksuz yargılanıyor ama henüz her şey bitmiş değil. 29 Mart’taki karar duruşmasını bekliyoruz adalete tüm inancımızla. Çocuğumuzun arkasında İzmir’den Mersin’e, Antalya’dan Erzurum’a kadar Türkiye’nin dört bir yanından destek vermek isteyen aileler geldi. Halk gücü onun yanında. Sanığın, kanunlar çerçevesinde en ağır cezayı alması için mücadele veren avukatlarımız var. Bizim çabamız, çocuğumuzu yeniden hayata döndürmek, hayaller kurabilmesini sağlamak… İstismarcıları ayrıkotu gibi bu toplumdan temizleyene dek mücadele etmeye devam edeceğiz!
– Siz olaya dernek olarak nasıl dahil oldunuz?
Bize ucim.org.tr’den yardım talebinde bulundular. Dava boyunca avukatlarımızla birlikte yanlarında olduk. Ve çocuğumuzu Tarsus’ta evinde ziyaret ettik. Haliyle büyük bir travma yaşıyor. Bugünleri atlatması için elimizden geleni esirgemeyeceğiz. Bu zor günler geçecek, ben inanıyorum.
O MAHKEME SALONUNDA HEPİMİZİN KALBİNE KURŞUN SIKILDI
– Duruşma sonucunda sanık serbest kalınca neler oldu?
Ah! Çok fenaydı! O gün, o koridordaki feryadı ömrüm boyunca unutabileceğimi sanmıyorum. Mahkemede dimdik durmaya çalışan bir çocuk düşünün. Tutuksuz yargılanma haberini duyunca, kâbuslarının devam edeceği düşüncesiyle şoka girdi. “Ben adalet istiyorum!” derken sesinin titremesi, kendini çaresiz hissetmesi çok üzüntü vericiydi. Bir anne düşünün, “Yaktınız ciğerimi! Yaktınız çocuğumu!” diye haykırıyordu. Ve bu anne-baba, her gün çocukları bir kere daha intihara teşebbüs etmesin diye, çocuklarının başında nöbet tutuyor…
– O feryadın anlamı neydi sence?
“Ya adalet yerini bulmazsa ya çocuğum kendine bir daha zarar verirse…” Bir aile için bu taşıması çok ağır bir yük. Bizler, toplum olarak bu ailenin üzerinden bu ağır yükü almalıyız. Bu çocuğumuza sahip çıkmalı, onun sesine ses olmalı ve yaralarını sarmalıyız. Göz göre göre, geleceğimize, çocuklarımıza uzanan bu kirli ellerin, özgürce çocuklarımızın arasında dolaşmasına izin vermemeliyiz! Bu konuda herkes duyarlı olmalı. Ben çok kötü hissettim kendimi. O çocuğun acısını içime hapsetmek istedim. Ben bu dünyanın kötülüklerine alışmak istemiyorum.
BU DAVADA SANKİ İSTİSMARA UĞRAYAN ÇOCUK YARGILANIYORDU
– Mahkeme başkanının sözleri için ne diyeceksin?
Bence çok talihsiz bir açıklamaydı. “Serbest kalması suçsuz olduğu anlamına gelmiyor. Bir sürü avukatınız var, bir üst mahkemeye çıkarsınız!” sözü, benim ne aklımın ne de vicdanımın kabul edebileceği bir şey! Bir çocuğun hak arayışında, umutla ağzından çıkacak bir sözü beklediği anda, bir hukuk insanının söylediği bu sözler, küçük bir çocuğun adalete olan inancını sarsmak. Böylesi hassas bir davada sarf edilen bu cümlelerin o çocukta aştığı derin yarayı hiçbir şey telafi edemez. Biz UCİM olarak istismar davalarında “Çocuk İhtisas Mahkemeleri”nin kurulmasını işte tam da bu yüzden istiyoruz. Bu mahkemelerde çocukların dilinden, psikolojisinden, yaşadıkları travmaların etkilerinden anlayabilecek hâkimlerin olmasını bu yüzden talep ediyoruz. O mahkeme salonunda hepimiz kalbine kurşun sıkıldı. O çocuğun karşısında insanlığımdan utandım! Zaten bu davada, ne yazık ki sanki istismara uğrayan o küçük çocuk yargılanıyor gibiydi!
– Nasıl yani?
Çocuğun ifadesi bir adli görüşme odasında alınması gerekirken, durmadan, bir kere daha, bir kere daha aynı sorular sorularak herkesin içinde sorguya çekildi. Suçlu oymuş gibi. Sert bir dille konuşan, çocuğun psikolojisini yok sayan ve örseleyen bir heyet vardı. Ama bizim toplumumuz, yanlışlar karşısında dik duran, mücadeleci bir toplum. Üzülüyoruz, isyan ediyoruz ama asla pes etmiyoruz, etmeyeceğiz de… Biz pek çok davaya katılıyor, pek çok örnekle karşılaşıyoruz. Çocuğa, “Anneni öperek amca seni nasıl öptü bize göster bakalım!” diyen hâkimler de görüyoruz. Ama kanunu layıkıyla uygulayan, çocuğun ifadesini alırken psikolojisini önemseyen, ifadeleri “Çocuk İzlem Merkezleri” ve “Adli Görüşme Odaları”nda alan, hatta çocuğun karşısında dizlerinin üstüne çöküp cübbesini çıkaran hâkimler de görüyoruz. Eksiklik ve yetersizlikleri tartışılsa da bizim çocukları koruyan kanunlarımız var. Bu kanunları uygulayan hâkimlerimiz de var. Hukuk bizler için, geleceğimiz için, en çok da çocuklar için var. Pes etmiyoruz, hukukun ve adaletin gücüne inanıyoruz. Dediğim gibi, dava henüz devam ediyor, nihai karar belli değil, umutsuzluğa kapılmıyoruz.
KÖTÜLERİN CEZASI BU DÜNYADA VERİLSİN
“Mucizelere inanmaktan hiçbir zaman vazgeçmeyeceğim. 29 Mart tarihinde, sevgiye, şefkate inanan ve vicdanın sesini dinleyen herkesi saat 13:00’te Tarsus Adliyesi’ne bekliyoruz. Bu dünyada masumlara kötülük yapanların cezası, bu dünyada verilmeli!”