İşte, 41. Yarım Kalan Hayatlar bu dünyalar güzeli kız…
Fisun Yurdusever.
İleri evre mide kanseri.
Kemiğe de sıçramış durumda.
Aşağıda, hikayesini bütün ayrıntılarıyla okuyacaksınız.
Bir yıl önce şiddetli mide ağrılarıyla doktora gidiyor. Endoskopi yapılıyor ve teşhis konuyor:
Kanser.
Mide, dalak ve lenflerin bir kısmı hemen alınıyor.
Ardından 4 kere kemoterapi ve radyoterapi…
Bir sürü zorluk, çaresizlik ve yoksunlukla başa çıkmaya çalışıyor.
Fakat yaşam sevincini hiç kaybetmiyor.
Tüm bu süreç içinde hep Instagram’da paylaşımlar yapıyor.
Siz de bu satırları okuyorsanız lütfen onu FİSUNYDR takip edin, bu onu çok mutlu ediyor.
Hürriyet ve Miles&Smiles kredi kartı işbirliğiyle gerçekleştirdiğimiz sosyal proje, 41. Yarım Kalan Hayatlar kapsamında Fisun Yurdusever’i destekleyecek. Miles&Smileskredi kartına teşekkür ediyorum.
Fisun’un bir an evvel sağlığına kavuşması dileğiyle…
Doktor, “Yok öyle değil! Miden toptan alınacak” deyince şaşkın şaşkın yüzüne baktım. “Nasıl yani?” dedim. Nasıl midem alınacak? Ben midesiz nasıl yaşarım?
Fisün, 21 yaşındasın ve mide kanserisin ve kemiğe sıçramış. Hızlı yayılan, agresif bir türmüş. Teşhis ne zaman kondu?
Geçen sene Ocak. Bir yıl önce yani. Şiddetli mide ağrılarıyla doktora gittim. Endoskopi yapıldı, mide kanseri teşhisi kondu…
Peki “Kansersin!” dendiğinde ne hissettin? “Gencim atlarım” diye mi düşündün?
Ben kanserin ne olduğunu bilmiyordum ki! Zaten bana “Kansersin!” denmedi önce, “Midende kötü huylu bir tümör var” dedi. Ben de bunu büyük bir sivilce ya da yağ bezesi gibi düşündüm. Açacaklar midemi onu alacaklar ve kapatacaklar. Ve ben kurtulacağım. Doktor, “Yok öyle değil! Miden toptan alınacak” deyince şaşkın şaşkın yüzüne baktım. “Nasıl yani?” dedim. Nasıl midem alınacak? Ben midesiz nasıl yaşarım? “Yaşarsın” dedi, “Midesiz yaşayan çok insan var!” Ameliyatı oldum. Midem ve dalağım alındı.
‘ONLARIN MİDELERİ VAR!’ DİYORDUM
Bir kere, otobüste şişman bir kız gördüm, afiyetle koca bir sandviçi yiyordu. O kadar iştahlı yiyordu ki, hayran kaldım. Ben ne yesem geğiriyordum, gaz ağrısı çekiyordum…
Bütün bu tedavilere paranız yettin mi?
Tabii ki hayır! Zaten ilk gittiğimiz yer, özel bir hastaneydi. Ameliyat yüklü bir miktar tutuyordu, mümkün değildi ödememiz. Çapa’ya gittik. Abimden dolayı Bağ-Kur’um var.
Sonra?
Midemi, dalağımı ve lenflerimin bir kısmı aldıktan sonra büyük bir depresyona girdim. Çünkü çok kilo kaybetmeye başladım. Yemek yiyemiyordum. Açlık, tokluk hissetmiyordum. İnsanlara bakarken önce karınlarına bakıyordum, “Onların mideleri var!” diye düşünüyordum. Bir kere, otobüste şişman bir kız gördüm, afiyetle koca bir sandviçi yiyordu. O kadar iştahlı yiyordu ki, hayran kaldım. Ben ne yesem geğiriyordum, gaz ağrısı çekiyordum…
Sen nasıl beslendin peki?
O da ayrı sorun. Çünkü ameliyattan sonra kimse bana nasıl beslenmem gerektiğini anlatmadı. Ben her şeyi deneme yanılma yöntemiyle öğrendim. Problem yaşaya yaşaya neyi yememem gerektiğini anladım.
Kemoterapiler?
Ameliyattan iki ay sonra başladı. İki defa aldım. Çok ağır geçti. Öyle bir mide bulantısı ki anlatamam. Telefona, tavana hiçbir yere sabit bakamıyordum o derece midem bulanıyordu. Sürekli bir huzursuzluk, tatsızlık. Ayakta duramayacak haldeydim. Ama ben hala “Bu kemoterapiler de olacak, bitecek, iyileşeceğim!” zannediyordum. İlk ikisini aldıktan sonra üç ay ara oldu, sonra üçüncüyü ve dördüncüyü aldım.
KEMOTERAPİ GÜNÜMÜ KAYBETTİM
Omuzumda bir lezyon vardı. O da meğer kanser hücreleri taşıyormuş. Fakat “kıkırdak oynaması” olduğunu zannedildi.
O üç aya ara neden?
Meğer Bağ-Kur primlerim ödenmemiş. Borç yüzünden kemoterapi günümü kaybettim, tekrar randevu almak için gittiğimdeyse sıra vardı. Sonra bayram tatiline denk geldi, yine ertelendi üç ay öyle geçti.
Kesintisiz, sürekli tedavi alsaydın daha iyi bir durumda olabilir miydin?
Kesinlikle!
Kemiğe ne zaman sıçramış? Ve nasıl anlaşılamamış?
Omuzumda bir lezyon vardı. O da meğer kanser hücreleri taşıyormuş. Fakat “kıkırdak oynaması” olduğunu zannedildi. O yüzden de onkoloji doktorum oradan biopsi alıp, patalojiye göndermedi. Teşhis de geç kondu…
GENCİM, KUVVETLİYİM
TABİİ Kİ İYİLEŞECEĞİM!
Fotoğraflarımı Instagram’da paylaşmak beni hayata bağlıyor, motive ediyor. Güzel yorumlar okumak kadar beni mutlu eden bir şey yok.
İnsanlar senin hikayeni Instagram’dan öğrendi. Nasıl girdin, ne zaman girdin?
Kanser teşhisi konmadan iki ay önce. Gülümseyen hayat dolu fotoğraflar koyuyordum. Teşhis konduktan sonra da değişmedi bu. Ama kırmızı rujlu, saçsız, kaşsız fotoğraf paylaştığım da oldu. Bazen, “Bugün hastanedeyim” diye paylaşım yaptım, bazen edindiğim tecrübeleri anlattım. Ama hep güçlü durdum. Yaşama sevincimi hiç kaybetmedim.
Bu halde nasıl hayat dolu olduğuna şaşıranlar var mı?
Olmaz mı? Ama ben buyum. Bu kadar ciddi bir hastalık yaşıyorum, tabii ki benim de bunalıma girdiğim oluyor. Ama sonunda yine gülüyorum. Gülmek benim doğamda var. Ben acı çekerken bile gülerim. Ayrıca, gülümseyen fotoğraflarımı Instagram’da paylaşmak beni hayata bağlıyor, motive ediyor. Güzel yorumlar okumak kadar beni mutlu eden bir şey yok. Orada dostlarım ve bir ailem var gibi hissediyorum.
Bir de İzmir maceran var. O nasıl oldu?
Kansersiz Yaşam Derneği’nden, “Sana destek olmak istiyoruz!” dediler. İzmir’e gittim. Çok iyi bir onkoloğa gittim. Gitmeme sebep de Kansersiz Yaşam Derneği’dir. Bir süre Kadın Sığınma Evi’nde kaldım. Sonra bana ev tuttular. İki ay kadar da orada kaldım.
Tedavi ne oldu peki?
Tedaviye başladım ama bünyem cevap vermedi. Doktorum çok iyi bir doktordu ama çok yoğundu, onkolojiye bölümünde de yatacak yer yoktu. Yine Instagram sayesinde Bursa Acıbadem Hastanesi’ne geçtim. Çünkü direktörü de kanser tedavisi görmüş, bana yardımcı olmak istedi. Allah razı olsun, hala da oluyorlar. Şu an burada tedavi görüyorum…
Hastaneden çıkabileceğini düşünüyor musun?
Tabii ki. Hayata çok bağlıyım ben. Pes etmem. Hayat sevincim yeter. Gencim, kuvvetliyim. Tabii ki çıkacağım.
İnsanlardan ne bekliyorsun?
Sevgi… Sadece sevgi.
Benim gelecek hayallerim yoktu. Çünkü zor bir hayat yaşadım. En fazla yarınımı bildiğim, her ay maaş alabileceğim masa başı bir işim olsun isterdim.
ANNEME YARDIM ETMEM GEREKİYORDU,
OKULU BIRAKTIM
Nerede doğdun?
Tokat’ta. 40 günlükken İstanbul’a gelmişiz.
Anne, baba?
Babam ben 4.5 yaşındayken vefat etti, hayal meyal hatırlıyorum. Annem de bizi yetiştirmek için didindi, durdu.
Kaç çocuklu bir aile?
Çok çocuklu bir aile. Annem üç kere, babam iki kere evlenmiş. Annemden benle beraber 5, babamdan 7 kardeşim var…
Nasıl bir çocukluk hatırlıyorsun?
Zorluk içinde geçen bir çocukluk. Annem, vasıfsız bir kadın, mesleği yok, okuması yazması yok. Ama kurşun dökme ve fal bakma gibi özel bir yeteneği var. 20 yıllık, 30 yıllık müşterileri var. Öyle geçindik bunca yıl.
Eğitim?
Lise mezunuyum. Sonra Kocaeli’nde üniversiteye gittim. Kimya okuyordum, son yıl bıraktım. Daha doğrusu bırakmak zorunda kaldım. Çünkü abim, 6. Kattan düştü. Çok acı şeyler yaşadık. Şu an ruhsal ve fiziksel olarak engelli. Ailecek perişan olduk. Benim de anneme yardımcı olmam gerekiyordu. Okulu bıraktım…
Sen ne olmak istiyordun gelecekte?
Benim gelecek hayallerim yoktu. Çünkü zor bir hayat yaşadım. En fazla yarınımı bildiğim, her ay maaş alabileceğim masa başı bir işim olsun isterdim.
Bursa Acıbadem Hastanesi
Onkoloji Bölüm Başkanı
Doçent Dr. Bülent Orhon
FARKLI İLAÇ
KOMBİNASYONLARI
DENEYECEĞİZ
Fisun’un durumu nedir?
Mide kanseri. İlk ameliyat olduğunda bile yüksek riskli bir tür, arkasından tedavileri yapılmış ancak kemik metastasları ortaya çıkmış. Bir seri tedavi daha yapılmış ama vücut ona direnmiş. Bundan sonra değişik ilaç kombinasyonları deneceğiz.
Ne kadar ağır bir kanser?
Çok ciddi. İleri evre. Organ metastası var. Şu anda kemik ama sırada başka yerler olabilir…
Bu yaşama sevincinin ona bir katkısı olmaz mı?
Hasta, eğer hastalığını kabulleniyor, tedavisine bağlanıyor, tedaviden fayda görüyor ve yaşamak istiyorsa, yüzde 100 olur. İyi bir tedaviyle uzun sağ kalımlar mümkün.
Ne tür hatalar yapılmış?
Eski tedavileri inceledim. Hata yapılmamış aslında. Gerçi, “Doktor doktoru korur” diyeceksiniz ama öyle değil, doğru kemoterapiler ve radyoterapiler yapılmış. Başlangıçta, koruyucu olarak, sonra da ileri evre için tedavi uygulanmış. Ciddi bir hata yok. Sadece tedavisinde aksamalar olmuş, bir ara Bağ-Kur prim borcu varmış, Bağ-Kur’u dondurulmuş, ondan dolayı, işlem yapılamamış.
Omuzundaki lezyonun kanser olduğunu anlamamaları hata değil mi?
Olabilir. Ama oradaki arkadaşımızın seçtiği kemoterapi de ağır bir terapi. Bence tahmin etmiş ve metastatik hastalık için uygulanacak tedaviyi uygulamış.
İnsanlık vazifesi nedir? Ona karşı nasıl davranmalıyız?
Bir kere pozitif davranılması lazım. Genç kızlardaki mide kanserleri, bir dram aslında. 21 yaşa uygun olmayan bir hastalık. Genetik ve çevresel faktörler söz konusu. “Neden 50’de değil de, 20’de?” olmadığını açıklayamıyoruz. Yediğine, içtiğine bağlamak da doğru değil. Ama her ne kadar o çok barışık gözükse de, bu yaşta, bu hastalık fikrine alışması zor. Bizim yapabileceğimiz en iyi şey, yaşam kalitesini ve yaşam sevincini arttırmak. Şikayetlerinin azalması sağlamak ve yaşam süresini uzatmak için uğraşmak…
BAĞLILIĞI MÜTHİŞ!
Neden hiç hasta gibi durmuyor?
İlerlemiş kanseri olup da, “Bu nasıl hasta!” diyeceğiniz pek çok hasta var. Fisun da onlardan biri. Onkoloji bilimi ilerlediği için böyle hastalarla artık çok karşılaşıyoruz. Sizler de alışacaksınız. İlerlemiş kanserleri olmasına rağmen, performansları iyi, moralleri düzgün, hala günlük işlerini yapabiliyorlar. Tüm bunlar, kemoterapi ve diğer destek tedavileri sayesinde oluyor. Ve tabii en önemlisi, hayata olan bağlılıkları. Fisün iyi tedavi alması için elimizden geleni yapıyoruz…