Siz, sıra dışı bir hekimsiniz. Hikayeleriniz efsane gibi anlatılıyor. Hadi en başa dönelim, bir de maceranızı sizden dinleyelim…
-Yoksul ama mutlu bir çocukluk benimki! Erzincanlıyım. Annem-babam, amca çocukları. Babam ilkokul mezunu, annem ise okur-yazar bile değil. Ama hep aydın bir kadındı. Okuyamamasın nedeni de Erzincan depremi. 39’daki o büyük depremde, okullar yıkılmış, onların da okuyabilme şansı olmamış. Babam, Sümerbank’ta memur olarak çalıştı…
Ne kadar büyük bir aile?
-5 kişilik. İki ablam var. Biri emekli öğretmen diğeri ev hanımı. Çok severim ablalarımı. Çocukluk dönemimden başlayarak hayatı hep dolu dolu yaşadım. Her zaman hayallerim, hedeflerim oldu…
Neydi onlar?
-Kendimi bildim bileli hekim olmak istedim. Benim için başka bir meslek söz konusu bile değildi. Hep tıp okumak istedim. Bence en önemli sebebi de babamın rahatsızlığı…
Nesi vardı babanızın?
-Ben 5 yaşındayken, böbrek ameliyatı oldu. Küçüktüm ve çok etkilendim. Doktorların halinden, tavrından büyülendim. Benim için hayatta en değerli varlık olan babamı kurtarıyorlardı. Tanrı gibi bir şeydi gözümde doktorlar. Bence kararımı o zaman verdim. Ne yazık ki 89’da babamı başka bir ameliyat esnasında kaybettik.
Siz hep mi parlak bir öğrenciydiniz…
-Evet. İlkokulda bilgi yarışmasında, il birincisi olmuştum. Ortaokulda yine birincilik derecelerim var. Lisede TÜBİTAK’tan altın madalya aldım. Zaten oradan kazandığım bursla, üniversite hayatıma devam edebildim. Tıp Fakültesi’ni, puanım yettiği halde maddi yetersizlikler yüzünden İstanbul’da ya da Ankara’da okuyamadım. ErzurumAtatürk Üniversitesi’nde okudum.
Siz, ihtisasınız olan genel cerrahiyi de birincilikle kazanmışsınız…
-Evet. Hep çok çalıştım ben…
Peki bu çalışma azmi nereden geliyor? Ya da size bunu kim öğretti?
-Benim rol modelim ya da idolüm diyebileceğim biri olmadı. Ama içimde, müthiş bir doktor olma isteği vardı. Bunu bana aşılayan en önemli kişi de annem. Evet okuma-yazma bilmiyordu ama müthiş bir öngörüsü vardı. Mesela Doğu’daki ilk organ naklini gerçekleştirmek istiyordum. Bunun eğitimini almak için de Amerika’ya gitmem gerekiyordu. Gittim. Eşim ve çocuklarım da benimle geldi. Ancak 3. ayın sonunda Türkiye’ye geri dönmeye karar verdik. Çünkü çok zorlandık. Annemi aradım, söyledim. Bana, “Kim üç ayda karaciğer nakli yapmayı öğrenmiş ki!” dedi, “Tabii ki zorlanacaksın. Ama eğer orada devam edip bu eğitimi tamamlamazsan, bir daha bu fırsatı yakalayamazsın. Kal ve ülkene, organ naklini öğrenerek dön!” Bu sözler benim için inanılmaz yol gösterici oldu. Anneme kulak verdim. Tecrübelerine ve içgüdüsüne son derece itibar ederim. Hala birçok konuda ona danışırım.
ŞİMDİ’YE ODAKLANMAK GEREK
Merak, konsantrasyon, hayal kurma ve fokuslanmayla bir takım şeyleri başardığıma inanıyorum. Şöyle bir hayat prensibim var: “Dün geçmiştir ve geçmişte kalır. Yarın ise belirsizdir. Bugüne odaklanmak gerekir!” Ben geçmişi de, yarını da düşünmüyorum. Yaşadığım anda neler yapabileceğime bakıyorum. Ameliyata girdiğimde de benim için sadece ameliyat vardır. Dün, geçmişte kalmıştır. Dünden kalabilecek tecrübeleri değerlendiririm. Yarını da düşünmem. Çünkü yarın daha başlamamıştır. O an, o hasta için neler yapabilirim ve en iyisi nedir? Buna konsantre olur ve başarmaya çalışırım…
BU MERKEZİ DÜNYANIN EN İYİ MERKEZLERİNDEN BİRİ YAPACAĞIM
Karaciğer naklinde 3 yıldır İstanbul’da ilk sıradayız. Bu da hedeflerimden biriydi ve gerçekleştirdim. İkinci önemli hedefim ise dünyaya açılmak. Dünyadan eğitim almak için merkezimize cerrahlar geliyor. Canlıdan nakillerde dünyada çok önemli bir yerdeyiz. Yabancı cerrahlara bunun eğitimlerini veriyoruz. Ben de sık sık yurt dışına gidip yeni kazanımlarla dönüyorum…
KİMİLERİNE GÖRE DELİLİK BANA GÖRE GAYET DOĞAL
Organ nakli konusunda Amerika’da master yapmak istiyorsunuz ama paranız yok… Arabanızı satıyorsunuz. Doğru mu?
-Doğru. Kimilerine göre delilik ama bana göre gayet doğal. Ben hep komplike işler yapmayı istedim ve bunu başarma hedefiyle yola çıktım. Üniversitemde her ameliyatın yapılamıyor olması beni üzüyordu. Ama benim de bu kompleks ameliyatları bir yerden öğrenmem gerekiyordu. Kitaplara bakarak, teorik bilgilerle yapılabilecek iş değildi. Ne yapıp edip, yurt dışına gitmem gerekiyordu. Arabamı sattım, gittim.
Amerika’da hangi üniversitede eğitim aldınız?
-New York Üniversitesi Mount Sinai Hospital’da karaciğer safra yolları, pankreas cerrahisi ve multiorgan transplantasyonu konularında master yaptım. Memorial Sloan Kettering Kanser Merkezi’nde de onkolojik cerrahi alanında özel bir eğitim aldım.
AMERİKA MACERASI
Arabamı 15 bin dolara sattım. Ancak parasını 1 yılın sonra alacaktım. Kuyumcu bir arkadaşım sağ olsun bana, “Sana 15 bin doları ben vereyim. Arabanın parasını alınca bana ödersin” dedi. Arkadaşımdan parayı alarak Amerika’ya öyle gittim. Büyük bir merakla ameliyatları izliyor ve durmadan çalışıyordum. İki ay geçtikten sonra bana kadro açtılar ve sigortamı yaptılar. Bir ev tuttular ve parasını da onlar ödediler. Hastanede her ameliyata girebileceğim söylendiğinde, dünyalar benim olmuştu…
ERZURUM’DA İLK ORGAN NAKLİ
92’de taş çatlasa, yılda 10-15 organ nakli yapılıyordu Türkiye’de. Çoğunluğu da İstanbul ve Ankara’da. Ben ise Erzurum’da organ nakli yapmak istiyordum. Bu tabii ütopikti bir hedefti. Hayal bile edilemezdi. Amerika’ya sırf bu yüzden gittim. Ve hayalimi gerçekleştirdim, Erzurum’daki ilk organ naklini yaptım.
AMELİYAT ALETLERİNİ BİLE KENDİMİZ YAPTIK
Sizce Amerika’da neden bu kadar kabul ve takdir gördünüz?
-Çok çalıştığım ve bitmek bilmeyen bir öğrenme merakım olduğu için olduğu için. Türkiye’ye dönerken de beni durdurdular, gitme dediler. Bense 2 yılın sonunda ülkeme döndüm. Çünkü öğrenmiştim. Organ nakli ameliyatlarını Doğu’da yapabilecektim.
Sonra?
-92’de organ nakli yapma hayalini kuran ben, bunu ancak bölgede 2004’te gerçekleştirebildim. 12 yıl bunu yapabilmek için çabaladım. Ama sonunda başardım.
Yaptığınız müthiş bir şey! Erzurum’da 2004’de ilk böbrek, 2008’de de ilk karaciğer ameliyatını gerçekleştiryorsunuz…
-Evet. Sonra da gerisi geldi…
Siz, o dönem, cerrahide kullandığınız ameliyathane aletlerini de kendiniz yapmışsınız?
-Evet. Tornacı bir arkadaşım vardı, 1 ay boyunca atölyede onun yanında ben de çalıştım.
Karaciğer ameliyatlarının gerçekleştirildiği özel bir alet vardır. O aletleri almam gerekiyordu ama baktım prosedür uzun ve benim de vaktim daralıyor. Kendim yapmaya karar verdim. Çünkü onları Amerika’da çok iyi incelemiş ve fotoğraflarını çekmiştim. Arkadaşımla birlikte yaptık ve oldu…
EŞİME MİNNET BORÇLUYUM
Bu kadar başarılı olmanızda eşinizin payı ne kadar?
-Eğer onun desteği olmasaydı hayal ettiklerimi gerçekleştiremez ve hedeflerime ulaşamazdım. Eşim de doktor. Aile hekimliği yapıyor. Benim kariyerim için, evin ve çocukların eğitimiyle ilgili bütün sorumluluğunu üzerine aldı. Çocuklarımızın her şeyi ile tek tek o ilgilendi. Benim çalışma tempomu tolere etmeseydi şimdi bu durumda olamazdım. Bir başarım varsa bunun en önemli nedeni eşimdir. Ona her zaman minnet borçluyum.
Üç oğlunuz var. Aralarında hekim olmaya heveslenen olmadı mı?
-Hayır yok. Büyük oğlum Robert Koleji kazandı. Amerika’ya gitti. Hukuk okudu. Ortanca oğlum Boğaziçi Üniversitesi’nde Endüstri ve Makine Mühendisliği okuyor. O da geçen yıl Amerika’ya gitti. En küçüğümüz ise Saint Joseph’i kazandı. Bu sene Fransa’ya gidecek. Hiçbirini istemedikleri bir şeye zorlamadık…
Bir çobanın oğluna karaciğer nakli yapıyorsunuz. Bundan güzel başka bir şey olabilir mi? Şehirde imkanlar içinde bunu yapabilirsiniz. Ama orada bunu bir çobana yapmak önemliydi. Bir gün Sivas’tan bir organ çıktığı haberini aldık. 10 yaşında bir kız çocuğunun organlarını ailesi bağışlamış. Bekleme listesinde adı olan bir hastamıza da uyuyor. Hasta da Iğdır’da yaşıyor. Telefonla ulaşamıyoruz. Iğdır Valisini aradım. Şöyle bir köy var, şu şu isimli bir de hasta. “Bulmamız gerekiyor” dedi. Hasta yaylaya çıkmış. Ama vali buldu. Uçakla aldırıldı ve nakli yapıldı. Şu an çok sağlıklı. İşte bunlar beni en çok mutlu eder şeyler…
Şu anda Erzurum’da tam donanımlı bir üs var mı?
-Olmaz mı? Anestezi uzmanı, patoloji uzmanı ve ekibimdeki cerrahları Amerika’ya eğitime gönderdim. Çok iyi bir ekipler, çok başarılı nakiller gerçekleştiriyorlar. Orada kurduğum ekip ile gurur duyuyorum.
Ne zaman ayrıldınız?
-Öğrencilerim yetişmişti, artık orada misyonumu tamamlamıştım.
Kendinizi başarmış gibi hissediyor musunuz?
-Elbette. Birkaç ay önce Erzurum’a gittik. Doğu Anadolu’da Organ Nakli Günleri yaptık. O toplantıya, Dünya Organ Nakli Derneği Başkanı geldi. Ameliyat yaparak onlara izlettirdik. Çok etkilendiler. Hedefimize ulaşmış olmanın mutluluğunu yaşıyoruz.
KARACİĞER KIZIM GİBİ ONUNLA KONUŞUYORUM!
En mutlu olduğunuz yerlerden biri mi ameliyathane mi?
-Aynen öyle! Müziğimi açarım. Türk sanat müziği dinlerim. En çok sevdiğim parça da, “Sevemez kimse seni.” Ameliyata stresli olmamaya çalışırım. Soğukkanlı korurum. Duygusal bir insanım aslında, hastalarım ağladığında ben de duygulanırım ama ameliyathane farklı… Orada başka bir insan oluyorum. Hastamın bir an önce sağlığına kavuşması için konsantre oluyorum ve tamamen hastama odaklanıyorum.
Sizi en çok etkileyen ne?
-Başka bir insana, kendisine ait olmayan bir organ naklediyor ve onu çalıştırıyorsunuz. Müthiş bir şey! Her organ nakli ameliyatında bu duyguyu hissediyorum ve seviniyorum. Bir de karaciğer, beni büyülüyor. İnanılmaz bir organ. Canlıdan nakilde, onun bir parçasını ayırıp bir başka kişiye naklediyorsunuz. Sonra her iki organ da büyüyor ve eski halini alıyor. Çok etkileyici.
Nasıl bir kişiliği var karaciğerin sizce?
-Benim üç oğlum var. Karaciğer de sanki benim kızım! Kendimi o kadar yakın hissediyorum. Onunla iletişime geçiyorum ve konuşuyorum…
İLAHİ GÜCE İNANIYORUM
Ameliyata kendimi, fiziksel olduğu kadar ruhsal anlamda da hazırlarım. Mutlaka dua ederim. Ben ilahi güce inanıyorum ve bu işi onun yardımıyla yaptığımızı düşünüyorum. Bana verilen bu gücü de en iyi şekilde kullanmaya çalışıyorum…