Bu laflar size tanıdık gelecek…
Hayatınızın bir döneminde mutlaka duymuşsunuzdur…
-O iş olmaz!
-Sonra üzülürsün…
-Sen yapamazsın!
-Bu işler sana göre değil…
-Gerçekçi ol…
-Hayal kırıklığına uğrarsın…
HER ZAMAN KÖTÜ NİYETTEN DEĞİL BAZEN DE KORUMAK İÇİN
Eğri oturup doğru konuşalım.
Biz, böyle bir toplumuz.
Önümüzde bir hedef varken, birbirimizi aşağı çekmeye çalışırız.
Her zaman kötü niyetten değil, bazen de korumak için…
Hani güvenli alandan uzaklaşmayalım, risk almayalım, yeni denizler keşfetmeyelim…
Yeni denizler keşfetmeye çalışırken bedeller ödemenin alemi yok!
O yüzden hep “Yapma! Etme!” diye akıllar veririz…
TABİİ Kİ O İŞ OLUR İSTERSEM OLDURURUM
Ama doğru değil.
Basbayağı yanlış!
-Tabii ki o iş olur… Oldururum… Yeter ki gerektiği kadar çalışayım…
-Yaparsam sevinirim, niye üzüleyim…
-Bu işler bana göre… Başarırım…
-Gerçekçi de olurum… Hayalci de…
-Hayal kırıklığına uğramaktan da korkmam… Ben kendimi seviyorum, hayatı seviyorum… Kendime inanıyorum…
5 KITADA, 5 MARATON, 5 ZİRVE DEDİ HAYATA GEÇİRDİ
Tıpkı Türkiye’nin ilk görme engelli milli sporcusu Necdet Turhan’ın kendine güvendiği, inandığı gibi…
“5 kıtada, 5 maraton, 5 zirve” adını verdiği projesini tamamlamak üzere…
Oysa ona, “Sen dalga mı geçiyorsun! Böyle bir şey mümkün mü? Yapamazsın!”demişlerdi.
Ama o yaptı.
Necdet Turhan, avuçlarımız patlayıncaya kadar alkışlamamız gereken bir kişilik, bir milli sporcu, bir insan…
Görme engelli olduğu için değil…
Hayallerinden vazgeçmediği ve bütün olumsuz yorumlara rağmen onları tek tek hayata geçirdiği için…
Sosyal medyada “Gücün yeter!” kampanyası için hazırlanmış Necdet Turhan’lı bir video var.
Tek kelimeyle muhteşem!!!!
Emeği geçen herkesi tebrik ediyorum.
Duracell’i de…
Hem bu anlamlı kampanyaları için, hem de 47. Yarım Kalan Hayatlar’da Necdet Turhan’a destek oldukları için…
Necdet Turhan’ın hikayesini yanda okuyabilirsiniz. Bu sayfada da Gülhande İşbilir,“Gücün yeter!” kampanyasının nasıl doğduğunu anlatıyor…
Sizi tanıyabilir miyiz?
-Gülhande İşbilir ben. Marka kimliğimle tanıtayım kendimi. 10 senedir Procter & Gamble’da çalışıyorum. Son 2 buçuk senedir de Duracell’de. Duracell’in Türkiye, Balkanlar, Yunanistan İsrail ve Kafkaslar’dan sorumlu bölge lideriyim…
Bu proje nereden esti? “Gücün yeter” sloganı nereden çıktı?
-Duracell deyince aklınıza ne geliyor Ayşe Hanım?
Enerji, yerinde duramamak… Alya’nın küçüklüğü… Enerjisi tükenmeyen pil gibiydi…
-Tam da bu! Biz, “Marka imajımızdan yola çıkarak olumlu, insanları motive eden bir sosyal medya hareketi başlatalım!” dedik. Bir hedefimiz de var tabii…
Nedir o?
– Hayatı, limitsiz yaşarken sınırsız güç sağlamak. Evet, bunun bir fiziksel güç boyutu var. Ali, oyuncağıyla oynarken, pilin ona verdiği güç. Sokakta, telefonunuzun şarjı bittiğinde şarj eden güç. Elektrik gittiğinde, fenerinizin gücü. Ama bir de işin, mecazi boyutu var. Mecazi boyutu da, hayatı limitsiz yaşamak için, insanın içindeki güç. Biz dedik ki, “Oradan bir duygusal bağ kuralım!” Yani şu: Hani insanları, hayatta engellere takıldıklarında, kendileriyle barışamadıklarında ya da bir şeylerle yarıştıklarında onları geriye çeken bir düşünce vardır ya… Onu ortadan kaldırmak ve kendi içlerindeki güce sarılmalarını sağlamak istedik…
Vayyy süpermiş!
-Evet. Bunun için de sosyal medya dinlemesi yaptık. Bir tür sosyal medya kamuoyu yoklaması…
Ne çıktı?
-İnanamazsınız, Türkiye’de o kadar fazla insan, “Enerjim yok, gücüm yok, yapamam, edemem!” diyor ki… Bizim bu projeyle tek amacımız var. “Gücüm bitti” diyenler, “Gücüm yeter!” yazsın. Onlara bir umut olmak istiyoruz, umudun her zaman olduğunu göstermek istiyoruz. Başka da bir şey istemiyoruz! Tek amacımız bu…
Necdet Turhan’la yollarınız nasıl kesişti?
-Tüm bu anlattığım fikre bir lokomotif arıyorduk. İlham veren bir hikaye, bir kişi. Spor, enerjimizin zorlandığı çok önemli bir alan. Pek çok zorluğu aşmış, hep “Gücüm var” demiş, diyebilmiş biri gerekiyordu. Bir sporcu. Bir sürü alternatif arasında Necdet Turhan’ın hikayesi çarptı bizi. Ondan, azminden ve başardıklarından etkilenmemek mümkün değil. Markamızla ve amacımıza örtüşen bir hikayeydi. Kendisiyle buluştuk, bir de tüm yaşadıklarını ondan dinledik. Anlattığı her şey, kalbimize dokundu. “Budur!” dedik. İşte yollarımız böyle kesişti…
Neler yapacaksınız birlikte?
-Yapmaya başladık bile! Projemizin iki ayağı var. Birincisi güzel bir viral video hazırladık. Öncelikle istiyoruz ki, insanlar o videoyu izlesinler. Herkes ondan ilham alsın. Necdet Turhan’ın “Gücün yeter!” diyen hali hepimize bulaşsın…
Siz, esas olarak insanlara, “Karşınıza çıkan engellere takılmayın, senin her şeye gücün yeter, devam… Sakın yılma, vazgeçme… Kendine güven…” diyorsunuz…
-Tam da bunu diyoruz! Kendinize inanın ve yolunuza devam edin. Necdet Turhan’ı da engelinden dolayı seçmedik. Bizim engelli, engelsiz ayrımımız yok. Ekipteki herkes de bu projeye yüreğini koydu…
Videoya bayıldım. Ağladım izlerken…
-Özer Feyzioğlu’nun yönetmenliğinde çekildi. Onlar da çok hissederek çektiler. Kendi kendine yayılan bir video oldu. Özel bir şey de yapmadık. Çektik, sosyal medyaya koyduk…
Bu, birinci aşama…
-Evet. İkinci aşamada da, dilden dile yayılmasını sağlayacağımız bir hashtagimiz var: “Gücüm yeter.” Bu videoyu yayınladıktan sonra, “Gücüm yeter”le herkesin başardığı ya da başaracağına inandığı bir şeyi yazmasını istiyoruz. Örneğin, “Bugün tüm dünyaya enerji saçmaya gücüm yeter! Senin neye gücün yeter???” Bir tür meydan okuma… Bunu yazdığımız kişi de, neyi başarmak istiyorsa, onu yazıp bir başkasına meydan okuyacak. Böyle bir sosyal medya hareketi…
AMAN YAPMA! AMAN DÜŞERSİN! AMAN BAŞARISIZ OLURSUN!
Biz, birbirimizi motive eden bir toplum değiliz. Sürekli bir korumacılık var bizde. Annelerimiz de bizi böyle yetiştirdi. Çocuk bir şey mi yapmaya kalkar. “Aman yapma! Aman düşersin! Aman başarısız olursun!” Oysa, “Sen yapabilirsin! Tabii ki dene!” dememiz gerekiyor, güç vermemiz, motive etmemiz gerekiyor. Bizse tam tersi köstek oluyoruz. Necdet Turhan’ın videosunda da görüyoruz, onu koruma adına, sürekli “Yapma, etme!” diyorlar, “Sen körsün, görme engellisin! Ne dağa tırmanması… Ne maratonu… Otur oturduğun yerde!” Oysa 5 kıtada, 5 maraton koştu bugüne kadar. Bizler farkında olmadan, başka insanların gücünü buduyoruz, azaltıyoruz, onları aşağı çekiyoruz. Bunları farkında olmadan yapıyoruz. Farkında olalım. Kimseyi aşağı çekmeyelim, “Yapabilirsin!” diyelim ve biz de buna inanalım….