Bu seferki 46 yaşında Kıbrıslı, görme engelli bir anne. Ve bir de engelli çocuğu var.
Tıpkı daha önce haberini yaptığım Dilek Ümran Öztürk gibi o da 20 yıl sonra ışıkla tekrar buluştu!
Dünyagöz Etiler’de ‘Argus II-biyonik göz’ ameliyatı oldu ve ışığı gözlerinde yeniden hissetti.
Bu, Türkiye’de gerçekleşen ikinci biyonik göz ameliyatı.
Hatice İnsel, Türkiye’de yaklaşık 20 bin kişide görülen ve halk arasında “tavukkarası”ya da “gece körlüğü” olarak bilinen retinitis pigmentosa hastalığı nedeniyle göremiyordu.
HAMİŞ: 48. Yarım Kalan Hayatlar, Hürriyet ve Dünyagöz iş birliğiyle gerçekleşti. Bu sosyal proje sayesinde Hatice İnsel ameliyat oldu. Önümüzdeki günlerde hurriyet.kelebek/yarimkalanhayatlar sayfasında Profesör Ionnis Pallikaris’le yaptığım röportajı okuyabilirsiniz…
Sizi tanıyabilir miyiz?
-Ben Hatice İnsel. Kıbrıslıyım. Lefkoşa’da yaşıyorum.
46 yaşındayım. 2 çocuk annesiyim. Görme engelim var…
Nasıl gelişti görme engeliniz? Doğuştan mı?
-Hayır. 12 yaşından sonra ortaya çıktı. Göz zayıflığıyla ilgili doktora gittim. Dediler ki, “Tavukkarası ve tedavisi yok”. Önceleri kendi hayatımı idame edecek kadar görüyordum. Yıllar içinde iyice ışık gitti. Doğum yaptım, biraz daha gitti. Meğer ikinci doğumu yapmamam gerekiyormuş. Hepten gitti!
EŞİM İŞİ BIRAKTI
-Hayır. Kimse, “İkinci çocuktan sonra gözün daha çok ilerleyecek, hamile kalmaman gerekiyor!” demedi.
Sonra peki?
-Kızım Beria 98’de doğdu. Rett sendromu ile dünyaya geldi. Yani beyinsel gelişim bozukluğu var. Şu an 17 yaşında ama 2 yaşında insan zekâsına sahip. Ama evlat evlattır. Engelli olması bir şey değiştirmiyor. Yine başımızın tacı. Fakat ben artık hiç göremez olmuştum ve evde bakıma muhtaç, engelli bir çocuğum vardı. Tabii hayatımız kaydı.
N’aptınız?
-Çok zorlandık. Eşim işinden ayrıldı. Polis memuruydu, genç yaşında emekli oldu. Evde bana yardımcı oldu. Bu şekilde hayatta kalmaya çalıştık…
Kızınız neleri kendisi yapabiliyor?
-Hiçbir şeyi yapamıyor aslında. Biz yediriyoruz, yürüyemiyor da, ancak tutarsak filan. Tekerlekli sandalyede. Üstüne bir de skolyoz oldu. Tabii üzüntüden ve stresten benim gözler iyice kötüledi. Hiç ışık yoktu.
Çok üzücü bu anlattıklarınız. Nasıl başa çıktınız?
-Allah kimseye vermesin! Zor tabii. Ama işte, yaşamaya mecburuz. Yine de Allah’a kızımı bana verdiği için şükrediyorum. Her şeye rağmen. Ama hayatımız tepetaklak oldu. Maddi-manevi bittik. Eşimin desteği olmasaydı iyice mahvolmuştuk. O, birçok erkeğin asla yapmayacağı bir şeyi yaptı, mesleğini bıraktı, kendini bize adadı. Birkaç ay önce de İstanbul’daydık. Dedi ki eşim, “Hastaneye gidelim, bir baktıralım gözlerine. Belki damla mamla verirler…” “Boş ver!” dedim, “Benim gözlerime yapacak bir şey yok. Vakit kaybı…” Ama o beni zorladı.
Yani biyonik göz ameliyatından tesadüfen haberdar oldunuz…
-Evet. Hiç haberimiz yokken gittik. Beni muayene ettiler ve retina uzmanıyla görüştürdüler. O da dedi ki, “Böyle bir çalışmamız var. Gözleriniz kriterlere uygunsa bu ameliyatı olmak ister misiniz?”
HAVALARA UÇTUM
Siz ne dediniz?
-Size mutluluğumu anlatamam! “Bir ümittir” dedim, “Belki çocuklarıma daha iyi bakabilirim…” Ve sonra kriterlere uygun olduğum ortaya çıktı…
Korkmadınız mı?
-Yok canım, zaten karanlıktayım, neden korkayım? Mutluluktan havalara uçtum.
Ameliyat süreci nasıl geçti?
-6 saat sürmüş. Gayet problemsizdi her şey. Bir süre bekledik, sonra açtılar…
Şu an ne durumdasınız?
-Başıma talih kuşu konmuş gibi! Işığı algılayabiliyorum. Bu, benim için bir mucize. Tamam her şey daha çok yeni, size bir şey ifade etmeyebilir ama benim için dünyaları ediyor. Üç aylık eğitim sürecim devam ediyor. Sonra tekrar İstanbul’a geleceğim.
Biyonik göz ameliyatını tavsiye eder misiniz?
-Kesinlikle! Allah keşke herkese kısmet etse bu şansı. Tekrar hayata bağlandım. Umutsuzdum bir sürü konuda, şimdi öyle değilim…