Hürriyet ve Abdi İbrahim Otsuka işbirliğiyle gerçekleştirilen “sosyal proje”kapsamında, yani 50. Yarım Kalan Hayatlar’da, Abdi İbrahim Otsuka, Şizofreni Dernekleri Federasyonu’na destekte bulundu. Çok teşekkürler. Haberin detaylarını, Doç. Dr. Haldun Soygür ve birbirinden renkli şizofreni hastalarıyla yaptığım röportajları önümüzdeki günlerde hurriyet.com.tr/Yarım Kalan Hayatlar’da okuyabilirsiniz…
BEN Ankara’da harika bir yere gittim. Girişinde kocaman mavi at heykeli olan bir kafeye.�
Adı da zaten Mavi At Kafe.
Mis gibi kek kokuları yükseliyor, çaylar, kahveler gidiyor, geliyor. Güler yüzlü insanlar sizi karşılıyor. Çok sevdim, huzur buldum, çünkü ev gibi samimi, sıcak bir yer.
Bu kafede sadece şizofreni hastaları çalışıyor. Hepsi birbirinden yapıcı ve yaratıcı insanlar.
Korkmaya, tırsmaya gerek yok!
Şizofreni hastaları insanı yemiyor.
Kafaları biraz farklı çalışıyor. Benim de farklı çalıştığı için iyi anlaştık!
Bu kafe, Şizofreni Dernekleri Federasyonu’nun toplumla bütünleşme projesinin bir parçası.
Onları bütün yüreğimle kutluyorum.
2009’dan beri açık, en büyük hayalleri bu kafenin emsal teşkil etmesi, başka şehirlerde de açılması ve şizofreniyle ilgili önyargıların kırılması.
Ankara Beşevler’deki bu kafenin henüz Türkiye’de başka örneği yok, inşallah olur.
Burası, aynı zamanda Şizofreni Dernekleri Federasyonu’nun iktisadi işletmesi. Ama ne var ki, Türkiye’de adam gibi bir ruh sağlığı yasası olmadığı için, bu kafe de herhangi bir yere sokulamamış. Ankara Ticaret Sicili Gazetesi’nde yayınlanan normal ticari bir kafe gibi işlem görmüş.
Bu da haksızlık!
Çünkü bu kafe bütün vergilere tabi. Oysa burası, aynı zamanda şahane bir rehabilitasyon merkezi. Ama gel de anlat devlet erkânına. Kirası 3 bin lira. Sadece bağışlarla yaşayan dernek, her ay bir yerlerden bulup buluşturuyor ödüyor, ama zor ödüyor, kimse de onlara, “Siz müthiş bir şey yapıyorsunuz, ne kirası!” demiyor.
Bu kafenin bence ulvi bir amacı var.
Ülkemizde damgalama diye bir şey var, stigma yani, önyargı yani, bu da bir sürü şeyi bilmemekten kaynaklanıyor; bizler şizofreni hastalarından korkuyoruz. Onları çevremizde istemiyoruz. Onları evlerin arka odalarına mahkûm ediyoruz.
Hayattan ve toplumdan koparıyoruz.
Haliyle çok yetenekli bile olsalar, ağızlarıyla kuş bile tutsalar kimse onlara iş vermek istemiyor. “Başımıza iş açılır” diye. Oysa şizofreni hastalarının çoğu kontrol altında, özellikle bu kafede çalışanlar, ilaçlarını alıyorlar, kimseye zararları yok, çoğunun eğitimleri iyi ve zekiler, bir sürü şeyi yapabilecek kapasitedeler.
İşte burası da onların diğer herkes gibi çalışabileceklerinin ispatı. Oğlu Volga da şizofreni hastası olan Meral Taşkent’e (Şizofreni Dernekleri Federasyonu Genel Sekreteri) soruyorum…
-Evet. Kâğıt üzerinde buranın işletmecisiyim. Aynı zamanda federasyonda görevliyim.
Kaç kişi çalışıyor bu kafede?
-Önce 18 genç çalışmaya başladı. Hepsi de üniversite mezunu. Dönüşümlü çalıştılar. Ne mutlu bize ki, 10 gencimiz normal işe de girdi…
Müthiş!
-Evet. Biz de çok gurur duyuyoruz. Bir tane Gökhan’ımız vardı tıp fakültesi 3. sınıftan ayrılma. Şimdi engelli sınavından HSYK’da memur oldu. Bir Ufuk’umuz vardı, Bilkent’i 5’incilikle kazanmıştı. Bu hastalık dolayısıyla bırakmak zorunda kaldı. O da bir okulda sekreterlik yapıyor. Bir kızımız basın yayını birincilikle bitirmişti. O da bir diş hastanesinde asistanlık yapıyor. Onlar için bir işte çalışıyor olmak çok önemli. Bir işe yaradığını hissetmek. Oğlum Volga mesela, burada çalışmaya başlamadan önce, öğlene kadar uyurdu. Ne zaman ki bu kafe açıldı, sabah 7 buçukta kalkıp geliyor, paspas yapıyor. Herkes anlamalı ki, burası son derece faydalı bir işyeri. Bu kafe, şizofreni hastalığı üzerindeki olumsuz yargıların ve damgalamaların kaldırılması ve o hastaların topluma kazandırılabilmeleri açısından bulunmaz bir fırsat, herkesin desteğini bekliyoruz…
‘ŞİZOFRENİ SERÜVENİ’ SERGİSİ
Abdi İbrahim Otsuka’nın katkılarıyla hazırlanan ve şizofreni konusunda toplumda farkındalık yaratmayı hedefleyen ‘Görmezden Gelmeyelim-Tarih öncesinden Günümüze Şizofreni Serüveni’ sergisi 16-25 Ekim tarihleri arasında İstanbul’da, 5-15 Kasım tarihleri arasında ise Ankara’da ziyaretçilerle ücretsiz olarak buluşacak. İlkçağlardan günümüze ruhsal hastalıkların tanısı ve tedavisinde kullanılan yöntemler, toplumun konuya yaklaşımı ilginç ve görsel canlandırmalarla bu sergide… Kaçırmayın!