Muhtemelen şampiyonluk madalyasını da kapıp getirecek!!!Ona şans diliyorum, kalbimiz onunla… Taha ve annesi Gülbahar Anne, müthiş tatlı insanlar.
Anne, oğluna baştan beri güreş konusunda destek vermiş. Bir dönem bırakmaya kalkmış, anne engel olmuş. Uzuuuun bir süre madalya alamamış, ama son 6 senede bunun acısını çıkarmak istercesine almış, almış, almış…. Çünkü Gülbahar Anne için çocuk yetiştirmenin kurallarından biri, sporla haşır neşir olan bir çocuk yetiştirmek…
“Hem iyi oluyor, antrenmanda o kadar yoruluyorlar ki, eve geliyor, küt diye devriliyor, 10’da uyuyor çocuklar!” diyor. Komik biri Gülbahar Anne. Birlikte P&GOlimpiyat Sergisi’ni gezdik, bu röportajı da o sırada yaptım…
Taha, Olimpiyatlar’da Türkiye’yi temsil edeceksin, kendini nasıl hissediyorsun?
-Heyecanlı! En iyi şekilde hazırlanmam gerekiyor, zaten şu an hazırlık sürecindeyiz. Ne kadar iyi hazırlanırsam kendimi de o kadar iyi hissedeceğim. İki aydan kısa bir süre kaldı. Şu an hala kamptayız…
Sen favorilerden birisin…
-Evet. Ben aynı zamanda serbest güreşin A Milli Takım kaptanıyım. 4 Avrupa, 2 Dünya şampiyonluğum var, oldukça tecrübeliyim. Bu da rakiplerime karşı bir üstünlük yaratıyor…
Güreşirken bunu hissediyor musun?
-Tabii, tabii. Üstelik rakiplerimden hissediyorum bunu. Titremelerinden, nefes alıp verişlerinden. Bunu avantaja çevirip orada da şampiyon olmak istiyorum.
İlginçmiş bilmiyordum bunu…
-Güreş, psikolojik bir mücadele bu aynı zamanda. Kazandığım galibiyetler de rakiplerimi de tedirgin ediyor. Serbest güreşte Avrupa Şampiyonluğu rekoru bende. 4 defa üst üste oldum. Avrupa’da Türkiye rekoru kırdım ama dünyada serbest güreşte hala benden fazla şampiyonluğu olan var. Elimden gelenin en iyisi yapacağım.
Ne ifade ediyor güreş senin için?
-Ata sporu. Ve benim için baba sporu. Sonra abim başladı, ben de ona heveslenerek başladım. Bizi, evin ortasında güreştirirlerdi. Sivas’ta başladım güreşe, sonra İzmir’de devam ettim.
Daha geniş kitlelere yaymak için ne yapmalı?
-Rol modeller artmalı. Ben de mesela şu an rol modelim. Yaşantımla, hayat felsefemle, güreşe duyduğum tutkuyla gençlere örnek olmaya çalışıyorum. Her şeyimizle gençlere örnek olmalıyız. Güreş, tarihte en fazla olimpiyatlarda madalya almış branşımız. Olimpiyatlarda bugüne kadar toplam 36 tane altın madalya almışız, 28 tanesi güreşten. Daha fazla olimpiyat başarısı geldikçe, kendiğilinden daha geniş kitlelere yayılacak.
ANNEM OLMASA ÇOKTAN BIRAKMIŞ OLURDUM GÜREŞİ
”Teşekkürler Anne” kampanyası senin için ne ifade ediyor?
-Annemle böyle bir kampanya içinde yer almak beni çok mutlu etti. Bir kere, “Teşekkürler Anne” çok değerli bir mesaj. Sadece benim değil, hepimizin annelerimize teşekkür etmemiz gerekiyor. Verdiği mesaj de gerçeği yansıtıyor. Anneme olmasa, ben çoktan bırakmış olurdum güreşi! Çok emek verdi annem. Babam da verdi ama anneler başka. P&G, bu konuda sosyal projeye imza atıyor. Şu an olimpiyatlarda Türkiye’yi temsil edecek 74 tane amatör sporcu var ama henüz hiçbiri sponsor olunmadı. 2012’de benim de yoktu. Amatör sporlarda bu konuda eksiğiz. Amatör lafı da saçma, dünya şampiyonluğum var, bal gibi profesyonelim ama amatör sayılıyorum. Diyeceğim ülkemiz spora aşırı yatırım yapıyor ama para statlara gidiyor, sporcuya fazla bir yatırım olmuyor. Bu anlayış içinde P&G’nin annelerin emeğini ön plana çıkarması çok kıymetli. Benim annemin de benim üzerimde emeği çok.
Küçükken antrenmanlara götürmek mi?
-O da var. Ben 17 yaşına kadar Sivas’ta güreş yaptım. Ama hiç madalya alamadım. Başarılı olamayınca dedim ki b planını devreye sokayım, eğitimimi ön plana çıkarayım. Türkçe öğretmenliği bölümünü kazanmıştım, güreşi tamamen kafamdan seldim. 2 sene kadar hiç antrenman yapmadım. Sonra tesadüf bir kulüp olduğunu duydum İzmir’de. Annemin de motive etmesiyle, “Bırakma evladım güreşi, seni ikisini bir arada götürürsün!” teşvikiyle, telkiniyle tekrar başladım. Ve çalıştım, çalıştım, çalıştım.Zaman içinde vücudum da oturdu. Sonra da birbirine ardına galibiyetler gelmeye başladı. Bütün madalyalarımız son 5 yılda kazandım. Son 5 yılda Türkiye tarihine geçtim…
14 YILDIR OYNUYORUM SON 5 YIDIR MADALYA KAZANIYORUM
Rio’ya ailecek gidecek olmanız nasıl bir duygu?
-Harika! Asıl davet edilen annem. Ama annem de babamı davet etti. Evde bu, bir espri konusu, çünkü annem ikide bir bunu babama hatırlatıyor: “Sayemde gidiyorsun bak unutma!” diyor. Ben daha önce müsabakalara gelmelerini istemedim, çünkü ilgilenemeyecektim. Müsabaka esnasında kafamın rahat olması gerekiyor. Nerede kaldılar, ne yediler, ne içtiler bunlarla uğraşmak istemiyorum, ben sadece güreşime konsantre olmak istiyorum. İmkanım olmasına rağmen benimle gelmelerini istemiyordum. Ama bu sefer farklı. Orada aileler için Olimpiyatevi var, orada bizimkilerle ilgilenecekler. Ben hiçbir şekilde annem babam ne yaptı diye düşünmeyeceğim. Onların orada olmaları, tribünden bana dua edecek olmaları çok önemli.
Senin kadar başarılı olmak için manyak bir çalışma mı gerekiyor?
-Ne yazık ki evet! 14 yılımı verdim, son 5 yıldır madalya kazanıyorum. 9 yıl tık yoktu. Bizim sporumuz bireysel sporların en zoru. Çünkü rakibinle birebir direkt temas halindesin. Tenin tene karıştığı sporlardan biri. Diğeri de boks. Kuvvet, teknik, kondisyon hepsinin olması gerekiyor güreşte. Mesela bir güreşçi, bir atlet kadar koşabilir. Bir halterci kadar ağırlık kaldırabilir. Hepsini içinde barındırıyor. Artı bir de psikolojik savaş var.
Çok duygusal bir adam olmaman mı gerekiyor?
-Evet. Sert bir spor. Ve çok stresli. Müsabakalar sabah 10’da başlıyor. Sabah 7’de otelden ayrılıyoruz. Kahvaltı dahi yapamıyorsun, stresten dolayı mide kabul etmiyor.Akşam 10’a kadar sürüyor müsabakalar bitiyor. 10-12 arası doping kontrolü oluyor. Gece 1’de odaya geliyorsun ve hiç birşey yemeden. Her müsabakada 3-4 kilo rahat gider. Zor tabii. Ne kolay ki hayatta?
Senin uğur diye yaptığın şeyler dua etmek mi?
-Benim pek öyle şeylerim yok. Dua ederim, herkesten de dua isterim.
Abin sence neden senin kadar başarılı olamadı?
-Abim aslında benden iyiydi. Ama sonra kulüp bulamadı. Ben de bulamadım, o yüzden İzmir’e gittim. Tabii abim o şartları bulamayınca bırakmak zorunda kaldı. Şu an güreş antrenörlüğü yapıyor. Ama hizmet yine aynı aslında.
Senin nasıl bir hayatın var?
-Güreş dışında bir hayatım yok. 365 günün 300’ü kamptayım. Başarı, başka türlü gelmiyor. Her şeyi yerinde ve zamanında yapmak gerekiyor. Dünya Şampiyonu oldum, sonra tatil matil yapamadım. Müsabakalar bitiyor, bir ay protokol sürüyor, ödül töreniydi, şuydu buydu. Sonra diyorsun ki, “Ben dinledim bu bir ayda. Bir de üstüne tatil mi yapacağım?” yapmam. Suçluluk duyuyorsun, yapmıyorsun. Bir de güreş ağır bir spor olduğu için geriye gittiğini hissediyorsun, sürekli çalıştırmazsan vücut geriye düşüyor. O yüzden ekstra tatile gidemiyorsun.
Güreşin daha çok yaygınlaşması için ne yapmalı?
-Valla, işte bu noktada basına çok iş düşüyor. Sadece futbol, basketbol, voleybol yok bizim ülkemizde. Başka sporlar da var. Avrupa şampiyonası olduğu için reklamlarda sürekli futbol reklamı var. Milli takımımızın reklamı. Tabii ki de olsun hakk ediyorlar olsun ama mesela olimpiyatlara bir buçuk ay kaldı daha bir tek sporcunun tanıtımı yapılmadı. Bunu kamu spotu olarak belki bakanlığımız yapabilir…