78 kiloyla mide küçültme ameliyatına girdi ve öldü!

DÜN de yazdım… Özge Şeker dünya tatlısı, hayat dolu bir kadındı. 35 yaşındaydı. Özkan Özkan‘la evleneceklerdi. Âşıktı. 21 Eylül’e kadar bu kadın hayattaydı. 21 Eylül’de mide küçültme ameliyatı oldu. Sevgilisi Özkan Özkan’ın dediğine göre 78 kiloyla.
Tamam, kimse beynine silah dayamadı, Özge kendi istedi. Çünkü orada burada sayısız örneğini gördü; insanlar bu ameliyatı oluyorlar, midelerinin dörtte üçünü aldırıyorlar, sonra da zayıf insanlar haline geliyorlar.
Muhtemelen o da özendi.
Ben doktor değilim.
120130 kiloluk biri, sağlık gerekçeleriyle bu ameliyatı oluyorsa tamam, fakat 78 kiloyu duyunca içim acıdı.
Zayıflama ve güzelleşme amacına hizmet etmemeli bu ameliyat.
Özge’nin daha yaşayacak bir sürü güzel yılları varda ama şu anda toprak altında…
Mide küçültme ameliyatlarında bir denetim var mı? Her isteyen, şartları uygun olsun olmasın, bu operasyonu geçirebiliyor mu?
“N’apalım, ameliyat bu, komplikasyon olabilir, her zaman var böyle bir ihtimal” demek Özge’nin ölümünü açıklayabilir mi?
Kader deyip geçecek miyiz yani?
Bu operasyondan sonra yüzlerce insanın hayatını kaybettiği söyleniyor, doğru mu?
Aslında belki de görmemiz gereken, bu beden imajı algısının nasıl bir çılgınlık olduğu…
Zayıflığın ve zayıf kalmanın sürekli bize dayatıldığı…
Hepimiz kafayı yedik zayıflıkla!
İnsanlar sağlıklarından oluyor bu uğurda…
Ölüyor.
Mesele derin.
Bu konuya devam edeceğim, siz de görüşlerinizi bana yazın. Sizi Özge’nin sevgilisi Özkan ile baş başa bırakıyorum.

– Başınız sağ olsun. Bugün sevdiğiniz kadını toprağa verdiniz. Bundan daha büyük bir acı yoktur…
Evet, acım büyük. Ben ona ay parçam diyordum, göz göre göre gitti. (Ağlıyor) Acım da büyük, üzüntüm de, öfkem de… Doktor hatası olduğuna inanıyorum. Suç duyurusunda bulunduk zaten. Para için kestiler, biçtiler, doğradılar kızı. Ve artık Özge’m, toprağın altında…

– Özge Şeker’in başına gelenlerin en yakın tanığısınız. Nasıl başladı ilişkiniz?
Aynı mahallede oturuyoruz. Birbirimizi biliyorduk zaten. Selamlaşma, çay içme, telefon alıp verme derken, başladı ilişkimiz. 17 aydır birlikteydik. Çok âşıktık. Evlenmeyi düşünüyorduk.

– Özge’nin yaşadıklarını nasıl anlatırsınız? Ne oldu da bu mide küçültme ameliyatını olmaya karar verdi?
Hep takıntısı vardı kiloyla ilgili. Beni ise hiç rahatsız etmiyordu. Özge hayat dolu bir kadındı, müthiş sevecendi, komikti, enerjikti, eğlenceliydi, inanılmaz şefkatliydi. Ben onu her haliyle seviyordum. İlişkimiz başladığında 55 kilo civarındaydı, önce 65’lere çıktı. Ben “İlle de zayıflamak istiyorsan, diyetisyene git!” dedim, bu ameliyat işine ilk günden karşı çıktım.

– Onu ameliyat eden doktora birlikte mi gittiniz?
Evet. Hasan E. adında doktor. Nişantaşı’nda muayenehanesi var. Benden önce gitmiş birkaç kere gizli gizli. “Kilo almanız lazım bu ameliyatı yapabilmem için” demiş olmalı ki, Özge, iki aya kalmadan 78 kilo oldu. Bu işlerde, boy ve kilo arasında “kitle kilo endeksi” diye bir şey var, bedeni ona uygun hale getirmeye çalışıyorlar. 78’ken bile ahım şahım bir kilo fazlalığı yoktu. Devlet hastanelerinde, gerçekten obez olmanız gerekiyormuş, yoksa bu ameliyatı yapmıyorlar. Ama dışarıdaki bazı doktorlar para için yapıyor. Para için kızı doğradılar! (Ağlıyor)

– Sizin dışınızda karşı olan var mıydı?
Tabii ki. Destekleyen kimse yoktu ki. Bizim ailenin tamamı karşıydı, babası da karşıydı. O ise tutturmuştu, “Benim iştahım açıldı, iştahımı tutamıyorum. Siz, bana ne derseniz deyin, ben bu ameliyatı olacağım!”

– Siz peki Özge’nin doktoruyla tanıştınız mı?
Evet. Birlikte gittik. Bizi kibarca kovalar zannettim. Özge perhiz yapsa verirdi, neresini keseceksin… Boyunu, kilosunu ölçtüler. Sonra beni çağırdılar odaya. Adam hemen, “Şöyle yaparız, böyle yaparız” demeye başladı. “Bunun riski neredeyse yok, yüzde 1. Üç-dört günde de ayağa kaldırırız” dedi.

PARA İÇİN KESTİLER, BİÇTİLER KIZI

– 78 kilodaki biri nasıl olur da bu ameliyata alınır? Bunda bir tuhaflık yok mu?
Olmaz mı? Var. Tabii onlara sorarsanız size bir ton açıklama yaparlar. Kendilerini savunurlar. Onlar doktor ya, biz anlamayız. Ama hepimiz biliyoruz ki, bizim vicdanlarımızda suçlular.

– Ameliyata birlikte mi gittiniz?
Evet. 21 Eylül’dü. Bir perşembe günüydü. Hemen ameliyata aldılar. 1 buçuk saat filan sürdü. Ameliyat bitti, narkozun etkisi filan derken, 2 saat sonra yürütmeye başladılar. Ertesi gün iyice yürümeye başladı. Ağrısı pek yoktu. Gece-gündüz hiç yanından ayrılmadım. Sonra cumartesi, Beşiktaş-Fener maçı vardı. O Fenerbahçe üyesi, ben de Beşiktaşlıyım. “Sen git, ben babamı çağırırım” dedi. Zaten ne olduysa o gün oldu…

– Ne oldu?
Taburcu etmişler. Ama anladığım kadarıyla kan değerlerine filan bakmadan. Çünkü ben maçtan sonra eve geldim, baktım ağrıları dayanılmaz. Yerinde duramıyordu ağrıdan. Ambulans aradım. Mecidiyeköy’de oturduğumuz için bizi Şişli’de bir hastaneye gönderdiler. Özge’ye hemen serum taktılar, kan değerlerine baktılar. Acildeki doktora daha yeni mide küçültme ameliyatı olduğnu söyledim. “Enfeksiyon var” dedi. Bu tablodaki birinin, kontrolleri yapılmadan bırakılmaması lazımmış. “Nasıl bıraktılar?” dedi. Sonra başka bir hoca geldi servisten. Çok babacan bir doktordu, “Oğlum, müdahale edemeyiz bu hastaya. Tekrar ameliyat olduğu hastaneye götür!” dedi. Çok da yardımcı oldu. Hatta, hastaneyle kendileri bağlantı kurdular. Ambulansla bizi geri yolladılar.

– Orada ne oldu?
Ameliyat eden doktor Hasan E.’yi aradık ama ulaşamadık. Sonra tomografi çekildi. Hasan E.’nin yanında bir de Yunus T. diye ameliyata beraber girdiği bir doktor vardı. Geldiler, ikisi baktı Özge’ye…

– Ne dediler peki?
“Doğru, kan değerleri yüksek. Ama biz düzelteceğiz!” dediler. Yürüttüler. Nefes açıcı toplar var, “Topları şişir” bilmem ne dediler, Özge o günü de geçirdi. Ama ertesi gün çok kötü oldu. İnanılmaz kötü. Ben dedim ki, “Bir şeyler ters gidiyor, bu kızın her yeri şişmeye başladı, ödem var!” Onlarsa, “Tansiyonu iyi, kan değeri, nabzı iyi!” deyip durdular. “E peki niye bu kadar acı çekiyor?” Öyleydi böyleydi derken zaman geçti. 25 Eylül’ü 26 Eylül’e bağlayan gece, ağrıları hiç durmamaya başladı. 20 dakikada bir ağrı kesici vermeye başladılar. Ben sırtını ovalıyorum. Her dakika neredeyse hemşireleri çağırıyoruz. Allah’tan çok iyi kızlardı. En son gece 3’te Yunus T.’yi bir daha aradım. “Burada bir şeyler ters gidiyor. Doktor olan ben değilim, ama görüyorum kötüye gidiyor durumu!” dedim. Benimle tartıştı. “Bütün değerleri iyi” dedi, “E o zaman niye yerinde duramıyor acıdan!” dedim. “Kendini çok dinliyor” dedi. Sonra Özge daha da kötü oldu. Sabaha karşı 6 buçukta tomografiye aldılar. Ve tomografide kaçak gözüktü. Kaçak yapmış yaptıkları ameliyat…

– O ne demek?
Sıvı içine kaçmış. “Kaçak var, sızıntı var, onu halledeceğiz!” dediler. Zavallımın karnı müthiş şişmişti. Ben delirdim, ortalığı velveleye verdim. Güvenlikleri falan çağırdılar. Özge’yi aldılar, yoğun bakıma indirdiler. Ben ağlamaya başladım. O kadar çaresiz hissettim ki kendimi. Fenerbahçe’de çalıştığını bildiğim için yöneticileri aradım. Yardım istedim. Özge, 1 buçuk saat sonra bana video gönderdi. Çektirmişler kıza. En son onu konuşurken görmem o. “İyi olacağım. Merak etme sen” diyor. Sonra zaten uyuttular Özge’yi. Allah rahmet eylesin, dünya güzeli sevgilim bir daha hiç kalkamadı…

– N’oldu sonra?
Yoğun bakımda makineye bağladılar. Sonra bir ameliyata daha aldılar. Sonra bir daha. Düzeltmek, iyileştirmek adına, kızı kestikçe kestiler. Aynı doktorlar yaptı ama bir düzelme olmadı. Kendi aralarında da anlaşamıyorlardı. Yoğun bakım doktoru, “Tablo iyi değil” diyordu, ameliyat eden doktorlar, “Yoo, biraz iyiye gitme var” diyordu. Yoğun bakım doktoruna tekrar soruyordum, “İyiye gitme filan yok!” diyordu. Sonra Fenerbahçe Kulübü devreye girdi. Dışarıdan bir doktor getirdiler. “Hastanın durumu ciddi. Bu şartlarda diğer branşlardan da destek almamız lazım, burada o sözünü ettiğim destekler yok!” dedi, başka bir hastaneye nakletmemizi istedi. Biz de aldık, başka bir hastaneye naklettik Özge’yi. Onlara diyecek bir şeyim yok, gerçekten ellerinden geleni yaptılar. Ama Özge, başına gelenlerden sonra hiçbir tedaviye cevap vermedi. Orada bir kere ameliyat ettiler. Ama nafile…

– İyi de kız öldü gitti… Biz “kader” deyip geçecek miyiz?
Bizim de isyanımız buna! Bir sonuç alır mıyız bilmiyorum ama savcılığa verdik. Otopsi de yapıldı. Özgem tamamen paramparça oldu. Raporlar bir ayda mı, bir buçuk ayda mı ne çıkar artık bilmiyorum. Bekliyoruz. Hayallerimiz vardı, ortak bir geleceğimiz vardı. 35 yaşında bir kız. 78 kiloydu. 110, 120 kilo olsa anlayacağım, Nasıl ameliyata aldılar onu? Nasıl kıydılar! Para için mi? Artık ayparçam yok. Ben de yokum.

BU AMELİYATI OLUP ZAYIFLAYANLAR BAŞARI ÖYKÜSÜ GİBİ SUNULUYOR HALİYLE AMELİYAT DA ÖZENDİRİCİ OLUYOR

Teyzem dedi ki, “Ameliyattan sonra nasıl besleneceksin kızım? Senin anlattığına göre midenin yarısını alıyorlar”. Özge araya girdi dedi ki, “Yok, 4’te üçünü alıyorlar. Sıvılarla besleneceğim.” Ekledi: “Yani çorba içeceğim 6 ay!” Teyzem de dedi ki, “Özgecim kendi canına yazık! Ameliyatı olma, 6 ay çorba iç, yine zayıflarsın!” Ama o kafasına koymuştu. Kimse onu kararından vazgeçiremedi. Sonradan duydum ki, yüzlerce böyle hikâye var. Bu ameliyatı olup, kilo verenlerin “başarı öyküsü” gibi sunulması da Özge’nin bu kararı almasında etkili olmuş olabilir. Sağlık nedenleriyle olanlara bir diyeceğim yok ama zayıflamak ve güzelleşmek uğruna yapmamak lazım. Böyle sonuçları olabiliyor…

BU AMELİYAT İÇİN BANKADAN KREDİ ÇEKTİ

Ben defalarca yalvardım, “Sağlık bir gitti mi, bir daha geri gelmez!” dedim. “Bu ameliyata girmeni ben hiç istemiyorum!” dedim. O ise, “Görürsün, çok iyi olacak. Ben çok doğru bir karar verdim!” dedi. Ve bu iş için gitti bankadan kredi çekti…

BENİ ARKASINDA ONA DUA EDECEK ADAM OLARAK BIRAKTI

Ben inançlı biriyim, 15 günde bir mezarlığa gidip sevdiklerime Fatiha okumazsam rahatsız olurum. Şimdi de Özge’ye okuyacağım. Beni arkasında ona dua edecek adam olarak bıraktı. Hayallerimiz eksik kaldı, her şeyimiz eksik kaldı. Sevdiğim kadını kendi ellerimle toprağa gömdüm. Yok böyle bir acı.

Yorum Bırak