48 yaş doğum günüm için beni Himalayalar’a götürdü sevgilim.
Kutsal kent Rişikeş’te kaldık. Ortasından Ganj Nehri geçen, şiir gibi bir şehir. Görür görmez bayılıyorum. Trekking, masaj, yoga… Günbatımında düzenlenen Ganga Aarti törenine de katılıyoruz. Coğrafya da, tören de, gökyüzü ve Ganj’ın aldığı renk de, ortada yakılan ateş de çok etkileyici. Hep birlikte ilahiler söyleniyor. O arada gün batıyor. Sevgilim elimi tutuyor… Ona bakıyorum ve “Seni seviyorum!” diyorum. “İyi ki beni getirdin buraya… Hem Hindistan’a hem Himalayalar’a!”
Himalaya’nın anlamı nedir biliyor musun?” diyor.
Elim, avuçlarındayken…
Parmaklarıyla, tenimde yuvarlak daireler çizerken…
Oyaladığını zannediyor aklınca. Çünkü feci tırsıyorum uçaktan. Hele Hint uçaklarından. Evet, sürekli biniyorum ama bu korkmama engel değil.
“Yooo, bilmiyorum” diyorum.
Umurumda da değil zaten o anda. Bir ses duyuyorum, motordan mı geliyor ne?
“Hima, kar anlamına geliyor, ‘alaya’ da mesken, mekân. Yani karların terk etmediği topraklar, karların evi gibi bir şey!” diyor.
“Hımmm, güzelmiş” diyorum.
Mumbai’den bindik, iki saat kuzeye uçuyoruz, Dehra Dun’a. Bir SPA otele gidiyoruz: Ananda.
Everest’in eteklerinde bir yermiş, eski bir saraymış. Hindistan’da böyle bir durum var. Pek çok saray, bugün otel. O yüzden rahatlıkla söyleyebilirim ki, dünyanın en güzel otelleri Hindistan’da. Bazıları, bizim otellere de basar.
Ama şu an, sadece gaza basan pilot umurumda. Kaç yaşında? Tecrübesi ne? Kilometresi ne? Nasıl güveniyoruz hiç tanımadığımız birine?
Bu Hintliler, bir sürü şeyi eksik yapıyorlar. Ya bir cıvatayı eksik sıkmışlarsa?
Düşünme, düşünme…
Ganj’ın iki yakasına kurulu Rişikeş’in 1960’larda iki bin olan nüfusu bugün 100 bin.
HİNDİSTAN ASYA’YA ÇARPINCA
48 yaş doğum günüm için beni Himalayalar’a götürüyor sevgilim.
“Peki?” diyor, bu sefer bileklerimde yuvarlak daireler çizerken, “Nasıl oluşmuş Himalayalar, onu biliyor musun?”
“Coğrafya dersi mi bu?”
Gülüyor, “Hayır ama bana ilginç geldi de… Hindistan’ın Asya’ya çarpmasıyla oluşmuş Himalayalar. Biliyorsun ‘dünyanın çatısı’ deniyor. 7200 metreyi aşan 100’den fazla dağ…”
Bir sessizlik oluyor.
Bu sefer soruyu ben soruyorum, “Söyle bakalım Everest’in yüksekliği ne?”
“8848” diyor.
Aman, bu da her şeyi biliyor!
MASAJ, TREKKİNG VE GANJ
Allah’tan kazasız belasız iniyoruz.
Şimdi aklımda sadece masaj, trekking ve Ganj var.
Bir-iki yoga da olsa fena olmaz hani. Akşamları da şarap!
Yılan gibi kıvrılan bir yoldan otelimize gidiyoruz. İnsanlar, dünyanın dört bir yanından gelip ayurvedik detoks yapıyor burada. Biz ise ayurvedik detoks yiyecekleri yiyip üstüne şahane şaraplar içiyoruz.
Yoga dersine bir kere gidebildim. Kendime filan döndüğüm yalan. Tamamen kocama döndüm. Ve çok eğlendik birlikte.
DEĞİŞİMİN TANRISI ŞİVA
Meğer Himalaya demek, aynı zamanda rafting ve trekking demekmiş.
“Bana bak, kaç saat tırmanacağız” diyorum, başıma gelecekleri sezdiğim için. “Doğum günümde acı bana.”
“Hadi hadi” diyor, “Sen Nepal’de Annapurna’ya tırmanmış kadınsın!” Beni gaza getiriyor.
Sabah 7’de bir rehber eşliğinde yola koyulduk. Bir ara soruyorum: “Kaç saatlik bir yürüyüş bu?”
“Fazla değil, 4-5 saat” diyor rehber.
“Zorluk seviyesi nedir?”
Felsefi bir cevap veriyor: “Ne çok kolay, ne çok zor!”
Ömer atlıyor, “Ama sonunda bir sürpriz var, Tanrı Şiva’nın önemli tapınaklarından birine ulaşacağız.”
Çok kolay olmadı ama ulaştık.
Tapınak gerçekten muhteşem, kartal yuvası gibi. Ben zaten bu Tanrı Şiva’yı çok seviyorum. Kendime yakın hissediyorum. Bazıları, Hindistan’a insanı çeken gücün Şiva’nın gücü olduğuna inanıyor. Hinduizmin önemli figürlerinden biri. Kimi alıntılarda erkek, kimilerinde kadın olarak gösteriliyor. Bana uyar. Bir şey daha uyar: Hint inanışında yıkımı ve yeniden doğuşu temsil ediyor. “Değişimin tanrısı” yani.
Tanrı Şiva’ya hindistancevizi adıyorsun ama kırman lazım. İkimiz de beceremiyoruz. Taşla tepesine tepesine vuruyoruz ama olmuyor. Birdenbire bir hindistancevizi kırıcısı çıkıyor… Teşekkür ediyoruz, eliyle “Dolar yok mu” işareti yapıyor. “Dolar yok, rupi verelim” diyoruz.
Sonra dilek ağacına kırmızı bir bez parçası bağlayıp birbirimize sarılıyoruz. Romantizm kısa sürüyor çünkü ayaklarımız üşüyor. Hindistan’da tapınaklara ayakkabıyla giremiyorsun, çıplak ayak mecburi.
NELER YAPILABİLİR?
Himalayalar’da trekking yapın. Tavsiye ederim. Bizimki çok da zor değildi, daha zorları, tepelerdeki göllere gidebileceğiniz rotaları var.
Yoga yapın. Bakın, o da etkileyici. Doğa müthiş çünkü… O kadar görkemli ki, insan kendini önemsiz hissediyor. Trump’ı ve Amerika’yı da, dünyayı da önemsiz hissediyor. Siyaset miyaset gelmiyor Himalayalar’da insanın aklına.
Yoga zaten bu topraklarda doğmuş. Rişikeş yoganın başkenti olarak biliniyor. Ortasından Ganj Nehri geçen şiir gibi bir şehir. Görür görmez bayılıyorum. Benim Hindistan favorilerim şöyle: Bir numarada Varanasi var. 24 saat ölülerin yakıldığı kutsal şehir. Bütün hayatları boyunca orada ölebilmek için para biriktiriyorlar. Bir ortaçağ şehri gibi. Zaman durmuş. Âşık oldum renklerine, dokusuna, insanlarına, dünya telaşının olmamasına. Ganj’daki törenlere… Gündoğumuna, günbatımına, tarifi yok hislerimin…
İkinci sırada Jaipur var. Orada da Ramback Palace’ta kaldım, bakın o da şahane oteldir. Jaipur, dünyanın en romantik, renklerin uçuştuğu şehri. Sonra Tac Mahal etkilemişti beni, yani Agra. Amaaaaa Rişikeş, birdenbire ikinci sıraya yerleşti.
Ganj Nehri kıyısında her akşam güneş batarken, Ganga Ana’ya ibadet ediliyor.
Neden?
Belki ortasından Ganj’ın geçmesi, belki zamanın orada da durmuş olması… Bu arada Rişikeş de kutsal bir şehir. Burada ölenlerin cennete gideceğine inanılıyor. Dünyada ise Beatles sayesinde meşhur.
John Lennon’ın ‘The Happy Rishikesh’ diye bir şarkısı var. Maharişi Maheş Yogi’nin aşram’ında kalmış Beatles üyeleri. Tabii olay kopmuş. Aşram da Rişikeş de dünya çapında tanınmış.
60’larda iki bin olan şehrin nüfusu bugün 100 bin. Ganj’ın iki yakasındaki bölümü çok güzel. Amin Maalouf romanlarından fırlamış gibi. “Burada 2017 yılı mı yaşanıyor gerçekten!” diyorsun.
Her yer aşram dolu. Aşram, bilgelerin dünya telaşından uzak, inzivaya çekildikleri ve ibadet ettikleri yerin Sanskritçe adı. Ama bugün bir tür hostel olarak da kullanılabiliyor. Çok makul paralara kalabiliyorsunuz. Bir kısmı çok güzel, bir kısmında bitlenmeniz garanti.
Rişikeş, dünyanın her yerinden gelen turistlerle dolu. Onlar 68 kuşağının 2017’de vücut bulmuş hali ama ellerinde iPhone var, şalvar giyiyor ve yoga yapıyorlar.
Ha bir de unuttum, her yer maymun dolu. Yollar, balkonlar, köprüler, kaldırımlar…
Tabii maymunlar kadar inekler de dikkat çekiyor. Kutsallar ve her yerde aheste aheste dolaşıyorlar. Hindistan’da inek olmak var.
GÜN BATARKEN GANGA AARTİ TÖRENİ
Rişikeş’te bir Ganga Aarti törenine da katılıyoruz.
Hindistan’da birçok şeyin olduğu gibi Ganj Nehri’nin de bir tanrısı var. Bu tanrı da Ganga Ana. Ganj Nehri kıyısında her akşam güneş batarken, Ganga Ana’ya ibadet ediliyor. Ganj kenarındaki bir aşramda eğitim gören genç rahipler tarafından gerçekleştiriliyor. Coğrafya da, tören de, gökyüzü ve Ganj’ın aldığı renk de, ortada yakılan ateş de çok etkileyici. Hep birlikte ilahiler söyleniyor. O arada gün batıyor.
Yüzlerce insan, trans halinde gözleri kapalı şarkılar söylüyor.
Sevgilim elimi tutuyor ve yine avuçlarımda daireler…
Ona bakıyorum ve “Seni seviyorum!” diyorum.
“İyi ki beni getirdin buraya… Hem Hindistan’a hem Himalayalar’a!”
(*)Himalayalar’da 48