CUMHURBAŞKANI’na, Adalet Bakanı’na, Aile ve Sosyal Politiklar Bakanı’na…
Diğer tüm bakanlara…
Yasa koyuculara…
Uygulayıcılara…
Barolara…
Savcılara, hâkimlere…
Sesleniyorum.
Bizim çığlımızı duyun!
Ve bir şey yapın!
Bu ülkenin her yerinden cinsel istismar, aile içi cinsel istismar, kadına ve çocuğa tecavüz haberleri yükseliyor.
Her gün yazıyoruz, çiziyoruz.
2016’da Adli Tıp’a gelen çocuk cinsel istismar vaka sayısı 40.064!!!
Bunun sadece 13 bini ceza almış, geri kalanı beraat etmiş…
Olacak şey mi?
40 bin!
40 bin çocuğun hayatı kaydırıldı!!!
Bu ülkedeki en vahim meselelerden biri bu.
Üstelik partiler üstü bir durum.
Siyasi değil, insani…
Bu kadar zor mu çıkıp bu konularda yorum yapmak? Sert bir dille, bunun bir rezillik olduğunu, sapıklık olduğunu, kabul edilemez bir cinsel suç olduğunu, buna kalkışan istismarcıların; çocuklara, kadınlara zulmedenlerin en ağır cezayı alacağını söylemek…
Hiçbir şekilde affedilmeyeceklerini, cezalarının hafifletilmeyeceğini eklemek…
Neden Sayın Erdoğan her konuda yorum yapıyor da…
Bu konuda yapmıyor…
Ben anlamıyorum.
Gerçekten anlamıyorum.
Önemsiz bir mesele mi?
Ben safım galiba. Ben, onun isterse çözebileceğini bile düşünüyorum. Bütün dünyaya kafa tutuyor, sapıklara mı tutamayacak?
Benim bir anne olarak, bu ülkenin iktidarının tepesindeki insandan artık bunları duymaya ihtiyacım var.
Çıkıp birileri desin ki, “O kadar ağır ki bu suçların bedeli, kolaysa kalkışın! Adalet, canını yaktığınız her çocuğun hesabını soracak sizden…”
Ama tık yok…
Niye denmiyor?
Niye Adalet Bakanı konuşmuyor?
Niye Aileden Sorumlu Bakan konuşmuyor?
Ben, cümle arasında geçiştirilmesinden söz etmiyorum.
Açık açık konuşulsun bu mesele, tartışılsın.
Ve çözüm bulunsun.
Kalıcı bir çözüm.
Bu, Almanya ile olan sorunumuzdan daha mı az önemli?
Değil.
Biz bittik ya!
Bana annelerin attığı maillere inanamazsınız…
Herkes tedirgin, herkes, birilerinin çocuğuna zarar vereceğinden korkuyor. Artık insanlar her olayda, böyle iğrenç ihtimalleri hesaba katıyor.
Bir anne yazmış, 6 yaşındaki kız çocuğu tuvalete gidecekmiş, öğretmeni, “Yardım edeyim mi?” demiş. Çocuk da, annesi onu sürekli “Aman özel bölgeni kimse görmesin!” diye uyardığı için, “Hayır teşekkür ederim, ben yapabilirim” demiş. Eve gelip annesine söylemiş. Annesi, “Öğretmene güveniyorum ama yine de müdüre haber vereceğim!” diye yazmış bana…
Yani biz artık bu haldeyiz!
Çocuklarımızı herkesten sakınıyoruz!
Şüphe içindeyiz.
Ve oradan, buradan felaket haberleri gelmeye devam ediyor…
Öğretmenler, müdürler…
Beni avukatlar arıyor, “Öyle korkunç bir dosya var ki elimde. Ama bunun haberini yaparsanız, beni bu şehirde barındırmazlar! Zaten bir sürü tehdit alıyorum…”
Yazabildiğimizi yazıyoruz.
Ama onların bir kısmına da “yayın yasağı” geliyor.
Mesela Adana’daki vaka…
Soruyorum size…
Yayın yasağı getirmek bir çözüm mü?
Niye getiriliyor?
Olayın üstünü örtelim, konuşmayalım diye mi?
Aksine konuşalım.
Bilgi kirliliği varsa, onu da konuşalım, tartışalım…
Hem “Susmayın!” deniyor, hem de yayın yasağı getiriliyor, anlamak mümkün değil bu mantığı.
Balçiçek İlter, “Konuşun diyorsunuz, konuşunca da kanala ceza kesiyorsunuz!” demiş, haklı.
Konuşmamak, yayın yasağı getirmek, problemi gömmek, “Ben baş edemiyorum durumla, en iyisi yasaklayalım!” demek.
Benim için, “Bu adamları idam edeceksin!” demek de yanlış.
“Adamı öldürelim, asalım!” problem bitsin.
Bitmiyor ki…
Bir adam değil ki mesele, bir zihniyet…
Bir de ben, idama farklı bir gerekçeden karşıyım, çabuk kurtuluyor bana göre. O kadar iğrençlik yapıyor, bir çocuğun, bir kadının, bir ailenin hayatını kaydırıyor, sonra çabucak ölüp gidiyor! Hayır ölüp gitmesin, beterini yaşasın, ama yasaların öngördüğü şekilde!!!
En ağır ceza verilsin, teşhir edilsin ve tecrit edilsin, yatsın ömür boyu içeride…
Ama cezası hafifletilmesin.
Ve asla affedilmesin!
Çünkü bunun affedilecek bir tarafı yok!
SAPIK, SAPIKTIR DİNİ PARTİSİ YOKTUR!
AİLE, zannettiğimiz kadar da güvenli bir kurum değil. Bazı çocuklar, bazı ailelerde tehlikedeler. Artık bir çözüm bulunsun.
Biz dövünüyoruz, kendimizi parçalıyoruz. Daha ne kadar sürecek? Daha ne kadar sapık baba, öğretmen, amca, dede haberleri okuyacağız…
Yıllar önce ben gazeteciliğe başladığımda, ensest haberleri yapılmazdı, yok sayılırdı. Kaç kere yaptığım haberi sokamadım, çünkü “İnsanlar o kadar rahatsız oluyor ki bu haberlerden, dergiyi almazlar. Tiraj düşer” deniyordu…
O zamanlar, böyle bir gerçeğin varlığı, halının altına süpürülüyordu, kabul edilmiyordu.
Bir keresinde de Çağlayan Adliyesi’nde bir savcı bey bana uzun uzun, “Çok nadir olur bu vakalar, Müslümanlıkta yoktur böyle şeyler!” demişti.
Yıl 2018, artık hepimiz biliyoruz ki…
Var böyle şeyler!
Bunun Müslümanlığı, Hıristiyanlığı, Yahudiliği, dinsizliği de yok.
Sapık sapıktır!
Dini de, partisi de yoktur!
O yüzden bu ülkenin en tepesindeki insanlardan; bu toplumun, bu sapıklardan arındırılması için çaba sarf etmelerini istiyoruz!
ÇOCUK İSTİSMARININ ÖNÜNE GEÇEBİLMEK İÇİN…
* En ağır ceza verilmeli!
* ‘Cezasızlık’ gibi bir şey söz konusu bile olmamalı. (Yaptığım pek çok haberde, failler tutuksuz yargılanıyor. Neden? Ne zaman ki yazı yazıyoruz, çocukla ya da aileyle ilgili haber yapıyoruz. Fail tutuklanıyor. İlle de yazmak mı gerekiyor?)
* Çocuk istismarı vakalarında iyi hâl indirimleri akıldan bile geçirilmemeli!
* Okullarda, ‘Toplumsal Cinsiyet Eşitliği’ dersleri olmalı. ‘Cinsel ve Üreme Sağlığı’ eğitimi verilmeli. Her şey konuşulmalı. Çocuklar neyin ne olduğunu bilerek büyümeli.
* Çocuğa yönelik istismar vakalarında çok ciddi kayıt tutulmalı.
* Bu suçu işleyen failler de kayıt altına alınmalı. Bir daha bu suçu islememeleri için enselerinde olunmalı.
* İstismar mağduru çocukların rehabilitasyon zorunluluğu yasal güvenceye alınmalı.
* Kız çocuklarının erken yaşta evlendirilmesi yasaklanmalı.
* Bu konuyla ilgili yargı, kolluk ve sağlık çalışanlarına eğitim verilmeli.
* Herkes küçücük bir çocuğun cinsel konularda belli şeyleri uyduramayacağını bilmeli. Çocuğa, her şart altında güvenmeli.
* Cinsel istismar mağduru çocuklara 30 kere aynı şey anlattırılmamalı.
* Sivil toplum örgütleriyle işbirliğine gidilmeli.
ÇOCUĞUNUZUN SUSMAMASI İÇİN NE YAPABİLİRSİNİZ?
1- ) Çocuğunuza her zaman inanın.
2- ) Özel bölgelerinin nereler olduğunu doğru isimleriyle tanımlayın.
3- ) Bedenine dair onu ayıplamayın.
4- ) “Beni bir öp sana hediye vereceğim” gibi direktiflerde bulunmayın.
5- ) Evde, özel alanlara saygı gösterin, ondan da aynısını bekleyin.
6- ) Özel bölgelere, ebeveynler, hijyen ve sağlık amaçlı, doktorlar da ancak ebeveyn yanında dokunabilir.
7- ) Özel bölgelere çocuğun kendisinden başka kimse dokunamaz, bakamaz.
8- ) Çocukları, akraba bile olsa birini öpmeye, sarılmaya zorlamayın.
9- ) Unutmayın çocuk susmaz, susturulur!
HAMİŞ: Bu arada, suçlu olan her zaman faildir. Unutmayalım bunu. Çocuk yalan söylemez. Uyduramaz. O kadar ayrıntıyı bilemez! Evet, suçlu her zaman faildir. Ama önlem almak mecburi…