İŞTE yine 8 Mart.
Dünya Kadınlar Günü.
Ben her 8 Mart’ta, iki duygu arasında kalıyorum.
Bir yanım acayip seviniyor. Çünkü kadınım ve kadın olmanın gücünü, yapıcılığını, yaratıcılığını, şefkatini ve enerjisini tüm hücrelerimde hissediyorum. İçimden dans etmek, kutlamak, coşkumu son damlasına kadar dışarı vurmak geliyor.
İyi ki kadınım! Sahip olduğum kadınlık değerlerine şükrediyorum.
Amaaa…
Fotoğraflar ve Video: Emre Yunusoğlu
Bir tarafım da üzgün, kırgın ve sıkıntılı. Çünkü bugün 8 Mart Dünya Kadınlar Günü. Ve ne yazık ki, benim ülkemde kadın olmak hiç de zannedildiği kadar kolay değil!
Kadın olmak, hayatı kolaylaştıran bir şey değil, tersine zorlaştıran bir durum. Çünkü kadınlar, ne yazık ki ikinci sınıf vatandaş muamelesi görüyor.
Aşağılanıyor, küçümseniyor, itilip kakılıyor… Saymakla bitmez ki…
Dövülüyor, cinsel istismara uğruyor, tecavüz ediliyor, ayrılmaya kalkışanların bir bölümü öldürülüyor.
Toplumumuzun bugünkü yapısı, kadını dışlıyor. Mağdur kadınlara, “Sen de o saatte sokağa çıkmasaydın” deniyor. Laf, “O kıyafeti giyersen, elbette tekmeyi de yersin, tecavüze de uğrarsın”a getiriliyor.
Kadın her şart altında, hatalı, haksız, yanlış.
Ne toplumsal anlayış, ne siyasi yaklaşım ne de hukuk sistemi -ne yazık ki- kadından yana değil, kadını korumuyor.
İşte bu yüzden, 8 Mart, kadınların bir araya gelip, haklarını savunmak üzere, seslerini yükselttiği bir gün olsun. Olmalı… Ben kadın gücüne, dayanışmasına sonuna kadar inanıyorum. Karamsarım ama umutsuz değilim.
Devam. Hep mücadeleye devam…
KIRMIZI ÇİZGİ ŞAHANE PROJE
Evet, günlük hayatımıza girmiş pek çok kadın-erkek eşitsizliği var. Türkçe’ye yerleşmiş kadına karşı ön yargılı sözcükler de…
Artık bunlar da değişmeli arkadaşlar!
Dil, toplumun iskeleti.
Nasıl düşünürsek öyle konuşuyor, nasıl konuşursak öyle düşünüyoruz.
Ama hiç kimse, önyargılarıyla doğmuyor. Sonradan ediniyoruz hepsini ve o edindiğimiz önyargılar düşünce sistemimizin aynası oluyor.
Farkında olarak ya da olmayarak ağzımızdan çıkan, telaffuz ettiğimiz her kelimede kadına bakış açımızı göstermiş oluyoruz.
Kullandığımız cümlelerden, o cümlelerin içine yerleştirdiğimiz kelimelerden başlıyor şiddet.
Cümlelerimizle kadına karşı şiddetin psikolojik boyutunu iyice genişletiyoruz.
BU KELİMELER TEDAVÜLDEN KALKMALI!
İşte bu yüzden de, öncelikle dilimizi kadına karşı önyargılardan temizlemek gerektiğine inanıyoruz.
Kadını, görünmez kılan hiçbir kelimenin, hiçbir ifadenin kabul edilemeyeceğini söylüyoruz. Çünkü ’lafın gelişi’ bile olsa, kelimelerin ne kadar güçlü olduğunu biliyoruz.
Bu düşünceden yola çıkarak Vodafone yepyeni bir dijital teknoloji geliştirdi: #KırmızıÇizgi.
Artık elimizde yapay zekâdan beslenen, Türkçe’yi hem kelime hem de metin bazında anlayan bir teknoloji var.
Bu teknolojiyle, toplumun düşünce ve diline yansıyan tüm cinsiyetçi kullanımları ortadan kaldırmayı hedefliyoruz.
#KırmızıÇizgi ile dilimizdeki değişimi, Hürriyet öncülüğünde, bugün başlatıyoruz. 1 Nisan itibarıyla, Hürriyet yazarlarının köşelerinde bir yapay zekâ uygulaması hayata geçecek ve Hürriyet haberlerinde kullanılan, cinsiyetçi kelimeleri tespit edip üzerini kırmızıyla çizecek.
Şahane değil mi?
Ben bunun bir devrim olduğunu düşünüyorum.
Gazeteme ve Vodafone’a bu öncülüğü için teşekkür ediyorum!
8 Mart’ta Hürriyet’ten yeni bir devrim
Kadın düşmanı kelimeleri dilimizden kovuyoruz. Evet, günlük hayatımıza girmiş pek çok kadın-erkek eşitsizliği var. Türkçe’ye yerleşmiş kadına karşı ön yargılı sözcükler de… Artık bunlar da değişmeli arkadaşlar! Dil, toplumun iskeleti. Nasıl düşünürsek öyle konuşuyor, nasıl konuşursak öyle düşünüyoruz. 8 Mart’ta Hürriyet’ten yeni bir devrim; Kırmızı Çizgi şahane proje.
CISSS KELİMELER
KADIN MİLLETVEKİLİ. Erkek milletvekili demiyorsak, kadın milletvekili de demeyeceğiz.
KADIN YAZAR. Erkek yazar diye bir ayrım yoksa hayatımızda kadın yazar diye de bir ayrım olmayacak. Kadın yazar farklı bir yazar türü değil.
KADIN GAZETECİ. Siz hiç erkek gazeteci duydunuz mu? Onların adı gazeteci. Peki biz niye kadın gazeteci oluyoruz?
KADIN POLİS. Buyurun bir ayrımcılık örneği daha. Kadınlığı vurgulamak neyin nesi. O da polis bu da polis.
ADAM KESMEK. Adam derken insan demek isteniyor aslında. Çünkü kesilen sadece erkek değil ki, kadınıyla erkeğiyle insan.
ADAM ÖLDÜRMEK. Aynı cinsten bir örnek daha.
ADAM ETMEK. En fena ayrımcılık ifadelerinden biri. ‘Kadın etmek’ ne kadar komikse bu da öyle. Düzgün insan olmanın adı ‘adam olmak’sa kadınlar yandı demektir. Yanmasın. Biz razı değiliz.
ADAM GİBİ. Şu işi bir ‘adam gibi’ yapamadınız gitti! İyi ama ben kadınım, o işi nasıl erkek gibi yapabilirim ki!
BİLİM ADAMI. Ne yani cinsiyetin farklı da olsa bilim adamı mı olmak zorundasın? Herkesin olması gereken: Bilim insanı.
İŞ ADAMI. Gördüğünüz gibi, biz kadınlar iş ve ticaret dünyasından da sürülmüş vaziyetteyiz. Hayııııır! Biz de İŞ İNSANI olmak istiyoruz.
İNSANOĞLU. Bu en fecilerinden biri. Hangi cüretle biz kadınları insan olmaktan kovuyorsunuz.
KIZLIK SOYADI. Erkeklerin bir tane soyadı var bizde maşallah ibadullah.
İŞİNİN ERİ. İşini iyi yapmak için erkek olmak şart yani. Öyle mi? İşini iyi yapan kadınlara ne olacak peki? Yapmayın artık!
BABA PARASI. Paranın sahibi erkek. Para kadına ait olsa da sahibi erkek. Baba, aileyi temsil ediyor ve temsilde kadın sıfır mı yani? Geçiniz.
BABA EVİ. Paranın da evin de sahibi erkek. Kadın o evde köle. Maalesef geçti o ‘Bor’un pazarı’.
ELİNİN HAMURUYLA. Kadını aşağılamak için kullanılan bir ifade daha. Devamı da, ‘erkek işine karışmak’. Kadınsın sen, kadın kal denmek isteniyor ama artık denmese iyi olacak.
EVDE KALMAK. Anlayan beri gelsin! Erkekler evlenemedikleri zaman nerede kalıyorlar acaba? Kadınları aşağılık kompleksine sokmak için icat edilmiş ve artık çöpe gitmesinde fayda var.