Çok haklısınız…
Biliyorum artık yüreğiniz kaldırmıyor.
Ama yapacak bir şey yok.
Gerçekten yok.
Bu rezaletler, bu ülkede yaşanıyor.
Bizim vazifemiz de bunları yazmak.
YİBO, Van’ın bir ilçesinde, devlete bağlı bir yatılı okul. Fakir, köylü çocuklarının eğitim gördüğü bir kurum. Bu okula, 2016’da kendi isteğiyle bir Türkçe öğretmeni atanıyor: Hayrettin K.
Hayrettin K., her seferinde, birlikte gece nöbetine kaldıkları öğretmen arkadaşlarını evlerine yollayıp yurtta tek denetmen olarak kalıyor. Ve her nöbetinde, etrafına topladığı erkek çocuklara porno filmler izlettiriyor. O sırada da çocukların bedenlerine dokunup istismar ediyor.
Yetmiyor!
Tehdit ederek korkuttuğu çocukları odasına çağırarak istismar etmeye devam ediyor. İğrençliğin boyutu maalesef sadece dokunuşlarla sınırlı kalmıyor, oral sekse, fiili livataya kadar varıyor.
Okul müdürü ve bazı öğretmenler, Hayrettin K.’nın erkek çocuklarla kurmaya çalıştığı yakınlıktan şüpheleniyorlar. Önlem almaya çalışıyorlar. Ama erkek çocuklarına duyduğu normal olmayan bu ilginin önüne geçemiyorlar.
Okul müdürü, Hayrettin K.’nın önceki okul yönetimiyle görüşüyor ve benzer sebeplerden şüphelenildiği için başka okula gönderildiği ortaya çıkıyor. Okul yönetimi durumu savcılığa bildiriyor ve bu toplu cinsel istismar vakası ortaya çıkıyor.
Avukat Müjde Tozbey, bu davanın müdahil avukatı. Sorularıma verdiği yanıtlar beni sarstı ve midemi bulandırdı. En korkuncu da bu sapkın öğretmenin serbest kalma ihtimali. Serbest kalmaması ve hak ettiği cezayı alması dileğiyle…
-Bu nasıl bir iğrençliktir! Nasıl bir rezalettir! Kaçıncı artık! Doğru anlıyorum değil mi: Onlarca öğrenci, yine bir öğretmen tarafından cinsel istismara mı uğruyor?
-Evet, maalesef! Yaşları 10 ile 15 arasında değişen sayısız erkek öğrenciye cinsel istismar uyguluyor. En fenası da, söz konusu öğretmen Hayrettin K.’nın bu okula atanmadan önce 6 okul değiştirmiş olması. Bütün o okullarda da bu tarz eylemlerinden şüphelenildiği için, savcılığa şikâyet etmek ve çocukları korumak yerine, öğretmeni başka bir okula sürüyorlar. Böylece suçu önlediklerini düşünüp, aslında sadece örtbas ediyorlar! Ve ne yazık ki başka çocukları tehlikeye atıyorlar…
-Siz olaya nasıl dahil oldunuz?
-Bana dönemin ilçe belediye başkanı söyledi. Dava dosyasını inceleyip, ailelere yardım etmemi rica etti. Öyle de yaptım. İlçenin köylerini tek tek dolaşarak, ailelerle görüşmeye çalıştım. Gönüllü ve ücretsiz avukatlıklarını yapabileceğimi söyledim. Yalnız olmadıklarını, suçlunun cezalandırılması için birlikte hareket etmemiz gerektiğini belirttim. Ama sadece bir aile bana vekalet verdi. Diğerleri reddetti…
-“Çocuklar, ilk ifadelerinde kendilerine yapılan istismarı, fiili livatayı ve oral seksi çok açık bir şekilde anlattılar” diyorsunuz…
-Evet. Ama bu ifadeler, sadece bu okuldaki on iki çocuğa yapılan istismarı ortaya çıkarılabildi. Diğer hiçbir kurum, önceki istismarları araştırmaya yanaşmadı. Kim bilir istismara uğramış kaç çocuk daha vardı? Van Savcılığı, çok detaylı ve özenli bir soruşturma dosyası hazırladı. On iki çocuk, kamera önünde, savcı ve psikolog eşliğinde tek tek yaşadıklarını anlattılar…
-Peki sonra?
-Sonra ne yazık ki mahkemedeki dava süreci oldukça özensiz ve çocuk haklarına aykırı bir biçimde devam etti.
-Nasıl yani?
-Dava açıldıktan sonra, Van Ağır Ceza Mahkemesi tarafından, istismar mağduru çocukların, başlarına gelenleri herkesin önünde anlatmalarına karar verildi. Bu da çocukların şikâyetlerini geri almalarına zemin hazırladı…
-Siz peki buna itiraz etmediniz mi?
-Etmez olur muyum? Mahkeme heyetiyle görüşüp, çocukların olayları tekrar tekrar anlatmalarının hem hukuka aykırı olduğunu, hem de onlara travmayı yeniden yaşatacağını, bir sürü insan önünde teşhir edileceklerini, utandırılacaklarını söylemeye çalıştım.
-Hiçbir faydası olmadı mı?
-Hayır. Hatta mahkeme heyetindeki ‘kadın’ hakimin daha duyarlı olacağı düşüncesiyle odasına gittim. Ama ona da kendimi dinletemedim. Bana avukatları odasına almadığını ve çocukları benden daha çok düşündüğünü söyledi!
-Ve tabii çocuklar şikâyetlerini geri çekti, öyle mi?
-Evet. Oysa soruşturma aşamasında, ailelerinin haberi yokken, henüz haber ilçede yayılmamışken, savcılıkta her şeyi anlatmışlardı. Ama aylar sonra; olay her yerde duyulup, tekrar gündeme gelince çocuklar cinsel istismar mağduru olarak bilinmek istemediklerinden şikâyetlerini geri çektiler. Böyle şeyler yaşamadıklarını, okul yönetiminin Hayrettin K.’ya husumeti yüzünden kendilerini böyle bir ifade vermeye zorladıklarını söylediler. Aynı şekilde aileleri de cinsel istismar iddiasını reddediyorlar…
-Bu ne anlama geliyor? Ceza almayacak mı yani?
-Şimdilik ortaya çıkarılan 12 istismar vakasından sadece biri ifadesini değiştirmedi ve yaşananları bir kere daha açıkça anlattı. Diğerleri, istismarı yalanladı. Bu nedenle istismarcı öğretmen, sadece bir çocuktan dolayı çok az bir ceza alabilir ve bir süre sonra da tahliye olabilir!
ÇOCUKLARA ÖNCE PORNO İZLETTİRİYORDU
-Çok korkunç bu anlattıklarınız! Peki hiç öğretmen tanıklığı yok mu?
-Hayır. Ama belletmen birkaç öğretmen tarafından, çocuklara porno film izlettirdiği belirtiliyor. Diğer taraftan istismara maruz kalan bir öğrenciyle, istismarcı öğretmen kantinde kavga ediyorlar. Ve diğer öğretmenler istismara maruz kalan çocuğun, tehdit edildiğini duyuyorlar. Sonrasında istismara maruz kalan çocukla konuşup istismarları detaylı bir şekilde öğreniyorlar. Dahası her çocuk, diğer çocukların istismara maruz kaldığına dair tanıklık da yapıyor.
-Bu aşağılık adam, 11 yıllık öğretmenliği sırasında tam 6 okul değiştirmiş. Her defasında istismar şüphesiyle gönderilmiş. Nasıl olur da başka okullara tayin edilebilir?
-Sistemimiz ve toplumsal yapımız, söz konusu cinsel istismar olduğunda, olayı geçiştirmek, kapatmak üzerine kurulu maalesef…
-İstismarcı öğretmen kaç zamandır tutuklu?
-Dokuz aydır.
-Ve onca çocuğun hayatını kaydıran bu kişi serbest kalabilir öyle mi?
-Büyük ihtimalle…
-Sizce Menderes’teki sapık öğretmen kadar ceza almalı mı?
-Tabii ki. Hatta daha ağır olmalı! İyi hal indirimi de kesinlikle uygulanmamalı…
-Bu öğretmen, bu kadar çocuğu istismar etmesine rağmen, az bir ceza alırsa, bu ne kadar vahim bir sonuç olur?
-Çok çok vahim bir sonuç olur! Eğitim ve hukuk sistemimizin çoktan çöktüğü, bizim de yıkıntılar arasında çocuklarımıza oturacak bir okul sırası, kendimize de mahkeme sandalyesi aramamız gerektiği anlamına gelir. Herhalde bir süre sonra da çocuklarımızı okullara göndermeyip mahkeme salonlarında adalet aramaktan da vazgeçeriz!