YETER ya!
Çok acı bir olay yaşanmış.
Gencecik insanlar ölmüş.
Hayatlar sönmüş.
Geride perişan anneler, mahvolmuş babalar ve acılı çocuklar kalmış…
Biz, kim oluyoruz da başkalarının hayatlarını yargılama hakkını buluyoruz kendimizde?
Maşallah, bu da yeni moda oldu…
Evet, şehitler var, onlar için üzülüyoruz, yas tutuyoruz.
Ama bir uçak kazasında ölen insanlara da üzülüyoruz.
Kimse, kimsenin polisi olmasın!
Kimse, kimsenin zorbası olmasın!
Kimsenin bir başkasının hayatına karışma, “Şunu yapabilirsin, şunu yapamazsın!” deme hakkı yok!
Önce bu uçak kazasıyla ilgili çok ağır yorumlar geldi. Sonra o yorumların karşısında Türkiye birleşti, o şehitleri bahane ederek saldıranları insafsızlıkla suçladılar.
Neresinden bakarsanız bakın, bu uçak kazası çok acı bir olay. Kahrolduk. Ama aynı şekilde, Afrin’deki şehitlerimiz için de kahroluyoruz. İkisi de büyük acı.
Acıları kıyaslamak kadar mantıksız bir şey de olamaz!
Bir acıyı, başka bir acıya karşı kullanmak saçmalıktan başka bir şey değil…
HAMİŞ: Hande Altaylı, “Bir temizlik harekâtı başlatalım, hep birlikte gelin bütün kötüleri bloklayalım” diye bir paylaşımda bulundu. Fena halde katılıyorum.
ENGEL ONLARDA DEĞİL… BİZİM KAFAMIZDA!
GEÇEN hafta Hürriyet’in Kadının Gücü Konferansı vardı. İkincisi düzenleniyordu. Bence çok başarılıydı. Sıkmayan, bilgi veren, ilginç konu ve konuklar vardı. Tıkır tıkır ilerledi. Konferansın genel moderatörlüğünü Fatoş Karahasan üstlenmişti. Onu da, Zeynep Tandoğan’ı da ve emek veren tüm Hürriyetçileri de tebrik ederim.
– Benim konuklarımdan biri, fotoğrafını gördüğünüz genç kadındı. Güçlü kadın mı dediniz? İlham veren kadın mı dediniz? Fark yaratan kadın mı dediniz? Ben de size Neslican Tay derim! Dünya güzeli fen liseli bir kız. Kanser yüzünden 19 yaşında bacağı kesildi. Şu anda da 20 yaşında zaten…
– Konferans için atladı Rize’den geldi. Kendi başına. Neslican’ı farklı kılan cesareti, hayata karşı güçlü duruşu, komplekssizliği, pozitifliği. Muazzam bir hayat enerjisi var. Sosyal medyada da çok aktif. Her gün yaptığı paylaşımlarla bizlere ilham veriyor. Kendisine asla acımadığı için, siz de ona acımıyorsunuz. Ona bakarken olmayan bacağını görmüyorsunuz bile. Bir kere, “Ben bir bacaktan ibaret değilim ki, çok daha fazlasıyım!” diyor. “Bacağımı kaybettim ama hayat enerjim yerine duruyor!” diyor. “Hâlâ hedeflerim, hayallerim var!” diyor.
– Biz, engelliler konusunda sınıfta kalmış bir toplumuz. Ya onlara acıyoruz ya da bizim başımıza gelmedi diye seviniyoruz. Tam olarak onlara nasıl davranacağımızı da bilmiyoruz. Engel onlarda değil aslında… Bizim kafamızda!
– O yüzden Neslican’ın cesaretini çok önemsiyorum. Müthiş bir rol model olduğunu düşünüyorum. Ben bacağı kesilmiş birinin, şort giydiğini görmedim, mini etek giydiğini de görmedim. Neslican giyiyor. O gücü kendi içinde bulabiliyor. Bir süre protezi de yoktu, yapım aşamasındaydı ama yine de her yere seke seke, zıplaya zıplaya tek bacakla gidiyordu. Kendine, “Ironwoman loading” diyordu. Güçlü olmak benim için bu işte! Bir yoksunluğa, bir eksikliğe teslim olmamak. Hep ama hep devam etmek… Hiç vazgeçmemek… Pes etmemek.
– Neslican Tay gibi ilham veren kadınların artması dileğiyle…
BU KİTAP KAÇMAZ!
TÜRKİYE’NİN EN GÜZEL KAHVALTILARI
O, benim yıllarca birlikte çalıştığım meslektaşım Mutlu Tönbekici.
Gazeteci ve aynı zamanda Türkiye’nin En Güzel Küçük Otelleri kitabının yazarlarından. Ve Çilek’in annesi. Yıllar evvel, Çilek’in koruyucu annesi oldu, hatta sonra Türkiye’ye ‘koruyucu annelik kavramı’nı anlattı, çok faydalı bilgiler verdi. Onlar, ana-kız Türkiye’yi dolaşıyorlar, dağ tepe demeden…
Mutlu’dan bir mail geldi…
Şöyle yazmış. “Ben bir kitap daha yaptım: Türkiye’nin En Güzel Kahvaltıları.” O ve ortağı Tülin Kılınç, Türkiye’nin hemen hemen her yerine gidip, en güzel kahvaltı veren yerleri keşfetmişler. Edirne’den Ardahan’a 113 kafe, restoran, fırın, şarküteri, büfe… Kimi yerde gelenekselin peşine düşmüşler, kimi yerde sıra dışının…
Kitap baştan aşağı ev yapımıymış!
Üstelik yüzde 100 kadın ürünü!
“Sofraları biz kurduk, fotoğrafları biz çektik, yazıları biz yazdık. Yetmedi! Yayıncılığı da biz yaptık! Kızımın altınlarını bozdurdum bir Macbook Pro aldım, tasarımı yaptık. Bankadan kredi çektim matbaaya verip bastırdım. Özetle çok emek verdik. Şimdi de direkt satış yapıyoruz. Kitapçılar uyanıp da sipariş verene kadar, ben 1 haftada 1000 tane sattım bile!” diyor.
Ben Mutlu’yu çok severim.
Yaptığı işi, nasıl iyi yaptığını da bilirim. Yemedim içmedim, ben de edindim kitaptan bir tane.
Kahvaltı da zaten en bayıldığım öğündür!
Sadece kahvaltıyla yaşayabilirim.
Kitapta, şahane adresler var.
Hemen işaretledim.
Dört gözle yazı bekliyorum.
O mekânlara gidip kahvaltıları denemek için.
Size de tavsiye ederim…
HAMİŞ: @gezginsincap instagram adresinden Mutlu’ya ulaşabilirsiniz.