90’lı yıllar incelik, özen ve müzikte özgürlüktü…

Ben onu çok severim, o yüzden bu röportaja atladım.
90’lı yıllarda, ‘Arnavut Kaldırımları’ndan etkilenmeyen, dinlerken içi titremeyen var mıdır?
Ya ‘Kınalı Bebek’
Müthişti Demet Sağıroğlu
Şarkıları, yorumu, sesi, edası, havası, hüznü… Evet ya, onun hüznü de güzeldi…
Asildi asil…
Ayrıca samimi ve sahiciydi…
90’lı yıllar sanki öyleydi…
Bir başkaydı… Ya da ben yaşlandım, geçmişi öyle yorumluyorum. Ama şimdilerde her şey aceleye gelmiş gibi değil mi? Hayat feci hızlandı, hiçbirimizin hiçbir şeye vakti yok…
Dinleyenlerin dinlemeye, sanatçıların da özenli müzik yapmaya… Sanki her şey daha yalapşap… Çünkü vaktimiz yok. Pek çok şeyi bir arada yapmamız, herkese ve her şeye kafası kesik tavuk gibi yetişmemiz gerekiyor… Hep nefes nefeseyiz… Hep acelemiz var, işimiz var… Hayatı yaşamıyoruz, hep oradan oraya koşturuyoruz…
O yüzden artık New York’ta yaşayan Demet Sağıroğlu’yla 90’lı yılları ve yeni single’ı ‘Açık Çay‘ı konuşmak bana ilaç gibi geldi…
13 Temmuz’da siz de dinleyebilirsiniz. Güzel şarkılarının gerisi de gelecek…
Demet seni seviyoruz.

Bir zamanlar, Arnavut Kaldırımı’yla, Kınalı Bebek’le ortalığı ayağa kaldırıyordun. Sonra ortadan kayboldun. Bir sebebi var mı?
Bizim işimizi yapanlar için “ilham” önemli. Ortadan kaybolmak gibi algılanan süreç aslında besleneceğim başka mecralar, hikâyeler için bir arayış ve yeniden demlenme süreciydi. Müzikal hayatımın yüksek ivmeyle başladığı doğru. Ama o yıllardaki Demet’i aşmak için biraz çekilip, dinlenip gözlem yapmam gerekiyordu. Olan bu. Ama magazinin işine yarayan biri olmadığım için de “ortadan kaybolmak” gibi algılandı. Oysa çekildim…

90’lı yılların fenomenlerinden İzel ve Asya da senin gibi “çekildi”. Nedir bu? 90’lı yılların bir uğursuzluğu mu?
Yok canım. Şu anda zaman hepimiz için 90’lı yıllardan daha hızlı akıyor. Oysa o yıllarda, yaptığımız işe özen göstermek için geniş zamanlarımız vardı. Ortaya çıkan şeyler de bugün olduğu gibi çabuk tüketilmiyordu. O yüzden titizlikle üretim yapmak isteyen her sanatçı için bugün en büyük problem “hız”. Şimdi, “Evet ya! Ne kadar yaratıcı, yeni bir fikir” dediğimiz şey, ertesi gün eskimiş olabiliyor. Artık böyle bir dünyada yaşıyoruz. Sadece müzik değil her konuda beğeniler, tercihler sadece kısa süreli iştahımızı doyuruyor. Oysa 90’lı yıllarda yazdığım, söylediğim şarkılara insanlar anılarını, sevinçlerini, aşklarını yükledi. Bugünün gençlerinin, o yılların şarkılarına büyük ilgisinin sebebi bu diye düşünüyorum. Şeffaflık, özen ve samimiyet! Dolayısıyla uğursuzluk değil, olsa olsa 90’lı yılların uğurudur!

HERKES ‘TARAF’ OLMAYA ZORLANIYOR HASSAS BİR YAPIM OLDUĞU İÇİN ÇEKİLDİM

Çekilmende, Türkiye’den gitmende, siyasi bir kırgınlık da mı söz konusuydu?
Toplum olarak politik olmak için uyarıldığımız bir dönemdeyiz. Herkes taraf olmaya, herkes fikrini söylemeye, herkes ocu, bucu, şucu olmaya zorlanıyor… Ama hayatın akışı bence bu olmamalı. Her öneri, her renk, her ses var olmalı. Siyaset, müzik gibi renkli bir alana da bulaşınca, açıkçası hassas bir yapım olduğu için çekilmenin daha uygun olduğunu düşündüm. Benim toplumsal kimliğimden ziyade şarkılarımın kimliği daha önemli olmalı…

ÖZLEMEK İÇİN EN GÜZEL ARKADAŞTI O ŞARKILAR!

Gençler, bugün yaşadıkları aşkların fon müziği olarak bile 90’lı yılların şarkılarını benimsiyor. Çünkü sevgiliye mesaj atıp saniyede ulaşmak yerine gece onu düşlemek, sosyal medya üzerinden nerede olduğunu takip etmek yerine merak etmek ve flört etmek istiyor. Özlemek için en güzel arkadaştı o şarkılar! Demek ki teknoloji ilerlese de duygular aynı…

FAVORİ MÜZİSYENLERİM

Yeni sanatçılardan beğendiğin kimler var?
Bir şey anlatan, samimi sanatçıları beğeniyorum. Yeni söylemin daha cesur olduğunu düşünüyorum. Şu aralar dinlerken keyif aldığım sanatçılara örnek istersen Kalben, Birsen Tezer, Ayça Şen Başkan, Jehan Barbur, Cem Adrian, Mabel Matiz…

AŞK HER DAİM OLMALI

Türkiye’ ye dönmeyi düşünmüyor musun?
Ben zaten gidip geliyorum. Hiçbir zaman kopmadım, temelli Amerika’ya yerleşme gibi bir ruh haline de girmedim.

Hayatında aşk var mı?
Aşkın evreleri var. Kaçıncı evresindeyim bilemiyorum ama evet uzun zamandır bir beraberliğim var. Ve aşk hayatımızda her daim olmalı…

EN ÇOK SEVENLERİMİ ÖZLÜYORUM

Kaç yıldır New York’tasın?
4 yıl oldu. Orada da müziğe devam. Kişisel sahne çalışmalarımın yanı sıra Demir Demirkan’ın önderliğinde çok değerli müzisyen arkadaşlarımla Anatolian Knights grubunu oluşturduk, rock ağırlıklı birkaç konser verdik. Art Students League of New York’ta heykel dersleri de aldım. Müziğin dışında seramik de yapmaya başladım.

En çok neyi özlüyorsun?
Sevenlerimi ve sevdiğim insanları…

Oradan baktığında nasıl bir ülke görüyorsun?
Değişkenlikleri çok, günlük temposu yüksek ama her şeye rağmen ilham verici bir ülke! Politikacıların, halkın üzerinden toplum mühendisliği yapmadığı, düşüncelerine müdahale etmediği, ülkeyi ve günlük hayatı biraz kendi doğal haline bırakabildiği günleri görebilirsek daha huzurlu olacağız hepimiz.

EVET, BİRAZ TERS KÖŞE BİR ŞARKI

‘Açık Çay’ diye bir şarkı yaptın. Tekrar bir çıkış mı planlıyorsun?
Uzun bir süre sonra ilk merhabam ‘Açık Çay’. Biraz farklı “gipsy jazz” bir çalışma. Pozitif, enerjik, herkesi dansla birleştirecek cıvıl cıvıl bir şarkı. Bu yaz çaylar benden! Hazırlıklarına devam ettiğimiz yeni albümün habercisi bu şarkı…

Gerçekten de pozitif ve umut veren bir şarkı. Oysa biz seni genellikle romantik ve iç burkan şarkılarla hatırlıyoruz…
Evet, biraz ters köşe bir şarkı. Hüzün artık hayatımızın her alanında. Ortalıktaki şarkılar ise intikam almayı ya da güçlü olmayı öğütlüyor. Ama şarkıların içinde umut ve huzur da olmalı. O yüzden bu yaz keyiflendirmek istedim. Diğer romantik ve iç burkanlar da yolda! Ağlatmayı sonbaharda yapacağız…

Yorum Bırak