Muhteşem Troya sonatı: Fazıl Say, Türkiye’ye uluslararası bir eser daha hediye etti


Hiç kuşkusuz bu ülkenin yetiştirdiği en büyük sanatçılardan biri Fazıl Say.
Uluslararası saygınlığı olan bir sanatçı. Ama her zaman, her yerde, her fırsatta Türklüğüyle gurur duyuyor. Onun sadece müzikseverliğiyle değil, yurtseverliğiyle de gurur duyuyorum. Ve hem siyasi hem de kişisel görüşlerini açık açık paylaşmasını çok cesur ve değerli buluyorum. Gerisini Fazıl Say’ın ağzından dinleyelim…

– Önümüzdeki günlerde “Troya Yılı” dolayısıyla bestelediğin Troya sonatı, Çanakkale’de, on binlerce kişinin izlediği bir açık hava konserinde sahnelenecek… Heyecanlı mısın?
Çoook. Troya, bir Anadolu destanı. Bir Anadolulu olarak, 3 bin 200 yıllık bu destanı, müziğimle yorumlamak benim için bir onur. Gerçekten büyük bir iş üstlendim. Emek verdim. Güzel bir eser çıkardığımı düşünüyorum. Bu sonatı, yıllarca, dünyanın her yerinde çalacağımı düşünüyorum. Pek çok meslektaşımın da repertuvarına alacağına inanıyorum. Bu eserin, müzik literatüründe özel bir yere gelmesi hayalindeyim.

– Harika! Peki bu beste nereden çıktı?
Çanakkale Belediyesi’nin fikri. “Bu yıl Troya Yılı, Troya destanını anlatan bir eser yazar mısın?” diye sordular. Beni çok onurlu ve doğru bir işe koştular. Mutluyum, müteşekkirim.

-Sence Troya neden bu kadar önemli?
Çünkü her şeyiyle müthiş bir insanlık dramı! Duygusuyla, psikolojisiyle, sosyolojisiyle… İnsanın gücünü ve zaaflarını, aşkı ve yaratıcılığı, onuru ve ihaneti, intikamı ve merhameti konu alan 3 bin 200 yıllık gerçek bir destan. Dünyada herkesin bildiği Troya, Anadolu topraklarında, Anadolulu ozan Homeros tarafından ilk kez kaleme alınmış, ne büyük gurur…

– Senin Troya sonatı bestelemenin, Troya’nın dünyaya tanıtılmasına nasıl bir katkısı olacak?
Müzik eseri olarak benim bildiğim başka bir eser yok. Bu sonat, dünyada herkesin bildiği bu destana müzisyenler ve müzikseverler açısından yeni bir kitle kazandıracaktır. 10 bölümlü bir sonat. 40 dakika. Bu, bir solo piyano sonatı için dev bir form.

– Bestelerken nelerden etkilendin?
Homeros’un İlyada’sı olmak üzere, pek çok kaynaktan yararlandım. Türkçe ve Almanca kaynaklardan okuyup çalıştım. Hatta, Brad Pitt’in Akhilleus’i oynadığı o ünlü filmi de bir daha seyrettim. Netflix’teki yeni Troya dizisini bile. Görüşler ve yorumlar farklı olabiliyor. Ama ana dramın kaderi ama asla değişmiyor. Müthiş bir şey…

– Çanakkaleliler sana sahip çıkmış gibi mi hissediyorsun?
Kesinlikle! Tüm Çanakkalelileri, dünya mirası Troya’ya sahip çıktıkları için kutlarım.

HAYATIMIN 6 YILINI YEDİLER!

– Sana, Ömer Hayyam’ın şiirini paylaşman yüzünden ceza verilmesine sebep olan adamın, Adnan Oktar örgütünden bir “kadın satıcısı” çıkıp tutuklanmasına ne diyorsun?
Benim ne diyeceğim pek de önemli değil. Halk ne diyor bu işe? 2013’te bana 10 ay hapis cezası verildiğinde, alkış tutanlar ne diyor? Vicdanlar ne diyor? Adalet sisteminin içine ürkütücü şekilde yayılmışlıkları olan güçler bunlar. Hayatımın 6 yılını yedi bu adamlar. O altı yılı nasıl geri alacağım? 20 yıldır televizyonda o tuhaf pavyon programlarını yapan Adnan Oktar’ın bu ülkede 4 binden fazla insana dava açmış olmasına ne deniliyor? Bu nasıl bir şey? Bu neyin gücü? Dava başladığında Fazıl Say’ı suçlayanlar ne diyor bu işe?

– Böyle bir ortamda yine de sanat yapmaya devam ediyorsun… Sana devam etme gücü veren ne?
Sevgim. Müziğe, insanlara ve memleketime olan sevgim. Ve tabii umudum…

YANLIŞ SİYASİ ALGILARA KURBAN OLMASIN MÜZİK SANAT, İNSANLIK… YETER!

– Bir süre önce bir konserin iptal edildi. Bu seni ne kadar üzdü?
Aslında yılda 120 konser veren birini, tek bir konserinin eksilmesi fazla üzmez. Ama gerekçesiz, sebepsiz, sadece Fazıl Say algısı-korkusu sebebiyle iptal edilmesi üzücü! Bu, sadece benim için değil, hepimiz için üzücü. Bıktık bundan… Bu konser iptalinden emin ol, kimse mutlu değil. Yukarısı da değil, aşağısı da değil. O sürekli susan organizatör, Atlantis Yapım, bir gerekçe bile göstermedi. Bilet satışı çoktan başlamış bir konseri kaldıran şirket, halka bunu nasıl anlatacak merakla bekliyorum. “Çok iyi ettim” mi diyecek? Ve bu duruma niye ben tek başıma göğüs germek zorundayım? Nerede o organizasyonda yer alan diğer müzikçiler, popçular? O insanların bir tavrı yok mu? Olmayacak mı? Yalınkılıç olarak yalnız kalsam da hâlâ yapacak birçok şeyim var, onu unutmasınlar, peşindeyim bu işin…

– Sence sebep siyasi miydi?
Sebep muhtemelen birilerinin korkusu! Yukarıdan bir emir gelmişliği filan yok. Hatta, ben, yukarının bu olaylardan artık rahatsızlık duyduğu duyumlarını aldım. Şu anda amacım, benimle ilgili bu yanlış algıyı değiştirmek. Bunun için de dostluk elimi tekrar uzatıyorum. Çünkü bu algı yanlış arkadaş! Külliyen yanlış! Övündüğüm için değil ama ben kendi dalında, dünyanın her yerinde tanınan, saygın ve özel bir yere gelebilmiş bir Türk sanatçısıyım. Bana bunu yapmasınlar istiyorum. Yıllardır anlatamıyorum. Bu oyun artık bitsin! Yanlış siyasi algılara kurban olmasın müzik, sanat, insanlık… Yeter!

GÜZEL ÜLKEMDE SANATIMI İCRA EDEREK YAŞAMAK İSTİYORUM

– Yazdığın metin olağanüstü güzeldi: “Ülkemde, sanatımı icra ederek yaşamak istiyorum…” Duygulanmamaya ve sonunda kadar sana hak vermemeye olanak yok… Nasıl tepkiler aldın?
Çok iyi tepkiler aldım. Gerçekten de ben sadece müziğimi yapmak istiyorum. Engellenmeden. Bu kadar basit. Hiçbir siyasete araç olmadan, sanatımı çok sevdiğim memleketimde de icra etmek istiyorum. Sadece bu. Daha fazla istediğim hiç bir şey yok… Çok şey mi istiyorum?

Yarın: “Muhalifim diye büyükelçiler konserlerime gelmiyordu, artık geliyor.”

Yorum Bırak