ADI İpek Yıldırım.
İki Türkiye, iki dünya şampiyonluğu var.
Türkiye’de WBFF alanında profesyonel sporcu kartına sahip tek kadın. Henüz 25 yaşında. Daha yeni Las Vegas’ta düzenlenen WBFF Şampiyonlar Şampiyonası’nda dünya üçüncüsü oldu.
Ben bedenini görünce inanamadım. Hem kaslı hem de çok güzeldi. Biz nasıl Victoria Secret modellerini normal karşılıyorsak bunu da öyle karşılamak zorundayız. Her ikisinde de insanlar işlerini yapıyor…
Ama İpek’in işi kolay değil. Bu sporu Türkiye’de kabul ettirmek başlı başına bir sorun. Ayrıca “Kaslı kadın çirkindir” algısını kırmak da bir mesele. Bikiniyle yarıştığı için karşılaştığı sorunlar da var. Röportajda okuyacaksınız. Her şey buraya sığmıyor, üzgünüm. Merakım çok, çok soru soruyorum.
-Tebrikler! Las Vegas’ta WBFF Şampiyonlar Şampiyonası’nda dünya üçüncüsü oldun. Neler hissediyorsun?
-İnanılmaz mutluyum! Tabii ki hedefim ülkeme birincilikle dönmekti ama böyle kaliteli ve ciddi bir platformda üçüncü olabilmek bile benim için çok değerli…
-Sen bir milli sporcusun WBFF alanında. Cahilliğimi lütfen hoş gör, nedir bu WBFF? Vücut geliştirme mi?
-Açılımı “World Beauty Fitness & Fashion” Vücut geliştirme ve fitness alanının modern ve estetik hali diyebiliriz. Çünkü bu yarışmalarda sadece vücudunuzun çok iyi olması yeterli bir kriter değil. Her şeyinizle iyi olmak zorundasınız. İlk puanlamada tasarım bir bikiniyle, ikinci puanlamada ise Victoria’s Secret kanatları gibi bir kostümle çıkıyorsunuz. Fiziğiniz, giyiminiz, kostümünüz, pozlamanız, yürüyüşünüz… Kısacası her şeyinizden puan kazanmaya çalışıyorsunuz.
-Peki, bu bir sporsa içinde “moda” ve “güzellik” ne alaka?
-Çünkü yarışma sadece bir vücut yarışması değil. Aynı zamanda modellik yarışması. Güzellik, vücut, moda, hepsinde en iyi olarak yarışmaya çalışıyorsunuz. İnsanlara her konuda örnek bir sporcu olmanız isteniyor.
-Sen dünya çapında profesyonel fitness model olarak pro kart sahibisin… Bu nedir?
-Pro kart, demin saydığım bütün özelliklere sahipseniz ve amatör yarışmasında ilk üç arasına girebilmişseniz kazandığınız bir kart. Türkiye’de benim dışımda bu karta sahip kadın sporcu yok.
-Senin Türkiye’deki diğer vücut geliştiren kadınlardan farkın ne?
-Her şeyden önce ben bir önyargıyı yıkmaya çalışıyorum. Kaslı kadın çirkin ve bakımsızdır yargısını! Çünkü bu doğru değil! Belki de bu yargıyı ülkemde yıkabilmek için bu sporu yapıyorum, bu yarışmalara giriyorum. Fakat kolay değil bu fiziğe sahip olabilmek. Çok emek gerekiyor.
-Galiba hâlâ anlamıyorum. Bu sporda amaç ne? Başarının ölçüsü ne? Vücudu kaslandırmak mı, güzellik mi, modaya uygun olmak mı?
-Hepsi. Kas kaliteniz, teniniz, görüntünüz, bakımınız, duruşunuz, pozlarınız, mimikleriniz, özgüveniniz, kıyafet seçimleriniz, iletişiminiz… Bunların hepsi puanlamaya dâhil. Ben podyum için oyunculuk ve modellik eğitimi de aldım. Şimdi yabancı bir poz koçu ile çalışıyorum.
-Seksi ve kaslı olunca mı başarılı kabul ediliyorsun?
-Hayır. Sahip olduğunuz her şeyi, en profesyonel ve en kaliteli şekilde sunduğunuz zaman! Önemli olan bunların hepsine sahip olmak ve kendini profesyonel bir şekilde geliştirmek…
‘YAPAMAZSIN,SEN TÜRK KIZISIN BAŞARAMAZSIN’ DEDİLER!
-Gelelim senin hikâyene? Henüz 25 yaşındasın… Bu spora nasıl başladın?
-Annemle babam ben yedi yaşındayken şiddetli geçimsizlik nedeniyle boşandılar. Silifke’deydik o zaman. Annemle ve dört yaş büyük kardeşimle birlikte hiç bilmediğimiz bir şehre, Ankara’ya taşındık. Sanki bir savaştan çıkıp gelmiştik. Annem hem okudu hem çalıştı ve bizi çok zorluklarla büyüttü. Güzellik uzmanlığı bölümü mezunuyum ve fitness antrenörüyüm. Bu spora başlamamın nedeni ise yurtdışında birçok fitness modeli ve başarılı sporcuyu takip ediyor olmam. “Niye bir Türk kadını da dünyada bu alanda başarılı olmasın?” dedim ve ben gayet naif bir şekilde Türk kadınının başarısını ve gücünü dünyaya göstermek istedim. Disiplinli bir şekilde antrenman ve diyet programıma girdim. 2 yıl boyunca diyetimi hiç bozmadan, tatil yapmadan, antrenmanımı aksatmadan tek odak noktam bu spor oldu. Ve çok şükür ki 6. yılımda şimdi buradayım…
-Seni bu sporda büyüleyen ne?
-Her şeyden önce bana sabrı öğretti. Sakin ve sessiz bir insan oldum. Fevri çıkışlarım azaldı. İrademi kontrol edebiliyor olmak müthiş bir haz! “Hayır” diyebilmek de büyük mutluluk benim için. Hayatını, kendini, beynini, yediklerini, kaslarını, bedenini kontrol etmeyi öğreniyorsun. En çok da kendine vakit ayırıyorsun ve yapacağın her değişim senin elinde. Kendimi kontrol edebiliyor olmaktan büyük bir mutluluk duyuyorum.
-Peki, nasıl bir hedefe ulaşmanın rüyasını görüyorsun?
-Ben bu ülkede bir erkeğe ihtiyaç duymadan kendi hayatını sürdürebilen, kendine yeten, özgüvenli, güçlü kadınlar görmek istiyorum! Biz kadınların başaramayacağı hiçbir şey yok. İleride kendi çapımda kadınlara yol gösterip kendilerine inanmalarını sağlayan bir motivasyon koçu olmak istiyorum. Kendi markamı oluşturmak istiyorum. Ve tüm dünyaya ülkemin adını duyurmak için çabalıyorum.
-En büyük başarıların neler?
-Yarışmaların dışında… Galiba birçok insanın, hatta annem dışında herkesin “Yapamazsın! Uğraşma! Sen Türksün, kazanamazsın!” sözlerine inat başarmak oldu. Bir de pek çok takipçim var. Onlara enerji ve ilham verebiliyorsam daha ne isterim… Bundan büyük başarı mı olur?
-“Ben alanımda dünya üçüncüsü oldum ama Türkiye’de tanınmıyorum, yeteri kadar ilgi görmüyorum” diye üzülüyor musun?
-O kadar alıştım ki artık hiçbir şeye inanın şaşıramıyorum! Mesela en son bir sponsorluk görüşmemde beyefendi bana “Fitness nedir?” diye sordu. Şaka değil! Özür diledim ve odadan çıktım. Beni üzen bir başka şey de “Hangi ülke adına yarışıyorsun?” sorusuna siz Türkiye yazarken Türkiye’den bir tane bile sponsorunuzun olmaması. Sponsoru da boş verin, insanlar bile bilmiyor sizi. Üzücü tabii…
-Las Vegas’ta her şeyi cebinizden mi karşıladınız?
-Son dakikaya kadar gidip gidebileceğimden bile emin değildim. Dolar da feci artmıştı. Bana destek olan hiçbir firma ve kurum yoktu. Yazmadığım, mail atmadığım hiçbir yer kalmadı. En son yakın çevremizden destekleyen insanlar oldu ve yurtdışından destek alabildim. Bu benim için çok hüzün verici bir durum. Yarışmanın kurucusu bana “Senin nasıl sponsorun olmaz?” dediği zaman cevap bile veremedim.
HEM KASLI HEM DİŞİ OLABİLİRSİNİZ
-Mücadelende annenin rolü ne?
-Aslında bu ikimizin mücadelesi. Annem beni her zaman destekledi. Çünkü işimi ne kadar aşkla yaptığımı görüyor. Ne kadar aç kaldığımı, ne kadar emek harcadığımı çok iyi biliyor. O bu yarışmaya gidebilmem için benden daha çok mücadele etti.
-İnsanların senin bedenini görünce tepkisi ne oluyor?
-Erkeklerin genelde tepkisi “Vaaaay!” oluyor, tebrik ediyorlar. Ama kadınların tepkisi “Kaslı kadın mı olurmuş! Iyyy!” oluyor. Elbette ki tebrik eden kadınlar da çıkıyor, ama az.
-Bu kadar kaslı olman erkekleri korkutuyor mu?
-Sanırım sadece özgüvensiz erkekleri korkutuyor.
-Kas ve dişilik kimilerine göre uyumlu şeyler değilmiş gibi algılanıyor… Sen ne düşünüyorsun?
-İşte ben tam da bunu aşmak istediğim için bu yarışmalara giriyorum! Hem kaslı hem de dişi olabilirsiniz. İstedikten sonra her şeyi güzel bir şekilde taşıyabilirsiniz. Yeter ki kolaya kaçmadan uzun soluklu çalışmaya devam edin…