DÜN başlayan Sıla’yla ‘kadın kadına dertleşme’ bugün de devam ediyor.
Sıla aslında hep şu mesajı veriyor: “Evet, en başta çıkıp başıma böyle bir şey geldi demek zordu. Ama o kadar çok dayak yiyen, şiddete maruz kalan ama susan insan var ki bu ülkede, ben biraz olsun onları yüreklendirmek istedim. Belki onlara örnek olurum, susmazlar diye düşündüm. Çünkü bu böyle yürümez! Ama bu şiddete ne kadar engel olabiliriz, ben nasıl bir emsal teşkil edebilirim hiçbir fikrim yok. Ama en azından şunu dedim: Ben sesimi çıkardım, sen de çıkar…”
– Ahmet Kural, “Kendime hâkim olamadım, özür dilerim, itişme kakışma yaşandı, kolundan tuttum, yere düştü!” demedi mi? E bu şiddeti kabul etmek değil mi?
Evet.
– E peki şu son dönemde neden dayak var mıydı yok muydu tartışılıyor? Sen çıkıp konuşmadığın için mi?
Ben olayı magazinsel bir boyuta taşımamak için konuşmadım. Hukuki süreç halihazırda zaten devam ediyordu…
– Şu anda yapılan şiddeti normalleştirmek mi?
E tabii! Ama bu kanıksanabilecek bir şey mi? Bu şey değil ki, “Bizim çocuk da altına kaçırıyor, bunun da böyle bir huyu var!” Böyle bir şey değil ki… Bu bir meyil. Ve bu meyille yaşayan bir sürü insan var.
– Sen Ahmet Kural’ın buna meyli olduğunu hiç fark etmedin mi?
Ettim.
– İlk beraber olmaya başladığınızdan bu yana toplam ne kadar beraber oldunuz?
Aşağı yukarı 8 ay. Sonra bir ayrılık dönemi geçirdik. Sonra tekrar bir araya geldik.
– Nasıl bir meyil peki bu? Alkolle mi ortaya çıkıyor?
Ben bilemem. Bence hekimler tanı koyarlar. Benim şu an bir şey demem doğru olmaz. Ama evet, böyle bir problemi vardı. Daha önce de böyle bir dayak hadisesi yaşadık. Ama hepimiz aşkın birazcık iyileştirici ve uzlaştırıcı bir şey olduğuna inanırız, ben de… Aşk seçmeli ders değil ya bizim için…
– Yani âşıktın, gözüne perde indi, şiddete eğilimli olduğunu görmemeyi tercih ettin, öyle mi?
Evet. Aşkın onu iyileştirebileceğimi zannettim. Düzeltebileceğini zannettim. Beraber yol alabileceğimizi zannettim ama öyle bir şey yokmuş.
– Sinirlenince ne yapardı?
Ağırlıklı olarak öfkesini saçan, savuran biriydi diyeyim. Ama ben bu adama âşıktım.
– Sen nasıl bir kişiliksin?
Ben de delinin tekiyim ama sadece kendine zarar veren bir deliyim. Başkasına zarar veremem yani. Acayip acayip hareketler yapmam.
– 5 yıl ceza yeme ihtimalinden sonra mı şiddeti normalleştirme operasyonlarına girişildi?
Valla hiçbir fikrim yok. O kadar acayip ki… İlk başta, “Evet, aramızda bir şey oldu” dedi. Ardından bir metin yazıldı, benden ve bütün kadınlardan özür dilendi. Sonra “Yok aslında onun vücudunda morluk filan!” dendi ve hikâye uzadı gitti. Bir de geçen hafta olmayan Adli Tıp raporu çıktı. Sonra biliyorsun, “Biz böyle bir rapor vermedik!” dedi.
– İnanılır gibi değil…
Evet.
– Bir de yan tarafta bir komşu sana tanıklık etti değil mi? Öyle bir şeyler okudum…
Evet. 17 yaşında bir kız çocuğu. Ben annesiyle konuştum. Beni tanımıyor. Hayatında görmemiş. Ahmet’in yan komşusunun kızı. “Ahmet Kural yan evde bir kadını fena dövüyor” diye bir arkadaşına mesaj atıyor. Çünkü sesleri duymuş.
– Sen olduğunu biliyor mu?
Hayır. Bence aklına da gelmiyor. Kimsenin kafasında böyle bir şey canlanmıyor ki. Sabah 04.00-04.30 civarı mesajı yolluyor. Bizim bundan hiç haberimiz yok. Ertesi gün biz savcılığa gidiyoruz. Savcılığa gidince herkes olayı öğreniyor tabii. Yan komşunun kızı da o dayak attığı kadının ben olduğunu öğreniyor. Bize ulaşıyor ve diyor ki “Biz de duyduk sesleri, çok korktuk, çok ürkütücüydü… Tanıklık edebiliriz!” Gerçekten de tanıklık ettiler. İfadesini okuduğum zaman her şeyi yeni baştan yaşadım. O cümleler o kadar doğru ki…
– Neler var o cümlelerin içinde?
“Öldüreceğim seni!”, “Senin canın dayak istiyor!” falan. Zaten var ifadelerde hepsi de.
– Neredesiniz o anda?
Mutfaktayız…
– Ve üstüne yürüyor, öyle mi?
Aynen…
– Sen n’apıyorsun? Sanki üzerime yürüyenin ben de üzerine yürürüm gibi geliyor…
Öyle olmuyor işte. Hiçbir şey yapmadım. Öyle kalakaldım.
– Ağlıyor muydun?
Evet.
– Ne yapıyordun peki, sürekli kendini kapatmaya mı çalışıyordun vurmasın diye?
Evet, tam olarak böyle oldu. Kendimi korumaya çalışmaktan başka bir şey yapamadım.
– Ve bu 45 dakika mı devam etti?
Evet. Daha fazla anlatınca kötü oluyorum.
– Peki… İlişkinizde daha baskın olan sen miydin?
Yoo. Eşittik. Öyle bir şey yoktu.
– Senin kişiliğin, şöhretin altında eziliyor muydu?
Bir sürü insan böyle bir yerden okudu ilişkimizi. Ama aşk işin içine girdiği zaman işler değişiyor. Benim için gerçekten büyük aşktı. Ama böyle bitti, yapacak bir şey yokmuş.
– Tabii ki böyle bir vahşetin gerekçesi olamaz ama insan merak ediyor, ne oldu da adam delirdi diye… Seni kıskanıyor muydu?
Ayşe, ne olursa olsun, kıskançlık olsun, cart olsun curt olsun, günün sonunda hiç kimse böyle bir davranışı hak etmiyor. Bu bir ihanet değil! Biri sana ihanet etse bile böyle davranamazsın. Zaten bir ihanet değil. Bir ahlaksızlık yok ortada. Bu davranış asla kabul edilemez.
17 YAŞINDAKİ YAN KOMŞUSUNU DA YALANCILIKLA SUÇLADILAR
– Tanık çıkınca ne hissettin?
Çok sevindim, “Demek ki yalnız değilim!” dedim. Kendi kendilerine aradılar. Biz bilmiyorduk bile. Ama karşı taraf onlara da dava açtı. 17 yaşındaki kızı da yalancılıkla suçladılar. “Yalancı tanık” dediler. Hayatımda bir kere bile yüzünü görmediğim bir insandan bahsediyoruz. Niye bana yalancı tanıklık yapsın? Ben niye böyle bir şeye ihtiyaç duyayım… Sonraki Adli Tıp hikâyesi patladı. Bir üniversiteden parayla rapor alınmış. Bilirkişi raporu filan da değil. Sahte rapor. Neyse ki Adli Tıp bizimle hiçbir alakası yok diye tweet attı. “Biz zaten darp olduğunu söyledik!” dedi. Bir şekilde algıyı değiştirmeye çalıştılar. Gerçi çok da önemsemiyorum bu manipülasyon çabalarını, çünkü haklıyım ben. Bu felaket benim başıma geldi. Ben de sesimi çıkardım, devlet de bana dedi ki “Kardeşim, ben seni duydum!” Tamamdır. Benim için konu kapandı. Haklı olduğum için hiçbir rahatsızlık duymuyorum…
LEZBİYEN OLSAM ÇIKAR SÖYLERİM!
– Bu ülkede “Çamur at izi kalsın” bir yöntemdir. Senin için bir sürü şey söylendi, biseksüel, lezbiyen de dendi… Canını sıkan şeyler mi bunlar?
Hiç. Çok söylediler. Herhalde biraz dik başlı olduğum için. Güçlü bir kadın olduğum için. Kimseye eyvallahım olmadığı için, bilmiyorum. Ben çıkar ilişkileri kurmam. Hedefe yönelik ilişki kurarlar ya, ben onlardan değilim. İnsanlar Sıla diye bir kadını tanıyalı 12 sene oluyor, “solo proje” olarak hayattayım ve ayaktayım. Hiç öyle şeylere başvurma ihtiyacı duymadım. Ben zaten şarkılarını yazan, yazdığı ve yaptığı işleri zaten paylaşan biriyim. Alkışım da ortada. Benim umurumda bile değil dedikodular. Zaten lezbiyen olsam çıkar söylerdim, her şeyi söyleyen kadın bunu mu söylemeyecek yani? Her yerden karalamaya çalışıyorlar. Bir de bizde başarılı sevilmez, bu da kadınlara çamur atma yöntemlerinden biri.