‘Savcı kızının başına bunlar gelirse gerisini siz düşünün artık!’

DÜN başlayan Begüm B. röportajına gelen yorumlar baktım da, “Savcı kızının başına bunlar gelirse gerisini siz düşünün artık!” demişler. Valla haksız da değiller. Bu ülkede cinsel suçlarla ilgili bazen isabetli ve emsal teşkil edecek kararlar veriliyor ama bazen de bu davada olduğu gibi insan şaşırıp kalıyor…
Begüm’e cinsel saldırıda bulunan Can, 5 yıl hüküm yedi. Nitelikli cinsel saldırıya teşebbüsten. Ama nedense iyi hal indirimi de aldı! 5 yıl yiyince karara itiraz etti, temyize gitti. Mahkeme de temyizden sanık lehine karar gelirse diye, sanık lehine görüş bildirerek tahliye etti. Peki ya temyizden sanığın aleyhine karar gelirse ne olacak? Serbest kalarak geçirdiği zaman içinde bir başka kadına zarar verme ihtimali ne olacak? Resmen erkeklerden yana bir karar, kadınlardan değil… Neden?
Sizi Begüm’ün bir korku filmi gibi hikâyesiyle ve vicdanınızla baş başa bırakıyorum…

– Sana cinsel saldırıda bulunan Can’dan son anda kaçıp banyoya girdin ve kendini kilitledin…
Evet. Elim ayağım titriyordu. Sürekli kapının dışından bir şeyler söylüyordu “Aç şu kapıyı dedim sana!” diyordu. Nasıl korktum anlatamam. Bir de banyonun kapısı, eski evlerde olur ya, desenli camdan… Gölgesini görüyordum.

– O sırada ne yapıyordun?
Sürekli arkadaşım Şafak’ı arıyordum, ama açmıyordu telefonu. Bana insanlar, “Neden anneni babanı aramadın?” diyorlar. İnsan o sırada mantıklı düşünemiyor ki. Zangır zangır titriyordum, resmen beynim durdu. Sonunda camı yumruklamaya başladı! Ben de çığlık çığlığa bağırmaya başladım, ama nasıl bağırıyorum… Yardım istiyorum, birileri beni bu manyağın elinden kurtarsın istiyorum. Derken daha da korkunç bir şey oldu…

– Nedir o?
Yumruğuyla banyonun camını patlattı. “Tamam!” dedim, “Bittim ben, yolun sonuna geldik!”. Camlar üzerime sıçradı. Refleks olarak eğildim ama yine de kollarıma ve bacaklarıma cam geldi, kesti. Adamın da eli kan revan içinde. Ama artık karşımda. Ben hâlâ ciyak ciyak bağırıyorum. Diyor ki “Şimdi silahımı getireceğim!”. Sağ tarafa yatak odasının bulunduğu kısma gitti. İşte o sırada dış kapının sesini duydum, sokak kapısının önündeki demirin açıldığını anladım. Benim bağırtım üzerine Şafak ve Yusuf geldi…

– Sonra?
Ben hâlâ şokun etkisindeyim. Şafak’a diyorum ki “Neden beni bıraktınız, nereye gittiniz?”. Hâlâ algılayamıyorum olup biteni…

– Şafak ve Yusuf seni o halde görünce ne dedi?
Valla tuhaf bir tepki verdiler. Sanki benim başıma gelenler normalmiş gibi. Yusuf güldü, “Demek ki içince sapıtıyormuş bu Can!” dedi. Sanki korkunç bir şey olmamış da sıradan bir şey olmuş gibi gayet soğukkanlı davrandılar. Ve bana “Bu olan biteni kimseye söyleme!” dediler. Babamı çağırmak istedim, izin vermediler. Şafak’la Yusuf beni taksiye götürdü, Şafak benimle geldi.

– Yolda ne konuştunuz?
Söylememem için baskı yaptı. Yaşadığım kâbusla ilgili merhamet empati vs hiçbir şey yoktu. Eve geldik, ben çok kötüydüm. Yalan söylemeyi de pek becerebilen biri değilim. Anneme, “Bir şey yok!” diyorum ama tabii inanmıyor. Vücudumda çeşitli noktalar kanıyor. Kolumdaki sıyrıklardan bir tanesi çok derin. Annem diyor ki “Bıçaklandın mı, ne oldu?”. E çünkü doktor, “Bu normal bir yara değil!” diyor. Şafak, “Biz bir mekândaydık, lavaboda cam kırıldı, Begüm’e cam geldi” dedi. Ben yaşadığım korkudan ve gerginlikten dolayı kusmaya başladım, banyoya gittim. O sırada banyoda, ablam gibi gördüğüm birini aradım ve olup biteni anlattım. “Kesinlikle söylemen gerekiyor, saklayamazsın!” dedi. Sonunda annem ve babama anlattım…

TECAVÜZDEN KURTULMAK İÇİN KENDİMİ BANYOYA KİLİTLEDİM

– Peki ya Şafak? Önce nasıl ifade verdi?
Şöyle oldu: Hep birlikte hastaneye gittik. Şafak da bizimle geldi. Belki de “Madem Begüm’ü şikâyet etmekten vazgeçiremiyorum, bari kendimi kurtarayım!” dişe düşündü, bilmiyorum. Hastanede, bu olay adli olay olduğu için babam polisi aradı. Hastane polisleri geldi. Sonra polisle olay yeri tespite gittik. Babam, ben ve Şafak, iki polis memuruyla evi tespit ettik. Arabayı da tespit ettirdim. Arabanın üzerindeki kimlikleri gösterdim. Meğer sahteymiş. Şafak tüm bu esnada, olan biteni tüm çıplaklığıyla anlattı polislere. Ama tabii Yusuf ve Can’ın çok da başını belaya sokmamaya özen göstererek. İlk ifadesinde dışarıda olduklarını, apartmanın boşluğunda benim çığlığımı duyduğunu ve bunun üzerine eve geldiklerini, yerde cam kırıkları olduğunu, Can’ın kapıyı kırdığını ve kapının banyo kapısının önünde olduğunu anlattı… Yani olayın gerçekliğini kanıtladı söyledikleri…

– Sonra neden değiştirdi ifadesini?
Biz şikâyetçi olduktan sonra sürekli aradılar beni. Tehdit ettiler. Şikâyetimi geri çekmem için her şeyi yaptılar. Baktılar ki kararlıyım, Şafak ifadesini 180 derece değiştirdi. Aslında hiç evden çıkmamışlar, hep evdelermiş. Ben istediğim için öpüşmüşüm. Ben kendi isteğimle yatak odasına gitmişim. Migrenim olduğu için kendimi tuvalete kilitlemişim. Can da beni kurtarmak için camı kırmış! Bir kahramanlık hikâyesi yazdılar. Komik… Ve saçma. Bir, migrenim yok. İki, migrenli insan kendini niye tuvalete kapatsın! Hadi onu geçtim, adam eliyle kapıyı kırıyor. Zaten bu bir öfke belirtisi. Bir de yani, bir cam kıracaksan, niye elinle kırasın? Bir şeyle vurursun, elin zarar görmesin istersin, öyle değil mi? Neresinden tutsan elinde kalacak bir yalan! Güya kahramanlık yapmak istemiş, benim migrenim tutunca kapıyı kırmış, beni hastaneye götürecekmiş! Kim inanır buna? Madem o kadar kötüyüm, ambulans çağır… Bunların hepsi adaleti yanıltma numaraları. Ama sonuçta mağdur ettiler beni…

POLİS OLMAK İSTİYOR DİYE SAHTE KİMLİKLE DOLAŞIYORMUŞ

– Peki bu Can, polis olduğu yalanını söylemiş. Korkunç bir şey değil mi bu? Ve sahte kimlik… Buralar niye ciddiye alınmadı?
Hiçbir fikrim yok. Nasıl bir cevap vermiş biliyor musunuz? “Ben hep polis olmak istiyordum, ama okuyamadım içimde kaldı. Bu kimlikleri o yüzden taşıyorum. Kötü bir niyetim yoktu!” Bunu normal bir beyan olarak kabul ettiler. Oysa bu resmen sahtekârlık değil mi?

– Peki bundan sonraki süreç ne?
Valla benim vazgeçmeye niyetim yok. Hukuk savaşına devam. O kadar korkunç iftiralar attılar ki… Bu iftiraları için de ayrıca dava açıyorum. Çünkü bu insanların alçalmalarının sınırı yok. Her türlü rezaleti yaptılar, devam da ediyorlar. Ben de susmayacağım. Sonuna kadar mücadele edeceğim…

CİNSEL SALDIRILAR CEZASIZ KALMAMALI!

– Sana yapılan haksızlığın ölçüsü nedir?
Belki şu anda, maddi olarak uğradığım zarar tespit edilebiliyor ama psikolojik ve ruhsal olarak uğradığım hasar tespit edilebilir düzeyde değil. Ve bunu eskiye döndürmek, nörolojik açıdan çok zor. Çok emek, çok terapi gerektiriyor. Aylardır gereksiz bir acıyla uğraşıyorum. Bunu başkalarının yaşamaması gerekiyor. O yüzden insanların kırmızı çizgiyi aştıklarında ceza alacaklarını bilmeleri gerekiyor. Çünkü öyle bir yaptırım yoksa Can gibi erkeklerin kadınlara saldırmalarını durduracak bir şey yok. Sen böyle bir halt yiyorsun ve beraat edebiliyorsun. İyi de bu suçların nasıl sonu gelsin ki?

Yorum Bırak