Bugün 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü. Kadınların mücadele günü. Duygu Asena da bu mücadelenin kah-ramanlarından biriydi. Hiç yılmadan ölünceye kadar kadınların hakları için, eşitlik için mücadele etti. Rahşan Gülşan, Duygu Asena’nın anısına Sıla’nın metnini yazdığı bir video çekti. Sıla’yı yakalamışken sordum…
Duygu Asena anısına Rahşan Gülşan’ın çektiği, Ayta Sözeri’nin oynadığı videoya yazdığın sözler müthiş. Nasıl oldu? O sözler nasıl içinden döküldü?
Bu projeyi Rahşan’la konuşalı neredeyse bir sene olacak. Uzun süre yazmadım. Malum olaylardan sonra, iki ay evvel, annem ve arkadaşlarımla evde sohbet ederken, “Bir dakika, geliyorum şimdi” deyip, içeride aniden tüm metni yazdım. Sanırım içime akan, kalemime de aktı…
Duygu Asena’ya duyguyla yazmışsın gerçekten de… “Estim, eserken benimleydin!” diyorsun… Senin için ne ifade ediyor?
Duygu Asena da benim kahramanlarımdan biri. Yazmaya başladığım yıllarda etkilenmiştim ondan. Bir başka bağ kuruyorsun. Onun posterini, duvara falan değil, içine asıyorsun. Yalnız bir yalnızlıktan ortak bir yalnızlığa geçiş gibi bir durum. On üç yaşındaydım Duygu Asena’yla tanıştığımda. Her satırı içime işledi. Bütün kitaplarını okumuş, hissetmiş ve anlamıştım ne demek istediğini. Fakat şimdi, artık koca bir kadınken tüm kitaplarını bir kez daha okumak ve altı çizilen hiçbir şeyin değişmediğini görmek insanı kırıyor. Duygu Asena’nın öngörüsü ve zamansızlığıyla savruluyorsunuz, bir yandan da olan bitenin yerinde saydığını, hatta gerilediğini görmek, insanı hem üzüyor hem düşündürüyor.
Kadınlar daha mı çok mücadele etmeli?
Allah aşkına, kadınlar daha neyin mücadelesini versin! Daha neyin mücadelesini verelim? Bence kadınların gayretine erkeklerin nasıl ses verdiği önemli… Ki bence her seferinde asıl kilitlendiğimiz nokta burası.
Sen başına gelen felaketten sonra kadınların örgütlenmesi gerektiğine mi inanıyorsun?
Başıma gelen felaketle alakası yok, ben her zaman kadınların örgütlenmesinden yanaydım. Ama bilirsin, derler ki “Bir musibet, bin nasihatten evladır!” Artık örgütlenmek gerektiğine kesinlikle eminim…
“İrfanı hür bir kadın olarak, elini taşının altına koyarsan geçecek” diyorsun. Sorumluluk almazsak, bu meselede değişen bir şey olmayacak mı demek istiyorsun?
Hangi konuda sorumluluk almadan bir şeyin çözülebileceğini gördün ki? Ama dürüst olmalıyım ki başıma gelen malum olaydan sonra, ben de kendi içimde çok yol aldım. Ve bazı uyanışlar yaşadım. Açıkçası bu olay benim için alarm oldu…
‘BEN OLDUM’ DEMEK ‘BEN ÖLDÜM’ DEMEKTİR
Sen hayal ettiğin kadın oldun mu?
“Oldum” demek “Öldüm”dür biliyorsun… Ben hep hayallerimin peşindeyim. Ölmeden bir gün önce bu soruya cevabım umarım “Evet” olur.
Dün senin için zor bir gündü…
Doğru. Zor bir sınavdı, ama ben zor sınavların kadınıyım. Sonuç ne olursa olsun, hakkımı yasalar çerçevesinde arama gücünü kendimde bulduğum için rahatım.
Baştan beri çok sıkı bir duruş sergiledin, bir kere konuştun bir daha da konuşmadın…
Ben bu konunun bir magazin gündemi olmasından kaçındım hep. “Bu bir toplum yarası, hafife alınmamalı!” diye düşündüm. Gerçekliğinden saptırmak adına dünya kadar laf konuşuldu, oysa gerçek bir tane. Orada neler olduğunu ben biliyorum. Dolayısıyla konuşma ihtiyacım yok. Çünkü vicdanım rahat, suçlu olan ben değilim…
İSTEDİĞİMİZ EŞİTLİK
EŞİT İŞE EŞİT MAAŞ, ADALET KARŞISINDA EŞİTLİK, EVDE EŞİTLİK
“8 Mart” deyince aklına ne geliyor?
“Kadınlar Günü” deyince aklıma kırmızı güller, “Kadınlar, kadınlarımız…” sloganları geliyor. Bizim kırmızı gül filan istediğimiz yok. Bunun, “Anneler Günü”nde annemize küçük ev aleti almaktan ve “Sen mutfağa aitsin, mutfakta kal!” demekten hiçbir farkı yok. Benim istediğim şey, aslında çok basit görünen ama bir türlü nesilden nesle ulaşamadığımız ütopik bir şey: Eşitlik. Eşit işe eşit maaş, adalet karşısında eşitlik, evde eşitlik… Bizim kimsenin üstüne çıkmaya çalıştığımız ya da iktidar kavgası verdiğimiz yok. Kelimenin tam anlamıyla sadece eşitlik istiyoruz.
ARTIK HERKES KENDİ MEDYASININ PATRONU
Kadına şiddete sözde herkes karşı da ellerini nasıl taşın altına koyacaklarını bilmiyorlar. Ne yapmalılar?
Herkes kendi etki alanından başlamalı. Kiminin mahalledeki arkadaşı olur, kiminin yazı yazdığı gazete olur. Senin ve benim gibi mesleğinin sesi biraz daha açık insanlar içinse çok daha geniş kalabalıklar olur. Ama bak, ben kadın ve erkeği ayırmıyorum. Erkeklerin de kadınlar kadar, hatta bazen daha fazla bu konuya sahip çıkması gerektiğini düşünüyorum. Tam da bu noktada ben, “Sesimi nasıl daha geniş bir kitleye iletirim?” dedim ve modern çağın bence artık en etkili dili olan “video dilini” tercih ettim. Artık bu çağda herkes kendi medyasının patronu. Nasıl ki müzik dijitalleşti, biliyorsun ben de artık albümlerimi fiziki basım yapmama kararı aldım, kadın meselesine dair fikirlerimi de pekâlâ kimsenin sansürüne maruz kalmadan, kendim dışında kimsenin filtresinden geçmeden, topluma dijital yolla iletebilirdim. Ve işte biz Rahşan Gülşan’la iki kadın bir araya gelip, yanımıza başka bir kadın Ayta’yı da alıp bu işe kalkıştık. Umarım duygumuz izleyenlere de geçer…