O, ruhu İzmirli bir kadın. Cesur, samimi ve lafı dolandırmayan biri. Sahici ve dişi. Berna Kumaş Sipahi…
Aslında o, büyük bir holding kurumsal ilişkiler direktörü ama aynı zamanda çok güzel romanlar yazıyor. “Bir Günah, Bir Sevap” ikinci romanı. İflah olmaz bir yazma tutkunu. Cesur konulara el atıyor, bu kitap öyle. Fonda da şahane bir İzmir vardı, sormadan edemedim…
– İlk romanın İzmir’de geçiyordu, ikinci romanın “Bir Günah, Bir Sevap” da… İzmir, senin için ne ifade ediyor?
Ah İzmir! İzmirli olmak gerçekten bir ayrıcalık. Fanatiklik değil benimki, sevdiğim bir yeri, herkese anlatma, kıymetinin bilinmesini isteme ve onun için bir şeyler yapma arzusu. Bu yüzden romanlarıma hep mekân olarak İzmir’i seçiyorum. Bundan sonra da öyle olmaya devam edecek. Türkiye’de birçok büyükşehir, kırsaldan göç alıyor. İzmir de öyle ama diğerlerinden farklı bir durum var: Bu şehre gelen, İzmirli olarak anılmak istiyor! Güneşinin güzelliğinden mi, imbatından mı bilinmez ama cazibeli bir şehir. Kısaca İzmir’de yaşamaya doyamazsın! Başka yerlerde de yaşayabilirim ama hep bir gün İzmir’e döneceğimi bilerek…
– Ne güzel anlattın! Bir İzmirli en çok nesinden anlaşılır?
Hoşgörüsünden! Bu toprakların, asırlardır havasına, suyuna karışan zenginlikleri var. İzmir, farklılıkları potasında eritip muhteşem bir hoşgörü bilinci geliştirmiştir. Burada yaşayanların da genine bu işlemiştir. Kendini İzmirli hisseden herkes, farklılıklara saygı duymayı ve bunun bir zenginlik olduğunu bilir.
– İzmirli bir erkeğin vazgeçilmez yanları neler?
Hah şahane konuya değindin! Bence İzmir erkeğine haksızlık edildi. İzmir denince, hep kızları, kadınları konuşuldu ama onun yanında yürüyen erkekten hiç bahsedilmedi. Ben mesela gerçek bir İzmir erkeğiyle evliyim. Deniz’e haksızlık yapmak istemem. İzmirli kadın, toplum içinde bu kadar özgürce kendini ifade edebiliyor ve bir çatışma çıkmıyorsa bir adım geri durup, mutluluk ve saygıyla onu izleyen İzmirli erkeğine de hakkını teslim etmek gerekmez mi? Ayrıca güzellik konusuna gelince, İzmir’in kadınları kadar erkekleri de yakışıklıdır. Bu topraklarda insanı güzel yapan, karışan genlerdir. Suyun öteki yanından, adalardan, Anadolu’dan, Avrupa’dan gelenler bu topraklarda harmanlanmıştır.
– Doğru söyledin, hep İzmirli kadının güzelliğinden söz edilir…
Bu da haksızlık! Dahası İzmirli kadına haksızlık. Çünkü İzmirli kadının zekâsı ve yaratıcılığı, güzelliğine bin basar. İzmirli kadın, hem güzel, hem de akıllı olunabileceğini göstermiştir bence. Sezen Aksu’nun “İzmir’in Kızları” şarkısındaki gibi. “Savaşta da, aşkta da esaslıdır kadın duruşları…”
– Tunç Soyer’in başarısı nasıl bir etki yarattı?
Uzun yıllardır tanışıyoruz Tunç Soyer’le. İzmirli bir başkanımızın olması mutluluk verici… Çünkü bu şehrin ruhuna hâkim, geçmişteki zenginliklerini biliyor ve bunları ortaya çıkarmayı vaat ediyor. Ben eminim ki İzmir markasına birçok yeni katma değerler ekleyecek. Bu nedenle, pozitif kişiliği, vizyonu ve dinamizmi İzmir’de karşılığını buldu. Ve inanılmaz büyük bir heyecan yarattı.
– Bu kitapta da geçmiş zamanların çokkültürlü, inançlara saygılı İzmir’i var. Peki şimdiki İzmir ne kadar farklı?
O eski İzmir, hâlâ bu şehirde yaşıyor! Bu zenginliğin değerini bilenler çok. Sadece şehir büyüdükçe, gerçek İzmir, o çeperin içinde dar bir alana sıkıştı. Bizler, din, inanç, ırk nedir bilmeden büyüdük. Ne kimsenin dinini sorduk, ne de kültürünü… Birbirimizin Paskalyalarını, Hamursuzlarını, Ramazan bayramlarını kutlayarak büyüdük. Bu romanda da İzmir’i anlatırken esas zenginliğinin ve İzmir’i İzmir yapan temel unsurun bu olduğuna gönderme yapmak istedim. Bunlar, her İzmirlinin bugün ekmeğini yediği değerler. Kuru kuruya İzmirli olmakla övünülemez yani. Seni değerli kılana minnet ve saygı duyacaksın. Bildiğim kadarıyla başkan Tunç Soyer’in ilk icraatı da bununla ilgili olmuş. Akdeniz Birliği’nin kurulması için bazı şehirlere birer mektup ve davet yollamış.
Hayat cesur kadınları sever
İZMİR’DE BAZI DUYGULARIN SADECE ERKEKLERE ÖZGÜ OLMADIĞINI BİLEREK YETİŞTİK!
Özgür ve rahat yazıyorsun ilişkileri, aşkı, cinselliği… İzmirli olduğun için mi?
– Kimseyi ötekileştirmek istemem ama evet İzmir’de duygularımızı tüm açıklığıyla itiraf etmeyi, konuşmayı, anlatmayı galiba öğrendik. Daha doğrusu bizlere öğretildi. Yargılanmayacağımızı, insani şeyler için ayıplanmayacağımızı, bazı duyguların sadece erkelere ait olamayacağını bilerek yetiştik!
HÜR DOĞDUM HÜR YAŞARIM
İzmirlilerin özgürlük düşkünlüğü (yaşam tarzında özgürlük, ifade tarzında özgürlük, düşünce tarzında özgürlük) üzerine ne diyeceksin?
– Hür doğdum hür yaşarım! Ben başkalarının haklarına ne kadar saygılıysam, başkaları da benim haklarıma o kadar saygılı olmalı. Biliyorum çok temel bir söylem. Ama biz İzmirliler bunu içselleştirdik. Benim 7 yaşındaki oğlum bile, “Burası benim odam istediğin zaman giremezsin!” diyor. Ben de odasına girerken izin alıyorum ama aynı şeyi ondan da bekliyorum. Son dönemde İzmir’in özgürlük düşkünlüğü bir inatlaşma gibi algılansa da bu bir alışkanlık, yaşam tarzı. Ayrıca bu düşkünlük tek taraflı ve bencilce değil. Biz ne kadar özgürsek herkes de o kadar özgür olsun istiyoruz…