Tek taş pırlanta kulakta piercing oldu!

Bugün o gün… Yürünmeyen yollarda yürüyen kadın girişimcileri yazdığım gün… Onlardan biri de Milka Karaağaçlı İnce. “Kismet”in yaratıcısı. Ben onu ilk tanığımda, Harvey Nichols’da küçücük bir corner’ı vardı. Minik altın takılar tasarlıyor, orada sergiliyordu. Şık bir camekânda… Sıfırdan başlamaksa bu işte! Sıfırdan başladı. Arkada anne-baba yoktu, hazır sermaye yoktu, bilmem kaç yıllık bir firma yoktu. Destekleyen kimse de yoktu. Kendi kendine kalkıştığı bir iş. Ama bu kadın, yaptığı işe hep âşıktı. Ve hep orijinaldi, yaratıcıydı, şahane manyak fikirleri ve cesareti vardı.10 yıl içinde, Allah sizi inandırsın, uzaya çıktı! İnanılmaz büyüdü. 18 ülkede 5’i monobrand olmak üzere, 100’den fazla satış noktasında ürünleri satılıyor. Madonna, Beyonce, Rihanna, Cameron Diaz, Katy Perry onun takılarını takıyor. Kıskananı da taklit edeni de çok. Tanıdığım en başarılı kadın girişimcilerden biri Milka. O, Türkiye’de bir ilke daha imza attı. Dövmecilerdeki titanium “piercing”in mücevher halini yaptı. Şu aralar ülke ülke dolaşıyor. Kadınların kulaklarına “piercing” takıyor. Kulak styling’i yapıyor. Müthiş moda. Yeni trend bu. Altın ve pırlanta piercing’ler. Tek taşı bile kadınlar kulak kıkırdaklarına takar oldular!

10 yılda bu noktaya nasıl geldin?
– Ben aslında 10 yıl nasıl geçti hiç anlamadım! Hep ileri doğru koştum. Niyet önemli, istemek lazım. Ben yaptığım işi çok seviyorum. Mutlu bir iş yapıyorum. Yaratmak, beğenilmek, takdir edilmek çok güzel. İlk günden beri markam için çok büyük hayaller kurdum. Çalıştım, gerçekleşti. Takımım çok iyi. Arkayı kollayan, iyi pas atan, ful destekleyen, birbirini seven, çok çalışkan bir ekibim var. Şanslıyım.

Bir sürü marka var. Neden seninki bu kadar öne çıktı? Fark nerede? Nesine kuş kondurdun?
– Benim farkım, olmayanı düşünmek, farklı bakmak ve kalıpları kırmak galiba. “Çıtır mücevher” kategorisini Türkiye’de biz yarattık. Mücevher trendlerini de, aşağı yukarı biz belirliyoruz. Öncü olmak, yeniyi ve tazeyi bulmak bizi farklı kılan. Koleksiyonların hikâyesi de var tabii. Hepsi, güncel kadının duygularından, yaşamından, tecrübelerinden esinlenerek çıkıyor. “Tasarım” dediğimiz şey, hayalin somuta dönüşmesi, bazen de soyuta. Benim için mücevhere dönüşmesi. Ben, mücevherle konuşuyorum, iletişim kuruyorum. Özetle, iyi tasarım yapmak, yeniyi keşfetmek, farklı olmak, görünce heyecanlanmak önemli. Öyle iyi yapmalı ki, kitleler arkandan gelsin!

Bu işin yaratıcılığı nerede? Önce ürün yaratılıyor, sonra hikâye mi yazılıyor? Yoksa tersi mi?
– Bizde beraber çıkıyor. Son iki yılda, kadının sonsuz gücünü anlattık. “Beyond” koleksiyonuyla, uzaya gittik. Güneş, gezegenler, kadın astronotlar, uzay gemileri, yıldızlar. Sonra kadının, hayat yolculuğundaki mücadelesini, taşıdığı farklı kimlikleri, yaşadığı zorlukları, girdiği savaşları ve tabii kazandığı zaferleri anlattık. Koleksiyonun adı da “Victory” idi. Koleksiyonda birçok savaş aleti mücevhere dönüştü. Oklar, baltalar. Estetik ve güçlü görsellik. Saç aksesuvarları, kalın choker’lar ve çok, çok küpe. Ayakkabı bağı aksesuvarı bile tasarladık mücevher olarak! Şimdi ise zafer kazanan kadın, özüne, yaratıcılığına, kendine dönüyor. Yeni koleksiyonun adı: “Innerland”. 2 aya kadar mağazalarda olacak.

Madonna, Beyonce, Rihanna, Cameron Diaz, Katy Perry, bu isimler nasıl Kismet takar oldular? Sen mi onlara gittin, onlar mı sana geldi?
– Ben hiç birine gitmedim, zaten nasıl gidilir bilmiyorum. Ama hayal ettiğim doğrudur. Kızım Mayra’yı doğurduktan sonra, “Mayra için M” diye bir yüzük yaptım, M harfli yüzük. Basit, kalınca ama çok cool duruyor parmakta. Onun minnacık ellerine taktım ve Instagram’da paylaştım. Madonna’nın stilisti gördü, Madonna için sipariş etti. 80’li yıllarda büyüyen her çocuk gibi Madonna benim de idolüm, takması benim en büyük hayalimdi. Mayra 6 yaşında, Madonna da 6 senedir M yüzüğü takıyor! Hâlâ da taktığını görüyoruz. MDNA sipariş etti sonra. Beyonce de aynı şekilde stilisti aracılığıyla ulaştı bize. Birçoğu da satış noktalarımızdan alıyor. Mesela Düşes Megan Markle, Bodrum’dan bizim bileziğimizi ve hamsa yüzüğümüzü almış. Biz de basından öğrendik, “Yeni doğacak çocuğuna şans getirsin diye Kismet takıyor” şeklinde haber oldu yabancı basında. Global arenada tasarım yapabilmek ve Amerika, Avrupa gibi pazarlarda var olabilmek çok zor. Ama başarının önemli bir göstergesi.

Senin motton hep “ilerlemek” mi?
– Evet. İlerleyen kadının markasıyız. Kadının sınırlarını aştığı, korkusuzca ayakta durduğu, sonsuz gücünün farkına vardığı, bu yolculuktan zevk alan ve ileriye doğru iştahla ilerleyen kadını konuşuyoruz.

Sen bir reklamcıydın, şimdi yaptığın işi nasıl tanımlıyorsun. Tasarımcı mı oldun?
– Tasarımcı, işkadını, girişimci, anne, arkadaş, eş, kardeş, ortak, ev kadını, üretimci gibi gibi daha sayabileceğim bir sürü şapkam var. Ben yaptığım işi “kadın olmak” olarak tanımlıyorum. Ve bundan da çok gurur duyuyorum.

Ne kadar çalışıyorsun? Sürekli uçuyor musun? İki de minik çocuğun var, nasıl ayarlıyorsun?
– Sürekli çalışıyorum ve sürekli seyahatteyim. Bu hafta dört gün Beyrut, ondan önce Katar, ondan önce Kuveyt. İşim bunu gerektiriyor. Gittiğim yerlerde sırf benimle tanışmak için bir sürü müşterim geliyor, tasarımlarımı ne kadar sevdiklerini anlatıyorlar. Müthiş bir duygu! Ama işte öte yandan, seyahatteyken, çocuklarımı inanılmaz özlüyorum. Akşamları yatağa yattığımda, onlara sarıldığımı hayal ederek uyuyorum. Allah’tan eşim Deniz’le seyahatleri paylaştık. Ben yokken, o çocuklarla kalıyor. O seyahatteyken, ben evdeyim. Ama “Siz, ne zaman görüşüyorsunuz?” diye sorsan, hep özleme halindeyiz. Ama başarı da başka türlü gelmiyor…

MODERN VE CESUR KADININ MANİFESTOSU ‘PİERCİNG’

Yeni numaran “kulak styling”i…
– Evet, yeni trend bu. Birkaç senedir dünyada oldukça yaygın. Modern ve cesur kadının manifestosu “piercing”.

Türkiye’deki mucidi sen misin?
– Türkiye’de bu işi mücevherde ilk ve tek yapan biziz. “Piercing” deyince, dövmecilerde yaptırılan titanium küpeler insanın aklına gelirdi. Onlar da şu anda çok trend. Ama biz, Türkiye’de ilk defa mücevherde bu alana girdik. Artık müşterilerimizin kulaklarına “styling” yapıyoruz. Tek taş pırlantayı da “piercing” olarak takabiliyorlar.

“Piercing” ve normal küpenin farkı ne?
– Bu piercing küpeler özel. İki tarafı da düz. “Küpe arkalığı” denen parçası yok. Yatarken kulağınızda hissetmiyorsunuz. İki tarafını düz yapabilmek için, vidalı sistem gerekiyor. Vida sisteminin en önemli farkı ise vidanın, kulağa hiç temas etmeden arkalığa takılabilmesi. Minnacık vidaları üretebilmek ise sabır işi. Bizim kendi atölyemiz var. Ustalarımız bu işe çok vakit harcıyor. Küpenin tene değen kısımlarının pürüzsüz olması çok önemli, yoksa sağlık için önemli risk oluşturuyor. Bu pürüzler, çıplak gözle görülmüyor. Mikroskobik kamerayla bakmak lazım. Ayrıca üretebilmek için özel döküm yapıyoruz atölyemizde. Bileşenlerinde nikel ve bazı alerjen maddelerin olmaması lazım. Antialerjik olmalı. Yurtdışında satabilmek için bazı yerlerden onay almak gerekiyor. Bu işin testini yapıp onaylayan kuruluşlar var. Bizimkiler onaylı. Bu sayede bütün dünyaya ihracat yapıyoruz. Resmen dünya turuna çıktık, kapış kapış satılıyor…

İNSANI EŞİYLE ORTAK OLMASI BÜYÜK AVATANTAJ

İnsanın kocasıyla çalışması avantaj mı, dezavantaj mı?
-Biz mecburen ortak olduk, sonra ortaklığı sevdik. Mayra’ya karnım burnumda hamileyken New York’taki fuara katılmaya çalıştım. Ama beni uçağa almazlardı, bir ay sonra doğuracaktım. Deniz’den yardım istedim, benim yerime o gitti. O günden beri de Kismet’in ortağı. Deniz’in gelmesiyle birlikte markayı çok hızlı büyüttük ve ileri taşıdık. Deniz çok ileri görüşlü, vizyoner bir adam. Markanın bir çok önemli adımında öncülüğü o yaptı. Güvendiğin, sırtını dayadığın, her şeyi paylaşabildiğin bir ortağının olması mükemmel bir şey! Ben kendi alanımda karar verici olmama rağmen, her şeyi ona danışırım, fikrini alırım. Bence kesinlikle avantaj!

Mikonos’ta bile dükkanınız var? Hedefinde başka hangi şehirler var?
-Bu yıl Bodrum Yalıkavak Marina’da bir mağaza açıyoruz, Eylül gibi de İstanbul’da bir mağazamız daha olacak. Hedefte Londra ve Dubai var.

Ortalıkta kriz var, kriz size uğramıyor mu?
-Tabii ki uğruyor. Pırlanta, altın dövizle alınıyor ve döviz sürekli artıyor. Buna göre bizim maliyetlerimiz de artıyor. Bu dalgalanmaları dengeleyebilmek için ihracata ağırlık verdik. O yüzden ülke ülke dolaşıyoruz. Biz “Kriz var!” diye duramayız, durmamalıyız. Ölçülebilir riskler alıp ilerliyoruz. Bu krizden çıkabilmemizin tek yolu üretmek ve çalışmak. Biz de onu yapıyoruz…

Yorum Bırak