Beni mahveden haberlerden biriydi!“Allah’ınızdan bulun!” dedirten haberlerden biri…18 yaşında, gencecik, dünya güzeli Berfin’in yüzüne eski erkek arkadaşı asit attı.Ve kızın hayatı kaydı.Yüzünün büyük bölümü yandı, bir gözünü kaybetti.Çok uzun zaman önce ayrıldığı sevgilisi Ozan Çeltik yaptı bu iğrençliği. Şu an, insan demeye dilimin varmadığı mahluk hapiste. Çıkamasın inşallah!Berfin ise güçlü olmaya, yeniden hayata tutunmaya çalışıyor.“Hayata dönmek istiyorum. Tamam, eskisi gibi olamayacağım. Ama yine de insan içine çıkabilecek bir yüze sahip olabilirim. Ne var ki, bu ameliyatları SGK karşılamıyor. Estetik ameliyat olarak değerlendiriyorlar. Benim estetik kaygım yok ki. Ben bu halde hayatıma devam edemiyorum. Hilkat garibesi gibiyim. Göz kapaklarım yok, burnum yok, yüzüm felaket bir halde. Bunların yerine konmasını istemem suç mu? Bunun estetikle ne alakası var? Hem eğer biraz olsun düzelebilme imkânı varsa, neden yapılmasın?” diyor.Ameliyatları yapacak doktoru da bulmuş ama desteğe ihtiyacı var. Ancak yardım kampanyası için de bir türlü izin çıkamıyor. İskenderun Valiliği’ne ve Sağlık Bakanlığı’na sesleniyorum, lütfen süreci hızlandırın, Berfin’e yardımcı olun.Ya da izin verin, biz birlik olalım, gereken parayı aramızda toplayalım. Daha önce yaptık, yine yapabiliriz. Bugün Anneler Günü. Gelin hepimiz, Berfin’in annesi olalım, onu sarıp sarmalayalım.
HAMİŞ: Yanmış yüzünün paylaşılması Berfin’in kendi talebi. İşlemeyen süreci hızlandırabilmek adına zaten kendisi sosyal medyada paylaşıyor.
Başına gelenler korkunç! Yaşadığın acının tarifi yok! Bunu yapan insan olamaz. Çok çok geçmiş olsun.
– Teşekkür ederim.
Sana bu acıları çektirenin hem Allah hem de hukuk cezasını versin! Adalet yerini bulsun.
– İnşallah. Ben de bunu istiyorum.
Tam olarak kaç gün oldu?
– 120.
Defalarca anlatmışsındır ama bir daha anlatır mısın?
– Dershaneden çıkmış eve dönüyordum. Yolda annemi aradım, “Çok açım!” diye. “Güzel yemekler hazırladım, hadi gel!” dedi. “Tamam 10 dakika sonra evde olurum!” dedim. Gayet neşeliydim, bahçe kapısının önünde duruyordum. Kapıyı açıp eve girmek üzeriydim. Bir arkadaşıma mesaj atmak için telefona bakıyordum. O sırada bir ayak gördüm.
Nasıl yani?
– Biri yolumu kesti. Kafamı kaldırmadım, “Herhalde geçecek” diye düşündüm. Sonra n’oluyor demeye kalmadan, biri elimdeki telefonu almaya çalıştı. Kafamı kaldırdım, yüzüne atkı sarmış bir adam! İşte tam o sırada, elindeki pet şişeyi gördüm. Sıktı ve içindeki sıvıyı yüzüme püskürttü. Bütün yüzüm, gözlerim, göğsüm sırılsıklam oldu.
Ne olduğunu algılıyor mu insan?
– Hayır, hiç! Bir tür şok geçiriyorsun. Her şey saniyeler içinde yaşanıyor. Ben ne bileyim asit olduğunu, su attı zannettim önce.
Tanıdın mı kim olduğunu?
– Evet. Yüzü kapalıydı, şapka da takmıştı ama gözleri açıktı. Eski erkek arkadaşım Ozan Çeltik’ti.
Bir şey dedin mi?
– Hayır, şaşkınlık içindeydim! Beynim olan bitene anlam vermeye çalışıyordu. Sıvıyı yüzüme boca ettikten sonra arkasını dönüp koşmaya başladı. Şişe elinden kaydı, yere düştü. Almak için bir hamle yaptı, sonra koştu gitti. Bakkal amca peşinden gitmeye çalıştı ama yakalayamadı.
Peki sen ne durumdasın? Nasıl bir acı duyuyorsun o anda?
– İlk birkaç saniye hiçbir şey hissetmedim. Sonra yüzüm cayır cayır yanmaya başladı! Ama nasıl bir yanma! Sanki ateşe girmişim gibi. Etim tutuşuyordu. Nasıl büyük bir acı anlatamam. “Öleyim daha iyi!” diyorsun. Derken nefes alamadım. Kesildi nefesim. O sırada teyzem gibi sevdiğim biri koştu geldi, başkaları da geldi. Su dökmeye başladılar yüzüme. Herkes olayın çok ciddi olduğunu anladı ki, hemen bir taksiye çevirip hastaneye götürdüler beni. Ben yolda, “Anne, anne…” diye çığlıklar atıyordum. O kadar yanıyordum ki. Bir de o sıvının iğrenç bir kokusu var, beynime kadar gidiyordu, o yüzden nefes alamıyordum. “Allah’ım canımı al da kurtulayım!” diye ağlıyordum. Pencereleri açtılar hava gelsin diye. Ama ne yaptıysak fayda etmedi.
Gözlerin peki? Açık mı o sırada?
– Evet, takside biraz görebiliyordum. Ama çok yanıyordu. Hastaneye götürdükleri zaman tamamen kapandı. Açamaz oldum. Yüzüm de eridi sanki, içine çöktü, dağlandı gibi oldu.
Ne kadar sürdü hastaneye gitmeniz?
– Beş dakika. Direkt yeşil alana koydular. En kritik yere. Hemen oksijenli suyla yüzümü yıkamaya başladılar. Göz kapaklarım kat kat birbirine yapışmış, açmaya çalışanın elinde kalıyordu. Acil göz doktorunu çağırdılar. Jilet tarzında ince bir şeyle gözlerimin içini temizledi. O işte tam ölüm gibiydi. Düşünsenize, gözlerinizin içini kazıyorlar! Asit direkt gözüme geldiği için bir gözümü kaybettim. Ama o anda bilmiyordum. Sonra yüzümü sardılar ve beni Adana’ya sevk ettiler.
Adana’daki hastanede ne kadar kaldın?
– İki ay kadar. Beni özel odaya aldılar. Her saat başı uyandırıp yüzümü suyla ıslatıyorlardı. Çok zorlu bir süreçti. Damlalarım vardı, onları damlatıyorlardı. Ama gel de gözlerimi aç. Annem diyor ki, “Açmaya çalışırken tüm derilerin elimde kalıyordu ve gözlerin kanıyordu!
Offf, çok çok fena…
– Neredeyse her gün bir ameliyata girdim. O kadar çok narkoz aldım ki, saymayı bıraktım.
Ne zaman aynada kendi yüzüne baktın peki?
– İlk iki ay hiç bakmadım. Açıkçası ben yüzümün bu kadar kötü olduğunu da bilmiyordum. Bana hep “Aynaya bakma!” dediler. Ama ne kadar kötü olabilirdi ki? İlk iki ay gözlerim görmediği için lavaboya sürekli annem götürüyordu. Sonra gözümün biri hafif görmeye başlayınca “Aynada yüzüme bakacağım” diye tutturdum. Annem çok istekli değildi ama dinlemedim ve banyonun aynasında yüzümü gördüm.
Ne hissettin?
– Şok! “Bu ben olamam!” dedim. Düşünsenize, göz kapaklarınız yok. Kaş yok, kirpik yok. Yüzünüz iğrenç bir halde. Yüz bile denemez. Burnunuz erimiş. Burun delikleriniz kapalı. Karşımda bir ucube duruyor.
Ne yaptın peki?
– Yere çöktüm ve ağlamaya başladım. “Bu halde yaşamak istemiyorum. Böyle insan içine çıkmak istemiyorum. Bu yüzü kimse görsün istemiyorum. Ölmek istiyorum!” diye. Annem geldi, sarıldı, güç vermeye çalıştı, “Geçecek kızım!” dedi. O da ağlıyordu.
Ne kadar zaman yüzünü gizledin, kimse görmesin istedin?
– Arkadaşlarım beni ziyarete geldiklerinde yüzüm sargılıydı. Bir tek ailem bu halini en başından beri gördü. Ama başka kimse görsün istemiyordum. Gözlerindeki acımayı görmek rahatsız ediyordu. İnsanlar çok insafsız, dönüp dönüp bakıyorlar. Tekrar tekrar soruyorlar, “Sana bunu kim yaptı! Ah evladım ne de güzelmişsin eskiden, nasıl kıydılar sana…” Bu yorumlar iyi niyetli de olsa rahatsız ediyor. O yüzden hep şapkayla dolaşıyordum, kimseye fazla yüzümü göstermemek için. Hâlâ kasketle dolaşıyorum. Ama sonra baktım ki böyle gizlenerek yaşamam mümkün değil. Bir de benim aleyhime işliyor…
Nasıl yani?
– Ben hayatıma devam etmek istiyorum. Gencim, hayallerim var. Tamam eskisi gibi olamayacağım. Ama yine de insan içine çıkabilecek bir yüze sahip olabilirim. Ne var ki bu ameliyatları SGK karşılamıyor. İnanılmaz üzülüyorum. Estetik ameliyat olarak değerlendiriyor. Benim estetik kaygım yok oysa. Ben böyle hayatıma devam edemiyorum. Hilkat garibesi gibiyim. Göz kapaklarım yok, burnum yok. Bunların yerine konmasını istemem suç mu? Bunun estetikle ne alakası var? Bunu yapabilecek doktoru da buldum. Bu ameliyatlardan yüzlercesini yapmış. 390 bin lira gerekiyor. Ama devlet karşılamıyor. Devletten yeteri kadar destek göremediğim için yüzümün bu halini sosyal medyada paylaştım. Amacım ajitasyon yapmak değil, insanların destek olmalarını sağlamak. Belki yetkililer de harekete geçer ve yardım kampanyası başlatılmasına izin verirler. Prosedür o kadar uzun ki, hâlâ başlatılamadı kampanya. Hep zora koşuyorlar. Kamuoyunun tanıdığı pek çok insan, “Biz sana destek oluruz!” dedi. Hatta Selin Şekerci 100 bin lira vereceğini açıkladı. Her gün de konuşuyoruz ama Valilik kampanyayı başlatmadığı için alamıyoruz parayı, yasal değilmiş.
Ben de sosyal medyada yüzünün bu halinin paylaşılmasından rahatsız oluyorsun diye düşünmüştüm.
– Hayır. Ben paylaşıyorum zaten. Ama söylüyorum, insanlar bana acısın diye değil. Hayatıma devam edebilmek için. Çünkü yetkilileri harekete geçiremedim. Belki bu yolla geçerler. “Ya evet, kız haklı!” derler. Bu arada ben bu yüzle doğmuş olsam, belki hayatıma böyle devam edebilirdim. Ama alçağın biri yüzümü dağladı, yaktı, eritti. Biraz olsun insan içine çıkabilecek bir hale getirilme imkânım varsa, neden yapmayayım?
HANGİ ANNE ÇOCUĞUNUN YANMIŞ YÜZÜNE DAYANABİLİR Kİ?
Sana bu süreçte en çok kim destek oldu?
– Ailem tabii. Sonra arkadaşlarım, kadın dernekleri, kadın platformları, davamı gönüllü takip eden avukatlar, sosyal medyadan da çok destekleyen oldu. Allah hepsinden razı olsun. Annem hastaneye ilk geldiğinde kimse başıma gelenleri söyleyememiş. Dilleri varmamış. Hastanede beni ilk gördüğü halini unutamam. Hangi anne çocuğunun yanmış yüzüne dayanabilir ki? Bana sarıldığı anda tişörtün önü yandı!
BANA DESTEK OLMAYANLAR UTANSIN!
Nereye kadar bana yapılan bu vahşeti görmeyecekler? Görsünler ki, destek olsunlar istedim. Görsünler ki, harekete geçsinler istedim. Utanıyordum. Artık utanmıyorum. Bu aynı zamanda toplumsal bir sorun. Bana destek olmayanlar utansın.
MEDENİ BİR ŞEKİLDE AYRILMIŞTIK
Peki bu adamla nasıl tanışmıştın?
– Facebook üzerinden tanıştık ve konuşmaya başlamıştık. Sonra görüştük, buluştuk. Ama ailemin haberi yoktu. Bir süre sonra ayrılmaya karar verdik.
Sen mi istedin ayrılmak?
– Evet. “Konuşarak ayrılalım” dedi. “Tamam” dedim. O kadar güzel konuştuk ki. Medeni bir şekilde ayrıldık. Hatta ayrılırken fotoğraf bile çektirdik. Dedik ki “En azından birbirimizi yolda görürsek, selam veririz. Neden kavgalı gürültülü ayrılalım ki!” Böyle bir konuşma da geçti aramızda. Önceleri normaldi ama ne olduysa, sonradan ‘ısrarlı takipçi’ye dönüştü. Aramaya başladı, çıkmadım telefonlarına. Takip de etti. Sonunda da bu olay gerçekleşti.
Böyle bir kötülük yapabileceği aklına geliyor muydu?
– Asla! Gerçi tehdit ediyordu ama bu kadar ileri gideceğini tahmin edemezdim. Önce her şeyi aileme söylemekle tehdit etti. Biz birlikteyken çekilen fotoğraflarımızı anneme-babama attı. “Kızınızla hâlâ sevgiliyim” gibisinden. Ama ailem bana inandı, destek oldu. Bu olaydan sonra arkadaşımı arayıp “Berfin’e söyle, yapacaklarımdan sorumlu değilim!” demiş.
BEN CEHENNEM ATEŞİNİ YAŞADIM
Psikolojik destek alıyor musun?
– Hayır. Yalnız kaldığımda çok kötü oluyorum. Arkadaşlarım yanımdayken çok mutluyum.
Sana bütün bunları sana yapan Ozan Çeltik şu an karşında olsa ne dersin?
– “Neden?” diye sorarım. Ve “Değdi mi?” derim. “Beni geçtim, sen kendi hayatını da mı düşünmedin? Sadece beni bitirmedim, kendi hayatını da bitirdin.”
Senin hayatın bitmedi ki, çok gençsin ve güçlüsün. Her şeye yeniden başlayabilirsin.
– Evet. Yeniden doğacağım. Ama onun böyle bir şansı olmayacak. Hep bu günahla yaşayacak!
Ona nasıl bir ceza verilmesini istiyorsun?
– Bazen çektiğim acıyı o da çeksin istiyorum. Çünkü ben cehennem ateşini yaşadım!
SAĞLIK BAKANLIĞI’NDAN RİCA EDİYORUM: BENİ KIZLARI YERİNE KOYSUNLAR
Olmayı istediğin ameliyatlar neler?
– Göz, yüz, burun ameliyatı olacağım. Göğsümden alacakları deriyi yüzüme yerleştireceklermiş. Bir tür kök hücre tedavisi. Bodrum’da Mehmet Mutaf adında bir doktor uyguluyor. Yüzlerce örnek gördüm. Muhteşem sonuçlar almış. Ama dediğim gibi oldukça yüklü bir miktar tutuyor ve estetik kategorisinde değerlendirildiği için SGK tarafından karşılanmıyor. O kadar şaşırdım ki, ben SGK destek olur diye düşünmüştüm. Bir sürü prosedür çıkardılar karşımıza. Beşinci aya gireceğiz, bir tek Allah’ın kulu demiyor “Bu kız neler yaşıyor, yardımcı olalım!” Onay da onay deyip durdular. Bu onay da bir türlü gelmiyor.
Bir gelişme kaydedebilmek için devreye giren siyasiler oldu mu?
– Oldu. Önce Adana milletvekili Tülay Hatimoğulları gensoru önergesi verdi. Ardından İstanbul milletvekili Mahmut Tanal kanun teklifi hazırladı. Ve son olarak Hatay milletvekili Serkan Topal da bu çalışmalara destek oldu. Ama henüz bir netice yok, elde var sıfır.
Sağlık Bakanlığına nasıl seslenmek istersin?
– Beni kızları yerine koysunlar! Eski hayatıma, okuluma dönmek istiyorum. Şu an kitap okuyamıyorum, bulanıyor gözlerim. Ders çalışmak istiyorum, iyileşip üniversiteye başlamak istiyorum, radyo-televizyon okumak istiyorum.
Berfin Özek’le ilgili yazmaya salı günü de devam edeceğim.