Gazeteci Esra Kırkavak, yurtdışında yaşayan çocuklar anadillerinden kopmasınlar diye iki dergi çıkardı: ‘Fiyu’ ve ‘Pupa!’
YURTDIŞINDA çocuk yetiştirmek nasıl bir şeydir bilirim. Ben fiilen yaşadım, yaşıyorum. Çocuklarımız okulda başka bir dilde eğitim görüyorlar. Sen evde ne kadar Türkçe konuşursan konuş, çocuğun “I said saçlar no dedim!” diyor. Alya 4 yaşındayken saçının yıkanmasına itiraz etmek için bu cümleyi kuruyordu. Şimdi aksansız Türkçe konuşuyor. Ama yine de dilbilgisinde -de’leri -da’ları ayrı yazmada zorlandığı oluyor. O yüzden Hollanda’da yaşayan meslektaşım Esra Kırkavak’ın girişimini çok önemsiyorum. Kendi çabalarıyla, yurtdışında yaşayan Türk çocukları anadillerini unutmasınlar ve geliştirebilsinler diye iki dergi çıkardı. Eylülde ‘Fiyu’ ve ekimde ‘Pupa’, dünyanın dört bir yanındaki okurlarıyla buluşmaya hazırlanıyor. Dileyenler www.fiyudergi.com aracılığıyla ulaşılabilirler.
– Sizi tanıyalım?
Ben Esra Kırkavak. Türkiye’de uzun yıllar gazeteciydim. Mesleğimi hep tutkuyla yaptım. Muhabirlik, editörlük, yazı işleri müdürlüğü… Üç yıl önce, eşimin işi sebebiyle önce İngiltere’ye, sonra Hollanda’ya taşındık…
– Bu kararı almanız kolay oldu mu?
Hayır, hiç. Kendimi yeni bir başlangıç yapacak kadar genç hissetmiyordum. Bir de o zamanlar 3 yaşında olan oğlum Ali’yle ilgili endişelerim vardı: “Yeni bir ülkeye kolay uyum sağlayabilecek miydi? İngilizce bilmiyordu, zorluk çekecek miydi?” İngilizce konusunda hiç zorluk çekmedi, çevresine ve arkadaşlarına da jet hızıyla uyum sağladı. Ne var ki taşındıktan birkaç ay sonra, aklıma hiç getirmediğim ama bütün göçmen ailelerin yaşadığı ortak sorun bizim de başımıza geldi…
– Neydi o?
Ali, biz evde sadece Türkçe konuşmamıza rağmen kreşe başlar başlamaz, “yarı Türkçe-çoğunlukla İngilizce yeni bir dil” yarattı! Bunu dert etmeyen aileler var ama ben ettim…
– Aslında araştırmalar çift dilliliğin çocukların zekâ gelişimine olumlu katkıları olduğunu gösteriyor…
Kesinlikle! Ama oğlumun anadiline de hâkim olmasını istedim. “Kırık Türkçe konuşan bir gurbetçi” olsun istemedim. Ama Türkiye’yle ilişkileri, tatillerle sınırlı olunca ve okulda başka bir dil konuşulunca, bir noktadan sonra dertlerini seri şekilde anlatabilmek için ellerinde olmadan kolaya kaçıyorlar. Bu konu kısa sürede benim için bir mücadele alanına dönüştü. Bu arada pek çok göçmen anne de aynı sorundan şikâyetçi. Nereden mi biliyorum? Öncelikle yakın çevremden. Bir de Facebook’ta 21 binden fazla üyeye sahip, son derece başarıyla yönetilen “Göçmen Anneler” grubundan…
‘PUPA’ OKULÖNCESİ ‘FİYU’ 5 YAŞ SONRASI İÇİN
– Bu Türkçe meselesi orada da sık sık gündeme geliyor mu?
Hem de nasıl! Paylaşımlarda hepimizi kahkahaya boğan konularımızdan biri de çocuklarımızın dil sorunu. Plaza Türkçesinin çocuk versiyonu sanki. Ali mesela, “Kaplumbağa watermelon’ı nibble ediyor!” diyordu. Çünkü “Kaplumbağa karpuzu dişliyor!” demek için epey düşünmesi gerekiyor, böyle yarı İngilizce-yarı Türkçe söylemek kolayına geliyor. Tabii önlem almam gerekiyordu…
– Peki n’aptınız, nasıl bir çözüm buldunuz?
Çareyi minik bir medya şirketi kurmakta buldum. Türkiye’de çok başarılı çocuk içerikleri hazırlayan “Bir Dolap Kitap”la yurtdışında yaşayan çocuklara özel iki dergi hazırlamak için bir anlaşma yaptım.
– Nasıl dergiler bunlar?
Adını göçmen bir ördekten alan 5 yaş üstü çocuklara “Fiyu” ve okulöncesi minikler için tasarlanan “Pupa”. Her ikisi de çocukların anadillerini geliştirmelerine yardımcı olurken, Türkiye’nin kültürel zenginliklerini de eğlenceli bir şekilde öğrenmelerine katkı sağlayacak içeriklere sahip.
– Harika bir şey yapmışsınız! Ama internet çağında bu çocuklar dergi okuyacaklar mı? Çoğunluğun dünyası tablet, akıllı telefon ve bilgisayar…
Bu bizim de sık sık kendimize sorduğumuz bir soru. Dergilerimizin “dijital versiyonları” da hazırlanıyor. Fakat biz ekip olarak, basılı dergide özellikle diretiyoruz. Çocuklara hem düzenli yayın takip etme alışkanlığı kazandıracağını hem de ailece özel bir paylaşım alanı yaratacağını düşünüyoruz. Yeni medya araçları, sundukları onca etkileşime rağmen bir noktada “kısır” kalıyor. Basılı, sabit bir içerik sunan kitap, dergi gibi geleneksel medyalar ise bize göre okurunu daha etkin kılıyor.
MOSKOVA’DAN DUBAİ’YE ABD’DEN FİNLANDİYA’YA İLGİ GÖRDÜ
– Dergileriniz yayın hayatına başladı mı?
İlk sayıları hazır. Eylülde “Fiyu” ve ekimde “Pupa”, dünyanın dört bir yanındaki okurlarıyla buluşmaya hazırlanıyor. Dileyenler bize www.fiyudergi.com ve sosyal medya hesaplarımız aracılığıyla ulaşılabilirler.
– İlgi nasıl?
İnanılmaz! Henüz ciddi bir tanıtım kampanyasına başlamadan, bizden bağımsız şekilde haberler bir anda yayıldı. Moskova’dan Dubai’ye, Finlandiya’dan ABD’ye pek çok göçmen anne, çift dilli çocuklara özel Türkçe bir yayın hazırlanmasını heyecanla karşıladı. Havalara uçtuk tabii. Planımız önce İngiltere’yle başlayıp, Avrupa ülkelerini yavaş yavaş abone listesine eklemekti ama gördük ki dünyanın her yerinde aynı derecede ihtiyaç söz konusu…
– Bu ilgi sizi şaşırttı mı?
Evet. Oğlum Ali’nin gerçek ihtiyacından doğan bir proje olması sebebiyle “Fiyu”nun bir karşılık bulacağını düşünüyordum ama bu kadarını beklemiyordum! Mesleğine âşık bir gazeteci olarak yaptığım en başarılı haberden bile böyle coşkulu bir geri dönüş almamıştım. Demek ki gerçekten böyle bir ihtiyaç varmış.
– Dağıtımı sadece abonelik sistemiyle mi olacak?
Evet. Çünkü çok özel bir kitleye hitap ediyoruz, abonelik bu nedenle tek çözüm. Londra’da basıldığı için, Birleşik Krallık’ta yaşayan çocuklar gönderim ücreti ödemeyecek. Direkt isimlerine gelecek dergileri, iki ayda bir posta kutularında bulacaklar. Aslında yeterli talebe ulaştığımızda kargo şirketleriyle pazarlık gücümüz artıyor, o ülkeler için de okurlarımızın lehine özel anlaşmalar yapabiliyoruz.
– Herhangi bir desteğiniz var mı?
Manevi destek dışında ne yazık ki elimizde hiçbir şey yok! Ayın yarısını Londra’da, yarısını Hollanda’da geçiriyorum ve 6 yaşında olmasına rağmen 3 ülke, 5 okul değiştiren Ali’ye benim olmadığım zamanlarda eşim bakıyor. Eşimin desteği olmasa bu dergiler olmazdı…
– Yani dergileri siz mi finanse ediyorsunuz?
Hiçbir kurum, kuruluş, dernek, fonla bağlantımız, para alışverişimiz hatta “merhaba”mız bile yok. Yayıncılık gibi çok pahalı bir işe, sadece güzel bir amaçla bu dergilerin hayata geçebileceğine inanarak başladık. Delilik gibi geliyor kulağa ama bazen ayakları yerden kesmek gerek ki çocuklarımıza da onları mutlu edecek planların peşinde koşmalarını öğütleyebilelim.