DİKKAT… Dikkat…
Önümüzdeki dönemde sık sık duyacağımız kavramlardan biri, ‘sosyal girişimcilik’...
Artık ‘inovatif’ ve ‘fark yaratan’ yeni fikirlerin toplumsal faydaya dönüşmesine ihtiyaç var. Toplumsal fayda sağlamanın en etkili yöntemlerinden biri de sosyal girişimcilik. Önemli olan, yaratılan sosyal etkinin sürdürülebilir olması. Sosyal girişimciler de bunun peşindeler. Tıpkı ‘Accelarate2030 Türkiye’ finalistleri gibi. Onlarınki ‘sürdürülebilir kalkınma hedefleri’ne katkıda bulunacak girişimcilik projeleri…
Tanışınca aklım uçtu. Pırıl pırıl gençler. Hepsi birbirinden faydalı projeler geliştirmişler. Neler mi yapıyorlar? Zeytin çekirdeğinden biyoplastik üretiyorlar. Otizmli çocuklar için teknolojik oyun kartları geliştiriyorlar. Zanaatları tasarımla buluşturup dezavantajlı grupların gelir elde etmesini sağlıyorlar.
Tüm bunlar ‘sosyal girişim’ işte!
Onlar toplumsal fayda peşinde koşuyorlar. Müthiş bir sosyal değişim sağlıyorlar. Sizi zeytin çekirdeğinden biyoplastik üreten Duygu Yılmaz’la tanıştırmıştım. Bugün sırada, yenilebilir böceklerden yüksek kalitede protein üreten bir başka girişimin, Naturansa’nın hikâyesi var. Kurucusu Esra Serbes. Kendisi biyolog ve Amerika’da yaşıyor. Ben Türkiye operasyonuyla ilgilenen Esin Başkaya ve Oğuzkan Akbal’la konuştum.
– HAMİŞ: Bu ekip de ‘Accelerate2030’ programının Türkiye finalini tamamladı. Jürinin en çok puan verdiği ilk dört sosyal girişimden biri oldu. 6 aylık destek programına dahil oldular. Ve ekimde Cenevre’de gerçekleştirilecek finale başvurma şansı elde ettiler. Yolları açık olsun. Tebrik ediyorum.
– ‘Naturansa’ neyin nesi?
Protein üretimine yenilikçi yaklaşımla çözüm getiren bir girişim. Yenilebilir böceklerden yüksek kalitede protein üretiyoruz.
– Şu işi en başından benim anlayabileceğim gibi anlatır mısınız?
Önce el değmemiş, tüketiciye ulaşmamış meyve-sebze atıklarını kullanarak böceklerimizi yetiştiriyoruz…
– Neler mesele o meyve-sebze atıkları?
Pek çok şey olabilir. Manavlarda satılmayan kelek karpuzlar mesela… Onlar doğada, etrafta çözünüyor kendi kendine. Hem emek israfı hem de ekonomiye zarar. İşte biz o karpuzları alıyoruz. Özel bir böcek türünü bunlarla besliyoruz.
– Nedir o böcek türü?
“Harmetia illusense” diye Latince bir ismi var. Yeni olarak araştırılmaya başlanan bir böcek türü.
– Karpuzları o böceklere mi yediriyorsunuz yani?
(Gülüyor) Evet. Önce atıkları püre haline getiriyoruz. Böcekler onlarla beslenip büyüyorlar. Bu arada bir kısmı, diğer bir yaşam formu olan sinek haline geliyorlar. Bir kısmını da o şekilde, yani larva halindeyken toplayıp, kurutup, birkaç işlemden geçirip, öğütüp protein tozu haline getiriyoruz.
– Cehaletimi mazur görün ama… Bu sizinkiler yenilebilir böcek değil mi?
Evet, öyle. Herhangi bir toksik maddesi yok bu böceklerin. Sizin yiyeceğiniz karpuz, sadece şekli kötü diye atılacakken onlara gidiyor, biz de onları besleyip yüksek kalite protein tozu haline getiriyoruz.
– Protein yüksek kalite olunca ne oluyor? Bize faydası ne?
Şu an etten protein alamayan insanlar var. Hem sağlık sebebiyle hem de ulaşamadıkları için. Kırmızı ette bazı alerjenler de var. Ama bizim ürettiğimiz proteinde böyle sorunlar yok. İkincisi, bizimkinin maliyeti kırmızı ete göre çok çok daha uygun. Yetiştirme süresi de çok daha kısa. Biz pazara giriş yapmak ve ürünümüzü tanıtmak için pet hayvanlarına yönelik bir ürün çıkardık. Adı ‘Fufu’.
TADI BALIKLARDAN ÜRETİLEN PROTEİN TOZUYLA AYNI
– Yaptığınız işin bir başka örneği daha var mı Türkiye’de?
Hayır. Bu böcek türünü yetiştiren yok.
– Yine cehaletimi mazur görmeye devam edin… Tadı nasıl?
Balıklardan üretilen normal protein tozuyla aynı. Aslında bildiğiniz protein. İçinde ekstra bir şey yok.
– Ne zaman başladınız üretmeye?
Biyolog Esra Serbes, 3 yıl önce bununla ilgili araştırma yapmaya başlamış. İki seneden fazla bunların araştırmasını yaparken biz katıldık. Şu anda Kocaeli Teknokpark’ta tesiste üretim yapıyoruz.
– O böcekler karpuzdan başka bir şey yemiyor mu?
Bütün bitkisel şeyleri yiyebilirler. Bu türün zaten önemli özelliklerinden biri o. Tek bir şey yemek istemiyor. Ispanak da yiyebilir, marul da, havuç da. Bunun bazı alternatifleri var, mesela çekirge yetiştirenler var. Ama çekirge tek tip şeyle besleniyor. O yüzden onun besinini bulmak daha zor. Genel olarak üretilen bütün meyve sebzelerin 40’ı çöpe atılıyor direkt. Biz tüm bu çöpe gidecek ürünleri kullanabiliyoruz.
– O böcekleri ne kadar besliyorsunuz? Ve zaman protein tozuna çeviriyorsunuz?
15 gün sürüyor. Ama mesela bir ineğin büyütülmesi iki sene sürüyor. Hatta geçiyor. Aynı zamanda ineğin mesela yarısını yiyebiliyoruz, geri kalan kısmını atıyoruz. İnek 500 kilo, yarısı çöpe gidiyor. Derisi var, iç organları var, midesi var, birçok kısmı atılıyor. Ama bizim böceklerde ayrılan bir şey yok, direkt hepsi protein tozu haline geliyor. Sonra su tüketimi açısından da avantajlı. Bizim bunu üretmek için 8 kilo suya ihtiyacımız varken, bu büyükbaşta 20 tonu buluyor.
-Sosyal girişim bunun neresinde?
Öncelikle farkındalık kısmında. Sonra sunduğu çözümlerde. İnsanların gitgide dünyada oluşan kıtlık ve açlık sorunlarının farkında olmaları gerekiyor. Alternatif ne tip besinler insanlara sunulabilir, bunları araştırmak gerekiyor. Bizimki atılan gıdaların tekrar besin zincirine katılıp, katma değer eklenerek protein haline getirilmesi. Aynı zamanda mevcut hayvansal proteinlerin dünyaya verdiği zararın çok daha azını veriyor. Hem karbon emisyonu, hem kullanılan su, hem de alan olarak. Geleceğin işlerinden biri bu. Uzaya giden insanların yiyeceği de olabilir bu. Daha az şeyle daha çok beslenebilmek için bu tür yöntemlere başvurulacak.
SİYAH ASKER SİNEĞİ LARVALARI İŞE YARADI!
Ne mi yapıyorlar? Tek cümleyle söylemek gerekirse, ‘yenilebilir böcek’lerden yüksek kalitede protein üretiyorlar! Üretilen böceklerden protein tozu elde ederek ölçeklenebilir bir teknoloji oluşturuyorlar. Ve siyah asker sineği larvalarıyla organik atıkların geri dönüşümünü sağlıyorlar.
Aynı zamanda giderek artan insan nüfusu için de sürdürülebilir bir beslenme yöntemi önermiş oluyorlar. Naturansa’nın üretim sürecinde, meyve-sebze atıklarının böceklerle çözündürülmesi sonrasında çıkan malzeme filtreleniyor. Sonrasında içerisindeki böcekler ayrıştırılıyor. Geri kalan komposto olmuş yiyecekler da gübre haline geliyor. Bu gübreler artık satışa sunulmaya hazır! Ayrılan böcekler de kurutuluyor ve çekiliyor. Bu işlem sonucunda da yüksek kalite protein tozu elde ediliyor ve farklı sektörlerde kullanılıyor.
Şu anda evcil hayvan gıda pazarını hedefleyen girişim, insan tüketimine geçmeyi de planlıyor. Düşünün, ben 20 ve 21 yaşında gencecik insanlarla röportaj yaptım. Karşıma oturdular ve bana böcekten nasıl protein ürettiklerini anlattılar. Yeni jenerasyona ve gençlere şapka çıkarıyorum!