Bugün de Diyarbakır Anneleri’ni yazmaya devam ediyorum. İkinci annenin adı Sadiye Özbey.
Sorularımı yanıtlarken ağlıyordu. Malatyalı Sadiye Özbey, 17 Eylül 2015’te, Rize’den kendisini ziyarete gelirken Tunceli’nin Pülümür ilçesinde yol kesen PKK’lı teröristler tarafından aracı yakılıp kaçırılan oğlu astsubay Semih için 5 Eylül’de oturma eylemine katıldı. Eyleme hâlâ devam. Bir ümit, oğluna kavuşmayı bekliyor…
Sadiye Hanım… Sizin de evladınıza bir an evvel kavuşmanızı dilerim…
Teşekkür ederim. İnşallah… Hepimiz bekliyoruz.
Kaç gündür oradasınız?
Bugün 17. günümüz.
Bu acı olay ne zaman başınıza geldi? Ne zamandır çocuğunuz yok?
17 Eylül 2015 tarihinden beri yok. Benim evladım, Semih’im, astsubaydı. Bana sürpriz yapmak için bayram izninde eve gelecekti. Rize’de görevdeydi. Tunceli Pülümür yolunda, kendi aracıyla gelirken önünü kesip araçtan çıkarıyorlar. Aracı orada yakıp oğlumu da dağa götürüyorlar. O günden beri haber alamıyoruz. (Ağlıyor…)
Peki olayı siz nasıl öğrendiniz?
Bir şekilde bize haber geldi. Kameralarda o yola girişini görüyorlar ama çıkışını göremiyorlar. Biz gittik tabii Tunceli’ye Semih’in ardından. O sırada bir otobüs de varmış, yolcular varmış, “Bu çocuğu götürmeyin, küçük!” demişler. Müdahale etmeye çalışmışlar. Ama onlar hiç kimseyi dinlemeyip dağa kaldırmışlar yavrumu.
Kaç yaşında Semih?
21 yaşındaydı alındığında, şu an 26 yaşında. 4 yılımız bitti, çocuğumuz olmadan beşinci yılımıza girdik.
Semih’i kurtarmak için kimlerle konuştunuz?
Kimlerle konuşmadık ki? Çalmadığımız kapı kalmadı. Cumhurbaşkanı’na başvurduk, MHP’ye, CHP’ye, İnsan Hakları Derneği’ne… Kim bize yardımcı olabileceğini düşündüysek, hepsinin kapısını aşındırdık. Ama bu kadar yıl oldu oğlumuz yok.
Onunla hiç iletişim kurabildiniz mi? Konuşabildiniz mi? Ya da mesaj, video, görüntü, mektup…
Yok, hayır hiç konuşmadık. İki kez videosu yayınlandı. İlki, gidişinin 3. ayındaydı. Yılbaşımızı kutladılar. Sonra 2 yıl sonra bir video daha yolladılar.
Nasıl görünüyor Semih o videolarda?
İlk videosunda çok kötüydü.
Bir şey söylüyor muydu?
“Bize yardım edin!” diye bütün yetkililere sesleniyor. Siyasilere, yetkililere, “Elinden ne gelirse yardımınızı esirgemeyin, bizi kurtarın!” diyordu. Perişan oldum izlerken. Evladım esir orada. Sadece ben değilim bu acıları yaşayan pek çok anne var. Günden güne de artıyor. Orada esir olan polisler, askerler ver. Bizim bildiğimiz 12 kişi var şu anda…
Nerede olduklarını biliyor musunuz?
Bize Kandil diye söylendi ama bilmiyorum aslı var mı yok mu? Hiçbir şey bilmiyorum. İkinci videoda, “Ben ailemden bir haber alamadım. Benim için bir çaba gösteriyorlar mı göstermiyorlar mı bilemiyorum” diyor. Onu izleyince iyice kötü oldum. Göstermez olur muyuz? Evlat bu. İnsan, nasıl evladı için çaba göstermez? Canını vermez mi? Gittiği günden beri elimizden gelen her şeyi yaptık ama bütün çabalarımız sonuçsuz kaldı.
Bir daha herhangi bir şekilde bir iletişim oldu mu?
En son 3 ay önce bir mektup geldi, ama kendinin yazısına ben benzetemedim. Büyük acılar yaşadık, yaşıyoruz. Ailecek psikolojimiz bozuldu. Şimdi bir ümit kalktık buraya da geldik.
Başka çocuklarınız var mı?
Üç kızım var, Semih tek oğlumuzdu.
Ne zamandır astsubaydı?
Çok yeni. Göreve başlayalı 3 ay olmuştu. Liseyi bitirdi Malatya’da, sınavlarda askeriyeyi kazandı, Balıkesir’de okudu, sonra tayini Rize’ye çıktı. Ben kanser hastasıyım. Bana moral olsun diye yolu kısaltmak için oradan gidiyor, eve bir-iki saat daha erken gelebilmek için…
Nasıl bir yangın koptu ailenizde?
Allah düşmanımın başına vermesin! Ateş düştüğü yeri yakıyor! Evlat bu, başka bir şey değil. Ciğerimiz yandı!
Siz normalde Malatya’da mı yaşıyorsunuz?
Evet. Hacire Anne’yi gördüm, çocuğunu aldı, belki biz de alabiliriz umuduyla Diyarbakır’a geldik. Allah’tan ümit kesilmez. Bekliyoruz.
Yarın çıkıp gelirse ne hissedersiniz?
Dünyalar bizim olur!
Bu kadar acıya nasıl dayanabiliyorsunuz?
Dayanamıyorum. Bunu yaşayan bilir. Yaşamayan bilmez.
Dün konuştuğum anne, “Hayatta olmayabilir gibi bir korkum var” dedi…
Yok, ben umutluyum. İnanıyorum gelecek kuzularımız Allah’ın izniyle, inşallah kavuşacağız…
Oğlunuza ne mesaj vermek istersiniz?
Kuzumu çok seviyorum. Dört gözle bekliyorum gelmesini. O gelince ben de, yavrum da yeniden doğmuş olacağız!
Onu orada tutanlara ne mesaj vermek istersiniz?
Onları vicdanlarıyla baş başa bırakıyorum. Merhamet diliyorum onlara. Onların da çocukları, evlatları var. Bunlar anne-baba kuzusu. Yavrularımızı bıraksınlar bir an önce kavuşalım.