Elveda Corona!

Her an, yeni bi felaket haberi okuyoruz. Ordan burdan, yoğun bakım görüntüleri ve tabut fotoğrafları geliyor. Havada, kayıp vaka sayıları uçuşuyor. Corona virüs, tüm dünyada kabus olmaya devam ediyor…

O yüzden ‘Covid-19 testi’ pozitif çıkan, ama tedavi görüp, virüsü yenen Kadir Has Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Sondan Durukanoğlu Feyiz’in anlattıkları ilaç gibi geldi bana. Moral oldu. Size de olması dileğiyle…

SORMAYIN BAYRAM HAVASI VAR EVİMİZDE…

Çok çok geçmiş olsun hocam! Çok büyük bir şey atlattınız. Şükürler olsun ki, bağışıklık sisteminiz yüksekmiş. Nasıl hissediyorsunuz şu anda kendinizi?
-Müthiş! Kocam yanımda bir de… O da bugün çıktı… Sormayın, bayram havası var evimizde. Kendimi müthiş iyi hissediyorum…

Tamamen iyileştiniz mi?
-Evet. Tedavim bitti. Ama çıktığımda, pozitif olarak çıktım.

Nasıl yani? Hala Corona pozitif misiniz?
-Şöyle: Yeni bir protokol uyguluyorlar hastanelerde. Ve bence, doğru bir protokol. Benim artık hiçbir semptomum yok. Geçti hepsi. Ateş yok, öksürük yok. Kas ağrılarım vardı, onlar da yok… Nefes darlığı zaten hiç olmadı bende. Almam gereken ilaçları da verdiler. Şu saatten sonra, ben yatak işgal ediyordum orada. Dediler ki, “Hocam, siz, 2 hafta evinizde karantinada kalın. Virüs kendiliğinden vücudunuzdan çıkacaktır!” En son 23’ünde yapılan test pozitifti. Ama bugün 29’u oldu…

Belki de gitti…
-Evet, doğru. Gitmiş de olabilir. Çünkü çok iyi hissediyorum kendimi.

YÜKSEK ATEŞ, TİTREME… VE EN FENASI, BÜTÜN BACAK KASLARIMA YAYILAN BİR “BAHARAT ACISI”

Normal bir gripten farkı ne? Yaşayanlar, “İllet bir şey vardı içimde, bir türlü çıkmıyordu, gitmiyordu, terk etmiyordu bedenimi!” diyorlar… Öyle mi?
-Yok, bende öyle şeyler olmadı. Üniversiteden eve döndüm, yüksek ateş, aşırı üşüme ve titreme. Benimki böyle başladı. Ama durduramadığım bir titreme. Bir de nasıl üşüyorum. Ben sıcağı seven bir insan değilim. Evin ısısı 24 dereceyken, üşüyordum. Böyle bir durum. Üşümeyle beraber titreme. Bir ateş düşürücü alıp, yattım. Eşim geldiğinde dedim ki, “Ateşim var, sakın beraber uyumayalım!” O, başka odaya geçti.

Ateşiniz kaçtı?
-38 civarlarında. Ama esas sıkıntı, ateşle başlayan, kalçamdan aşağıya bütün bacak kaslarıma yayılan bir “baharat acısı.”

SANKİ BİRİ, BALDIRIMDAKİ KASLARIMIN İÇİNE KIRMIZI BİBER ENJEKTE ETMİŞ GİBİYDİ!

“Baharat acısı” nedir? İlk defa duyuyorum…
-Valla, başka türlü tanımlayamadığım için böyle diyorum. “Spicy” denir ya, öyle. Kasın içerisinde hissediyordum o baharatlı acıyı, içeriden gelen bir yanma, sızlama. Ömrümce böyle bir ağrı yaşamadım. Hatta, “Sorsalar bu acıyı nasıl tarif ederim?” diye düşündüm kendi kendime. Aklıma şu geldi: Sanki biri baldırımdaki kaslarımın içine kırmızı biber enjekte etmiş gibiydi. İlk gece başladı bu baharatlı acı.

Siz hemen, “Tamam ben Corona oldum!” dediniz mi yoksa kondurmadınız mı?
-Yok, direkt dedim, çünkü benim gribim böyle olmaz.

KOKU VE TAT DUYGUM GİTMEDİ. İŞTAHIMDA DA GRAM AZALMA OLMADI… HERKESTE SEMPTOMLARI FARKLI

Koku ve tat duygunuz gitti mi?
-Hayır. İştahımda da bir gram azalma olmadı. Kokuyu da kaybetmedim, tadı da kaybetmedim…

Herkeste semptomları farklı demek ki…
-Evet. Vücudun bağışıklık sistemiyle ilgili diye düşünüyorum.

Boğazınızda ağrı?
-Boğazda ağrı da olmadı bende! Zaten hastaneye gittiğimde, bu tabloyu duyunca, “Sizde influenza vardır, yani siz gripsinizdir!” dediler, influenza testi yapacaklarını söylediler. Önce Corona’dan şüphelenmediler. Ama ben bir üniversitenin rektörüyüm, sürekli insanlarla görüşüyorum, “Gripmiş benimki” diyerek, bu görüşmelere devam edip, insanların hayatını mahvetmeye hakkım yok. İnfluenza testi negatif çıkınca, doktorlar ayıldılar. “Hocam” dediler, “Size Corona testi de yapalım. Size eve göndereceğiz. Testin sonucu gelene kadar evde kendinizi izole edeceksiniz…”

Ağrılar devam mı?
-Evet. Cuma gitmiştim hastaneye. Test yapıldı. Sonra eve döndüm, çatı katımıza çıktım, izole ettim eşimden ve oğlumdan kendimi. Cumartesi ateşim ve üşümem devam etti. Kas ağrılarım zaten çok kötüydü. Ama pazar günü ateşim düştü.

O sırada parasetamol mü alıyorsunuz?
-Evet. Minoset diye bir ateş düşürücü alıyorum, o parasetamol zaten. Pazar gününden sonra ateşim bir daha hiç çıkmadı.

Kendi evinizdesiniz ama eşiniz ve çocuğunuzdan ayrısınız…
-Evet. Onlar alt kattalar, ben çatıya yerleştim. Eşim yemek saatlerinde, maskesiniz takıyor, bana yukarıya yemek getiriyordu. Sonra gidiyor. Ben 5 gün, çatıdaki odada kendi başıma karantinada kaldım.

Ama sonuçta hepiniz Corona virüsünü kapmışsınız…
-Evet, ama kim nereden kaptı ya da kim, kime bulaştırdı bilmiyoruz. Semptom göstermeden de insanlar bulaşıcı olabiliyor. Ama tabii ki vücuduma girdikten sonra bunu alacak en yakın insanlar kocam ve oğlum… Ama ben üniversitede çalıştığım için günde en az 7-8 kişiyle görüşüyordum. Benden bulaşmış olması muhtemel. Görüştüğüm insanlara da “Nereye gittin? Ne yaptın?” diye sormuyordum ki. Tabii ki tokalaştım da…

ÖNÜMÜZDE BİR BAHAR VE YAZ DÖNEMİ VAR. GÜNEŞİN UV IŞINLARI GELMEYE BAŞLAYACAK. BEN İNANIYORUM Kİ, ZAMANLA, VİRÜSÜN HIZI AZALACAK

Siz o baharat acı başlayınca bacaklarda, direkt “Ben Coronayım!” dediniz mi?
-Evet, dedim. Şimdi bakın, İtalya kavruluyor. Fransa kavruluyor. Çin yanmış. Bu çok kolay bulaşan bir virüs. Türkiye’ye girdiğini devlet kabul etmiş, e benim ayrıcalıklı bir durumum yok ki. Hepimize vuracak. Bana da vurdu. Şöyle bir avantajımız var: Biz, bu salgına Ocak’ta yakalanmış olsaydık, Mayıs’ın sonuna kadar herkese bulaşırdı. Ama önümüzde bir bahar ve yaz dönemi var. Güneşin UV ışınları gelmeye başlayacak. Ben inanıyorum ki, zamanla, virüsün hızı azalacak.

Ama sonra Eylül’le beraber tekrar mı başlayacak?
-Yoo ben karamsar değilim. Şöyle düşün, dünyanın bütün bilim insanları, bu virüse aşı bulmak için deli gibi çalışıyor. Yakında o aşı da kesinlikle bulunacak.

TAMAM BENİM BAĞIŞIKLIK SİSTEMİM GÜÇLÜ… AMA EŞİM ASTIM HASTASI… O DA İYİLEŞTİ… BOZMASIN KİMSE MORALİNİ…

Peki siz, üst katta izoleydiniz. Corona olduğunuzu da biliyordunuz… Hiç korkmadınız mı? Kafanızdan neler geçti?
-Korkmadım çünkü korkmanın bir faydası olmadığını biliyorum. İlaç adım ve bilgilenmeye çalıştım. Belki de bilim insanı olmanın verdiği bir şey bu… Çatı katındaki odada ne mi yaptım? Bilimsel yayınları okudum! O zaman şunu görüyorsunuz: Bu kadarda moral bozacak bir şey yok. En büyük şansımız, bu hastalığı Çin yaşadı bitirdi. İtalya yaşamaya başladı, bitiremedi. Fransa yaşamaya başladı, bitiremedi. Almanya yaşamaya başladı, bitiremedi. İngiltere’yi örnek olarak bile değerlendirmiyorum, işin başında inanılmaz bir hata yaptılar ama İngiltere hariç diğer bütün ülkelerdeki deneyimler müthiş. Çin doktorları müthiş bir rapor hazırlamışlar. Bütün verilere ulaşabiliyorsunuz. Kaç bin vakaya baktılar hatırlamıyorum. Ama vakaları gruplandırmışlar. Hastalığı sınıflandırmışlar. “Hafif, orta ve ağır” diye. Hastalığın hafif halini yazmışlar mesela karşısına tedavisini de yazmışlar. Orta halini, ağır halini… “Bunun tedavi yöntemi şudur” diye yazıyor. Bardağın dolu tarafına bakalım, eğer bunu biz, Ocak’ta ilk yaşıyor olsaydık, doktorların elinde reçete bile olmayacaktı..

Siz, hafif atlatanlar mısınız?
-Evet. Şanslıyım. Ben hafif atlattım.

Kaç yaşındasınız?
-56.

Bağışıklığınız hep yüksek miydi?
-Sayılır. Haftada bir yüzüyorum, haftada iki gün de kürek çekiyorum.

Ama hocam, siz de bayağı sporcuymuşsunuz!
-O kadar da abartılacak bir durum yok! Haliç’in kenarında olup da kürek çekmemek olur mu? İstanbul’un nimetlerinden tabii ki faydalanacaksınız.

Kaç kilosunuz?
-63. Boyum da 1.57. Tamam, benim bağışıklık sistemim güçlü. Ama mesela, eşim, astım hastası… O da Corona oldu… Ama iyileşti. Demek ki moral bozacak bir şey yok. Herkes ölmüyor. Pek çok insan iyileşiyor. Benim test sonucum pozitif çıkınca, ben hastaneye yatırıldım. Eşim evde kaldı. Beni hastaneye kaldırır kaldırmaz, ambulansla gelip, oğlumdan ve kocamdan test örneklerini aldılar…

TÜRKİYE’DE CORONA VİRÜS TEŞHİSİ KONDU MU, ZANNEDİLİYOR Kİ: “EYVAH! ÖTEKİ DÜNYAYA BİLET ALDIM!” YOK ÖYLE BİR ŞEY!

Hastaneden pozitif olduğunuza dair haber geldi…
-Evet. “Hocam, sizi Haseki’ye alıyoruz!” dediler. Özel hastaneye de gidebilirdim ama hayır, devletin bir bildiği vardır dedim, hiç itiraz etmedim. Haseki’ye yerleştim. Standart tedavi başladı. Hafif olduğum için bir sıtma ilacı veriyorlar, bir de antibiyotik tedavisi uyguluyorlar. Sıtma ilacı 5 gün, antibiyotik ben çıkana kadar. Gerekçesi gayet makul. Viral enfeksiyona karşı bir savaş veriyorum, bir de vücutta bakteriyel enfeksiyon çıkmasını istemiyorlar. Bu tedaviyi aldım. Ve benim kas ağrılarım bitti.

Eşinizin ve oğlunuzun test sonuçları ne zaman çıktı?
-Ben hastaneye gittikten birkaç gün sonra. Oğlum pozitif çıktı, kocam ise negatif. Oysa kocamda nefes darlığı başlamıştı. E tabii endişelendim çünkü aynı zamanda astım hastası. Negatif olduğu için devlet hastanesi almıyor. Onu yatıracak hastane bulamadık. Oğlum da Corona olduğu için, babasını hastaneye götüremiyor. Ben de hastayım, kimden yardım isteyeceğimi bilmiyorum. Corona dediğinizde de herkes size cüzzamlı gibi bakıyor…

Siz o sırada hastanede, kendinizi değil onları düşünüyorsunuz.
-Elbette. Yaşadığım en büyük stres, kocamın hastaneye yatırılmasıydı.

N’aptınız sonra…
-Çok sevdiğim bir doktor hocam var Acıbadem’de. Ondan rica ettim. “Eşim, birazdan kendi kendine Acil’den girecek. N’olur yardımcı olun. Çünkü nefes darlığı başlayınca panik olacak!” dedim. Gerçekten de yardımcı oldu. Acıbadem’e yattı eşim. Yeniden Corona testi yapıldı. Bir gün önce negatif çıkan test, bu sefer pozitif çıktı!

Test sonuçları da bir gün arayla değişebiliyor mu?
-Evet, oluyor.

Nasıl yapılıyor bu testler?
-Boğazınıza, kulak temizleme çubukları vardır ya, onların uzunları soruluyor. Boğazınızdan ve burnunuzun derinliklerinden sürüntü alınıyor.

Eşiniz Acıbadem’e yattı…
-Evet. Ben Haseki’deyim hala. Eşime de bana uygulanan tedavi başladı. Oğlumuz da evde, karantinada. Corona pozitif ama genç olduğu için onda hastalığın hiçbir belirtisi yok. Resmen ayakta geçirdi.

Bir tarafta eşiniz, diğer tarafta oğlunuz. Siz de hastanedesiniz bu arada…
-Aynen öyle. Beni en çok endişelendiren kocamın hastaneye yatırılma süreciydi. Toplam bir hafta kaldı.

Tüm bunları olurken insanın aklından neler geçiyor?
-Ben genel olarak iyimser bir insanım ama telaşlanıyorsunuz tabii. Fakat şöyle bir şey var: Zor duruma düşüldüğü zaman, birinin kuvvetli olması gerekiyor. Bu hastalığın tedavisinde en önemli şey moral. Benim birinci görevim, eşim Turgut’a moral vermekti.

İyi ama siz de hastasınız…
-Evet, ama hasta psikolojisine giremezdim, hasta olamazdım. Turgut benden daha zor durumdaydı. Hep şöyle diyordu, “Seninle konuştuğumda moralim düzeliyor!” Ona telefonda rakamlardan söz ediyordum. Bir yüzde 20’lik risk grubu var, bir de ayakta geçirebilen bir 80’lik bir grup. Turgut’a ikimizin de o yüzde 80’lik grubun içinde olduğumuzu söyledim. Çoğumuz o grubun içindeyiz. Türkiye’de Corona virüs teşhisi kondu mu, zannediliyor ki: “Eyvah! Öteki dünyaya bilet aldım!” Yok öyle bir şey! Evet, tehlike altında olan bir yüzde 20 var. Ama onların da kronik hastalıkları var. Ayrıca kronik hastalıkları olanlar ölecek diye bir şey de yok.

TEDAVİ BOYUNCA BANA DA EŞİME DE HER GÜN B VE C VİTAMİNİ TAKVİYESİ YAPTILAR. BAĞIŞIKLIK SİSTEMİMİZİ GÜÇLENDİRDİLER

Bir de ciğerlerinde cam parçacıkları hissedenler var?
-Evet. Zatürreyle başlıyor kristalleşme. Ama Turgut’un Allah’tan ciğerlerine inmedi.

Sigara içenler de risk altında değil mi?
-Evet. Kesinlikle sigara içilmeyecek. Spor yapılacak. Düzenli beslenilecek. Tedavi boyunca bana da eşime de her gün B ve C vitamini takviyesi yaptılar. Bağışıklık sistemimizi güçlendirdiler. En önemlisi de sıfır sosyal temas ve evde kalmak. Ben 20 metrekare evde 13 gün kaldım. İnsanlar sıcacık yuvalarında neyin şikayetini yapıyorlar?

SADECE DOKTORLAR DEĞİL, BÜTÜN SAĞLIK ÇALIŞANLARI… ÖZELLİKLE DE HEMŞİRELER ALKIŞI HAK EDİYOR

Sizi tedavi eden bir hemşireye, doktora, sağlık görevlisine bulaştırma endişesi yaşadınız mı?
-Hayır, çünkü biri geldiğinde maske takıyordum. Japonya’da bu kadar az olmasının sebebi de bu? Japon ulusu, maske kullanır… Ben de biri odama geldiğinde, mutlaka maskemi takıyordum. Zaten doktorlar dikkatli yaklaşıyorlar. Sırtınızı dönüyorsunuz, ciğerlerini dinliyorlar. Ellerinde eldiven var. Ama yine de bu işler belli olmaz tabii…

Onları her akşam alkışlıyoruz, sizce daha fazlasını hak ediyorlar mı?
-Kesinlikle! Sadece doktorlar değil, bütün sağlık çalışanları… Özellikle da hemşireler alkışı hak ediyor. Günde iki üç kere gelip, doktorların yazdığı ilacı size veren onlar, dibine kadar giren onlar. Ve tabii hastabakıcılar. Sonra odanızı her gün iki kez gelip temizleyen sağlık çalışanları. Maalesef onlara ücret artışı verilmemiş, oysa onlar da risk grubunda.…

CORONA POZİTİF OLDUĞUMU SÖYLEMEMEYİ TERCİH ETTİM. ÇÜNKÜ İNSANLARI YATIŞTIRMAK BENİ DAHA ZORLAYACAKTIİnsan, Corona pozitif olduğunu, iyileşmeden söylemek istemiyor mu? Öyle bir psikoloji oluyor mu?
-Ben söylememeyi tercih ettim. Çünkü insanları yatıştırmak beni daha çok zorlayacaktı. Zaten hastasınız. Sizin morale ihtiyacınız varken, insanları yatıştırmak kadar zor bir şey yok. Ama tabii ki rektör yardımcılarıma ve dekanlarıma, “Test sonucu bende pozitif çıktı. Tedaviye gidiyorum, siz de kendinize dikkat edin” diye haber verdim.

ÖNCE “EYVAH” DİYORSUN! SONRA “BEN BUNU ATLATIRIM!” VE GERÇEKTEN ATLATIYORSUN

Pozitif dedikleri anda ilk aklınıza gelen şey neydi?
-Biraz yıkıldım tabii! Çünkü çok fazla bilgili değilim o dönem. Karşınızdaki doktor da bunu neşeli söylemiyor, o da endişeli sonuçta. Ses tonuyla endişeli olduğunu ister istemez hissettiriyor. “Eyvah!” diyorsun. Ama sonra okuyup, bilgilendikçe endişeniz azalıyor. Bakın veriye inanacaksınız. Sayısal veriye dayalı analizler, doğru analizlerdir. Ben bu analizleri okuduktan sonra, “İyi besleniyorum, haftada 3 kez spor yapıyorum, hiçbir kronik hastalığım yok, ben bu işi atlatırım!” dedim.

BİZ, HAFİF ATLATTIK. HASTANELERDE BİNLERCE İNSAN VAR. HERKESİN BİZİM KADAR ŞANSLI OLMASINI DİLİYORUM…


Bir kere olunca bitiyor mu? Bağışıklık kazandınız, artık geri gelmeyecek mi?

-Evet, evet. Ben kurtardım!

Yırttınız yani hocam…
-Oğlum, kocam ve ben yırttık… Bu haline bağışıklık geliştirdik… Ama tabii öyle illet bir virüs ki, insanın vücudunda yaşamayı öğrenebilmek için mutasyona uğruyormuş. Bunu bilinçli de yapmıyormuş. Bir ihtimal mutasyona uğradığı zaman daha öldürücü bir form alabilirmiş. Ona bağışık değilim. Ama şu anki versiyonuna, kocam da bağışıklık kazandı, ben de kazandım. Bu arada, kocamla olan ilişkimiz de artık test edilemez! Corona’ya bile beraber girdik, beraber çıktık! Test bitmiştir. Tek dileğim şu: Biz, hafif atlattık. Hastanelerde binlerce insan var. Herkesin bizim kadar şanslı olmasını diliyorum. Herkese şifa diliyorum.

TÜRKİYE’DEKİ HATA ŞU: HEP EN KÖTÜ ÖRNEKLER ANLATILIYOR. İNANIN DOĞRU DEĞİL! BU KADAR UMUTSUZLUĞU KAPILACAK BİR DURUM YOK. İNSANLAR KORKMASIN!Siz başka hasta görüyor muydunuz Haseki’de?
-Hayır. Ama hemşirelere soruyordum. “Ağır hastamız var mı?” diye. Bizim katta 30 hasta vardı. 2 tanesi yoğun bakımdaydı, diğerleri benim ayarlarımda hastalardı. Yani bu istatistik bile, size, yüzde 80-20 rakamını veriyor. Türkiye’deki hata şu: Hep en kötü örnekler anlatılıyor. İnanın doğru değil! Bu kadar umutsuzluğu kapılacak bir durum yok. İnsanlar korkmasın!

OLUMLU ADIMLAR ATILIYOR AMA BİR AN EVVEL SOKAĞA ÇIKMA YASAĞI İLAN EDİLMELİBiz, İtalya’yla Çin arasında bir yerde miyiz? Nasıl değerlendiriyorsunuz?
-Sağlık Bakanı, gece yarısı, ilk vakayı gördüğümüzü açıkladı ya, ben sabaha kadar uyuyamadım. 6 bin çalışan ve öğrenci var üniversitemizde. Sabah arkadaşlarımı topladım ve “Ben devleti beklemeden rektör olarak ne karar alabilirim?” dedim. Bahar akademik takvimini değiştirebileceğimi öğrendim. Bizim Bahar Tatili 6 Nisan’da başlıyordu. Biz onu 11 Mart öğleden sonrasına aldık. Doğru bir karar vermiş olduğuma inanıyorum. Devlet, benim o gün verdiğim gibi hızlı kararı vermiş olabilseydi, pazartesiye bırakmamış olsaydı, zaman kazanmış olurduk diye düşünüyorum. Olumlu adımlar atılıyor ama geç kalınmadan sokağa çıkma yasağının ilan edilmesi gerektiğini düşünüyorum.

Yorum Bırak