Bugün konuğum MESS Yönetim Kurulu Başkanı Özgür Burak Akkol. MESS, Türkiye’nin ihracatının yüzde 40’ını gerçekleştiren 249 tane sanayi kuruluşunu temsil eden bir işveren sendikası.
Akkol’la Türkiye Metal Sanayicileri Sendikası’nın göz bebeği MEXT’İ gezdik. Türkiye’de tek dünyada ise sayılı çapta özelliklere sahip bir teknoloji merkezi. Aklım uçtu. Çok çok etkilendim.
*Orda geleceği gördüm. M E X T, Türkiye’nin en teknolojik, en büyük, en inovatif teknoloji merkezi.
*Dünya çapında tanınan 30’u aşkın teknoloji sağlayıcısını ve üniversiteleri aynı ekosistem için bir araya getiriyor.
*Ataşehir’de 10 bin metrekare üzerine kurulu, içeri girdiğinizde modern sanat müzesine girmiş gibi hissettiğiniz bir yer.
*Çatısı altında, bir model fabrika, örnek çalışmalar, deneme alanı, ofis alanları, ekosistem partnerleriyle ortak kullanılabilecek alanlar ve bir konferans merkezi var.
*MEXT’in misyonu, Türkiye’yi, dünyanın itici güçlerinden biri haline getirmek.
*Global bilgi birikimini, tüm sektör çalışanlarıyla paylaşarak, eğitimli iş gücünün artırmak.
*Sanayi burada geleceğe hazırlanıyor.
*5 yılda 249 bin çalışana eğitim verilecek.
*5G’li ilk fabrika.
*Dünyadaki en gelişmiş dijital fabrika
*Ve dünyanın ilk sanal demir çelik tesisi burada yer alıyor.
*Dünyanın En Büyük Dijital Dönüşüm Merkezi’ni ağzım açık dolaştım.
Emeği geçen herkesi tebrik ediyorum. Gerçekten Türk sanayisiyle gurur duydum. MESS Başkanı aynı zamanda Koç Holding İnsan Kaynakları Direktörü Özgür Burak Akkol’a verdiği bilgiler için teşekkür ederim.
TOPLAM İHRACATIMIZIN YÜZDE 40’INI MESS ÜYELERİ GERÇEKLEŞTİRİYOR!
250 kurumu temsil eden bir organizasyonun, yani MESS’in (Metal Sanayicileri Sendikası) başkanısınız. Nedir MESS? Bize anlatın…
-Şöyle anlatabilirim: Bir araca biniyorsunuz diyelim. Bir otomobile, otobüse, çiftçi iseniz traktöre… İşte tüm bunlarda, MESS üyelerinin imzası var. Ya da buzdolabından bir yiyecek alıyorsunuz diyelim. O buzdolabı da büyük ihtimalle bir MESS üyesinin ürünü. Kombi kullanıyorsunuz. O da aynı şekilde…
Hayatımızın büyük bir kısmına değiyor yani MESS…
-Evet. Bugüne kadar, dünya üzerinde, 18 milyon aile, MESS üyelerinin ürettiği otomobile bindi. 70 milyon hane, bizim çamaşır makinemizi kullandı. Bunlar; üyelerimizin, günlük hayatta, göz önünde olan ürünlerinden birkaçı. Bir de hayatımızı sürdürmemizi sağlayan, ama her gün somut olarak karşılaşmadığınız ürünleri var. Binalardan köprülere kadar…
Yani üyeleriniz, otomotivden beyaz eşyaya, demir çelikten döküm sanayine kadar, ülkemizin lokomotif sektörlerinin lider şirketleri… Öyle mi?
-Aynen öyle! Ve onlar, ülke ekonomisine her yıl 60 milyar doların üzerinde katkıda bulunuyor! Toplam ihracatımızın yüzde 40’ını MESS üyeleri gerçekleştiriyor. Dahası 200 bini aşkın çalışma arkadaşımıza doğrudan, 1 milyona yakın vatandaşımıza da dolaylı istihdam sağlıyorlar.
Şahaneymiş! Peki MESS’in önemi, sadece üyelerinin büyüklüğünden mi kaynaklanıyor?
-Tabii ki hayır! MESS, değişime önderlik ederek, ülkemizin lider şirketlerinin dünya pazarlarında daha rekabetçi olmalarını sağlıyor. Çalışma arkadaşlarımız da bizim için son derece önemli.
Yanılmıyorsam, çalışma arkadaşlarınızın refahını artırmaya yönelik projeler de geliştiriyorsunuz…
-Evet. Mesela çocuklarının eğitimini hem nitelik olarak hem de maddi olarak destekliyoruz. Çalışma arkadaşlarımızın meslek lisesinde okuyan çocuklarına burs veriyoruz. Burs programımız, lise seviyesinde Türkiye’nin en büyüğü. 2020 yılı sonu itibariyle, 10 binin üzerinde öğrenciye toplam 35 milyon liralık burs vermiş olacağız.
Bir de üye iş yerlerindeki çalışanların çocukları için başlattığınız Kodlama Eğitimleri var… Onun videosunu izlemiş, çok beğenmiş, hatta paylaşmıştım…
-Doğru, bugüne kadar 6500’den fazla gencimiz bu kodlama eğitiminden yararlandı. Salgın döneminde, bu eğitimlerin kapsamını genişleterek, online platforma taşıdık. Bu eğitimleri, Milli Eğitim Bakanlığı Eğitim Bilişim Ağı (EBA) üzerinden 18 milyon çocuğumuzun erişimine açtık.
BİZİMKİ YENİ NESİL SENDİKACILIK
MESS bir işveren sendikası. Ama kendinizi klasik bir işveren sendikası olarak görmüyorsunuz…
-Evet, doğru. Bizimki, ‘Yeni Nesil Sendikacılık.’
Nasıl bir şey o?
-Dünya çok hızlı bir değişimden geçiyor. Değişimin hızını belirleyen de teknoloji. Hayatımız, iş yapış tarzımız, her şey değiştiriyor. 1632 yılında Hezarfen Çelebi’nin Galata’dan uçtuğu tarihle, ilk uçağın göklerde süzülmesinin arasında yaklaşık 300 yıl var. İlk uçağın havalanmasıyla Ay’a yapılan ilk insanlı yolculuğun arasında geçen süre ise 66 yıl! Şimdilerde ise dünya, Ay’a insanlı üs kurmanın planlarını yapıyor. Diğer gezegenlere yolculuğun planları yapılıyor. Biz burada konuşurken bile, bir genç şu an odasında, dünyadaki tüketim alışkanlıklarını tamamen değiştirecek bir mobil uygulamanın ilk kodlarını yazıyor. Bu hızla yaşanan bir dönüşüm varken 1900’lü yıllardaki sendikacılık kavramının olduğu gibi kalmasını bekleyemeyiz. Biz MESS olarak, sendikacılığa, sadece toplu iş sözleşmesi çerçevesinden bakmıyoruz. İcraat ve insan odaklı bir yaklaşım içinde bulunuyoruz. Geleneksel sendikacılık faaliyetlerimizin yanı sıra tüm çalışmalarımızda ülkemize, üyelerimize ve çalışma arkadaşlarımıza değer yaratmaya odaklı yeni nesil sendikacılık anlayışıyla hareket ediyoruz.
Sanayimizin, çalışma arkadaşlarımızın ve ülkemizin ihtiyaçlarına yönelik projeler geliştiriyoruz. Sadece bugünkü konulara odaklanmıyoruz. Geleceğin inşası için de hizmet üretiyoruz.
Türkiye’de bir sendika, ilk kez, Dünya Ekonomik Forumu’na üye oluyor. Neden? Ve bu bize ne sağlayacak?
-Dünya Ekonomik Forumu, dünyanın en önemli ve saygın organizasyonları arasında ilk sıralarda yer alıyor. İş birliği yaptığı kurumlar arasında Birleşmiş Milletler (BM) ve Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü’nün (OECD) yanı sıra Apple, Google, Amazon, Microsoft, SAP, IBM, HP ve Airbus gibi dünyanın en büyük şirketleri yer alıyor. Forumun aldığı kararlar sadece iş dünyasını değil, ülke yönetimlerini de yakından ilgilendiriyor. Dünyada bu kadar etkin çok az sayıda kurum bulunuyor. Biz, sanayimize ve ülkemizin geleceğine daha somut işlerle destek olmak amacıyla hareket ediyoruz. Bunun için dünyanın en yetkin kurumlarıyla iş birlikleri geliştiriyoruz. Dünya Ekonomik Forumu gibi büyük bir organizasyonu iş ağımıza katmayı da bu kapsamda değerlendiriyoruz. Onlara yaptığımız çalışmaları anlattık ve Dünya Ekonomik Forumu platform üyeliğine kabul edilen ilk işveren sendikası olduk. Mutlu ve gururluyuz. Ama platform üyesi olmakla yetinmedik. Bu yıl WEF ile iş birliğimizi bir üst seviye taşıdık. Teknoloji Merkezimiz MEXT ile WEF ‘4. Sanayi Devrimi Merkezleri’ arasına girdik. Ülkemiz ekonomisine büyük fayda sağlayacak bir iletişim ağının paydaşı olduk.
Nasıl bir fayda sağlayacak bu?
– Türkiye, 13 ülkenin yer aldığı 4. Sanayi Devrimi Merkezleri Ağı’na ulaşacak. Bu merkezlerin yapacağı projelerde yer alabilecek. Böylece 4. Sanayi Devrimi konusunda dünyanın en büyük iş ağına katılabileceğiz. Dünyada üretim teknolojileri ve iş yapış biçimleriyle ilgili bir inovasyon olursa bununla bağlantılı olacağız. Değişimin gerisinde kalmak tarih olacak. MESS üyeleri küresel çapta iş birlikleri kuracak. WEF’in ekosisteminin deneyim ve bilgisinden yararlanacak. Örneğin; üyelerimiz WEF tarafından belirlenen dijital dönüşümünü başarıyla uygulayan 54 öncü şirketi ziyaret ederek, uygulamaları yerinde inceleyebilecek.
MESS’İN VE BENİM KİŞİSEL AMAÇLARIMIZ ORTAK: ÜLKE EKONOMİMİZİN TAŞIYICI KOLONU OLAN METAL SANAYİNİN DAHA DA GELİŞMESİ!
Kariyerinize dönüp baktığınız zaman, “Bir gün sendika başkanı olacağım!” gibi bir hayaliniz var mıydı?
-Amacım, her zaman ülkemizin, sanayimizin ve bireylerin hayatlarına katkı sunabileceğim bir çalışma hayatımın olmasıydı. MESS Başkanı olmak, bir hayalden ya da hedeften ziyade, bahsettiğim amaçla sürdürdüğüm mesleki yolculuğumun bir sonucu oldu. MESS’in ve benim kişisel amaçlarımız ortak: Ülke ekonomimizin taşıyıcı kolonu olan metal sanayinin daha da gelişmesi! Ülkemizdeki nitelikli insan kaynağının çoğalması…
DİJİTALLEŞME, TÜRKİYE’DE… İŞSİZLİĞİN, BIRAKIN ARTMASINA… AZALMASINA YOL AÇACAK!
MEXT’e olağanüstü bir teknoloji merkezi… Etkilenmemek mümkün değil… Burası bir merkezden çok, bir vizyonu anlatıyor sanki…
-Evet öyle. Biz de bu vizyonu, MESS’e yakışır bir şekilde hayata geçirdik. MESS olarak dijital dönüşüme yön vermeyi kendimize görev edindik. Dijital dönüşüm, sanayicimiz için bir seçenekten çok, bir zorunluluk.
Adı neden MEXT?
-Çünkü sahip olduğu özellikler ve sunduğu vizyonla geleceği hedefliyor. MEXT’in, ismiyle de geleceğe atıf yapmasını istedik. MEXT, MESS ile ‘bir sonraki’ anlamıyla geleceği ifade eden “NEXT” kelimelerinin birleşiminden ortaya çıktı. Aynı zamanda metal sanayinin ve üretimin geleceğini de temsil ediyor bizim için. (Next level of Metal and Manufacturing)
TÜRKİYE’DEN KOÇ ÜNİVERSİTESİ, BOĞAZİÇİ ÜNİVERSİTESİ, İTÜ, YURT DIŞINDAN DA HARVARD, MIT GİBİ ÜNİVERSİTELERLE İŞ BİRLİĞİ İÇİNDEYİZ
MEXT, beş yılda 250 bin çalışanın dijitalleşmesini sağlayacak dev bir teknoloji merkezi olma iddiası taşıyor…Bu iddianın altında nasıl bir felsefe yatıyor?
-Eskiden sanayi üretiminde fark yaratan konu, en iyi makineye sahip olmaktı. En son teknolojiyi, getirip kuruyordunuz sistemi. Rakipleriniz yanınızdan bile geçemiyordu. Çünkü bir sonraki teknolojinin gelmesi uzun yıllar alıyordu. Yeni teknoloji gelene kadar, siz zaten yatırımı kat be kat çıkarıyordunuz. Ama şimdi öyle değil!
Çünkü yeni teknolojinin gelmesi artık çok kısa sürüyor, öyle mi?
-Aynen öyle! Dolayısıyla, en ileri teknolojiyi getirmek sorunu çözmüyor. Teknolojiyi geliştirebilen bir yapıya geçmeniz gerekiyor. Bu gelişmeler, şunu gösteriyor: Teknolojiyi üretebilecek ve kullanabilecek yetkinlikte insan kaynağı, bizim en önemli gücümüz. MEXT’in en temel hedeflerinden biri işte tam bu noktada bulunuyor. Ülkemizin insan kaynağını dijital ekonominin gereklerine göre desteklemek. Biz de bu yüzden, MEXT’te, Türkiye’nin en kapsamlı ‘Sanayide Dijital Dönüşüm Müfredatı’nı oluşturduk. Dünyadaki örnekler incelendi, en iyi uygulamalar eğitim programımıza dahil edildi. Hazırladığımız müfredatın tamamen bize özel olduğunu vurgulamak isterim. Bu doğrultuda MESS üyesi şirketlerin en üst düzeyinden operatörlerine kadar her kademeden çalışanına özel eğitim programları oluşturuldu. Bunun dışında sanayimizin çok ihtiyaç duyduğu, veri bilimcilerini, yapay zeka uzmanlarını da burada yetiştirmeyi planlıyoruz.
Gerçekleştirilecek eğitimleri kimler verecek?
-Hem ulusal hem de uluslararası üniversitelerle iş birliği içindeyiz. Bunlar arasında Türkiye’den Koç Üniversitesi, Boğaziçi Üniversitesi, İTÜ yurt dışından da Harvard, MIT, RWTH Aachen Üniversitesi, Hasso Plattner Institute gibi alanında uzman eğitim kurumları var. Eğitim programları yıllar süren çok titiz bir çalışmanın sonucu hazırlandı. Çalışanlara eğitimler, bu üniversitelerin eğitmenleri tarafından verilecek.
BUYRUN DİJİTAL FABRİKAYA
Bir de Dijital Fabrikası kurmuşsunuz. Dijital fabrika nasıl oluyor?
-Dijital fabrikamız, Türkiye’nin uçtan uca 5G teknolojisiyle destekli ilk üretim tesisi. Gerçek üretim yapılıyor. Sanayicilerimiz dijital dönüşümünü tamamlamış üretim sürecini yerinde deneyimliyorlar. Burada, birbirinin müşterisi olarak tasarlanan iki ayrı üretim tesisi bulunuyor. Bunlardan ilki, demir-çelik sektörü için tasarlanmış sürekli üretim tesisi. Burası, dünyanın ilk sanal demir çelik tesisi. Gerçek bir demir-çelik tesisinin ‘dijital ikizi’ olarak sanal ortamda üretim yapıyor. Diğeri de otomotiv, dayanıklı tüketim, elektrik-elektronik, makine, kalıp ve yan sanayileri için dişli kutusu üretilen üretim tesisimiz. Dijital fabrika, örneğin CNC tezgahındaki sensörlerden toplanan verilerin başka lokasyon’daki sanayi tesislerine gerçek zamanlı olarak aktarılması mümkün oluyor. Veriler işlenip yorumlanıyor. Daha parça üretilmeden kalitesinin ne olacağı belirleniyor. Dijital fabrikamızda teknolojinin nasıl kullanıldığını gösteren üretim ve uygulama senaryolarımız bulunuyor. Benzerlerinde 20’yi bile bulmazken, MEXT’te 100’den fazla kullanım senaryosu mevcut. Bu özelliği ile dünyadaki en gelişmiş dijital fabrika MEXT’te yer alıyor. Bu tesiste sanayicilerimiz, var olan üretimlerini dijital dönüşüm ile nasıl ve ne kadar daha verimli hale getirebileceğini görüyor. Bu yolculuğun sonunda kendilerini neyin beklediğini görme imkanına sahip oluyorlar. Çalışanlar da hangi teknolojiyle daha verimli ve düşük maliyetle üretim yapabileceklerini görebiliyor. Yaptığımız çalışmalar dijital dönüşüm sayesinde üretim hatlarındaki verimliliğin arttığını ortaya koyuyor. Örneğin, dişli kutusu üretim hattındaki verimlilik dijital dönüşümle birlikte yüzde 170 artıyor. Bu oran, küresel rekabet içindeki sanayicilerimiz için eşsiz bir avantajı ifade ediyor.
ROBOTLA İNSANIN BİRLİKTE ÇALIŞACAĞI BİR YAPIDAN BAHSEDİYORUZ. PARÇA AYIKLAMAK GİBİ, TEKRAR EDEN KATMA DEĞERSİZ İŞLERİ ROBOTLAR, ROBOTLARI PROGRAMLAMAK GİBİ ÇOK DAHA NİTELİKLİ İŞLERİ İNSANLAR YAPACAK
Üretim hatlarının dijitalmesi ne demek? Hiç insan olmayacak mı bu hatlarda?
-Olmaz olur mu? Tam tersine, robotla insanın birlikte çalışacağı bir yapıdan bahsediyoruz. Mesela parça ayıklamak gibi, tekrar eden katma değersiz işleri robotlar yapıyor. Öte yandan robotları programlamak gibi çok daha nitelikli işleriyse insanlar… Dijital üretim hatlarında otomatik hesaplamalar yapılabiliyor. Hatlar üretim hızını kendileri ayarlayabiliyor. Tüm bunlar sayesinde, zaman kaybı en aza iniyor. İşler daha hızlı ve verimli hale geliyor. Dijital dönüşüm yeni istihdam alanları açıyor. Uluslararası Çalışma Örgütü’nün verilerine göre, dijital dönüşüm Türkiye’de işsizliğin bırakın artmasını, azalmasına yol açacak. 2030 yılına kadar 3,1 milyon yeni istihdam olanağının dijital dönüşüm sayesinde ortaya çıkması bekleniyor. Öte yandan kulağımızı dünyadaki gelişmelere kapatırsak, dijital dönüşümü yok sayarsak işte o zaman istihdam kaybı ile karşı karşıya kalabiliriz.
MEXT’E KİMLER KATKIDA BULUNDU?
MEXT, sadece bir bina değil. Verdiği hizmetlerle geleceği kurmaya yönelik bir iradeyi temsil ediyor. Bu iradeyi, Türkiye’nin lider sanayi kuruluşlarını temsil eden MESS ortaya koyuyor. Böylesine önemli bir vizyonun parçası olmak isteyen şirketler, MEXT’e son derece önemli katkıda bulundu. Bugün herhangi bir kurum MEXT gibi bir yeri sıfırdan kurmaya kalksa, bizim maliyetlerimizin çok üzerinde bir tutarla karşılaşırdı. Biz MEXT’i, 200 milyon liranın üzerinde bir yatırımla kurduk.
YAKIN GELECEKTE;
-KIZIM, DİJİTAL ETİK MÜDÜRÜ
-OĞLUM, ENDÜSTRİYEL VERİ BİLİMCİSİ,
-KARIM İSE ROBOT İŞ BİRLİĞİ UZMANI
DİYECEĞİZ!
“Çalışanların dijitalleşmesiyle, yeni nesil iş tanımları da ortaya çıkacak” deniyor. Biz çocuklarımız, “doktor”, “avukat” olsun derken yakın gelecekte, “Oğlum, data madencisi” filan mı diyeceğiz?
-Aynen öyle! Örneğin, proje ve satış yöneticiliği yerini “yapay zeka iş geliştirme yöneticiliği”ne, web geliştiriciliği yerini “veri bilimciliği”ne bırakacak. Üretim sektöründe de “dijital etik müdürü”, “endüstriyel veri bilimcisi”, “robot iş birliği uzmanı”, IT/OT entegrasyon müdürü, “dijital mentor” benzeri pozisyonlar geliyor. Kızım, oğlum, eşim bu işleri yapıyor diyeceğiz.
YERLİ GİRİŞİMCİLİĞİ’Nİ, DÜNYAYA AÇACAK START-UP HIZLANDIRMA PROGRAMINI HAYATA GEÇİRİYORUZ
MEXT’te eğitim dışında ne tür kullanım amacı olacak? Şirketler buraya gelip kendi firmalarının ne kadar dijitalleşmiş olup olmadıklarını mı anlayacaklar?
-Dünyadaki en büyük dijital olgunluk değerlendirme hizmetini MEXT’te veriyoruz. Öncelikle şirketlerin dijital dönüşümün hangi seviyesinde olduklarını tespit ediyoruz. Daha sonra, istenilen düzeye nasıl gelebileceklerine yönelik bir yol haritası çıkarıyoruz. Bu hizmet için Avrupa’nın en büyük uygulamalı bilimler araştırma ve geliştirme organizasyonu olan Fraunhofer Enstitü’yle çalışıyoruz. Şirketler hedefe tam ulaşıncaya kadar onları yalnız bırakmıyor, bütün aşamalarda yol gösteriyoruz. Tabii tek hizmetimiz bu değil. “Dijital dönüşüm”, devamlılık isteyen bir süreç. İş birliği yapmak, deneyim ve bilgi paylaşımında bulunmak gerekiyor. Biz de bu ihtiyaçtan yola çıkarak MEXT’te çok güçlü bir ekosistem yaratarak sanayicimizin hizmetine sunduk. Burada üyelerimizi Arçelik, Bosch, Siemens, Cisco, ABB, SAP, AWS, Boston Dynamics ve Google gibi dünya çapında başarılara imza atmış 40’tan fazla teknoloji ve çözüm sağlayıcısıyla bir araya getiriyoruz. Yani MEXT sadece sanayimizi desteklemekle kalmayacak. Yerli girişim ekosisteminin de büyümesini ve genişlemesini sağlayacak. Bunun en güzel örneklerinden biri de dünyadaki en büyük start-up ağı Plug&Play ile yaptığımız iş birliği. O da artık ekosistemimizin bir parçası. Bu sayede yerli girişimciliği dünyaya açacak start-up hızlandırma programını hayata geçiriyoruz.
SPOT N’ABER? İYİ MİSİN CANIM? SEVDİN Mİ İSTANBUL’U?
Boston Dynamics’in robotlarından biri olan Spot da burada… Spot neler yapacak?
-Boston Dynamics’le Avrupa’da ilk iş birliği anlaşmasını biz yaptık. Spot’u da Türkiye’ye getirdik. Spot, dijital üretim senaryolarında rol oynayacak. Üretimin bazı safhalarında insan tarafından yerine getirilmesine gerek olmayan, zor işlerde rol alabiliyor. Örneğin, üretim alanlarında iş sağlığı ve güvenliğini korumada oldukça etkili. Bir gözetmen gibi etrafı tarayan Spot, çalışma alanlarındaki riskleri erken tespit edip ilgili yerlere uyarı gönderebiliyor. Dijital fabrikamızda ise enerji verimliliği alanında kullanıyoruz. Spot, dijital fabrikamızdaki hava kaçaklarını belirleyerek enerji verimliliğine katkı sunuyor. Geliştirilmeye müsait olan Spot’a ihtiyaçlara göre yeni işlevler yüklenebilir.
DİJİTALLEŞMENİN ETKİSİYLE, 2030 YILINA KADAR ÜLKEMİZDE 8,9 MİLYON YENİ İŞ POZİSYONU YARATILABİLİR. TÜRKİYE, BU DÖNÜŞÜMÜ GERÇEKLEŞTİREBİLİRSE İŞSİZLİK ORANI, 2030 YILINA KADAR YÜZDE 8 SEVİYELERİNE DÜŞEBİLİR
Türk sanayicileri için gelecek, nasıl bir gelecek olacak? Toplum olarak buna nasıl hazırlanmalıyız?
-Türkiye iş gücü, üretim ve teknolojik anlamda büyük bir potansiyele sahip. Bugünden yatırım yaptığımız sürece bizim için gelecek fırsatlarla dolu olacak. Dijital dönüşüm bizim için büyük fırsatlar barındırıyor. Bu nedenle, en küçük şirketten en büyüğüne kadar hepsinin dijital dönüşümü özümsemesi ve bu süreci tamamlaması büyük önem taşıyor. MEXT olarak biz, bu konuda, suya atılan taş işlevi görüyoruz. Yaydığımız halkaların bütün ülkemizi etkilemesi için çalışıyoruz. Konuyla ilgili yapılan araştırmalar, ülkemizle ilgili çarpıcı veriler sunuyor. Otomasyon ve dijitalleşmenin etkisiyle 2030 yılına kadar ülkemizde 8,9 milyon yeni iş pozisyonu yaratılabilir. Türkiye bu dönüşümü gerçekleştirebilirse işsizlik oranı, 2030 yılına kadar potansiyel olarak yaklaşık yüzde 8 seviyelerine düşebilir. Eklenecek yeni mesleklerle işsizlik oranı, daha da azalabilir. Bunun için Türkiye’deki iş gücünün yüzde 23’ünün ki bu, 8 milyon çalışana denk düşüyor, 2030 yılına kadar dijital dönüşüme uygun şekilde yetkinliklerini geliştirmesi gerekiyor. Kısacası, dijital dönüşüm, eğer yönetirsek, bizim için büyük fırsatları barındırıyor.