Safiye’nin Naci’si Deniz Tansel Öngel’i alkışlıyoruz

Bu akşam, yine ekrana kilitleniyoruz. Dizimiz var. O saatte kimseyle konuşamam, başka hiçbir şeyle uğraşamam, telefonu bile açmam, her şeyden kopup Masumlar’ın dünyasına girdiğim zamanlar. O yüzden haftanın en şahane günü salıları benim için… Emeği geçen herkesi kutlarım. Gerçekten büyük iş. Bütün oyuncular birbirinden şahane…

Bugün konuğum Deniz Tansel Öngel, Safiye’nin Naci’si. Bence o da müthiş bi oyunculuk sergiliyor. O şefkatli bakışları yeter. Konuşmadan bütün duygularını bize geçirebiliyor. 10 numara bi seçim olmuş. Kutluyorum. Lütfen çabuk ölmesin. Bak ona dayanamam.

Naci’nin aksine Deniz Tansel Öngel, inanılmaz konuşkan ve hiperaktif biri. Yerinde duramıyor. Röportajda da hikayesini okuyacaksınız, çok çok renkli bi karakter…

Hadi sizi Deniz Tansel Öngel’le baş başa bırakıyorum…

İÇİMİZE İŞLEYEN BİR OYUNCULUK SERGİLİYOR TÜRKÇESİ, DÖKTÜRÜYOR!

Veeee işte karşımızda Safiye’nin Naci’si… Deniz mi diyorum, Ulaş mı, Tansel mi?
-Hangisi kolayına geliyorsa. Hepsi uyar bana…

İçimize işleyen bir oyunculuk seninki… Döktürüyorsun! Kutlarım…
-Çok çok teşekkür ederim. Ne güzel bunları duymak…

EVET… MASUMLAR APARTMANI KARİYERİMDE BİR DÖNÜM NOKTASI OLDU

“Masumlar Apartmanı”, kariyerinde bir dönüm noktası oldu mu?
– Bir süredir ekranlarda yoktum. Hem iyi bir geri dönüş oldu hem de evet, şimdiden bir dönüm noktası oldu. Çok da iyi oldu…

Hepimizi ekrana kilitleyen bu dizinin sırrı ne? Açık ara, en iyi dizi… Herkes aşkla mı oynuyor nedir?
-Gerçekten öyle! İşini aşkla yapan müthiş oyuncular, cesur bir yapımcı, harika bir yapım ekibi, şahane yönetmenler ve hayranı olduğum bir görüntü yönetmeni… Çay demleyen ve getirenden ışık asistanına, kostüm ekibinden saç-makyaja, ulaşımdan sette çalışan arkadaşlara kadar, sanki herkes mülakatla alınmış ve bir araya getirilmiş gibi. Eee, en başta aşkla yazan yazarlar var tabii ve bu birleşimi seyirciyle buluşturan TRT. Sevgiyle, saygıyla, incelikle… Ayşe, bir gün sete gelsene, gerçekten harika, abartmıyorum. Gel misafirimiz ol… Bizzat tanık ol!

HEPİMİZ ÖLECEĞİZ AYŞE! NACİ DE ÖLECEK TABİİ

Bu akşamı da merakla bekliyorum… Şu senin hastalık canımı sıkıyor… Yoksa Naci ölecek mi??? Bak, hiç hazır değilim… Daha bir süre dizide misin onu söyle…
⁃Hepimiz öleceğiz Ayşe, Naci de ölecek tabii 🙂

SIRA DIŞI VE ÇOK DERİN BİR KARAKTER NACİ… MÜTHİŞ HEYECAN VERİCİ… OYNAMAK İÇİN ELLERİM KAŞINDI… TABİİ Kİ HEMEN KABUL ETTİM!

Role, o kadar cuk oturuyorsun ki… Çok aramışlar mı Naci’yi? Yani seni… Sana nasıl ulaştılar? Teklif geldiğinde ne hissettin? Dizinin başından beri Safiye’nin Naci’si olacağını biliyor muydun?
⁃Dur, dur… Teker teker sor! Çok aramışlar mı bilmiyorum ama titizlikle aradıklarına eminim. Menajerime ulaştılar ve bana bir karakter analizi geldi. Okudum, okuduğum anda çok heyecanlandım! Çünkü sıra dışı ve çok derin bir karakterdi. Oynamak için ellerim kaşındı, tabii ki hemen kabul ettim. Başından beri bilmiyordum Naci olacağımı ama öğrendiğim günden bugüne hep aynı Naci olma heyecanındayım…

BEN NACİ’Yİ OYNAMAK İÇİN DEĞİL, NACİ OLMAK İÇİN GİDİYORUM SETE

Oyunculuğunda öne çıkan bir şey var. Konuşmadan da oynayabiliyorsun. Mimiklerinle, bakışlarınla… Şefkat akıyor gözlerinden… Ve çok güzel bakabiliyorsun… Bu, sana mı özgü? Yoksa oyunculuk eğitiminde öğretilen bir şey mi?
⁃Ne güzel iltifatlar bunlar Ayşe. Kızardım resmen, bak… Oyunculuk eğitiminin, oynama şeklimiz üstünde tabii ki etkisi var. Ama şöyle, ben birini ya da Naci’yi oynamak için değil… Naci olmak için gidiyorum sete… Mesela ben sana, “Sustuğun anlarda da çok güzel Ayşe oluyorsun!” diyemem ki, değil mi? Konuşsan da konuşmasan da Ayşe’sin çünkü. Ben de sette olduğum her an Naci olma peşindeyim!

KADINLARI ETKİLEMEK İÇİN EKSTRA BİR ŞEY YAPMIYORUM

En etkili silahın gözlerin mi?
⁃Herkesin en etkili yeri gözleri değil mi? Gözler ve gülümseme…

Kadınları gözlerinle mi etkilersin en çok?
-Yok ya, kadınları etkilemek için ekstra bir şey yapmıyorum.

NACİ YARALI… YARASININ SEBEBİ SAFİYE… HALİYLE, MERHEMİ DE SAFİYE

Bir tek babalığına uyuz oluyorum Naci’nin!
⁃Ben de. Ama şöyle de bir gerçek var: Naci yaralı, hem de çok yaralı. Yarasının sebebiyle, merhemi aynı aslında: Safiye. Yarasından utanmayan, gurur duyan, gizlemeye uğraşmayan ama herkese, ulu orta anlatmayan ve o yaranın belki de ona en büyük hediye olduğunu bilen bir yaralı Naci.

SİİRT’İN BİR KÖYÜNDE İKİ GENCECİK KÖY ÖĞRETMENİ, BİRBİRİNE DELİ GİBİ AŞIK OLUYOR: ANNEM VE BABAM

Antep doğumlu olmanın sana artıları ne?
– Annem ve babam orada görev yaparlarken doğmuşum…

Nasıl bir hikayeymiş onlarınki…
⁃Bence güzel bir hikâye. Siirt’in bir köyünde iki gencecik köy öğretmeni. Babam, anneme deli gibi aşık oluyor… Annem de boş değil tabi. Ayşe, 1968’ler zaten masal gibi. Bu arada, annemin başka talipleri de var…

Valla mı?
-Evet. Ne doktorlar ne mühendisler istemiş… Ha bi de kaymakam… Ama annem de, babama aşık… Mektuplar, şiirler, paylaşılan idealler ve sonuç: Ablamla ben! Bence final de iyi…

BİZİM AİLEDE NEREDEN GELDİĞİN DEĞİL, İYİ İNSAN OLUP OLMADIĞIN ÖNEMLİ

Babaannen, Selanik göçmeniymiş. Anneannen, Mısır, deden Lübnan kökenliymiş… Ne şahane karışım… Doğru mu bütün bunlar?
⁃Babaannem, Selanik’ten evet. Anneannem ise Mısır üstünden Şam’a, oradan Siirt’e geldiklerini anlatırdı hep. Dedemin de Beyrut’tan geldiğine ilişkin şeyler var. Fakat bizim ailede, nereden geldiğin değil, iyi insan olup olmadığın önemli. Şahane karışım meselesine gelince, orasını bilemem ama “Melezim ben” demek havalı…

ONLARDAN EN ÇOK NE Mİ ÖĞRENDİM? PAYLAŞMAYI, KORKUSUZCA SORU SORABİLMEYİ, FEDAKÂRLIĞI

Annenden ve babandan en çok ne öğrendin?
– Paylaşmayı, korkusuzca soru sorabilmeyi, fedakârlığı.

Öğretmen çocuklarının ortak özellikleri var mıdır?
-Hiç bilmiyorum.

Mesela öğretmen çocuklarının tembel olma şansı var mıdır?
⁃Bence yoktur! Kimse tembel olmasın zaten. Ne o öyle, koala mıyız biz? Miskin miskin uyuklayalım her dakika…

GERÇEK İSMİM DENİZ ULAŞ’KEN 80 DÖNEMİNDE, BABAM, İLERİDE SIKINTI YAŞAMAYAYIM DİYE TANSEL OLARAK DEĞİŞTİRMİŞ

Gerçek ismin, Deniz Ulaş’mış… 80 döneminde, ismin yüzden sıkıntı yaşamayasın diye, baban, ismini Tansel olarak değiştirmiş. Hatta sonra sen de mahkeme kararıyla Deniz Ulaş Tansel olarak değiştirmişsin. Bu hikâyeyi, 700 bin kere anlattın mı?
⁃3 milyon 700 bin kere 🙂 Olsun yine anlatırım.

İnsanlar nasıl bir reaksiyon veriyorlar?
⁃Şaşırıyorlar, kanıt olmadan inanmak istemiyorlar. Kafadan attığımı filan düşünüyorlar. Ama gerçek bu.

10’lu yaşlarda isminin değişmesini yadırgamıyor mu bir çocuk? Hemen yeni ismine alışıyor mu?
⁃Zamanla insan her şeye alışıyor, iyi ki de öyle…

“DİSİPLİN”İ VE “OYUN OYNAMA ZEVKİ”Nİ BİR ARADA YAŞAMAYI KONSERVATUVARDA ÖĞRENDİM

Çocukluğun, Ankara’da geçmiş. Annen ve ablan hala orda yaşıyor galiba. Peki baban?
⁃Babamı, 2005’in Haziran’ında uğurladık. Çok özlüyorum onu. Annem ve ablam ise hala Ankara Yenimahalle’de yaşıyorlar.

Hacettepe Üniversitesi Ankara Devlet Konservatuvarı Tiyatro bölümü mezunusun. Okullu olduğun için ne tür artıların var sence…
⁃Bir kere çok özgür bir sosyal hayatımız oldu konservatuvardayken. Sahne sanatlarına ilişkin kolay kolay yapılamayacak şeyler öğrendik, deneyebildik. Klasik müzikten baleye, modern danstan tüm tiyatro literatürü konusunda önemli bir birikim elde ettik. Disiplini ve oyun oynama zevkini bir arada yaşamayı öğrendik. Daha beş milyon artı!

OYUNCULUK: KEŞİFLERLE DOLU, HARİKA MACERALAR SERİSİ

Müzik bölümünde okumayı istemişsin. Ama sınavları kaçırmışsın. Yani yanlışlıkla mı oyuncu oldun?
⁃Yok hayır. Başka hiçbir mesleği yapamayacak kadar tutkuyla bağlı olduğum için oyuncu oldum. Ama müzik de bir başka tutkum…

Ne ifade ediyor oyunculuk senin için?
⁃Keşifler dolu, harika maceralar serisi.

13 YIL TRABZON’DA YAŞADI, OYUNCULUK YAPTI… TÜM DÜNYA SULARININ
EN ŞAHANE BALIĞI HAMSİ ÜZERİNE TANIMAM!

1999-2012 yılları arasında, Trabzon Devlet Tiyatrosu’nda görev almışsın. Epey uzun seneler… Hayatın o dönemi sana ne öğretti?
⁃Sonradan da bir “yerli” olunabileceğini… “Samimi sevgi”nin, her yerde en güzel anahtar ve “bir olmanın” en güzel yolu olduğunu. En önemlisi, tüm dünya sularının en şahane balığının hamsi olduğunu öğretti! Şimdi üzerine tanımam hamsinin…

İSTANBUL’U SONRA TANIDIM ANLADIM, SEVDİM, ALIŞTIM

2005’ten sonra hem İstanbul hem Trabzon… İstanbul başta zorladı mı seni?
⁃Zorladı tabi hem de nasıl! Başlarda çok direndim İstanbul gerçeğine, algısına… Ama sonra tanıdım, anladım, sevdim, alıştım…

Dizi işleri sevdiğin işler mi? Yoksa varsa yoksa tiyatro mu?
⁃Varsa yoksa tiyatro değil. Yaratıcı olabildiğimi hissettiğim her yer kabulümdür… Set, sahne, sinema perdesi, senaryo ekibi, oyun yazma, müzik grubu vs…

VALLA, BİR YERE KOŞMUYORUM. KOŞMAK, DİZ EKLEMLERİNE İYİ GELMİYORMUŞ ÖYLE DİYORLAR:) “ANDA KALMAYA” VE ANIN HAKKINI VERMEYE ÇALIŞIYORUM

Dizilerden kazandığın parayı tiyatrodan kazansan, sadece tiyatro mu yaparsın…
⁃Kesinlikle hayır! Yine iyi hikayesi olan dizilerin, sinema filmlerinin içinde olmak isterim. “Sadece tiyatro!” diyerek sadece kendimi kısıtlayacağımı düşünüyorum.

Hedefin ne? 43 yaşındasın… Nereye koşuyorsun?
⁃Valla, bir yere koşmuyorum. Koşmak, diz eklemlerine iyi gelmiyormuş öyle diyorlar 🙂 Anda kalmaya ve anın hakkını vermeye çalışıyorum Ayşe. Hedefim anda kalmaya devam etmek, sadeleşebilmek ve en sade halimde olabilmek.

NACİ’NİN AKSİNE ÇOK KONUŞKAN VE ENERJİĞİM! NACİ, BENİ BİR YERDE GÖRSEYDİ, “SAKİN OLMAK DAHA İYİ, BİRAZ YAVAŞ ARKADAŞ!” DERDİ HERHALDE

Tiyatro, dizi, sinema filmi… Senin için fark hangi noktada…
– Farkları sadece teknik. Onun dışında, hepsi çok heyecanlı oyun alanları benim için. Önemli olan, iyi bir hikâyenin içinde olmak, o zaman oyun oynamak çok zevkli!

Naci karakterinin aksine, çok konuşkan ve pek enerjiksin…
⁃Hem de nasıl! Naci, beni bir yerde görseydi, “Sakin olmak daha iyi, biraz yavaş arkadaş” derdi herhalde! Hiperaktifim sanırım, tam da emin değilim. Bir yerde çok duramam, hatta yerimde çok duramam. Dışa dönüğüm, Naci içe dönük. Ben paylaştıkça neşelenirim, Naci her şeyini herkesle paylaşmaz.

AYNI ANDA 4-5 KİTAP OKUYOR

Aynı anda 4-5 kitap okuyormuşsun. Nasıl beceriyorsun?
⁃Farklı konular ve tarzlarda mümkün. Aynı anda dört-beş roman okuyamam, zaten hiç denemedim ama farklı konularda ve tarzlarda mümkün. Mesela şu anda “Asabiyeci” adlı bir öykü, “Müthiş Psikoloji” ve “Grafik Kanon” diye çizgi roman, roman karikatür ve başucu kitabım olarak “Aşk Risalesi”ni okuyorum. Gayet iyi gidiyor.

DOĞA, BENİM İÇİN HER ŞEY! KAMP YAPMAK VAZGEÇİLMEZİM

Doğaya çok çok düşkünmüşsün, doğa sporlarıyla acayip ilgiliymişsin. İzcilik de yapmışsın geçmişte. Karavan ve çadır kampları da yapıyormuşsun. Süperrr! Bayıldım. Ne zaman başladı bu merak?
⁃Doğa, benim için her şey! Lise yıllarımda başladı bu tutku, daha doğrusu modern hayattan doğaya kaçma isteği… O yıllardan bugüne kadar da hiç değişmedi. Çadırla başlayan macera, karavanla devam ediyor. Modern hayatın ritminden uzakta, doğadayken, içimle ve evrenle daha derin bir ilişki kurabildiğimi fark ettiğimden beri, “kamp yapmak” vazgeçilmezim.

YABAN DOMUZU KORKUMDAN 3-5 SANİYEDE ÇAMIN TEPESİNE NASIL ÇIKTIM?

Var mı ilginç bir kamp hikayen?
-Daha yeni kamp yapmaya başladığım dönemde, 15-16 yaşlarında, dere yatağı yanı bir vadiye, acemice kamp kurduk. Vadinin ortasında bir düzlük var, çadır kurmak daha kolay oraya tabii, bu yüzden oradayız. Bedeli ağır alıyordu az kalsın!

Nasıl yani?
-Sadece belgesellerden ve fotoğraflardan bildiğimiz birkaç yaban domuzu, oldukça hızlı şekilde kampımızı ziyaret ettiler! Üç beş saniye içinde çıktığım çam ağacının tepesinde, o domuzların pek de ziyaret maksadında olmadıklarını anladım! Arkalarında avcılar vardı ve onlardan kaçıyorlardı. Onlar da canlarını kurtarmaya çalışıyordu. Hayatımda en korktuğum anlardan biridir! Ağaca tırmanma hızıma da şaşırdığım anlarımdan biri…

BENİMLE KARAVANI, ÇADIRI PAYLAŞAMAYACAK BİR KADINLA BERABER OLMAM!

Kamp yapmayı sevdiğin rotalar?
⁃Her bölge için değişir tabii mesela Doğu Karadeniz için; Gito Yaylası, Elevit Yaylası, Borçka Karagöl, Sümela Coşandere, Sis Dağı. İç Anadolu için; Ilgaz, Işık Dağı, Çamlıdere, Çamkoru. Ege için; Cunda, Saroz. İn aşağıya -kışın ama- Kabak, Kaş, Karaöz, Olympos, Çıralı. Liste uzar gider.

Seninle karavanı, çadırı paylaşamayacak bir kadınla beraber olabilir misin?
⁃Olamam.

BAĞLAMA, YAN FLÜT, UT, MELODİKA, GİTAR, KLARNET, NEY… HEPSİNİ ÇALABİLİYOR! İNŞALLAH BİR GÜN KARŞIMIZA MÜZİSYEN OLARAK DA ÇIKAR!

Anadolu yakası insanı mısın?
⁃Anadolu çocuğuyum 🙂 Ama şu sıra Avrupa’lıyım.

Köpeğinin adı ne?
⁃Ares. Pek severim, müthiş kişiliklidir.

Bağlama çalıyormuşsun… Kendi kendine öğrenmişsin… Vayyyy, nasıl yaptın? Ut ve melodika da çalabiliyormuşsun… Gitar, klarnet ve ney dersleri alıyormuşsun… Sesin de fena değilmiş… Sen, bir gün müzisyen mi olacaksın başımıza???
⁃Babam çalardı bağlamayı, evde vardı. Biraz, ona bakıp, ona özenip, evdekilerin kulaklarına eziyet ederek, öğrendim. Yan flüt de çalıyorum, onu da kendim öğrendim, sanırım çalanları izleyerek. Udu uzun yıllardır elime almadım, ama çalarım, melodika şahane bir enstrümandır. Gitar, evet ilerletiyorum. Klarnet, Masumlar’la girdi hayatıma, devam edeceğim. Ney, şu sıra demleniyor. Müzisyen olacak mıyım? Ay çok isterim Ayşe…

9 yıldır boks yapıyormuşsun. Boksa ilgin ne alaka?
– Bir oyunda boksör oynayacaktım, ders almaya başladım. Sonra iş, lisans çıkartmaya kadar geldi. Oyun, iki sezon oynadı. Ben dokuz yıldır bokssuz kalamadım! Şu sıra biraz seyrek ama boksa devam.

Bir de eski yüzücüymüşsün…
⁃Evet, Trabzon Yüzme İhtisas monopalet yüzücüsüydüm. Monopalet benim stilim, çok özledim monopaletle yüzmeyi.

Kılıç ve tarihi silahlarla ilgiliymişsin…
-Doğru, hemen hemen hepsini kullanabiliyorum. Eskrim, konservatuvarda, yardımcı meslek dersimizdi, ben de eskrimde iyiydim. Zamanla, diğer silahlarla da tanıştım ve çok sevdim. Özel merak işte.

USTA BİR OYUNCU AMA YİNE DE OYUNCULUK DERSLERİ ALIYOR

Ders almalara doyamayan bir terazi… Craft Tiyatro’dan oyunculuk dersi de alıyormuşsun. Kimden, ne dersi alıyorsun?
– Çağ Çalışkur’dan oyunculuk dersi alıyorum. Çağ, harika bir hoca. Kendimi yenilemem gerek diye düşünüp, yeniden öğrenci oldum Ayşe.

EŞİM AYNI ZAMANDA MENAJERİM

İnsanın, eşinin menajeri olması nasıl bir şey?
⁃Harika bir şey! Ama ben, Unit Talent bünyesinin oyuncusuyum. Onun sahibi ve direktörü Neşe. İş ilişkisiyle özel ilişkiyi biraz ayırmak istedik ama aynı çatı altındayız. Bu yüzden benim aslında menajerim Nagihan Küçük.

NE ZAMAN BAŞKA BİR KADIN SOLİSTİ BEĞENEREK DİNLESEM SEZEN’İ ALDATIYORUM HİSSİ YAŞIYORUM

Sıla’nın Muhbir şarkısında gözlerin dolup ağlıyormuşsun. Neden özellikle o şarkı?
– Ya çok dokunuyor içime. Çok içten, derinden bir yerden söylüyor. Gerçi ben ne zaman bir başka kadın solisti beğenerek dinlesem, hep Sezen’i aldatıyorum hissi yaşıyorum… Niyeyse? Ama bu şarkıda istemsiz gözlerim doluyor…

Yorum Bırak