Son olarak sizi, ‘Kendi Yolumuzda’ projesinin bi diğer rol modeli dünyalar tatlısı Emine Yiğci’le tanıştırmak istiyorum.
Trabzon’nun bi dağ köyünden Emine. Otobüs çıkmıyor. En tepede. Köye arabayla giden biri yoksa, vay haline. Kaldın aşağıda. Telefon internet çekmez, kız çocuklarına erkekler kadar değer verilmez… İşte Emine’nin, o köyden, hukuk fakültesine uzanan öyküsünü konuştuk.
Babası çiftçililik ve inşaat işçiliği yapıyor, annesi ise ineklere bakıyor. Mutlu ama geçim derdi olan bi aile. Evlerinin damı akıyor, Emine’nin okul kitapları küfleniyor. İşte bu zor şarlarda, Emine kafaya koyuyor: Okuyacak. İyi bi eğitim alacak. Deli gibi çalışıyor. İmkansızlıklar içinde çalışıyor. Anadolu lisesini kazanıyor. Hep burslu okuyor. Sonunda hukuk fakültesini de kazanıyor. Yani başarıyor. Hayallerini gerçekleştiriyor. Kendine verdiği sözü tutuyor.
Çok çok saygı duyuyorum böyle insanlara. Avuçlarım patlayıncaya kadar bu azmi, çalışkanlığı, cesareti, dirayeti alkışlıyorum… Her imkanın içine doğan çocuklardan farklı bi durum bu. Helal olsun Emine’yee!!!!
Elidor’a ve TOG Vakfı’na bizi böyle rol modellerle tanıştırdıkları için teşekkürler.
Şimdi söz Emine’de… Bakın nasıl anlatıyor;
BAŞKA KADINLARIN HAYATLARINA DOKUNABİLME FİKRİ DÜNYANIN EN MÜTHİŞ ŞEYİ!
Elidor’un “Kendi Yolumuzda” projesinde yer alan rol modellerden birisin. Neler hissediyorsun?
-Başka kadınların hayatına dokunabilme fikri, dünyanın en müthiş şeyi. Mutlu, heyecanlı ve gururluyum!
Sence niye seçildin? Hangi özelliklerinden dolayı…
-Benim hikayemde zorluklar var. Küçük bir köyde dünyaya geldim. İyi bir eğitim almak istedim, bunu kafaya taktım. Ne yazık ki, toplum baskısı vardı, maddi imkansızlıklar vardı. Aşmam gereken pek çok engel vardı. Aslında bu ülkede binlerce genç kadının yaşadığı şeyler. Benim farkım, teslim olmadım. Pes etmedim. Kendime ve hayallerime inandım. Sonunda da hayallerimi gerçekleştirdim!
TRABZON-YOMRA’NIN BİR DAĞ KÖYÜNDE DOĞDUM… BİZİM KÖYDE İNTERNET DE ÇEKMEZ, TELEFON DA…
Bize doğduğun köyü anlat…
– Trabzon Yomra’nın bir köyünde doğdum. Bizim köy en tepededir. Bizden yukarıda yerleşke yoktur. Şehirden köye ulaşım yok. Köyde yaşayan birilerinin arabasını yakalarsan, akşam eve dönebilirsin. Yakalayamazsan, geçmiş olsun! Köyde internet de çekmez, telefon da… Yemyeşil bir köy. İnsanları iyidir aslında ama az insan yaşıyor ya, dedikodusu da boldur. Yargılar insanlar birbirini. Kız çocuklarına karşı daha da katıdırlar. “Aman oynamasın! Aman gülmesin!” Erkek çocukları dağa giderdi babalarıyla, biz evde dururduk.
ÇATIMIZ SU AKITIRDI, KİTAPLARIM KÜFLENİRDİ AMA EN BEN GÜZEL HAYALLERİMİ HEP O EVDE KURDUM
Annen, baban…
-Annem Yasemin, babam Bayram. Babam, çok merhametlidir, eve biri geldi mi, zorla yemek yedirir. Ama inadı inattır. Annem sevgi doludur. Fedakardır. Okumamı en çok annem teşvik etti. Çatımız su akıtırdı, annem naylon sererdi akmasın diye. Naylona biriken suları boşaltırdı yağmurdan sonra. Odama bazen yağmur dolardı, kitaplarım küflendiğinde sinirden ağlamıştım bir keresinde. Ama en güzel, en umut dolu hayallerimi o evde kurdum. Gözlerimi kapatır, hayaller kurardım.
İMKANSIZLIK İÇİNDE İMKAN YARATMAK BAŞLI BAŞINA TAKDİR EDİLESİ
Köyünde üniversite mezunu kaç kişi var?
-Çok az. Ama tuhaf, üniversite mezunu olanların çoğu da erkek değil, kadın. Hepsiyle gurur duyuyorum. Sadece çocukluk arkadaşım Merve ve ben şehir dışında okuduk. O da Erzurum’da okudu. İmkansızlık içinde imkan yaratmak başlı başına takdir edilesi. Bizim hikayemiz de biraz böyle. Köyümün üniversite mezunu kadınlarını gönülden tebrik ediyorum. Kadınımız her yerde güçlü.
ANNEM İNEK BAKAR, BABAM İNŞAAT İŞÇİSİ… GEÇİM SIKINTISI OLAN BİR AİLEYDİK
Annen baban ne iş yapıyor?
-Annem ev hanımı, babam çiftçi. Annem inek bakar. Daha dün konuştuk, yeni bir tosun olmuş, çok mutluydu. “İnek katığı” derler bizim oralarda; süt, kaymak, vs. evin geçimini sağlıyor. Yağ yapıp satar annem tanıdıklara. Babam genelde inşaat işçiliği yapar. Fındık ayında, “Ama önce fındık!” der. Tarlamız var ama minik.. Ancak bize yetiyor. İnekleri annemin her şeyidir desem yalan olmaz. Sabah kalkar erkenden önce onları yedirir, “Dilsiz hayvandır gızım, aç galmasın” der. Ben fındık ya da tarlaya inmezdim. Annem, “Otur evde temizlik yap, bana yeter” derdi. Ben de önce evi temizler, sonra ders çalışırdım. Annem hiç sesini çıkarmazdı. “El alem ne derse desin, benim kızım okuyacak!” derdi. Beni dağa, çayıra götürmezdi. Annemin hakkını ödeyemem bu yüzden. Bir tek temizlik beklerdi benden. O da en iyi yaptığım şeydi. Geçimimizi sağlayan bir tek ineklerdi, o da az biraz. Fındık olursa ve babam da arada çalışırsa, gelirdi bir şeyler. Devletten gelen çocuk parası, vs. uzun süre idare ederdi. Tarladan gelen de sofraya gelirdi zaten.
AİLEM BENİM GÜÇ KAYNAĞIM
Ailenden öğrendiğin en önemli şeyler…
-Babamdan öğrendiğim en önemli şey merhamet sanırım. Eve geleni yedirmeye çalışırdı. Ben de öyleyim, sürekli bir şeyler yedirmeye çalışıyorum. Annem ise, “Sadece kendine yönel Emine. Yap, yaptıkça yapmaya devam et. Başkaları ne der ne yapar önemli değil!” derdi. Annem hep desteklerdi beni, inandı, güvendi. Bu güven sayesinde tek başıma devam edebildim. “Ben sana güveniyorum kızım” demesi çoğu şeye bedel aslında. Bana inanan bir ailem vardı. Sınavım kötü geçse de “Sen yaparsın!” cümlesini duymak insana güç veriyor. Ailem benim güç kaynağım.
Küçükken kurduğun hayaller nelerdi?
-O kadar çok ki! Büyümüşüm, avukat olmuşum. Çok önemli bir davadan çıkmışım, Trabzon’a gelmişim. Bir arabam var, iniyorum, annemler geliyor sarılıyor bana. Elimde bir sürü hediye var, mahalledeki çocuklara veriyorum. Annemler, amcamlar oturuyoruz çay içiyoruz, ben anlatıyorum. Üzerimde ceket var, altımda bir etek, çizme. Saçlarım uzun maşalı… Çok mutluyum, ailem çok gururlu. Ders çalışırken bazen bırakırdım kalemi, açardım müziği, gözlerimi kapatıp hayal kurardım. Annemin odasında, eski bir aynalı komodin var. Bazen geçerdim onun karşısına konuşurdum. Bir TV programına çıkmışım, anlatıyorum. Davalarda hayal ederdim kendimi, dava sonrasında, arkadaşlarımla oturmuşum anlatıyorum. “Çok yoruldum ama başardım!” diye. Işıktı bana hayallerim. Güzel bir evim var, kendime ait bir odam… Şimdi sahibim. Belki henüz hayallerimdeki kadar güzel değil ama bir evim ve odam var. Daha güzelleri de olur, çünkü ben hayal kurmaya ve çalışmaya devam ediyorum.
MERHAMET’TEKİ NARİN KARAKTERİ HUKUK OKUMAYI İSTEMEMDEKİ EN ÖNEMLİ FAKTÖR
Bir TV dizisinden özenerek hukuk okumaya karar vermişsin. Hangi diziydi o?
– Merhamet dizisi. Merhamet’teki Narin karakteri, hukuk okumayı istememdeki en önemli faktör. O da zorlu şartlarda yaşayan, yine de pes etmeyen bir kızdı. Tıpkı benim gibi ekonomik sıkıntıları olmuştu. Ama başardı sonunda avukat oldu. Onu kendime çok yakın buldum, ben de yapabilirim dedim. Şimdi buradayım 🙂
ÇOCUKLUĞUMDAN BERİ SINIRLARI ZORLADIM, ŞARTLARIMI DEĞİŞTİRMEK İSTEDİM
Anadolu lisesini kazanıyorsun, eğitimini burslarla sürdürüyorsun. Tebrik ederim, hep kabuğunu kırmaya ve hep başarılı olmaya mı çalıştın?
– Evet! Çünkü başka şansım yoktu. Çocukluğumdan beri sınırları zorladım. Var olanı kabul etmek demek, onunla yaşamak anlamına gelmiyor. Değiştirmek istedim şartlarımı, onun için de iyi bir eğitim alabilmem gerekiyordu. İyi bir lise kazanmalıydım. Çalışmayıp, potansiyelimi kullanmasaydım, kendimi affetmezdim. Çalıştım. İnsanların, “Yapamazsın!” demesi de hırslandırmıştı beni. Amcamın ve ailemin desteği her zaman bana güç kaynağı oldu.
Peki ne düşündün? Ancak “eğitim alırsam bir şansım olur!” mu dedin…
– Elbette! Aileyi kurtaracak kişi ilan edilmiştim. Bunun sorumluluğu ilk başlarda ağır geldi, ama zamanla kabullendim. Kendimi bildim bileli okulda başarılı bir çocuktum. İlkokuldan beri öğretmenlerimle iyi bir iletişimim vardı. Beni desteklediler ve yol göstericim oldular. Ben, “ben” olarak başarmak istiyordum. Bir piyango ya da biriyle evlenerek bir şeyler kazanmak değil. Emeğimle, hak ederek bir isim edinmekti amacım en başından beri. Okumak tek yoldu. Ancak okuyarak, iyi bir eğitim alarak, istediğim hayatı kurabilirdim kendime…
VE SONUNDA HUKUK FAKÜLTESİNİ KAZANDIM!
Bunca mücadeleden sonra, hukuk fakültesini kazanıyorsun. Ne hissettin?
-Ah havalara uçtum mutluluktan!
Ailenin tepkisi ne oldu?
-Babam, duygularını belli etmez. Ama çok sevindi. Ben mutluluktan bağırıyordum, “Deli kız!” diyordu gülerek. Ama ben giderken ağladı. Annemin de buruk bir sevinci vardı. Gideceğim diye çok üzüldü. Uçağa giderken herkes ağladı, çok net hatırlıyorum o günü. Ama yapabileceğimden ailemdeki herkes emindi. Abim de kız kardeşim de. Kız kardeşime de rol model olmak istiyorum.
KADIN HAKLARI KONUSUNDA ÇALIŞAN BİR AVUKAT OLMAK İSTİYORUM
Mezun olduğunda kadın hakları konusunda çalışan bir avukat olmak istiyormuşsun…
-Evet. Ne yazık ki her gün, kadın cinayetleri okuyoruz. Hangi kanalı açsak, kadına şiddet haberi var. Buna hep birlikte “Dur!” demeliyiz. İşte ben, o seslerin sesi olmak istiyorum. Ben, kadınların korkmamasını istiyorum. Huzurlu olmalarını ve adalete inanmalarını istiyorum. Eğer bulunduğum yer, onların sesi olmak için uygunsa, bunu yapabilmek istiyorum. “Kadındır yapamaz!” cümlesini çok duydum ben. Bunu diyenler yeterince konuştu, şimdi kadınların konuşma zamanı. Zira benim aklım da ruhum da kalbim de bu sessizliği kabul etmiyor.
EĞİTİM VE EKONOMİK ÖZGÜRLÜK
Senin köyünde, sesini çıkaramayan, hakkını arayamayan kadın çok mu?
-Elbette. Eğitim şart deniyor ya, doğru ama bunun yanında ekonomik özgürlük de gerekiyor. Ben ekonomik özgürlüğümü erken yaşta elde ettim ve bu bana büyük bir özgüven sağladı. Kadının güçlü olması korkutuyor. Potansiyelimizden korkuyorlar. Ama kadının kendi gücünü fark etmesi gerekiyor. Bunun için de eğitim ve ekonomik özgürlük şart.
AÇ KALDIĞIM DA OLDU, TOK YATTIĞIM DA… KENDİ DENGEMİ KENDİM KURDUM. EN BAŞTA KENDİME VE HAYALLERİME İNANDIM
Kendini öz güvenli bir genç kadın olarak görüyor musun?
-Buna “Evet” demek beni alçak gönüllü olmaktan alıkoyar mı bilmiyorum ama evet öyle görüyorum. Çocukluğumdan beri birçok hayal kurdum. Şu an sahip olduklarım, o zamanlar zihnimde olan şeylerdi. Hala devam ediyorum, yarınımı merak ettikçe, hayal kurmaya, hedef koymaya ve çalışmaya devam edeceğim. İstanbul’a gelip tek başıma, yalnızca aldığım bursla geçimimi sağladım. Ne kadar ağlasam da göz yaşlarımı silip masanın başında ders çalıştım. İstanbul’da kimseye yük olmamak için her gün ne kadar harcadığımı hesapladım. Dışarıdan yemeyip, yurtta yemeyi tercih ettim. Kendimi birçok şeyden alıkoyup, “Şu an değil, bekle!” diyerek hayal kurdum. Sabrettim, çalıştım, bekledim… Kendi kendimi idare ediyorum. Uzunca bir süredir özellikle üniversiteye başladığımdan beri, ailemden maddi destek almadım. Aç kaldığım da oldu, tok yattığım da… Kendi dengemi kendim kurdum. En başta kendime, hayallerime inandım.
HAYAL KURUN, POTANSİYELİNİZİ FARK EDİN, KENDİNİZE İNANIN, PES ETMEYİN, VAZGEÇMEYİN
Peki diğer kızlar… Onlara ne tavsiye ediyorsun?
-Kendilerine inanmalarını! Hayal kurmak demek, hayatın o anki olasılıklardan ibaret olmadığını fark etmek demek. Zihnin sınırsız dünyasında, kendilerine yaratacakları dünyanın, gerçek olmaması için bir sebep yok. “Yapamaz!” diyenler hep olacak. Onlara kulak asmanın manası yok. Her başarının ardında, “Yapamazsın!” cümlesi yatar. Boş versinler. Yapacaklarına inanan bir kişi bile varsa kıymetli. Kimse inanmasa, ben inanıyorum onlara! Kimse güvenmiyorsa, ben güveniyorum. Onlar da kendilerine ve hayallerine güvensinler. Potansiyellerini fark etsinler. Sadece kabuklarını gören insanların, içleri hakkında hüküm verip, yollarını şekillendirmelerine, pardon kapamasına, izin vermesinler! Pes etmesinler, vazgeçmesinler!
YETER Kİ KENDİMİZE İNANALIM!
Çiftçi bir ailenin doğa içinde yaşayan ‘’Heidi’’ misali kızıyken, şimdi gençlere nasıl öz güvenli olabileceklerini anlatıyorsun. Zeynep Bastık’la reklam filminde oynuyorsun. Kendine dışardan bakınca, “Kendi yolumda bayağı yol kat etmişim!” diyor musun?
-Fazlasıyla. Bazen inanamıyorum. Lisede utangaçlığından kıpkırmızı dolaşan Emine, şu an bu kadar rahat konuşuyor. Bu bile kendimle gurur duymamı sağlıyor. Ama ben sınırlarımı hep zorladım. Lise zamanlarında, okuldan eve döndüğümde, “Niye konuşamıyorsun? Yaparsın… ” deyip, ayna karşısında saatlerce kendime konuşma yapardım. Sonra bir an geldi, hiç susmadım. İnsan gelişiyor, öğreniyor. Yeter ki kendimize inanalım!
Bu proje sana ne ifade ediyor?
-Başka kadınlara dokunabilecek olmanın heyecanını yaşıyorum. İnsana yaşadığını hissettiren en güzel şey de başkasına dokunuyor olması. Bu çok nadide bir şey. Nasıl anlatılır ki? Geçmişe borcum gibi. Tamam ben kendimce bir şeyler başardım ama hala bir yerlerde bir umut bekleyen, “Sana inanıyorum!” cümlesi için insanların gözlerinin içine bakan minik Emineler var.