Cumhurbaşkanı kararıyla İstanbul Sözleşmesi’nden geri çekilme üzerine hukukçularla yaptığım röportajlar devam ediyor.
İstanbul Barosu’ndan sonra, sırada İzmir Barosu var. Bugün huzurlarınızda İzmir Barosu avukatı Figen Özler Merder olacak
Merder, aynı zamanda Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu İstanbul Sözleşmesi Hukuk Grubu’nun hukuk danışmanlarından. Kendisine verdiği değerli bilgiler için teşekkür ederim…
ULUSLARARASI BİR SÖZLEŞMENİN MECLİSE GÖTÜRÜLMEDEN, KANUN ÇIKARILMADAN, FESHEDİLMESİ USUL AÇISINDAN DA YANLIŞTIR!
Cumhurbaşkanı’nın İstanbul Sözleşmesi’ni feshetmesi hukuka aykırı mı?
-Elbette aykırı! Uluslararası bir sözleşmenin, meclise götürülmeden, kanun çıkarılmadan feshedilmesi, bir kere, usul açısından yanlıştır. Burada dikkat edilmesi gereken, “Yetkide ve usulde paralellik” ilkesi. Bir işlemi yapmaya yetkili olan organ, o işlemi geri almaya da yetkilidir. Hukukumuzda, bir işlemi yaparken hangi usul kuralına uyuyorsanız, aynı usul kuralına uyarak onu geri alabilirsiniz. Anayasa’mız, uluslararası sözleşmelerin ne şekilde yürürlüğe gireceğini, bunların hukuk düzeni içindeki statülerinin ne olduğunu 90. maddede düzenlemiştir. Burada, bunlara uyulmamıştır. Bu nedenle Cumhurbaşkanı kararıyla, İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmek, hukuka aykırı bir işlem olup, hukuken doğmamış sayılır!
ORTADA MİLLİ İRADEYLE ALINMIŞ BİR KARAR VARDIR!
İstanbul Sözleşmesi, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde, bütün partilerin milletvekillerinin oy birliğiyle, Anayasa’mızın 90. maddesi uyarınca, 24 Kasım 2011’de, 6251 sayılı Kanun’la onaylanan meclis kararının bir sonucudur. Yani, milli iradeyle alınmış bir karar vardır. Anayasa’mızın 90. maddesi gereği, usulünce yürürlüğe giren “Temel Hak ve Özgürlüklere İlişkin Uluslararası Antlaşmalar”, kanun hükümdedir. Hatta, normlar hiyerarşisinde, kanunların bile üzerinde yer alır. Anayasa’nın ikinci kısmının birinci ve ikinci bölümlerinde yer alan “Temel haklar, Kişi hakları ve Ödevleri”nin, Cumhurbaşkanı kararıyla ortadan kaldırılamayacağı, düzenlenemeyeceği, Anayasa’nın 104. Maddesi’nde açıkça belirtilmiştir.
HİÇ KİMSE VE ORGAN, KAYNAĞINI ANAYASA’DAN ALMAYAN BİR DEVLET YETKİSİ KULLANAMAZ. BU DURUMDA DA BU FESİH KARARI ANAYASA’YA VE HUKUKA AYKIRIDIR!
Anayasa’nın 104. maddesi gereği, Anayasa’da yer alan temel hak ve özgürlüklere ilişkin, Cumhurbaşkanı kararnamesi çıkarılması, hukuka aykırıdır. Bu nedenle, bazı çevrelerce savunulduğu gibi, daha önceden çıkarılan 15.07.2018 tarih ve 9 sayılı Cumhurbaşkanı Kararnamesi’yle bu konuda Cumhurbaşkanı’na yetki verilmesi de açıkça Anayasa’ya aykırı ve hükümsüzdür. Anayasa’nın 6. maddesi gereği, “Hiçbir kimse ve organ, kaynağını Anayasa’dan almayan bir devlet yetkisi kullanamaz. Bu durumda da bu fesih kararı Anayasa’ya ve hukuka aykırıdır!
İSTANBUL SÖZLEŞMESİ YÜRÜRLÜKTEDİR UYGULANMAYA DEVAM EDECEKTİR!
O zaman bu İstanbul Sözleşmesi’nin yürürlükte olduğunu mu gösterir?
-Anayasa’nın 2. maddesinde açıkça belirttiği gibi, Türkiye Cumhuriyeti, hukuk devletidir. Cumhurbaşkanı’na, milletlerarası sözleşmeleri sadece “onaylama ve yayımlama” görevi veren Anayasa, Cumhurbaşkanı’na, milletlerarası antlaşmaları feshetme yetkisi vermemiştir. İstanbul Sözleşmesi’nin feshine yönelik Cumhurbaşkanı kararı, yasal dayanaktan yoksundur. İnsan hayatı ve güvenliği, kişi hak ve özgürlükleri, her değerin üstündedir. Ayrıca sözleşmede bulunan fesih şartlarına, bildirim sürelerine de uyulmamıştır. Bu nedenle İstanbul Sözleşmesi yürürlüktedir. Uygulanmaya devam edecektir.
BİZLER, İSTANBUL SÖZLEŞMESİ’NİN DUYULMASI, ANLAŞILMASI VE UYGULAMADA ETKİN ROL ALMASI İÇİN ÇABALARKEN, BU FESİH KARARI GERÇEKTEN İSYAN ETTİRDİ!
Peki şu anda yargı neye göre karar verecek? İstanbul Sözleşmesi’ni feshedilmiş sayacak mı saymayacak mı?
-Tüm dünyanın sorunu olan kadına şiddet, elbette bir sözleşmeyle duracak veya devam edecek değil. Ama aynı zamanda bir insan hakları belgesi olan bu sözleşme, bu konuda çok büyük bir adım. Yeter ki, sözleşmenin ilkelerinden taviz verilmesin. Fiili uygulama, 6284 sayılı yasa ile birlikte uygulamaya sokulsun. Kadın, şiddete uğramadan korunsun. Uğradıktan sonra ikincil mağduriyetler önlensin. Şiddet uygulayan, indirimsiz cezasını alsın. Üretilecek politikalarla, şiddeti uygulayan değil, kadın ve çocuk, güvencesinin devlet olduğunu hissetsin ki… O zaman, “Sözleşme imzalandı da ne oldu? Cinayetler bitti mi!” diyenlere, “Siz tam olarak uyguladınız mı?!” diyebilelim… İstanbul Sözleşmesi’nin iç hukukta etkin uygulanabilmesi için çıkarılan 6284 sayılı yasa hala yürürlüktedir. Biz uygulayıcılar olarak, bu yasanın yanında çok daha kapsamlı olan ve aynı konudaki iç hukuk düzenlemelerinin üstünde olduğu için dilekçelerimize ısrarla eklememize rağmen, mevcut düzende sadece 6284 sayılı kanun üzerinden kararlar alabiliyorduk. İstanbul Sözleşmesi’nin duyulması, anlaşılması ve uygulama da etkin rol alması için çabalarken, bu fesih kararı gerçekten isyan ettirdi. Yukarıda izah ettiğim üzere, bana göre fesih, hukuken yok hükmünde olduğu için uygulanması gereken yerde, uygulanması zaten gereklidir!
BENZER ŞEKİLDE YAPILACAK HER İŞLEM İÇİN İPTAL DAVASI AÇILABİLİR
Bir yasayı Anayasa’ya aykırı olarak feshetmek nasıl bir sonuç doğurur? Bu durum Cumhurbaşkanı’na başka şeyleri ortadan kaldırmaya hak tanır mı?
-Hayır, Cumhurbaşkanı’na böyle bir hak tanımaz. Asla yanlışa meşruluk kazandırmaz! Benzer şekilde yapılacak her işlem için iptal davası açılabilir.
Bütün hukukçular hemfikir mi şu söylediklerinizde?
-Tüm hukukçuların, bu konuda aynı fikirde olmaları gerekirdi. Ama maalesef, günümüzde kişiliklerin politize olması, Anayasa ve yasaları eğip bükme çabası, buna izin vermiyor.
Bütün bunlar 2023 seçimlerine hazırlık mı? Oy için mi?
-Bu sorunun yanıtını politikacılara bırakayım… Politik olarak ne getirir ne götürür, onun hesabını politikacılar yapar. Söyleyebileceğim şu: Kadın ve çocuğu korumak için büyük bir adım olan böyle bir sözleşmeyi ilk imzalayan ve yürürlüğe koyan ülkelerden olmakla gurur duyan bir hukukçuydum. Tek sıkıntımız iç hukukta ve hiyerarşik düzende, devlet kurumlarında anlaşılabilmesi ve tam uygulanabilmesi için koordinasyon ve bilgi eksikliğini gidermekti. En kutsal insan hakkı olan yaşam hakkını koruyan böyle bir sözleşmenin, seçim hazırlığı olsun diye feshedildiğine inanmak istemiyorum. Memnun olduğu veya olacağı söylenen çevrelerde de kadın ve çocuklar var. Ne yazık ki, kendi adıma sorup durduğum “Neden?” sorusuna, yapılan açıklamalarda hukuki ve mantıklı bir yanıt bulamadım. Öyle olunca, “Demek ki politik!” demekten başka çare kalmıyor.
CUMHURBAŞKANI SADECE KADINLARI DEĞİL HAK, HUKUK VE ADALETİN KUTSALLIĞINA İNANAN HERKESİ KARŞISINA ALDI
Sizce Cumhurbaşkanı neden bütün kadınları karşısına aldı?
-Bence bu soru Cumhurbaşkanı’na sorulmalı. Bu sözleşmenin feshedilme söylentileri bile, iç hukuka bu kadar zarar vermişken, usulsüz ve tek kararla feshi ile bence sadece kadınları değil, lehine veya aleyhine de olsa, Anayasa ve kanunlara göre hareket edilmesini isteyen hak, hukuk ve adaletin kutsallığına inanan herkesi karşısına aldı.
İZMİR BAROSU VE TÜRKİYE KADIN DERNEKLERİ FEDERASYONU OLARAK BİZ DE DAVA AÇTIK
Siz bu kararın iptali için Danıştay’a dava açtınız mı nasıl bir sonuç bekliyorsunuz?
-Birçok baro ve sivil toplum kuruluşu gibi İzmir Barosu ve Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu olarak, evet dava açtık. Tüm kadınlar, olayda menfaattar olduğu için herkes ayrıca bireysel olarak iptal davası açabilir. Biz hukukçuların, umudumuzu yitirmeden, adalet için sonuna kadar hukuki mücadele vermek görevimizdir. Umudumuz her zaman var.
İSTANBUL SÖZLEŞMESİ YAŞAM HAKKINI GÜVENCEYE ALAN BİR İNSAN HAKLARI BELGESİ
Sizce İstanbul Sözleşmesi bir insan hakları belgesi midir?
-Tek kelimeyle evet! Hem de en temel hak olan yaşam hakkını güvenceye alan bir insan hakları belgesi.
SADECE BİZ BU SÖZLEŞME KAPSAMINDA 5230 KADINA HUKUKİ YARDIM SAĞLADIK
2020 yılında kaç kadına hukuki yardım sağlandı, bu sözleşme sayesinde?
-İzmir Danışma ve Hukuk Araştırmaları Merkezi, 19.11.2011 tarihinden beri hukuki yardım veriyor. Merkez olarak bugüne kadar yaklaşık 5230 kadına bu sözleşme ve 6284 sayılı yasa kapsamında hukuki yardım sağladık.
BU SÖZLEŞMEDEN ÇEKİLMEK KADIN VE ÇOCUĞU İYİCE ÇARESİZLEŞTİRECEK
Böyle bir sözleşmeden çekilmek, sözleşme ile kazanılmış haklardan geri adım atılacağı düşüncesini yaratıyor. Bu olur ve kazanımlar ortadan kalkarsa, şiddet uygulayan bu konuda haklı görüldüğünü düşünecek, cüretini arttıracak. Kadın ve çocuk iyice çaresizleşecek. Ve en önemlisi hiç kimsenin hukuka ve adalete güveni kalmayacak…