Onu mutlaka tanımalısınız…. Hayallerinin peşinden koştu İzmir’de kendi tiyatrosunu kurdu

Sizi bugün müthiş tutkulu, kafasına koyduğunu yapan, tiyatro aşığı bir adamla tanıştırmak istiyorum. Çağlar İşgören
.
Böyle insanları çok seviyorum. Hayalleri olan, onları gerçekleştirmek için canla başla uğraşan… ‘Nasıl olacak ki?! ‘Olmaz!’ ‘Vazgeç…’lere kulak asmayan, yolundan sapmayan ve sonunda başarannn…. Çağlar İşgören işte onlar biri.
Tabii ki daha pek çok hayali ve kat etmesi gereken yol var ama bu genç tiyatro insanı, hayallerinin bi kısmını gerçekleştirmiş bile. İzmir’in kültür sanat hayatı için de çok önemli şeyler yapıyor ekibiyle… 💫
.
Sahne Tozu Tiyatrosu’nun hem kurucusu hem oyuncusu hem işletmecisi. Sahne Tozu’ndaki herkes her işi yapıyor. Ve birlikte yapıyor. Buna da bayılıyorum. Dekor da yapıyorlar, duvarları da boyuyorlar, bilet de satıyorlar, tiyatronun temizliği de onlardan soruluyor. 550 kişilik bir sahne, 300 kişilik ayrı bir sahne, 2 tane ayrı eğitim sahneleri var… koltukları bile onlar takmış. Müthiş bi imece usulü.
.
Senelerdir duyarım Haldun Bey’den. Gençler güzel işler yapıyor İzmir’de. Bi türlü gidememiştim. Geçtiğim günlerde gittim. Sen Nerden Çıktın isimli oyunlarını izledim, çok sevdim. Şu anda bi de Limandaki Aşk adlı bi müzikal sahneye koydular.
.
Tiyatronun sanat danışmanı ve koruyucu meleği Hocaların Hocası Haldun Dormen… Çağlar diyor ki, ‘’Tiyatromuz, varoluşunu Haldun Dormen’e borçludur. O olmasa yapamazdık.’’

Tiyatro eğitimleri de veriyorlar. Herhangi bir şart aramıyorlar, katılanların tiyatroyu sevmesi yeterli. Farklı meslekten oyunculuk hayali olanlar da geliyor, eğitim alıyor, sahneye çıkıyor… ‘’Aralarında profesyonellere taş çıkaranlar bile oluyor!’’ diyor Çağlar

Şimdi sizi Çağlar’la baş başa bırakıyorum.

TUTKU DUYDUĞUM ŞEYİ, MESLEĞİM OLARAK YAPABİLDİĞİM İÇİN, DÜNYANIN EN ŞANSLI İNSANLARINDAN BİRİYİM

Tiyatro aşkıyla dolu bir adamsın! Gözü karasın, cesursun, tutkulusun, kafana koyduğunu yapıyorsun… Hatta, İzmir’de kendi tiyatronu bile kurdun. Yüzlerce öğrenci yetiştirdin. Onların bir kısmı senin ekibin, daha doğrusu ailen oldu… Birlikte şahane işler yapıyorsunuz. Son olarak bir müzikal sahneye koydunuz: “Limandaki Aşk” Bu noktaya geleceğinizi hayal etmiş miydin?
-Beni mahcup ediyorsunuz! Öncelikle güzel sözleriniz için teşekkür ederim. Ben sadece sevdiği işi yapabilmek için mücadele eden bir adamım. Tutku duyduğum şeyi, mesleğim olarak yapabildiğim için de dünyanın en şanslı insanlarından biriyim. Bunun için sürekli şükrediyorum. Hayallerime gelince, sormayın… Onların ucu bucağı yok. Daha yapmak istediğim pek çok şey var!

ANNEM TİYATRO AŞIĞIYDI BABAM İZMİR FUARI MÜDÜRÜYDÜ

Tiyatro tutkunu ne zaman keşfettin?
-6-7 yaşlarında. Annem sayesinde. Bir tiyatro aşığıdır. Canım annem, beni, okul müsamerelerindeki bütün oyunlara sokardı. Bayılırdım. İyi-kötü bir şeyler yapardım. Ama yaptıklarım bana yetmezdi. Hep bir sonraki müsamereyi beklerdim, yine bir rol versinler diye. Babam ise, İzmir Fuarı’nın müdürüydü. Onun sayesinde, fuar zamanı gelen tüm oyunları, konserleri izlerdim. Büyülenmiş bir şekilde. Hani herkese, “Büyüyünce ne olacaksın?” diye sorarlar ya, ben hep aynı cevabı verirdim: “Tiyatrocu olacağım!” 19 yaşında, ilk sahneye çıktığım gün, kendimi daha iyi hissedebileceğim hiçbir yer olamayacağını anladım. Kendimi bulduğum ve kaybettiğim yer sahneydi. Zaman duruyordu sahnede. Ben istediğim her şey olabiliyordum. O gündür bugündür tiyatroya duyduğum bu tutku, bu aşk devam…

Tiyatronun en şahane yanı sence ne?
– Tanrı’yla insanlık arasındaki bir köprü gibi tiyatro. İnsanların ruhuna dokunuyor. Sahne tozunu bir kere yutan, bir daha iflah olmuyor. Bir de tiyatro, hayatı prova etmek gibi bir şey! Yaşadıklarını sindirmene yardımcı oluyor, tuhaf bir şekilde seni olacaklara da hazırlıyor.

Önce Ege Üniversitesi Devlet Türk Musikisi Konservatuvarı, sonra Dokuz Eylül Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Opera ve Bale, ardından da Dokuz Eylül Üniversitesi Muhasebe… Bu bölümleri okumak, ‘’Sahne Tozu’’ öncesi stratejik bir karar mıydı?
-Alakası yok! Tiyatro Tanrısı, belki de kendine göre beni hazırlıyordu. Bir tür arayış da diyebiliriz. Ama aldığım tüm eğitimler fazlasıyla işime yaradı.

NE ÖĞRENDİYSEM USTAM HALDUN DORMEN’DEN ÖĞRENDİM

“Sahne Tozu”nun hikâyesini senden dinleyelim…
-Okul bitti, ben İzmir’de kendi halimde tiyatro yapmaya çalışıyordum. Patinaj yaptığımı hissettim. Tiyatro adına daha fazla şey yapmak istiyordum. Ama nasıl yapacağımı bilmiyordum. Türkiye’nin gelmiş geçmiş en büyük ustalarından Haldun Dormen’le görüşmeye karar verdim. İçimden bir ses onun bana yardımcı olabileceğini, bana yol gösterebileceğini söylüyordu. Tabii ki Dormen Tiyatrosu’nun kuruluş hikayesini ve Dormen’in hayatına dair her şeyi okumuştum. İstanbul’a gittim, önce onun öğrencisi oldum. Eğitim aldım. Haldun Hoca, o kadar çok gence el vermiştir, destek olmuştur ki… Yeter ki, sizin de kendisi gibi bir tiyatro aşığı olduğunuza inansın. Yıllar içinde bana güvendi, ama tabii hiçbir şey kolay olmadı. Beni çeşitli sınavlardan geçirdi. Tek tek kendi oyunlarını sahneye koymama izin verdi. Sonra geldi izledi. Beğendi ki, bir tana daha verdi, sonra bir tane daha… Ustam, ne istediyse yaptım. Onun talebesi olabilmek gerçekten bir ayrıcalıktır. Ne öğrendiysem ondan öğrendim. Haldun Dormen, Sahne Tozu’nun hikâyesini başlatan kişidir.

SAHNE TOZU TİYATROSU VAROLUŞUNU HALDUN DORMEN’E BORÇLUDUR

Peki kendi tiyatronu kurmak nereden çıktı?
-Başta böyle bir fikrim yoktu. Ama bana kimse oyununda rol vermedi. Oynamam için sahne de vermedi. Resmen bütün dünya, tiyatro yapmama karşı gibiydi. Ben de, “Madem öyle, kendi tiyatromu kurarım” dedim, “Kendi habitatımı yaratırım” Ama tabii, “yaparım” demekle olmuyor, çok çabalamak gerekiyor. Bendeki bu tiyatro kurma inadı, Haldun Dormen’den, Dormen Tiyatrosu hatıralarını dinleyince, iyice aşka dönüştü. Benim aşık olduğum şeye kavuşmamı sağlayan kişi de Haldun Dormen oldu. Ve şimdi hep birlikte bolca ve çok kıymetli hatıralar biriktiriyoruz. Kısacası Sahne Tozu Tiyatrosu, varoluşunu Haldun Dormen’e borçludur.

Dormen, yıllardır Sahne Tozu’nun sanat danışmanlığını yapıyor. Size her konuda destek. Koruyucu ve yol gösterici meleğiniz… Nasıl ikna ettin onu?
-Ben aylarca İzmir’den İstanbul’a gittim, Haldun Dormen’in provalarına katıldım, sonra İzmir’e geri döndüm. Onlarca insan içinde Haldun Abi beni fark etmiyordu bile. İzmir’den gelip gittiğimi hiç bilmiyordu. Sonunda tüm cesaretimi toplayıp bir randevu talep ettim. Kendi kendime, “İlk 15 dakikada derdimi anlatmam lazım!” dedim. Ama karşısına oturunca, dilim tutuldu. Öylece kalakaldım. Haldun Abi sonunda, “Sıkıldım artık şekerim! Konuşacaksan konuş” dedi ve ben can havliyle 1 saat 45 dakika konuştum. Hiç susmadım. O günden beri de susmuyorum. Bütün yapmak istediklerimi, hayallerimi anlattım. Beni büyük bir sabır ve nezaketle dinledi. Onu, İzmir’e davet ettim. İçimden, “Gelmez!” diyordum. Ama geldi. Tiyatro yaptığım ara sokakta bir yerde beni ziyaret edince, “Burayı neden Cep Tiyatrosu yapmıyorsun?” dedi. Kolları sıvayıp, orayı Cep Tiyatrosu haline getirdim. Sonradan öğrendim ki, Dormen Tiyatrosu da bir Cep Tiyatrosu’yla yola çıkmış. Biz de Dormen Tiyatrosu’nun ilk oynadığı oyun olan “Maitre Pierre Pathelin” ile perdeyi açtık. Sonra orayı kapatıp 250 kişilik başka bir sahneye geçtik. Sonra Haldun Abi’nin izniyle, kendi tiyatrosunda sahneye koyduğu tüm oyunları tek tek biz de sahneye koyduk. Bir tür Junior Dormen Tiyatrosu oluyorduk galiba! O gün bugündür Dormen ekolünü devam ettirebilmek için, canla başla çalışıyorum. O yüzden Haldun Abi’ye ne kadar teşekkür etsem azdır. Sonsuz minnet duyuyorum kendisine. Haldun Dormen, Sahne Tozu Tiyatrosu’nun danışmanı, yol göstericisi, koruyucu meleği, neşe kaynağı, geçmişi, bugünü ve geleceğidir. Kısacası, tiyatromuzun varoluşunu borçlu olduğumuz bir tanecik Haldun Abi’mizdir.

Buca’da bir cep tiyatrosu olarak kurulan Sahne Tozu, şimdi Avrupa’nın en çok sahneye sahip özel tiyatrosu… Bu noktaya nasıl geldiniz?
-Hayal ederek ve çok çalışarak! Ben hayata, “Bana ne yararı var?” şeklinde değil de “Bana ne zararı var?” diye bakarım. İflah olmaz bir iyimserim. Her şeye, olumlu tarafından bakarım. Kötücül değilim. Birlik olmaya, birlikte büyümeye inanırım. Ve her zaman paylaşırım. Ben ısrarla hayallerimin peşinden gittim. Umudumu hiçbir zaman yitirmedim. İnsanlar bana inanmadıkça, ben daha da çok çalıştım.

HAYALİMİZ NETFLIX’İN TİYATRO OYUNU VERSİYONUNU YARATMAK

Pandemiyle birlikte dijital bir sahne olan, Cep Tiyatrosu hayata geçti…
-Evet, Cep Tiyatrosu dünyanın en küçük sahnesiyken, bir anda dünyanın en büyük sahnesi haline geldi! Hayalimiz, Cep Tiyatrosu’nun tiyatronun Netflix’i olması. Pek çok tiyatroyu, evinize getireceğiz.

Sahne Tozu Tiyatrosu Haldun Dormen Sahnesi olmadan önce burası neydi?
-İzmir’in en eski sinemalarından biri olan Çınar Sineması’ydı.

Bu salon tasarlanırken epey zorlanmışsınız…
-Hem de nasıl! Ama bir taraftan da kolay oldu. “Coşku, zekadan daha önemlidir” demiş Einstein. Hepimiz o kadar coşkulu ve istekliydik ki… Asıl iş tabii, Haldun Dormen’in başından beri elinden gelen her desteği ortaya koymasıydı. Cem Boyner’le irtibata geçti. Nurlar içinde yatsın, Osman Şengezer, İzmir’e gelerek salonu tasarladı. Tılsımlı ellerden biri de, hem öğrencim hem çok sevdiğim Abbas Bülent Erdağı’ydı. Salonu kiraladım ama içini yaptıracak param yoktu. Bülent Bey yaptı her şeyi ve ben kendisine uzun zaman borçlu kaldım. Bana hep “Kafana takma, sen sanatına bak!” derdi. Tiyatro salonuna dönüştürülecek dev bir alan… 550 kişilik bir sahne, 300 kişilik ayrı bir sahne, 2 tane ayrı eğitim sahnesi… Tabii hepsi aynı zamanda dönüştürülmedi. Zamanla oldu. “4 ay da çıkar gider bu adam, dayanamaz burada!” dediler. Çok şükür 8. yılımızı doldurduk. Adına “Haldun Dormen Sahnesi” dedik ve açılış Haldun Dormen ve Göksel Kortay’ın oynadığı oyunla yapıldı. Buraya, iyi niyetli o kadar çok insanın eli değdi ki… Ne kadar teşekkür etsem az!

Sahne Tozu, aynı zamanda bir tiyatro okulu. Eğitimler nasıl gidiyor?
-Gayet iyi gidiyor! İnsanlar tiyatroyu özlemiş. Yavaş yavaş dengeler yerine oturuyor.

Yaş sınırı var mı? Ya da “Şu şu formasyonlara sahip olanlar gelebilir!” gibi çeşitli şartlar…
-Hayır, herhangi bir şart aramıyoruz. Tiyatroyu sevmeleri yeterli. Yaş aralıklarına göre katılım sağlanıyor. Çocuk, gençlik ve yetişkin sınıflarımız var. Kendini oyunculuk alanında denemek veya geliştirmek isteyen herkese eğitimlerimiz ve kapımız açık. Kişisel gelişim için, gelip profesyonel olarak bu işi yapmaya karar verenleri konservatuvarlara yönlendiriyoruz. Ya da bünyemize dahil ediyoruz.

Bir de Actor Club kurmuşsunuz…
-Evet. Sanırım Türkiye’de başka örneği yok. Eğitimler bittikten sonra, bazı öğrenciler, tiyatroyla dirsek temaslarının devam etmesini istiyor. Biz de bunu gerçekleştiriyoruz Actor Club’ta. Kocaman bir aileyiz.

N’apıyorlar bu kulübün üyeleri? Sahneye koyduğunuz bazı oyunlarda mı oynuyorlar?
-Evet, o da oluyor. Kendileri de oyun sahneye koyuyorlar. Bu arada, hepsi iş güç sahibi… Yani esas işleri oyunculuk değil. Doktordan akademisyene, öğretmenden avukata, iş insanından emeklisine ve öğrencisine kadar pek çok insan. Ortak özellikleri de tiyatro aşığı olmaları… Kendilerini her daim öğrenci olarak görüp, her fırsatta tiyatrodan bir şeyler öğrenme hevesinde oluyorlar. Bizler de onlardan çok şey öğreniyoruz. İnanılmaz yaratıcı fikirlerle geliyorlar. Çalışıyorlar ve kendi eserlerini sahneliyorlar. Biz de her türlü desteği veriyoruz.

İNSANLARI SAHNEYE ÇIKARARAK, ONLARA DENEYİM YAŞATMAK VE HAYALLERİNİN GERÇEKLEŞMESİNE YARDIMCI OLMAK BİZİ DE ÇOK MUTLU EDİYOR

Ben doğru mu anlıyorum: Farklı meslek grubunda bambaşka işler yapan insanlar, sizin eğitimlerinize katılıp, sonra sahneye çıkıyorlar…
-Aynen öyle! Aralarında profesyonellere taş çıkaranlar bile oluyor! Ama tabii önce hepsi bizim eğitimimizden geçiyor. Sonra birbirinden güzel oyunlarda, harika oyunculuklar izliyoruz.

Yani insanların hayallerini gerçekleştirmelerine de imkan tanıyorsunuz?
-Evet, insanları sahneye çıkararak onlara deneyim yaşatmak ve hayallerinin gerçekleşmesine yardımcı olmak bizi de çok mutlu ediyor. Unutulmaz hatıralarla, mutlu bir şekilde amaçlarına ulaşıyorlar. Eğitimleri bittikten sonra da, görüşmeye devam ettiğimiz birçok öğrencimiz var.

Sahne Tozu’nda başrol oyuncusu, dekor da çakıyor, duvar da boyuyor, temizlik de yapıyor… Muhteşem bir şey bu! Herkes, işin bir ucundan tutuyor. Bu komplekssizliğe nasıl ulaştınız?
-Sevgi ve saygı çerçevesinde, disiplini elden bırakmadan, birbirimize ve tiyatromuza sahip çıkarak… Tiyatroda, usta-çırak vardır. En iyi ders de, ustayı, iş başındayken izlemektir. Öyle yapmaya çalışıyoruz. Bir de “tiyatrocu” olmak başka bir şey, “tiyatro oyuncusu” olmak başka… Biz, “tiyatrocu” olmaya çalışan insanlarız.

SADECE TİYATRO OYUNCUSU DEĞİL, TİYATRO İNSANIYIZ!

Nasıl yani? Arada ne fark var?
-Bir “tiyatro insanı”, daha geniş bir yelpazeden bakar. “Tiyatro oyuncusu” ise, sadece oyunculuk perdesi arkasından… “Tiyatro oyuncusu”, bir tiyatro biletinin nasıl satıldığını bilmez. Reklam tasarım stratejisiyle, broşür dağıtımıyla, tiyatronun temizliğiyle pek ilgilenmez. İlgilenmek zorunda değildir. O, sadece oyuncudur. Ama “tiyatro insanı”, her şeyden biraz biraz anlamak zorundadır.

HOCALARIN HOCASI HALDUN DORMEN, “SEN DE GİT İZMİR’DE AFİFE JALE GİBİ BİR ÖDÜL TÖRENİ YAP” DEDİ. YAPTIM! BEDİA MUVAHHİT TİYATRO ÖDÜLLERİ 10. YILINDA

İstanbul’da Afife Jale Tiyatro Ödülleri var. Siz de 10 yıldır, İzmir’de Bedia Muvahhit Tiyatro Ödülleri töreni düzenliyorsunuz…
-Yine Haldun Abi sayesinde! İlk tanıştığımız yıllarda, beni Afife Jale Ödülleri’ne davet etti. Hayatımda ilk defa böyle bir sanat gecesi görüyordum. İnanılmaz etkilendim. Ödül törenine dahil olup, oradakilerle yarışmak istedim ama Haldun Abi, “Katılamazsın şekerim! Bu İstanbul tiyatrolarının ödül töreni. Çok istiyorsan git kendi şehrinde, kendin yap” dedi. Usta deyince yapıyorsun! Biz de İzmir’de kendimiz yaptık. Her zamanki gibi hocaların hocası Haldun Dormen’le başlayan bu macera, yine Haldun Dormen’in isim babalığıyla “Bedia Muvahhit” olarak tarihte yerini aldı.

Hedefin ne? Nereye doğru yürümek istiyorsun?
-Sahne Tozu’nu bir dünya markası haline getirmek ve İzmir’i, Broadway’e çevirmek istiyorum! Bunu nasıl yapacağımı henüz bilmiyorum. Olsun, bu hayale yürümek, beni heyecanlandırıyor. Bugüne kadar, “Hadi canım! Olmaz!” denilen o kadar çok şeyi başardık ki… Bu da neden olmasın?

Yorum Bırak