Ali Koç arkadaşım. Hep ufkumu açar. Yeni şeyler anlatır. Düşündürür. Kendimi sorgulamama sebep olur. Fenerbahçeli Ali Koç’tan söz etmiyorum, siz anladınız, eğitimci ve sosyolog Ali Koç’tan söz ediyorum.
.
Alya’nın eğitim süreçleri içerisinde dönem dönem onun kapısını çalmışlığım var. Eğitim konusunu çok yönlü analiz eden, tartan biri Ali Koç. Kimseyi atlamıyor. Aile açısından da, çocuk açısından da düşünüyor ve bir yandan dünyadaki eğitim sistemlerini araştırarak Türkiye’ye uyarlıyor.
.
Ali Koç’la uzun uzun sohbet ettik. Aklıma gelen her şeyi sordum. Profesyonel eğitimin hangi yaşta başlaması gerektiğinden girdik, üniversite seçimlerine kadar uzandık. Ali Koç şimdilerde okul öncesi eğitime yönelmiş durumda. O kısma ayrıca geleceğim. Ama sohbetimiz sırasında beni çok etkileyen bir tanımlama yaptı Ali Koç: ‘Ev Genci.’
.
Nedir bu ‘Ev Genci’ diyebilirsiniz kendi kendinize. Ama aslında sizin de gayet iyi tanıdığınız yakın çevrenizde olan gençlerden bahsediyor. Artık ne okuyan ne de çalışan gençler bunlar. Bitirmişler üniversiteyi mesela ve annelerinin babalarının evindeler. Ailelerinin verdikleriyle yaşıyorlar ve bu göreceli konfor alanından asla çıkmak istemiyorlar. Ev genci sayısında Avrupa’da birinci, dünyada ikinci sıradaymışız!
.
Peki ne oluyor da çocuklar ‘Ev Genci’ haline geliyorlar? Sorumlusu kim? Bunların cevabını Ali Koç’tan gelin dinleyelim.
TEMEL OLARAK, BİR ŞEY YAPMAK İSTEMEME HALİ. ‘NE OKUYAYIM NE ÇALIŞAYIM’ DURUMU
‘Ev genci’ kavramıyla daha çok karşılaşır olduk. Nedir bu ‘ev genci’?
-Ne eğitimde ne işte olmayan gençleri tanımlayan ‘ev genci’ kavramı, sadece ülkemizde değil, dünyada da yeni dönemde karşılaştığımız önemli bir sosyolojik bir olgu. Temel olarak bir şey yapmak istememe hali. ‘Ne okuyayım ne çalışayım’ durumu…
Artıyor mu bu ‘ev gençleri’?
-Türkiye bu ev genci sayısında, Avrupa’da birinci, dünyada ikinci sırada. Ev gençlerinin sayısının artmasının bir nedeni de teknoloji bağımlılığı olarak görülüyor. Teknolojilerin onlara sadece bir odanın içerisinde, bütün dünyayla ilişki kurma fırsatı vermesi, yüz yüze iletişim kurma konusunda yeterince çaba göstermemeleri sonucunu doğuruyor. Dolayısıyla, bu da ev genci sayısının artmasında, bir etken olarak öne çıkıyor.
EV GENCİ SAYISI NEDEN ARTIYOR?
Okuyor, eğitim alıyor, sonra ana-baba evine dönüp, kendi dünyalarında, üretmeden, iş hayatına katılmadan yaşamlarını mı sürdürüyorlar? Böyle bir şey di mi?
-Evet, öyle de diyebiliriz.
Sorumlusu biz miyiz?
-Bunun ekonomi, istihdam gibi nedenleri olmakla birlikte; çocukların yetiştirilme tarzı, hayata ve geleceğe dair beklentileri de ‘ev genci’ sayısının artmasına neden oluyor.
ÇOCUKLARIN HER ŞEYİ KOLAY ELDE EDEN BİR KÜLTÜRLE YETİŞTİRİLMİŞ OLMALARI ÖNEMLİ BİR YER TUTUYOR
Bir genç, niye tercih eder böyle bir şeyi? Ona teklif edilen maaşı mı beğenmiyor? Mücadele mi etmek istemiyor? ‘Her şey boş, değmez!’ mi diyor? Üşeniyor mu? Yoksa anne-babası onun için zaten her şeyi yapıyor, o yüzden kolayı mı seçiyor?
-Bunun ailelerden kaynaklı nedenleri arasında; çocukların her şeyi kolay elde eden bir kültürle yetiştirilmiş olmaları önemli bir yer tutuyor. Mevcut iş piyasaları açısından, ailelerin çocuklarına sundukları olanakları herhangi bir şirket sunamadığı için onlar da daha konforlu oldukları bu alanda yaşamayı tercih ediyor. Bunun eğitim hayatı ve çocuklukla ilgili gerekçesini ise; gençlere kendi yaşamının sorumluluğunu almakla ilgili bir beceriyi, eğitim sistemimizin kazandıramaması olarak görüyorum.
Nasıl bi yol izlemeli?
-Ebeveyn olarak en önemli görevlerimizden biri, çocuğumuzun yaşına uygun sorumluluklar vermek. 18 yaşında bir gencin, para kazanmak da dahil olmak üzere, çok sayıda sorumluluk alabileceğini biliyoruz. 18 yaşından sonra, en azından üniversite öğrencisi bile olsa, çalışması gerektiğine inanıyorum.
Ama bir taraftan da gençler, umutsuz olmakta haklı değil mi? Ülkenin ve dünyanın durumu ortada…
-Gençlerin umutsuz olması ve politik ortam elbette onları etkiler. Ancak bunun, onlarda depresyona yol açmamasını sağlamanın yolu, tekrar ediyorum, onlara sorumluluk kazandırmaktır! Küçük bir alanda başarı kazanan ve buradan aldığı duyguyla dünyaya katkısı olacağına inanan bir genç, bu umutsuzluğu da kolaylıkla aşabilir. Para vermemek de bir öneri olabilir. Ama her çocukta işe yaramayabilir. Onun yaşam alanına, birlikte yaşadığı insanlara karşı sorumluluk duymasını sağlamak gerekir.