Bugün, sizi muhteşem bi rol modelle tanıştırmak istiyorum. Ömer Faruk Karakuş... Çalışkan, azimli, üretken, toplumsal faydayı önemseyen serebral palsili bir genç… Dezavantajlı bireyler için engelli dostu bir giyim koleksiyonu yarattı. Çocukluğundan bu yana giyim konusunda yaşadığı zorluklar, bu projenin ilham kaynağı…
.
Ömer Faruk, 1 kg 200 gr olarak, 7 aylık doğuyor. İkizi doğana kadar geçen süreçte, kuvöze konmadığım için oksijensiz kalmaya bağlı olarak, vücudunda spastisite gelişiyor. 1 buçuk yaşında da serebral palsi teşhisi konuyor.
.
“Evet, diğer insanlara göre yapamadığım çok fazla şey var. Ama ben de yapabildiklerimi geliştirebilir ve kendimi daha ileri seviyeye taşıyabilirim!” diyor ve ekliyor, “Bu, bir seçim. Ben ‘kurban’ değil, kendi hayatını kendi kurgulayan bir insan olmayı seçtim.” İşte buuuu… Bravoooo Ömer Faruk!!!
.
Hayatının her döneminde fizik tedavi var, 7 kere de ameliyat oluyor. Tüm bunlara rağmen gayet iyi bir eğitim alıyor. Yüzmede de madalyaları var.
.
9 yıldır da, LC Waikiki’de çalışıyor. Bir gün, “dezavantajlı bireyler için engelli dostu bir koleksiyon üretilebilir mi?” diye düşünüyor. Veee bu fikrin üzerine gidiyor. Çalışma arkadaşları ve yöneticilerinin de desteğiyle ortaya LC Waikiki Limitless koleksiyonu çıkıyor. Fikir şahane! Bu ürünler pek çok insanın hayatını kolaylaştıracak… Ben de bayıldım. Rahat ve fonksiyonel…
.
En önemlisi herkesin üzerine rahatlıkla giyebileceği, engelli bireylerin de kendilerini ayrıştırılmış hissetmeyeceği bir koleksiyon!!!!
.
Ömer’le hem hayatını hem de Limitless koleysiyonunu konuştuk.
LC Waikiki Limitless koleksiyonunun yaratıcısısın. Özel gereksinimli insanlar için tasarlanmış ama aynı zamanda herkesin giyebileceği kadar kullanışlı, modern, güzel bir koleksiyon. Tebrik ederim.
-Çok teşekkür ederim. Beğenmiş olmanız beni çok mutlu etti.
Koleksiyonu sormadan seni daha yakından tanımak istiyorum. Nasıl bir hikâye seninki?
-1989 doğumluyum. Karakuş ailesinin ikizlerinden biri olarak İstanbul’da dünyaya geldim.
Anne-baba neci?
-Annem ev hanımı, babamsa bir fabrikanın imalat atölyesindeki üretim bölümünde görevli. Her anne gibi bizimki de çocuklarının doğumunu heyecanla bekliyor. İkizimle ben, annemi daha fazla bekletmemek için 7 aylık doğuyoruz! Ben, 1 kilo 200 gr dünyaya geliyorum. İlk doğan çocuk olduğum için ikizim doğana kadar da dışarıda onu bekliyorum. İkizim doğana kadar geçen süreçte, kuvöze konmadığım için oksijensiz kalmaya bağlı olarak vücudumda spastisite gelişiyor.
SEREBRAL PALSİ TEŞHİSİ 1,5 YAŞINDAYKEN KONUYOR
Bunu fark eden ilk kim?
-Önce kimse! Ama büyüdükçe, ikizim Emre’yle, aramızda hareket farklılıkları olduğunu görüyor bizimkiler. Emre’ye göre daha hareketsiz bir bebekmişim. Bunun üzerine beni Çapa Tıp Fakültesi Hastanesi’ne götürüyorlar. İşte bana Serebral Palsi teşhisi o zaman konuyor. 1,5 yaşındayken!
Sizinkiler bunun tam ne anlama geldiğini biliyor mu?
-Önceleri hayır. Ama sonra, doktorların yönlendirmesi, yaptıkları araştırmalar ve benimle edindikleri deneyimler sayesinde yavaş yavaş öğrenmeye başlıyorlar. 90’lı yıllardaki şartlara rağmen, imkanları el verdiğince, rehabilitasyon merkezleri, havuzlar, ameliyatlar, ellerinden gelen her şeyi yapıyorlar. Büyük bir mücadele! Benim şu anda, oldukça iyi bir sağlık durumunda olmam, ailemin benden vazgeçmeyerek elinden geleni yapması sayesinde. Müteşekkirim onlara.
Bazı Serebral Palsi vakalarında zihin fonksiyonları da etkilenmiş oluyor. Senin sadece yürümende mi sorun var?
-Evet. Benim durumuma ‘dipleji’ deniyor. Vücudumun, her iki tarafının da belden aşağısı etkilenmiş. Bu nedenle, benim sorunum sadece yürümemde. Çok şükür zihinsel bir engelim yok. Tamamen kontrolünüz dışında gelişen bir durum olduğu için daha ağır da olabilirsiniz, daha hafif de…
“Birkaç saniye daha oksijensiz kalsaydım, bambaşka bir hayat bekliyor olacaktı beni” diye düşünüyor musun arada sırada…
-Elbette! Nasıl ki “SP’li olmasaydım, hayatım nasıl olurdu” diye düşünüyorsam, “SP’im daha ileri bir safhada olsaydı nasıl bir hayatım olurdu” diye de düşünüyorum. Bazen tedavi merkezlerinde, daha fazla oksijensiz kalıp, rahatsızlığı ileri safhada olanları görüyorum ve halime şükrediyorum.
İkizin Emre’yle nasıl bir ilişkiniz var?
-Adı üstünde ikiziz biz! Çok güçlü bir ilişkimiz var. Bana, farklılığımı hissettirmeyen bir iletişim, sevgi ve bağlılık var aramızda.
Peki gelişimin nasıl seyretti?
-Bu durumu kabullendim. Ve hayatıma devam ettim. Gayet iyi bir eğitim aldım. Liseden sonra, Isparta Süleyman Demirel Üniversitesi, Selahattin Karasoy MYO Elektronik Bölümü’ne gittim. Şu anda da Anadolu Üniversitesi İşletme Fakültesi’ne devam ediyorum. Tabii hayatımın her döneminde fizik tedavi vardı. 7 kere de ameliyat oldum. Ama ameliyatları da kabul ettim. Hiçbir şeyi abartmamayı öğrendim. Tüm bu dönemler boyunca da yüzdüm.
Yüzme ne ifade ediyor senin için?
-Kendimi en özgür hissettiğim alanlardan biri. 13 yaşında başladım ve özel turnuvalarda oldukça iyi dereceler elde ettim. Geriye dönüp baktığımda, “İyi ki yüzmeye gönül vermişim!” diyorum.
Hep böyle mücadeleci miydin?
-Evet. Şuna inanıyorum hayatta: Eğer bir şeyleri, kendiniz aşmazsanız, gelişmeniz mümkün değil! Bir başkası sizin için bir şeyler yaptığında, bağımlılığınız artıyor ve istediğiniz yerlere ulaşma şansınız olmuyor. Bu yüzden en başından beri pes etmemeyi öğrendim. Kendi ayaklarım üzerinde durmak zorundaydım. Mücadele etmek zorundaydım. Başka çarem yoktu. Ben de öyle yaptım.
Üniversite okumaya Isparta’ya gidiyorsun. Pek çok farklı işte çalışıyorsun. Yüzmede madalyalar alıyorsun. Kendi hayatını hep sen kurgulamışsın. Bu duygunun altında ne yatıyor?
-Eğer Serabral Palsi’liyseniz, bu sizin gerçeğiniz, hayatınızı bu şekilde yaşayacaksanız. Sadece fiziki değil, psikolojik olarak da destek almanız gerekiyor. Zaten doktorlar, psikolojik olarak da size destek veriyor. Kendi başınıza mücadele etmeniz ve güçlü olmanız gerektiğini size anlatıyorlar. Siz de zamanla, özellikle de yaşınız ilerledikçe bunu görüyor ve şöyle düşünüyorsunuz, “Evet, diğer insanlara göre yapamadığım çok fazla şey var. Ama ben de yapabildiklerimi geliştirebilir ve kendimi daha ileri seviyeye taşıyabilirim!” Bu, bir seçim. Ben “kurban” değil, kendi hayatını kendi kurgulayan insan olmayı seçtim. Ne başardıysam da kendim başardım. Herhangi bir şeyi, kendi kendinize başarmanın keyfi hiçbir şeyde yok! “Dezavantajlı bireyler için engelli dostu bir koleksiyon üretilebilir mi?” diye düşündüm mesela. Bu fikrin üzerine gittim. Tabii ki kendi deneyimlerimden de faydalandım ve ortaya LC Waikiki Limitless koleksiyonu çıktı.
ÇOCUKLUĞUMDAN BU YANA GİYİM KONUSUNDA YAŞADIĞIM ZORLUKLAR, ASLINDA PROJE İÇ GÖRÜSÜNÜN TA KENDİSİYDİ… ENGELLİ DOSTU KOLEKSİYON
İdari asistan olarak girdiğin LC Waikiki’de şu an kapasite uzman yardımcısısın. Limitless Koleksiyonu da senin bebeğin. Fikir babası sensin. Nasıl doğdu bu koleksiyon?
-“Dezavantajlı bireyler için engelli dostu bir koleksiyon üretilebilir mi?” Ana fikir buydu. 9 yıldır LC Waikiki’deyim. Çok da severek çalışıyorum. 56 ülkede mağazaları olan global bir şirketten söz ediyoruz. “İyi giyinmek herkesin hakkı” söylemiyle kurulmuş. “Dezavantajlı bireylerin de iyi giyinmesi” şirket felsefemize uyar diye düşündüm. Bu fikrimi, koleksiyon ekibindeki çalışma arkadaşlarımla paylaştım ve inanılmaz destek gördüm. Çocukluğumdan bu yana giyim konusunda yaşadığım zorluklar, aslında proje iç görüsünün ta kendisiydi. Daha sonra bu düşünceler, yerini tasarım ekipleriyle yapılan toplantılara ve planlamalara bıraktı. Koleksiyona birkaç ürünle başlamayı hedeflerken, yöneticilerimizin teşvik ve destekleri sayesinde Limitless Koleksiyonu adında daha büyük ve kalıcı bir proje ortaya çıktı.
Harika! Sen bu koleksiyonu nasıl tanımlıyorsun?
-Dezavantajlı bireylerin, tek başlarına giyinebilmelerine olanak sağlayan, rahat ve fonksiyonel bir koleksiyon. Ama güzel olan şu: Bu ürünler, ‘herkes için.” Buna özellikle dikkat ettik. Yani sadece dezavantajlı bireylere özel tasarımlar değil. Herkesin üzerine rahatlıkla giyebileceği, engelli bireylerin kendilerini ayrıştırılmış hissetmeyeceği bir koleksiyon. Biz, Limitless koleksiyonuyla, “ortak bir hayat” yaşadığımızı bir kez daha vurgulamayı amaçladık. Kısaca LCW Limitless’ı, iki hayata birlikte dokunan bir koleksiyon olarak tanımlayabiliriz.
Fikir şahane! Tekrar tebrik ederim. Pek çok insanın hayatını kolaylaştıracak bu ürünler…
-Evet. Tabii ki en çok engelli bireylerin işine yarayacak. Çünkü ürünlerde yer alan fonksiyonlar, kolay ve rahat giyinmeyi sağladığı için dezavantajlı bireylerin hayatlarını, bir nebze de olsa kolaylaştıracak. Ama kolaylık ve konfor arayan herkesin, bu ürünleri severek giyebileceğini düşünüyorum.
Koleksiyon kaç parça üründen oluşuyor?
-Şimdilik 45 farklı ürün. Yeni ürünler üzerinde de çalışmalarımız devam ediyor.
Şimdi tek tek soruyorum. Gömleklerdeki ve pantolonlardaki “cırt bantları” ne işe yarıyor?
-Cırt bantlar, giysinin kolaylıkla giyilip çıkarılmasını sağlıyor. Mesela gömleklerdeki bantlar, dışarıdan bakıldığında düğme görüntüsüne sahipken, aslında içeriden bantlı olarak tasarlandı. Bu da kolay bir şekilde gömleğin giyilip çıkarılmasına olanak sağlıyor.
Peki ya pantolonlarda belde bulunan bantlar?
– Fermuar veya düğme ilikleme gerektirmeden kolayca giyilmesini sağlıyor.
“Tutma aparatı” olan pantolonlar da var, kargo pantolonlar…
-Evet. O tutma aparatları, tekerlekli sandalyedeki bireylerin gerek bacaklarını tutarak kaldırmalarını, gerekse de pantolonu yukarı doğru çekmelerini kolaylaştırmak üzere tasarlandı.
Paçası geniş denimler, ayağında ateli olanlar için mi düşünülmüş?
-Aynen öyle! Ayağında atel takılı olan kişilerin, pantolon paçalarını rahatlıkla genişletebilmesi düşünülerek tasarlandı. Koleksiyonun tamamında olduğu gibi bu ürünü de dileyenler, bol paça olarak da kullanabilir.
Yanılmıyorum, yetişkinler için de zıbınlar var değil mi?
-Doğru. Karın bölgesinden beslenmek zorunda kalan kişileri düşünerek tasarladık onları. Ürünün göbek bölgesinde, pat açıklığı bulunuyor. Medikal dükkanlarda bu ürünü, her zaman her bedende bulmak güç. Bulunsa da yüksek fiyatlara satılabiliyor. Bu nedenle hem bu ürünü hem de koleksiyondaki diğer ürünleri, ulaşılabilir fiyatlarla müşterilerimize sunmak istedik.
Başka neler var?
-Kolu çıkabilen ya da kolları dışarıdan giyilebilen montlar hazırladık. Kol hareketi sınırlı olan dezavantajlı bireylerin, dış giyim ürünlerini rahatça giyip çıkarabilmeleri için kolu dışarıdan giydirilip, fermuarla gövdeye birleştirilebilen montlar tasarladık. Bu ürünler de kasım ayı itibariyle e-ticaret sitemiz, lcwaikiki.com’da müşterilerin beğenisine sunulacak.
Koleksiyonun ürünleri hangi mağazalarda var?
-Şimdilik sadece online alışveriş sitemiz, lcwaikiki.com’da satışa sunuyoruz. Online alışveriş birçok kişinin artık çok kolay erişebildiği, konforlu bir alışveriş yöntemi, hem de hızlı. Dezavantajlı bireyler için de böyle daha kolay olacağını düşündük. Koleksiyondaki her bir parça, dezavantajlı bireylerin giyinme ve soyunma gibi temel ihtiyaçlarını kendi başlarına daha kolay yapabilmeleri için özel olarak geliştirildi.
Dünyada örnekleri var mı?
-Çeşitli örnekler mevcut. Ama Türkiye hazır giyim ve moda perakende sektörünün ilk engelli dostu koleksiyonu. Tamam, fikir önderi benim. Ama koleksiyon şekillendirmeye başladıkça, projedeki ekip arkadaşlarımın hem konuyu hem de koleksiyonu çok daha fazla içselleştirdiklerini gördüm. Bu da inanılmaz mutlu etti beni. İnsanlar, gördükçe, anladıkça, hissettikçe bazı şeyleri kavrayabiliyorlar.
Kendine koyduğun yeni hedefler var mı?
-Öncelikle koleksiyonun tutması. Bu ürünlerin, insanların hayatını kolaylaştırması. Ve tabii, toplum içinde farkındalığın artması. En önemli konu bu aslında. Engelli bireyler, sosyal hayatta çok zor şeyler yaşıyor. Özellikle de bizim ülkemizde. Yaşadıkları zorlukları azaltacak, etki alanımdaki başka inisiyatiflere de önderlik etmek isterim.