Bu kadar büyük bir organizasyonun Türkiye ayağında şampiyon olup, uluslararası aşamasından da ödülle dönmüş olmak, öz güvenimi çok perçinledi!

Şimdi sıra Berk’te… Berk, yarışma öncesi, daha önce hiç gözlemlemediği Asya’lı tasarımcı gençlerin bakış açılarını merak ederek gitmiş Malezya’ya. Döndüğünde ise o kültüre daha fazla saygı gösterdiğini söylüyor.
‘’Gençlerle ortak sorunlar üzerine tasarımlar yapsak da ortaya çıkan eserlerin birbirinden farklı oluşu bulunulan coğrafyanın ve kültürün tasarıma nasıl yansıdığının göstergesi’’ diyor.
.
Bu tür deneyimlerin her biri çok kıymetli… Gençlerimizin geleceklerini tasarlarken bu tarz deneyimleri yaşamaları daha da şahaneee! Simruy ve Berk’i kazandıkları özel ödüllerden dolayı tebrik ediyorum… Nippon Paint Türkiye’ye de bu kadar anlamlı ve mimarlık öğrencilerini heyecanlandıran yarışmaya Türkiye’yi de dahil ettikleri için sonsuz teşekkürler ediyorum

AYNI ANDA HEM MİMARLIK HEM DE İÇ MİMARLIK OKUYORUM, İSTANBUL TEKNİK ÜNİVERSİTESİ’NDE

Berk sana da bravo! Nippon Paint’in gerçekleştirdiği AYDA (Asia Young Designer Awards) yarışmasında, iç mimarlık kategorisinde Türkiye birincisi oldun. Ve Malezya’da yarışma hakkı elde ettin. Elde etmekle kalmadın, oradan da ödülle döndün…
-Çok teşekkürler.

Seni tanıyabilir miyiz?
-İstanbul Teknik Üniversitesi’nde mimarlık ve iç mimarlık öğrencisiyim. İki bölümü aynı anda okuyorum. Okul dışında yarışmalarla da ismimi duyurmaya başlayan bir öğrenciyim. Günümüzdeki birçok mimar gibi ben de yaşam kalitesi yüksek, olanakları ve kaynakları eşit, adil ve doğaya saygılı bir şekilde tasarlanan ortamların yaratılması için çalışan bir genç tasarımcıyım.


Sen empati için neyi tasarlamıştın?
-Her yaştan bireyin, bir arada olabileceği doğal buluşma yerleri olan sokaklar, yetişkinler için sosyalleşme, çocuklar için doğal oyun alanlarıdır. Sokakta geçirilen zamanın, çocukların hayal gücü, yaratıcılığı ve sosyal ilişkileri üzerindeki etkilerini, empati temelli bir konseptle, bir evi, sokak/oyun alanına çevirerek, çocukların sokakla yeniden bir araya gelmesini sağladım. “Streethouse” adını verdiğim bu tasarımın, yarattığı empati temelli diyalog sayesinde, insanlar sokakların nasıl bir dönüşümden geçmesi gerektiğinin bilincine varıyor ve çevrelerini şekillendirmeye başlıyorlar. Bu noktada bu diyalog, Streethouse’un sınırlarını aşan ve tüm mahalleye, şehre, hatta belki de dünyaya ilham verecek bir sokak olgusu yaratıyor.

SOKAKTA GEÇİRİLEN ZAMAN ÇOCUKLARIN HAYAL GÜCÜNÜ, YARATICILIĞINI VE SOSYAL İLİŞKİLERİNİ GELİŞTİRİR

Neden çocukları projenin merkezine aldın?
-Çünkü bugün geldiğim konumda, sokakta geçirdiğim vaktin ve oynadığım oyunların etkisinin ne kadar büyük olduğunun bilincindeyim. Çocuk, oyun sırasında diğer çocuklar ve yetişkinlerle iletişim kurma şansına sahip olur. Sokakta geçirilen zaman, çocukların hayal gücünü, yaratıcılığını ve sosyal ilişkilerini geliştirir. Sokağın ve orada oynadıkları oyunların, çocukların kişilikleri üzerinde çok ciddi bir etkisi var. Bir insanın karakterini şekillendiren, yaşamındaki en önemli evre, çocukluk dönemidir. Ben de bu dönemde etkisi büyük olan sokak ve oyun kavramı üzerine çalışarak, bilinçli ve iyi bireylerin yetişmesini sağlamak istedim.

“Yarışmanın global ayağında, dünyanın her yerinden gelecek olan tasarımcılarla tanışmayı dört gözle bekliyorum” demiştin. Nasıl zihinler bekliyordun karşında? Ve karşılaştığın tablo nasıldı?
-Ülkemiz gerçekten oldukça ilginç bir konumda. Aynı anda hem Batı’ya hem Doğu’ya, Avrupa’ya ve Asya’ya açılan bir kapı gibiyiz. Bu, elbette tasarımcılar olarak bizleri de etkiliyor. Daha çok Batı’nın etkisinde olan ve o tarafa daha yatkın tasarımlar ortaya koyan biri olarak, tasarımın bambaşka bir tarafında olan Asyalı tasarımcılarla tanışmak istiyor ve onların mimarlığa nasıl baktığını merak ediyordum. Tam da beklediğim bir profilde çıktılar karşıma. Oldukça hırslı, çalışkan ve özverililer. Özellikle bulundukları doğal çevreye olan saygılı tasarım yaklaşımları, beni çok etkiledi.

Dünyanın farklı coğrafyalarından, aynı yaş grubunda ve aynı mesleği edinmek için eğitimine devam eden gençlerle olmak nasıl bir duygu?
-Şahane! Nippon Paint’in düzenlediği AYDA dünyanın pek çok yerinden gençleri bir araya getiriyor. Çok değerli bir şey bu! Gençlerle ortak sorunlar üzerinde tasarımlar yapsak da ortaya çıkan eserlerin birbirinden farklı oluşu, bulunduğumuz coğrafyanın ve kültürün etkisinin tasarıma nasıl yansıdığını gösteriyor. Bunu görmek etkileyiciydi. Çoğunluğun yaklaşımının globallikten ziyade, yerellikten ilham ve güç alması, tasarımcı kimliklerini etkili kılan en önemli unsurdu. Bunun bilincine varmak, beni oldukça mutlu etti. Aynı zamanda, çok farklı ülkelerden yeni bağlantılar yakalama fırsatı bulmak da çok güzel. Her açıdan çok faydalı bir deneyimdi!

BİRBİRİNDEN YARATICI TASARIMLAR VARDI

Yarışma katılımcılarından seni en çok etkileyen proje hangisi oldu?
-Basit birtakım deneyimleri, matematiksel formüller aracılığıyla oluşturulan bir mimari tasarımla, insanlara aktarma çabasına giren bir proje çok ilgimi çekti. Tasarımın içine basit veya karmaşık matematik formüllerinin entegre edilip, ses aracılığıyla tasarıma dökülme fikri, mantıklı geldi. Birbirinden yaratıcı tasarımlar vardı.

Bu deneyim sana ne kattı?
-Çeşitli eğitimler, atölyeler, röportajlar, yayınlar ve seyahatlerle dolup taşan, dinamik yapıya sahip bir yarışmadan bahsediyoruz. Katıldığım için kendimi şanslı hissediyorum. AYDA sayesinde, farklı ülkelerden genç tasarımcılar, profesyonel mimar ve iç mimarlarla tanışma fırsatı yakalamak, bağlantıları kurmak çok değerliydi. Aynı zamanda bu kadar büyük bir organizasyonun Türkiye ayağında şampiyon olup, uluslararası aşamasından ise ödülle dönmüş olmak öz güvenimi çok perçinledi. Hem okulda hem de bu tarz yarışmalarda daha çok çalışmam için beni motive etti.

Gelecek hedeflerin ne?
-Bu yolda henüz başlangıç aşamasında olsam da gayretliyim, mesleğimi çok seviyorum ve “geleceğin yazarı” bir tasarımcı olmayı hedefliyorum.

Yorum Bırak