Size bir soru sormak istiyorum. Özellikle kadın takipçilerime: Saçlarınızı teslim ettiğiniz kuaför kadın mı, yoksa erkek mi?
.
Birçoğunuzun ‘erkek’ diyeceğine eminim. Bu arada yanlış anlaşılmak istemem erkek kuaförlere karşı bir düşmanlığım yok. Aksine, yıllardır saçım kesen Hüseyin Kara benim vazgeçilmezim, fönleyen Ahmet Gümüş de…
.
Ama her alanda olduğu gibi bu meslekte de, kadınların bir adım geride bırakıldığı da bir gerçek.
‘Geride bırakıldığı’’ diyorum çünkü bu konu, kadınların kuaförlük mesleğine ilgi göstermedikleri gerekçesiyle açıklanacak bir konu değil. Yeterli firsat verilmiyor.
.
Yine de yüzümüzü düşürmeyelim. Çünkü hala bana umut veren kadınlar ve projelere rastlayabiliyorum. Bugün size L’Oréal Professionnel’in Kuaförler Derneği’yle hayata geçirdiği ‘Kadın Profesyoneller’ projesinden bahsedeceğim. Ve bu projede rol model olan üç yetenekli kadını tanıtacağım: İlknur Akbulut, Dilber Aydoğan, Zeynep Acar…
.
İlknur Akbulut, Bodrum’da harikalar yaratan, dünya tatlısı, ödüllü bi saç tasarımcısı. ‘Mesleklerin cinsiyeti yok. Mesleği iyi icra etmek var’ diyebilen, asla yılmadan çıkış noktasını sürekli öğrenme ve kendini geliştirmede bulmuş güçlü bir kadın. Yarışmalarda aldığı birincilikler onu Londra’daki L’Oréal Professionnel eğitimlerine taşımış. Mesajı açık ve net, ‘Saçıma ilk kez bir kadın dokunuyor laflarına sakın kulak asmayın. Çalışmaya öğrenmeye devam edin!‘
L’Oréal Profesyonel Ürünler Bölümü Genel Müdürü Volkan Yıldız da onunla aynı fikirde…
Sorunun çözümünün fırsat eşitliği sağlamaktan geçtiğini anlatıyor. Ortak amaç: Meslekte ilerlemek isteyen genç kadınların, kariyer gelişimlerine destek olmak ve kadın kuaför sayısını artırmak.
Tebrikler! Bu ülkenin her daim adından söz ettiren, markalaşmış, ödüllü kadın kuaförlerinden birisin. Başarının sırrı ne?
-Mesleğe olan aşkım, tutkum. Azmim. Çalışkanlığım. Ve eğitim! Hep eğitim! 25 yıldır kendimi geliştirmek için, her konuda eğitim alıyorum. Her tasarladığım saç, benim için bir “hikâye.” Kendimi her gün yeni hikâyelerin peşinden koşan bir sanatçı olarak değerlendiriyorum. İstikrarlıyım, yeniliklere açığım. Bitmez tükenmez bir öğrenme aşkım var. “Öğrendim, bitti” yok bizim meslekte. Hep “Daha iyi nasıl olabilirim?” diye soruyorum kendi kendime. Kısacası kuaför olmak sadece saç kesmek, saç yapmak değil; saçla harmanlanıp, onu keşfe çıkmak!
Meslek hayatının en önemli kırılma noktası…
-Tokat Turhal’da, kendi suyumda yüzerken, üstelik oldukça başarılı bir kuaförken, “güvenlik alanı”mdan çıkmak istedim. Kendimi biraz daha geliştirmek istedim. Buna cesaret ettim. İzmir’e gittim, bir kesim eğitimine katıldım. O zaman anladım ki, kuaförlük çok farklı bir deneyim. Ve bu işin, ucu bucağı yok. Hep öğrenip, kendinize yeni bir şeyler katabiliyorsunuz. Katmalısınız. Yoksa olduğunuz yerde sayar, durursunuz. O eğitim, hayatımı değiştirdi. Algılarımın açılmasına sebep oldu. Sonra Estetica dergisiyle tanıştım. Her ay, her sayfasını dikkatle okuyup not alırdım. Bir gün dergiyle birlikte Hair Show’un ilanı geldi. Müthiş heyecanlandım. “Kesinlikle bu show’a katılmalıyım!” dedim. Bu da cesur bir karardı. Anadolu’da bir kadının böyle bir işe kalkışması, alışılagelmiş bir şey değil. Hem kendi ailemi hem de eşimin ailesini ikna etmek kolay olmadı. Ama başardım. Veeee o show’dan sonra hayatım tamamen değişti. Sadece mesleğin değil, kuaförlük dünyasının da çok farklı ve renkli olduğunu keşfettim.
Bir kadın olarak en büyük destekçin kimdi?
-Öncelikle eşim. Sonra tabii ailem. Ardından da müşterilerim yoluma ışık tuttu, yıllardır da tutuyorlar. Ama öğrenme aşkım, gelişme istediğim olmasa, bütün bunlar gerçekleşemezdi. Önce kendime, sonra onlara teşekkür ediyorum.
Erkek egemen bir sektörde var olmanın zorlukları neler?
-Sadece bizim sektör için değil, pek çok sektör için geçerli bu. Aşmak mümkün ama tabii ki zorlukları var. Bir kere kalıplaşmış ön yargılar var. “Kadın kuaförü, erkek olur” gibi bir algı var mesela. Önce onu yıkmaya çalışıyorsunuz. Mesleklerin cinsiyeti yok. Mesleği iyi icra etmek var. Ama bizim sektörde her yerde erkekler var, eğitimlere de çoğunlukla erkekler katılıyor. Ben bunu da umursamadım. İlk yıllarımda, devamlı şu lafları duyuyordum: “İlk kez saçıma bir kadın dokuyor, ilk kez bir kadın kesiyor!” Ama işte, pes etmemek gerekiyor. İşinizde iyiyseniz, tüm bu ön yargıları yıkabiliyorsunuz.
Peki yurt dışında durum ne?
-Orda tam tersi! Londra’da akademiye katıldıktan sonra, orda egemen kısmın aslında kadın olduğunu gördüm. Ve bu bana güç verdi. Pekâlâ Türkiye’de de kadın kuaförler artabilir diye düşündüm. Nitekim öyle oluyor. Bu, bizim sektörümüz için çok önemli bir adım.
Yolun L’Oréal Professionnel’le nasıl keşişti?
-Hairist yarışmasında 1. olduktan, Tokat’ta kalsam ilerleyemeyeceğimi anladım. Bodrum’a taşınmaya karar verdim. Ha kolay mı oldu? Hayır! Bu da cesur bir karardı. Şehir değiştirdim, hayatıma sıfırdan yeniden başladım. Bütün ailemi Bodrum’a taşıdım. Ama iyi ki yapmışım! Sonra beni daha iyi yerlere taşıyacak büyük bir markayla çalışmaya ihtiyacım vardı. Bu yüzden gittim, L’Oréal Professionnel’in yarışmasına katıldım. Ne mutlu bana ki, yine birinci oldum ve Color & Style Trophy – L’Oréal Professionnel Paris’te Türkiye’yi temsil ettim. Mesleğinizi iyi yapabilmeniz için size yatırım yapan kurumlara ihtiyacınız oluyor. Onlarla yollarımız kesişmeseydi, tüm bu deneyimlerden mahrum kalacaktım. Ve bugünkü İlknur olamayacaktım.
10 YIL ÖNCEKİ HALİME TEŞEKKÜR ETMEK İSTERİM KORKMADIĞI, CESUR VE AZİMLİ OLDUĞU İÇİN!
Kariyerine yeni başlayan genç meslektaşlarına ne tavsiye edersin?
-Farklı salonlara gidip, kuaförlerin nasıl servis verdiklerini, müşterilere nasıl davrandıklarını gözlemlesinler. Yani sadece eğitim almak değil, eğitimi aldıktan sonra, o öğretilenlerin salonlara nasıl yansıtıldığını görmek de önemli!
10 yıl önceki haline ne söylemek istersin?
-10 yıl önceki halime teşekkür etmek isterim. Bu yolda istikrarla yürüdüğü için. Korkmadığı, cesur ve azimli olduğu için.
HER KADININ FARKLI BİR HİKAYESİ VAR. TASARLADIĞIM SAÇ, RUHUNA UYGUN OLMALI!
Mesleğinle ilgili seni en çok ne heyecanlandırıyor?
-Saç kesmek. Çünkü saçların, ruhumuzun devamı olduğunu düşünüyorum. Bir de salonuma gelen her kadının bir hikâyesi var. Ben de o hikâyeye uygun saç kesmeye çalışıyorum. Tasarladığım saç, onun ruhuna uymalı. Bu da beni çok besleyen bir şey.
Umutsuzluğa kapıldığın dönemler hiç olmadı mı?
-O kadar çok oldu ki… Yarışmalarda dereceye bile giremediğim zamanlar oldu. Ama yine de pes etmedim. Özellikle ülkemizde, pek çok belirsizlik var. Önünüzü göremediğiniz dönemler oluyor. Bu da canımı sıkıyor. Fakat bazen büyük resimden ziyade, salona giren misafirimin saçlarına dokunarak, elimden gelenin en iyisi yapıp, küçük küçük hikayeler yaratıyorum. Bu da beni motive ediyor, devam etme gücü veriyor.
Rol modelin ya da ilham kaynağın var mı?
-Bodrum’da yaşadığım için dalış yapıyorum. Suyun altında inanılmaz renklerle tanıştım. Bu aralar, bana en çok bu ilham veriyor. Bir de Netflix’te Jennifer Lopez’in Super Bowl için çektiği belgeseli izledim. JLO’nun duruşu, erkek egemen bir dünyada, nelerin mümkün olabileceğini gösterdi. Rol modelim Jennifer Lopez.
Kuaförlük mesleğini nasıl tanımlarsın?
-Dış görünüşümüz, beğenilmek üzerine kurulu olmamalı. Dış görünüşümüz aslında, kıyafetimizden tarzımıza, kullandığımız ürünlere kadar kendimizi ifade etme yöntemimiz. Ben de yolumun kesiştiği insanların saçlarına dokunarak, kendilerini doğru ifade etmelerine yardımcı olmaya çalışıyorum.
Kadın Profesyoneller projesinin amacı nedir?
-Türkiye’deki 85 bin kuaförün yalnızca yüzde 5’i kadın. Ne yazık ki çok düşük bir oran bu! L’Oréal Professionnel olarak biz de Kuaförler Derneği’yle iş birliği yaparak Kadın Profesyoneller projesini hayata geçirdik. Bu meslekte ilerlemek isteyen genç kadınların, kariyer gelişimlerine destek olmayı ve meslekteki kadın kuaför sayısını artırmayı amaçlıyoruz. Ayrıca onları, ilham alabilecekleri rol modellerle bir araya getiriyoruz.
Gençler, profesyonel kadınların ilham verici hikayelerini dinliyor, deneyimlerinden faydalanıyor…
-Evet. Devamında da mentor-menti programıyla, sektörün önemli profesyonellerinden, mesleki danışmanlık alarak, kariyer yolculuklarında bir adım ileriye gidebiliyorlar. Yıllardır değişime, gelişime öncülük eden bir marka olarak böyle önemli bir projenin yaratıcısı olmaktan gurur duyuyoruz. Kadınların güçlendirilmesi bizim için çok önemli. Kadın Profesyoneller projesiyle, kuaförlük sektöründeki kadın istihdamını artırmayı hedefliyor, tüm sektörün gelişmesine katkı sağlamayı amaçlıyoruz!
“ERKEK KUAFÖRLER, KADININ DİLİNDEN DAHA İYİ ANLAR. TARZLARINI DAHA İYİ ANALİZ EDER” GİBİ KALIPLAŞMIŞ ÖN YARGILAR VAR. ÖNCE BUNLARI KIRMAYA ÇALIŞIYORSUNUZ!
Tebrikler! Sen de bu ülkenin adından söz ettiren başarılı kadın kuaförlerinden birisin. Ankara’da çalışıyorsun. Meslek hayatında pek çok kırılma noktası olmuştur. Sence en önemlisi hangisiydi?
-Hayallerimin peşinden koşmak için yaşadığım ili değiştirmem! Bursa, İnegöl’de başladı benim hikayem. İlkokul sonda, mahallemizdeki kuaförde çalışmaya başladım. 12-18 yaş arası mesleki eğitimlere ağırlık verdim. Nerede eğitim olsa, katılmaya başladım. Kesim, boya aklınıza ne gelirse. O zaman tabii başka pencereler açılıyor önünde. Hiçbir şey bilmediğini anlıyorsun. Eskiden standart, tık tık saç kesiyordum. Oysa, o değilmiş mevzu. Beni bu kadar hevesli görünce, ustalarım da bütün eğitimlere beni göndermeye başladı. Epey kendimi geliştirdim. 19 olunca, İnegöl’e sığamaz oldum. 20 yaşında mesleki anlamda kendimi daha iyi geliştirebilmek için çalışma hayatıma Ankara’da devam etme kararı aldım. Tabii ailemi ikna etmek kolay olmadı. Ama pes etmedim. Ankara’ya taşınmak bütün hayatımı değiştirdi.
Erkek egemen bir sektör bu. Sen, ne tür zorluklar yaşadın?
-Belli kalıplaşmış ön yargılar var. “Erkek kuaförler, kadının dilinden daha iyi anlar. Tarzlarını daha iyi analiz eder” gibi. Bir kere, önce bunu kırmakla uğraşıyorsunuz. Kendinizi kanıtlamak için, erkeklerden daha çok çalışmanız gerekiyor. Ben de öyle yaptım. Bu işin aslında bir sanat dalı olduğu ve sanatın, sanatçının cinsiyetinin olmadığını ispat etmek, çok kolay değil. Ama imkânsız da değil! Zamanla, mesleki açıdan kendini geliştirmiş, alanında fark yaratmış hemcinslerimin de ayak seslerini duymak, bu yolda yalnız olmadığımı hissettirdi bana. Yalnız olmadığınızı görünce de kendinizi daha iyi hissediyorsunuz. Zorluklar, yerini kolaylıklara bırakmaya başlıyor.
L’Oréal Professionnel’le yollarınız kesişince neler oldu?
-Valla harika şeyler oldu! Bir kere iyice kendime güvenim geldi. Daha bir coşkuyla çalışmaya başladım. İşimiz, sanatsal bir iş. Görsel sunum çok önemli. Bu sunumu iyi yapanlar, kendi alanlarında ön plana çıkıyor. Benim sosyal medya hesaplarımda, ağırlıklı olarak topuz modelleri ve gelin modelleri yer alıyor. L’Oréal Professionnel’in de dikkatini çekmiş olmalıyım ki Antalya’da düzenledikleri etkinliğine davet edildim. Onların sayesinde kendimi daha da geliştirdim. Sektörde, kadınlara destek veren kurumların olması çok önemli.
Yeni başlayanlara neler tavsiye edersin?
-Zorluklar var. Ama biz kadınların, bütün zorlukları aşacak gücü de var! Her şeyi yapabiliriz. Yeter ki isteyelim. Pes etmeyelim, vazgeçmeyelim. Gençlere tavsiyem; Kalıplaşmış ön yargılara kulaklarını tıkayıp, yollarına devam etsinler. Ama tabii sürekli kendilerini geliştirsinler! Sonunda başarıya ulaşacaklar.
BEN HEDEF ODAKLI ÇALIŞTIM. BELLİ ALANLARA ODAKLANDIM. VE O ALANLARDA ÇOK USTALAŞTIM!
10 yıl önceki kendine neler söylemek istersin?
-Dilber, tutku duyduğun işi yapıyorsun! Sen doğru yoldasın. Hayallerinin gerçekleşmesi biraz zaman alacak ama sabırlı ol. Çalışkan ol, azimli ol. Gör bak hedefine varacaksın…
Sence seni başarılı yapan şey ne?
-Tabii ki işi sevmek, tabii ki çok çalışmak. İnce bir detay var, onu es geçmemek gerek: Hedef odaklı çalışmak! Ben öyle yaptım. Belli alanlara odaklandım. Ve o alanlarda çok ustalaştım.
Bu meslekte kendini en mutlu hissettiğin an…
– Saçını taradığım bir gelinin, heyecanlı bekleyişi ve arkasından gelen sevinci… Müthiş! Gelin, onu bir kere yaşıyor. Ama ben saçını taradığım her gelinle, bir daha bir daha yaşıyorum.
Rol modelin ya da ilham kaynağın var mı?
-İşini iyi yapan herkes benim ilham kaynağım.
Tebrikler! Önce çıkan kadın kuaförlerden biri de sensin Zeynep. Seni tanıyalım…
-Mesleğime aşığım. 33 yıldır Denizli’de yaşıyorum. Kuaförlüğü sadece saç, kesim, boya olarak görmüyorum. Çok daha ötesi. Bizler hem sosyolog hem psikolog gibi çalışıyoruz. Kuaför salonlarında toplumun nabzını tutuyoruz. İnsanların öz güvenlerini yerine getiriyoruz, onların kendilerini daha iyi ifade edebilmelerini sağlıyoruz. Ben bildikleriyle yetinmeyen, araştırmacı, kendini sürekli geliştirmeye çalışan biriyim. Yenilikleri yakından takip ederim. Kendimi de yenilerim. Kendi dış görünümüm, hatta salonumuzun mekânsal tasarımı bile işimizin bir parçası diye düşünüyorum.
Mesleğe nasıl başladın?
-8 yaşında evimizin altındaki kuaför salonunda başladım! Çünkü annem ve babam çalışıyordu. Onlar gelene kadar bir yerde beklemem gerekiyordu. O kuaförde derslerimi de yaptım, saç da yıkadım… Yıllar içinde yavaş yavaş işin bütün inceliklerini öğrendim.
Başarının sırrını neye bağlıyorsun?
-Öğrenilecek şeylerin bitmemesine, sürekli araştırma içinde olmama ve yeniliklerin peşinden koşmama… Çok severek yapıyorum işimi. Kişiliğime çok uygun. Zamanı unutuyorum. Her anından keyif alıyorum.
KİMSENİN BİZİ SEVMEDİĞİMİZ BİR İŞE YÖNLENDİRMESİNE İZİN VERMEMELİYİZ!
Meslek hayatında senin de kırılma noktaların olmuştur. Sence en önemlisi?
-Üniversite okuma planları yaparken, bir kuaförlük teklifi geldi. İşte o, benim için önemli bir kırılma noktasıydı. Spor akademisinde okumak yerine, mesleğimi seçtim. İyi ki de öyle yapmışım. Bir gün olsun pişmanlık duymadım.
Bu yolda en büyük destekçin kim oldu?
-Birlikte çalıştığım, her daim yanımda olan eşim ve ailem.
Kuaförlük yıllardır Türkiye’de erkek egemen bir sektör. Ne kadar zorlandın?
-Hayatta hiçbir şey önümüze hazır ve mükemmel sunulmuyor. Tabii ki zorlandım. Ama bu, bütün sektörlerdeki kadınlar için geçerli. Asla çabalamaktan vazgeçmemeliyiz. Kimsenin bizi, sevmediğimiz bir işe yönlendirmesine izin vermemeliyiz. Hepimiz, kendi benzersiz rengimizi keşfetmeli, hayal ettiğimiz hedeflere ulaşabilmek için mücadele vermeliyiz.
Eğer bu mesleği seçmeseydin şu anda ne yapıyor olurdun?
-Profesyonel voleybolcu olurdum. Spor akademisi okuyup, antrenörlük ya da beden eğitimi öğretmenliğini tercih edebilirdim. Ama iyi ki kuaförlüğü seçmişim diyorum. Spor zaten hayatımda var, asıl önemlisi aşkla yaptığım bir işimin olması.
Mesleğe yeni başlayacak gençlere tavsiyen ne olur?
-Mesleki eğitim çok çok önemli. Ama sadece o da yeterli değil. Yeniçağa ayak uydurabilecek donanıma sahip olmak gerekiyor. Dil bilmek, kültür sanat ve sporla ilgili olmak gerekiyor.
ÖĞRENEBİLDİĞİN KADAR ÇOK ŞEY ÖĞREN! VE ÖĞRENDİKLERİNİ PAYLAŞ, ÇÜNKÜ BAŞARI PAYLAŞTIKÇA ÇOĞALIR
10 yıl önceki haline ne söylemek istersin?
-Öğrenebildiğin kadar çok şey öğren! Ve öğrendiklerini paylaş, çünkü başarı paylaştıkça çoğalır.
Mesleğinle ilgili seni en çok ne heyecanlandırıyor?
-Yaptığım kişiye özel farklılık ve değişimler. Müşterimin mutluluğu ve kendine olan öz güveninin artması beni çoook heyecanlandırıyor.
Umutsuzluğa kapıldığın bir dönem oldu mu?
-Olmaz mı? Oğlumun Serebral Palsi’li olduğunu öğrendiğim an, dünyam başıma yıkılmıştı mesela. Meslek hayatımın da bittiğini düşünmüştüm. Fakat engeller takılmak için değil, aşmak içinmiş. Eren bizi daha güçlü ve daha sabırlı yaptı. Oğlum, en büyük öğretmenim. Allah’a çok şükür ki mutlu bir çocuk. Ailemin desteğiyle, işimi de sürdürebiliyorum.