Çağlar Çorumlu röportajına gösterdiğiniz yoğun ilgiye çok teşekkür ederim. Söz verdiğim gibi Güven Murat Akpınar ve Caner Özyurtlu röportajlarıyla karşınızdayımm.
.
Biraz gecikmeli oldu ama nefis bi güne denk getirdim 🙂 Çünkü bugün günlerden Ayak İşleri… Dizisinin yeni bölümü yayına girdi, gözümden yaş gelene kadar gülmeye hazırıımmmmm!
Dizini tek bi kusuru var, o da çabuk bitiyor. Gerçi, güzelliği de orada tadı damağınızda kalıyor. Neyse, çok uzatmadan sizi ilk konuğum, Güven Murat Akpınar’la, namı diğer Evren’le baş başa bırakıyorum. Onunla oyunculuk, hayat, aşk ve Ayak İşleri üzerine konuştukkk.
.
.
Nevi şahsına münhasır biri Güven Murat. Her şeyi sorgulayan biri. Derin biri. Parayla pulla derdi yok. Sadece inandığı, işlerde yer alıyor. ‘O rolü ‘ben’ edebileceksem, oynamak isterim’ diyor. Evren rolünde, işin hakkını nasıl verdiğini hepimiz görüyoruz.
.
9 yıldır aşk yok hayatında, “İhtiyaç duymuyorum. Kimseye bulaşmadan tatlı tatlı yaşıyorum. İyi film, iyi müzik, iyi bi masa, iyi dostlarla muhabett tamamdır. Sevgiliye gerek yok’ diyor. Çok insan almıyor yaşamına. Seçerek yaşıyor. Akrabalarını bile. “İyi insan olacaklar. O zaman görüşüyorum. Az, öz insan. Hayatım kaliteli.” diyor.
.
Pazartesi de Caner Özyurtulu röportajını okuyacaksınız…
Dizinin en sevdiğim repliklerinden biri de “Vedat Abi, sence bu iş için biz doğru ikili miyiz?” Sence sen ve Çağlar Çorumlu doğru ikili misiniz?
-Kesinlikle. Hatta Caner’i de katalım, Çağlar Abi, Caner ve ben ekip olarak üçlüyüz! Üçümüzün de insana ve oyunculuğa baktığı yer aynı. Oyunculuğun, insan olma yanını çok önemsiyoruz. Yazılanı insan etmek diye bir şey var. Biz Çağlar Abi’yle bunun üzerine çok kafa yoruyoruz. Caner de zaten bunları düşünerek yazıyor. O yüzden de yazdığı şeyler, bu kadar iyi oluyor. Evet, çok iyi anlaşıyoruz biz, merhamet ettiğimiz, kızdığımız şeyler de aynı!
Ayak işleri’nin kendine has bir havası var. Bazen absürt bazen sadece durum komedisi.. Seni neresinden yakaladı?
-Her yerinden! Caner beni aradı, “Sana bir şey atsam okur musun len!” dedi:) “Tabii” dedim. Arkadaşlığımız uzun senelere dayanıyor.
Kaç yıl?
-2009’dan beri olmalı, konservatuvardan sınıf arkadaşıyız. Caner’in ilk işinde de vardım. Nereye çağırsa gidiyorum. Senaryoyu okudum, Evren karakteri olduğu gibi ben. Ben de anlamadığım bir şey olduğunda, hareket edemiyorum, mıh gibi kalıyorum, yerimden kıpırdayamıyorum. Midem bulanıyor filan. Dedim ki, “Yazdığın karakterde, o kadar çok ben varım ki bayıldım… Ben de bende olanı göstermek isterim!” Ve rolü kabul ettim.
Peki bu kadar beğenilen bir dizi olacağını tahmin etmiş miydin?
-Valla, ilk bölümü çektikten sonra dedim ki “Göreceksiniz, 5 sezona kadar gidecek bu dizi!” Kimse bana inanmadı. Şu an 3. sezonu çektik! Bence devamı da gelebilir. İnanılmaz özeniyoruz. Hepimiz bu diziyle yatıp kalkıyoruz. Bütün gücümüzle, sevgimizle sete gelip, işimizi yapıyoruz.
Senin kariyerinde nasıl bir yerde duruyor Ayak İşleri?
-Kariyer çok ilgilendiğim bir şey değil! Ama şöyle söyleyeyim, sevdiğim şeyleri yapmaksa kariyer, şu an canımın içi bu iş. Sette de çok mutluyum!
Nasıl bir ortam…
-Kakara kikiri var ama Çağlar Abi de ben de disiplinliyiz, provamız sağlamdır. Oraya çıktığımızda da herkesten o ciddiyeti bekliyoruz. Komik oynadığımız bir şeye, eğlenerek girmiyoruz yani. Ciddiye alıyoruz. Caner de çekimi ciddiye alıyor. Birkan Abi var görüntü yönetmenimiz aynı ciddiyette. Işıkta Sezgin var, aynı ciddiyette. İşin iyi olması için ciddiyet bence gerekiyor. Disiplin iyidir.
Sen, Ayak İşleri’nde oynuyor gibi durmuyorsun. Çok acayip, sen sanki Evren’sin! Bir oyuncu olarak bu hissi geçirebilmek kolay olmasa gerek…
-Ne güzel bunu duymak! Benim oyunculuktan anladığım bu. O rolü ben edebileceksem, oynamak isterim. Zaten öyle çok oynamak gibi dertlerim de yok. Sevdiğim şeyi yapmak ve derdini sevdiğim birini oynamak istiyorum.
Daha fazla kazanma hırsların, dertlerin yok yani…
-Yok! Açlığı filan da üniversiteden bildiğim için yok öyle bir derdim. Çalışıyorum 2 yıl mesela, sonra duruyorum, kafama göre takılıyorum. Sonra param bitiyor, “Artık galiba çalışmam lazım!” diyorum. Böyle bir düzen. İçime sinen şeyleri yapmak istiyorum. Yemişim kariyerini! Yemişim parasını!
Oyuncu olmak istemenin sebebi ne?
-Bizim mahallenin en eğlenceli çocuğu bendim. Taklitler yapardım hep. Okulda da tiyatro kulübü vardı. “Hocam, ben de oynamak istiyorum!” dedim. “Tamam” dedi. Yeğenine verdiği rolü bana da verdi. “Sen de çalış bakalım” dedi. Ama ertesi gün ben tüm ezberi yapmıştım. Yeğeni ise çalışmamıştı, rol bana kaldı. Sonra dedim ki “Hocam, ben Reha Muhtar taklidi de yapıyorum!” Onu da kabul ettiler, ona da bir sahne yazdılar. Böyle böyle devam ettim.
Olay nerede geçiyor?
-Kars’ta, Karslıyım ben. Babam, Köy Hizmetleri’nde çalışıyordu. Lojmandaki çocukların hepsini toplayıp, onlara fıkralar yazar, prova yaptırırdım. Ailelerimize gösteri yapardık. Bir ara futbola devam ettim, psikolog olur muyum gibi bir şeyler geçti aklımdan. Ama sonunda, çocukluğumda en severek yaptığım şey, rüyama geldi. Sabah kalktım. “Ben oyuncu olacağım, bu hayatta en çok sevdiğim şey!” dedim.
Konservatuvarlısın…
-Evet. Mimar Sinan’a girdim, hala mezun olmadım ama olsun, 4 sene devam ettim. Pek çok şey öğrendim. Bizim zamanımızda da dizilerde oynamak yasak değildi, bunun neden küt diye yapmanın iyi bir şey olmadığı anlatılırdı. Şimdi jenerasyon farklı. Okula giren, “Tanıdığım bir menajer var abi?” diyor. Şu an herkes oyuncu, herkes menajer, herkes yazar, herkes yönetmen herkes yapımcı!
Gain gibi dijital platformlar ne gibi özgürlükler sunuyor.
-İstediğini yazabiliyorsun. Özgürsün. Çalışma ortamı düzenli, özenli. Bunu sağlıyorlar. Girişi çıkışı belli.
Sen zor mu seçiyorsun önüne gelen işleri?
-Evet. Seçiciyim bu konuda. Özellikle de Türkiye’nin televizyon sistemini anladıktan sonra. Adım, oynamak istemeyen oyuncuya çıktı 23-24 yaşımda. Oysa alakası yok! Şunu öğrendim ben, ancak senaryo ve yönetmen iyiyse, o dizi iyi olabilir. Yoksa zor! Okuduğum her şeyi beğenmiyorum. E para kazanma hırsım da yok, o zaman dileğim rolü seçerim. Böyle bir lüksüm var.
Normal hayatında da Ayak İşleri’ndeki felsefe okumuş, sürekli anlam arayan ve her şeyi sorgulayan Evren gibi misin?
-Yessss!
Bu başına çok bela açıyor mu?
-Açmıştır. Ama kimseyle kavgam olmaz benim. Bağırmışlığım da yoktur. Biriyle baktım ki olay çıkacak susarım, hiç uğraşamam.
Kafandaki meselelerin ne?
-Ülke! Ülkenin bu hali. Ben aslında dertsizim. Her şeyimi düzgün stabil tutan bir adamım. İyiyim yani. Ama bazı sabahlar mutsuz uyanıyorum. İçimde tarifi olmayan bir huzursuzluk. Kimseyle bağ kurmak istemiyorum. “Bu niye?” dedim. Çağlar Abi dedi ki, “Kaygıdır!” Bilmediğimiz bir kaygı var hepimizde. Midemizin orta yerinde! Ekmeğin 6-7 lira olduğunu gördüğün yerde, mutlu olamıyorsun tam…
İstanbullu Gelin’den sonra İpek Bilgin ve Aslı Enver’le Sırça isimli bir oyuna başladınız. O nasıl gidiyor?
-Çok güzel. Bir önceki senem çok yoğun geçti. 15 ya da 20 gün evde durabilmişim. Sonra Sırça’nın prömiyeri oldu, 22 Mart’tı galiba. Sağıma baktım İpek var, soluma baktım Aslı var, karşımda İbo var. Hepsi çok eski arkadaşlarım, 10-11 yıllık. İpek benim ilk tiyatro yönetmenim. Aslı hayatımın kadını, inanılmazdır! İbo’yla Craft’ta 11. yılımız. Onunla 5 oyun yönettik. Ah dedim yani ölsem de gam yemem, öyle bir akşamdı. Bütün yorgunluğuma, her şeye değdi. İş gibi de gelmiyor onlarla çalışmak.
Ayak İşleri’ne sektörden nasıl tepkiler geliyor?
-Sevdi herkes. Zor olan, bizim meslek grubunun beğeniyor olmasıydı. Boklamaya ya da kötülemeye çok müsaitiz. Ama sektör bizi öyle bir destekliyor ki şaşırtıcı.
Neden 21 yaşından beri sevgilin yok? Öyle mi gerçekten?
-Evet. 3 kere aşık oldum. Üçüncü çok iyiydi. Büyük ve tuhaf bir aşktı. Sonra hepsi onun taklidiymiş ve hep onu arıyormuşum gibi oldu. Sonra aramayı da bıraktım. Gördüm yani aşkı. Bana yetti.
Sadece 30 yaşındasın ve aşk defterini kapattın mı yani…
-Kapattım değil de artık beynim daha önde. Eskiden kalbimdi. İhtiyaç da duymuyorum. Dostlarım bana yetiyor. Diğeri başka bir sorumluluk. Kimseye bulaşmadan tatlı tatlı yaşıyorum. İyi film, iyi müzik, iyi bir masa, iyi dostlarla muhabbet. Tamamdır. Sevgiliye gerek yok. Ama iyi dostlar olacak. Seçerek yaşıyorum. Akrabalarımı bile. İyi insan olacaklar. O zaman görüşüyorum. Az, öz insan. Hayatım kaliteli.