Kolik; ailelerin, yüzde 92’sinin uyku kalitesini, yüzde 78’inin ruhsal sağlığını, yüzde 56’sının ise fiziksel sağlığını bozuyor

Pediatrik Probiyotik Prebiyotik Derneği (PPPD) Başkanı Prof. Dr. Metehan Özen röportajıyla huzurlarınızdayıımmm…
.
Kolik, bebeklerin yaşantısının ilk üç ayında en sık görülen hastalıklardan biri. Bu süreçte bebeklerde meydana gelen huzursuzluk, ağlama ve diğer belirtiler, ailelerin uyku kalitesini, ruhsal ve fiziksel sağlığını olumsuz etkiliyor. Sadece bu kadar da değil. Anne-bebek bağlanması ve emzirmenin devam ettirilebilmesini de etkiliyor. Kolik konusunda bilinçlenme ve doğru yönetim çok çok önemli.
.
Her ağlama tabii ki kolik ağlaması değil. İhtiyaç ağlamasıyla kolik ağlamasını birbirinden ayırmak, bu sürecin ilk adımı. Kolik bebeklerde ağlama krizleri, genellikle günün aynı saatlerinde, özellikle akşamları ortaya çıkıyor. Veee uzun sürüyor.
.
Özen Hoca, “Ne rezene çayı… Ne saç kurutma makinesi… Ne süpürge sesi… Bunlar, yalnızca ağlamayı bir miktar da olsa yatıştırıcı önlemler” diyor ve ekliyor “Tek başına bilinçsiz şekilde uygulandığında, sürecin uzamasına ve çocuğun uzun dönemde nörolojik sorunlara, alerji, obezite ve farklı otoimmün hastalıklar gibi sorunlarla karşılaşmasına neden olabiliyor.”
.
Tam da bu nedenle PPPD öncülüğünde hayata geçirilen, Kolik Varsa Panik Yok projesi de kolik konusunda farkındalık yaratmayı hedefliyor. PPPD, öncelikle IPSOS’la birlikte 1000’den fazla hamile ve anneyi kapsayan bir araştırma yapıyor. Sonuçları çok çarpıcı. Ailelerin yüzde 80’i yatıştırılamayan ağlama nöbetleri yaşıyor. Yani çok çok yaygın!
.
Bebeğin yaşadığı bu sorun, ailelerin yüzde 92’sinin uyku kalitesini, yüzde 78’inin ruhsal sağlığını, yüzde 56’sının ise maalesef fiziksel sağlığını bozuyor. Evet, zor bir süreç. Ama hemen moral bozmak yok! Kolik tedavi edilebilir bir hastalık ancak uzmanına danıştığınız takdirde…
.
Siz de kolik sorunu yaşıyorsanız https://kolikvarsapanikyok.com/ web sitesini inceleyebilirsiniz.


Hocam, ebeveynlerin, özellikle de yeni annelerin kabusu olan kolik nedir?

-İnfantil kolik, bebeklerin yaşantısının ilk üç ayında, ebeveynlerin, biz pediatri hekimlerine en sık başvurma nedenlerinden birisi olarak karşımıza çıkıyor. Aslında bebeğin dünyaya adaptasyonu ile ilgili bir süreç. Nedeni tam olarak bilinmiyor. 0-3 aylık, beslenmesi sağlıklı ve gelişimi normal olan bebeklerde, en az üç hafta, haftada üç günden, günde üç saatten fazla -başka bir nedenle açıklanamayan periyodik olarak görülen- huzursuzluk, ağlama, ağlama sırasında yüzde kızarma ve bebeğin bacaklarını karnına doğru çektiği tabloyu ‘infantil kolik’ olarak tanımlıyoruz. Ama altını çizmeliyim ki kolik varlığında bebekte görülen bu belirtiler, başka hastalıklardan kaynaklı da olabilir. Bu nedenle ayırıcı tanı için mutlaka ama mutlaka doktor kontrolü gerekli.

Bu ağlama krizlerini, normal acıkma veya ihtiyaç ağlamalarından nasıl ayıracağız?
-Kolik bebeklerde meydana gelen belirtiler, genellikle günün aynı saatlerinde oluşma eğiliminde. Çoğunlukla da akşamları. En karakteristik özelliklerinden biri de acıkma ağlamalarından farklı olarak, oldukça uzun süren ağlama nöbetleri şeklinde olması. Bebekler bir an için gülümserken, sonraki anda ağlamaya başlayabiliyor. Ağlama dışında, bacaklarını yukarıya doğru kaldırarak, tekmeleme hareketi yapan bebekler; bu hareketleri, karın ağrılarını dindirmek için yapıyor olabilir. Ağlama sırasında, aynı zamanda bebeklerin karınlarında şişme veya sertleşme gibi belirtiler de meydana gelebiliyor.

Peki hocam, kolik gelişiminin altındaki nedenler gerçekten bilinmiyor mu?
-Kesin olarak bilinmiyor. Birçok farklı faktör söz konusu olabilir. “Kolik neden olur?” sorusu hakkında çeşitli teoriler olsa da genel olarak, fazla miktardaki gaz ve sindirim problemlerinin, kolik gelişimini tetikleyebileceği düşünülüyor. Küçük bebeklerin bağırsaklarının henüz gelişme döneminde olması nedeniyle anne sütü ya da mamalara karşı bir duyarlılık söz konusu olabilir. Süt alerjileri ve laktoz intoleransı belirtilerinin de kolik ile benzer şikayetlerle seyredebileceği düşünülse de henüz kolik nedeni olarak, kanıta dayalı bir teori oluşturulamadı.

PPPD olarak, IPSOS’la birlikte 1000’den fazla hamile ve anneyi kapsayan bir araştırma yaptınız. Bu araştırma neden önemli?
-Araştırmanın sonuçları, ailelerde ve toplumda yaratacağı farkındalık açısından çok değerli. Çok önemli başlıklar var. Ailelerin yüzde 80’i yatıştırılamayan ağlama ve mızmızlanma nöbetleri yaşıyor. Oldukça yaygın. Bebeğin yaşadığı bu sorun, eş zamanlı şekilde ailelerin yüzde 92’sinin uyku kalitesini, yüzde 78’inin ruhsal sağlığını, yüzde 56’sının ise maalesef fiziksel sağlığını bozuyor. Aile için ne kadar zorlayıcı bir süreç olduğunu, bu rakamlar çok net gösteriyor. Sevindirici kısmı ise bu ailelerin, yüzde 92’si bu sorunun tedavi edilebilir olduğunu düşünüyor. Ama yine şaşırtıcı bir sonuç: Yanlış uygulamalar da söz konusu! Yüzde 57’si bitki çayı ile tedavi etmeye çalışırken, yüzde 49’u alerjilerle karıştırıp, alerjik besinlerden kaçınmaya çalışıyor. Şunu mutlaka söylemem gerekiyor, kulaktan dolma bilgilerle değil, kesinlikle uzmanına danışarak yürütülmesi gereken bir süreç.

Neden genelde bu ağlama krizleri geceleri yaşanıyor?
-Bu ailelerin de çok merak ettiği önemli bir soru. Ben de çok merak ediyorum. Bununla ilgili birçok teori var ama en çok kabul gören iki teori: Adaptasyon ve sindirim sistemi. Aslında kolik, “bir adaptasyon sorunu” demiştik. Doğumdan hemen sonra, anne karnında bulunduğu yere kıyasla çok daha karmaşık ve gürültülü bir ortama gelen bebeğin, dış uyaranlara karşı duyarlı hale gelmesi sebebiyle, akşam saatlerinde iyice uyarılmış oluyor. Nedenlerden biri bu olabilir deniyor. Bir diğer neden ise sindirim sistemleri tam gelişmemiş bu bebeklerin yaşadıkları gaz sancıları, artık artmış oluyor ve akşam saatlerinde zirve yapıyor. Bu da -IPSOS’un anketinde de görüyoruz- ailelerin yaşam kalitesini çok olumsuz etkiliyor. Ama yine söylüyorum, sevindirici haber; kolik tedavi edilebilir bir hastalık ancak uzmanına danıştığınız takdirde…

Anne-babaların tedirginliği, paniği, kolik bebekleri daha çok mu tetikliyor?
-Aynen öyle! Her şey tam bir kısır döngüye dönüşebiliyor. Ailelerin sakin kalması, bebeğin kolik yönetimi için çok önemli. Annesinin- babasının huzursuz ve uykusuz olduğunu hisseden bebek, daha da gergin hale geliyor. Bu da ağlama nöbetlerinin uzamasına yol açıyor. Yaptığımız araştırmada bunu doğrular nitelikte. Ailelerin yüzde 78’inin ruhsal sağlığı bozuluyor. Anneler, çocuğunu emziremediği ve ağlamasını durduramadığı için kendini mutsuz, hatta yetersiz hissedebiliyor. Anne-bebek bağlanması, yaşamın erken dönemlerinde, bebeğin gelişimi için çok önemli. Koliğin doğru yönetimi, anne-bebek bağlanması ve emzirmenin devam ettirilebilmesi için de elzem. Bu sebeple ailelerin bu konuda bilinçlendirilmesi çok önemli.


Bazen aileler, rezene çayı içiriyor. Beyaz gürültü olarak da bilinen saç kurutma makinesi, süpürge gibi sesleri dinletenler de var. Bunlar ne kadar faydalı?

-Hiçbiri tek başına yeterli gelmez! Bunlar, yalnızca ağlamayı bir miktarda olsa yatıştırıcı öneriler. Tek başına bilinçsiz şekilde uygulandığında, sürecin uzamasına ve çocuğun uzun dönemde daha farklı sorunlarla karşılaşmasına neden olabiliyor. Kolik, aslen sindirim sisteminin düzensizliği ile karşımıza çıkıyor. Bu sebeple hem annenin hem de bebeğin beslenme ve sindirim sisteminin düzenlenebilmesi için çeşitli önerilerde bulunabiliyoruz. Her çocuğun tedavisi, kendine özel hale geliyor. Bu sebeple süreç, mutlaka doktor gözetiminde yönetilmeli.

Kolik hastalığı tespit edilemediğinde ve doğru tedavi prosedürü uygulanamadığında neler oluyor?
-Doğru tanı konulmayıp, doktora danışmadan bilinçsizce tedavi uygulanması kısa ve uzun dönemde önemli sonuçlara neden oluyor. Ağlama krizleri nedeniyle ailede psikolojik sorunlar, bebeğin yetersiz beslenmesi, anne-bebek bağlanma sorunları hem ailede hem bebekte uyku sorunları gibi kısa dönem sonuçları karşımıza çıkıyor. Diğer üzücü kısmı ise bu sürecin doğru yönetilememesi, uzun dönemde nörolojik sorunlara, alerji, obezite ve farklı otoimmün hastalıklara kadar varabiliyor. Maalesef kolik ağrısı nedeniyle etraftan önerilen bazı bitkisel yağlar ve damlalar nedeniyle havale geçiren 3-4 çocuğu yatırarak takip ettim.

Eczacıbaşı’nın katkılarıyla hayata geçirdiğiniz “Kolik Varsa Panik Yok” farkındalık kampanyasıyla neyi hedefliyorsunuz?
-Kamuoyunu bilinçlendirmeyi, farkındalığı arttırmayı! 2022’de Eczacıbaşı’nın katkılarıyla IPSOS araştırma şirketiyle 1000’den fazla anneyi kapsayan bir araştırma yaptık. Ve gördük ki uzmanına danışılmadığı için infantil kolik tanısının konulamadığı veya doğru tedavi prosedürünün uygulanamadığı durumlarda; ebeveynler farklı kaynaklardan bilgi edinme arayışına giriyor. Ve bu süreç, yaşam kalitelerinin önemli oranda düşmesine sebep oluyor. Tam da bu noktada, PPPD olarak, kolik hakkında farkındalık ve bilinçlendirme amacıyla “Kolik Varsa Panik Yok” web sitesini kurduk. Kolik ile karşılaşan ebeveynlere rehber olmasını hedefliyoruz.
https://kolikvarsapanikyok.com/ hastalıkla ilgili ailelere bilgilendirici içerikler sunuyor. Uzmanından doğru ve güncel bilgiye hızlıca erişmelerine olanak tanıyor.

Yorum Bırak