‘Bir Bilmecem Var Çocuklar!’ için özel bir oyun demiştim. Neden mi? Çünkü bu oyunu hazırlarken, çocukların ne istediklerini araştırarak ortaya çıkarmışlar. Hem de çok sevgili Ömür Kurt’la
Çocuk gelişimi konusunda yazılar yazan, ödüllü çocuk kitapları olan Ömür Kurt, proje kapsamında yüzlerce çocukla bir araya gelerek danışmanlık yapmış. Odak grup çalışmalarıyla çocukların nelerden hoşlandığını ortaya çıkarmış. Yaptıkları çalışmalarda; akran zorbalığından duyulan tedirginlik, sosyal medyaya düşkünlük, influencer olma isteği ve bilmecelere ilgi gibi öne çıkan kavramlar olmuş
…
İşte tam bu noktada 24 yıllık ETİ Çocuk Tiyatro’sunun 24 yılına da şahitlik eden yönetmen Ünsal Sicilli devreye giriyor. Yılların verdiği deneyimle tüm bu kavramları bir araya getirerek, ekibiyle yeni oyunu tamamlamışlar. Bu iki yaratıcı beyefendiyle bir çocuk oyunu nasıl sıfırdan ortaya çıkarılır’ı konuştuk. Özenle, ilmek ilmek örerek birlikte ortaya çıkardıkları ‘’Bir Bilmecem Var Çocuklar!’’ oyununu heyecanla anlattılar. Hem Ömür Kurt’un hem de Ünsal Sicilli’nin heyecanına ortak olmak inanılmazdı. Çocuklarla birlikte müzikli tiyatro izlemek de…
Sosyal fayda için özellikle çocuklar için yapılmış her projeye bayılıyorum. ETİ Çocuk Tiyatrosu’nun da böyle bir misyonu var. Umarım daha uzun yıllar devam eder. @mutlulukdeninceakla @eticocuktiyatrosu @omur_kurt @unsalsicilli #BirBilmecemVarÇocuklar #hayırlı #işbirliği
ÖMÜR KURT ÇOCUK HAKLARI’YLA ÜNİVERSİTE YILLARIMDA İLGİLENMEYE BAŞLADIM
Senin hayatın çocuklar. Kitaplar yazıyorsun, yıllarca çocuk gelişimi ve çocuk hakları üzerine yazılar yazdın. Nedir bu çocuk konusuna özel ilgin? Nasıl doğdu?
23 Nisan doğumluyum:)) Çocuk ruhum doğuştan! Kendimi bildim bileli çocuksu bir sevincim var benim. Küçücük şeylerle mutlu olan biriyim. Bir tatlı söz, güler yüz havalara uçurur beni. Çocuk hakları konusuyla ise üniversite yıllarımda ilgilenmeye başladım. Prof. Dr. Yıldız Dilek Ertürk’ün öğrencisiydim. Okulda, onun yönetiminde Çocuk Hakları Gazetesi çıkarıyorduk. O günler, çocukları korumanın geleceği kurtarmak olduğunu anladığım günlerdi. Örneğin, bugün itilip kakılarak büyüyen bir çocuğun, gelecekte suça bulaşma oranı çok yüksek. Oysa yeterince sevgi besini alan bir çocuk, topluma yararlı bir yetişkin oluyor. Bu sebeple çocuk gelişimi yazıları yazdım, uzmanlarla konuştum ve artık kendimi bu konuda daha da sorumlu hissediyorum.
ETİ ÇOCUK TİYATROSU UZUN YILLARDIR, ŞEHİR ŞEHİR DOLAŞIYOR HAYATINDA HİÇ TİYATRO OYUNU BİLE İZLEMEMİŞ OLAN ÇOCUKLARI TİYATROYLA YANIŞTIRIYOR VE ONLARA ÇOK ÖZEL ANLAR YAŞATIYOR
ETİ Çocuk Tiyatrosu ile yollarınız nasıl kesişti peki…
Çocuklarla ilgili iyi şeyler yapmak isteyen herkesin yolu, bir yerde muhakkak kesişiyor. ETİ Çocuk Tiyatrosu, uzun yıllardır çocukları mutlu etmeye çalışıyor, çocuk yararını gözetiyor, şehir şehir dolaşıyor, hayatında hiç tiyatro oyunu bile izlememiş olan çocukları tiyatroyla tanıştırıyor ve onlara çok özel anlar yaşatıyor. Ben de hem bir gazeteci hem de bir aile-çocuk yazarı olarak şimdiye dek çocuk yararını gözeten işlerde yer aldım. İşte bu özellikler, bizi bir araya getirdi. Onlar için, çocuk tiyatrosu konusundaki bilimsel araştırmaları içeren raporlar hazırladım ve bu raporların üzerine çalışmaya başladık. Nasıl ki bir çocuk kitabı çocuğa göre olmalı ama ‘çocukça’ olmamalıysa, bir tiyatro oyunu da öyle olmalıydı. Sonrasında da odak grup çalışmalarına başladık.
YAŞLARI 5 LE 12 ARASINDA DEĞİŞEN YÜZLERCE ÇOCUKLA ODAK GRUP ÇALIŞMASI YAPTIK
“Bir Bilmecem Var Çocuklar!”ı yaratım süreci nasıl ortaya çıktı? Çocuklarla yaptığın odak grup çalışmalarında ortaya çıkan tabloyu anlatır mısın?
Oyun, çocukların talepleri doğrultusunda ortaya çıktı. Türkiye’de göç oranının en yüksek olduğu, her şehirden ve gelir grubundan çocuğun yaşadığı İzmit bölgesinde, yaşları 5 ile 12 arasında değişen yüzlerce çocukla odak grup çalışması yaptık. Bu çalışmada çocuklara yönlendirici sorular sorduk. Çıkan sonuçlar şaşırtıcıydı. Yaş grubu küçük olan çocuklar daha çok sihirli, korsanlı, hayvanlı hikâyeleri severken, yaş grubu büyüdükçe daha gerçekçi konulara yöneliyorlardı. Çocukların taleplerinin ortalamasını aldığımızda ise, tiyatroda görmeyi en çok istedikleri konuların influencer’lık, akran zorbalığı ve içinde bilmeceler barındıran hikâyeler olduğunu anladık. Ayrıca özgün şarkılar da çok ilgilerini çekiyordu. Biz de bu konuların oyunda olmasına özen gösterdik. Yani oyunda geçen temalar, doğrudan çocukların talebiydi. Bu süreçte oyunun yazarı Dr. İpek Wiesmann ve yönetmen Ünsal Sicilli ile birebir çalıştık.
BU ÇAĞIN ÇOCUKLARI AKRAN ZORBALIĞINDAN ÇOK ÇEKİYOR. ŞİDDETİ HER YERDE GÖRÜYOR VE BUNDAN KURTULMAK İSTİYOR. BELKİ DE BU YÜZDEN TİYYATRO OYUNUNDA, “ZORBALIK” VE “SİBER ZORBALIK” KAVRAMLARI ÇOK ÖNE ÇIKIYOR
Sence günümüzde çocukların en büyük sorunları neler? Z kuşağını en çok zorlayan ve en çok mutlu eden şeyler neler? Biz boomer’lar neleri fark edebiliyoruz? Neleri gözden kaçırıyoruz?
Odak grup çalışmasında da gördük ki, bu çağın çocukları akran zorbalığından çok çekiyor. Şiddeti her yerde görüyor ve bundan kurtulmak istiyor, bir nezaket kültürü gelişsin istiyor. Mağdur çocuk, zorba olana, bunun yanlış bir şey olduğunu göstermek istiyor. Belki de bu yüzden tiyatro oyununda, “zorbalık” ve “siber zorbalık” kavramları çok öne çıktı. Öte yandan, bu çağın çocukları dijital çocuklar. ‘Tersine öğrencilik’ kavramını başlattılar. Tarihte ilk kez, çocuklar yetişkinlere öğretiyor. 5 yaşındaki bir çocuk rahatlıkla cep telefonundan uygulama indiriyor, oynuyor, kurcalıyor; ama yetişkinler bu konuda onlar kadar esnek ve beceri sahibi değiller. Ve çocuklar her şeyden bu kadar haberdarken, anne ve babalarının, “Onu yapma, bunu yapma!” tavrını yadırgıyor ve hatta kabul etmiyor. Çocuklar, ebeveynlerinin öğreticiliğine değil, deneyimlerine ihtiyaç duyuyor. Bu, bir ‘dikte çağı’ değil. Bunu anlamamız gerekiyor. Çocuklarımızı korumak istiyorsak, onlara kara tahta önünde anlatır gibi öğretmeyi, yönlendirmeyi bırakıp, onlardan da öğrenerek iş birliği içinde olmamız gerekiyor. Evet, bu biraz zor ama dünya bu sürece doğru ilerliyor. Bu durdurulamaz bir süreç. Dolayısıyla, mutlu olmak istiyorsak, bu sürece ayak uydurmak zorundayız.
ÇOCUKLARDAN, KENDİLERİNİ EN MUTLU EDEN ANLARI ÇİZMELERİNİ İSTEDİK EN ÇOK AİLECE BİR ARADA OLDUKLARI ANLARI ÇİZDİLER
Peki, anne babalar? Sence bu oyunun çıkmasında nasıl bir rolleri var…
Çocuklardan onlara kendilerini en mutlu eden anları çizmelerini veya yazmalarını istedik. Çocuklar en çok ailece bir arada oldukları anları çizdiler ve ailece zaman geçirdikleri anlarda kendilerini mutlu hissettiklerini söylediler. Birlikte oyun oynadıkları, pikniğe gittikleri, gezdikleri anlar çocukların en sevdiği anlar. İşte bu çok değerli. Ebeveynler bunun farkında olmalı, çocuklarına kaliteli zaman ayırmalılar. Çocuklardan aldığımız bu geri dönüşü oyuna da yansıttık.
ÜNSAL SİCİLLİ ETİ İLE 2000-2001 SEZONUNDA BAŞLAYAN BİRLİKTELİĞİMİZ, BUGÜNE KADAR ARTAN BİR ENERJİYLE DEVAM ETMEKTE
24 yıldır ETİ Çocuk Tiyatrosu’nun içerisindesiniz. Nasıl bir duygu en başından beri bu sosyal projenin içinde olmak…
Muhteşem! 24 yıldır Türkiye’nin hemen hemen her yerine gittik, gitmeye de devam edeceğiz. Hayatında hiç tiyatro izlememiş bir çocuğa ulaşmanın duygusu kelimelerle anlatılır mı bilmem ama bu duygunun işaret ettiği bir yoldayız 24 yıldır. Bu bizi sanat adına hem diri tutan, hem de ülkeye, dünyaya, insana dair sorumluluğumuzu hatırlatan bir his. Bu anlattığım duygu, oyuna gelen o çocukların yüzünde, gülüşünde ve heyecanında gizli. Bırakın tiyatroyu, tiyatroya gelmek için ilk kez arabaya binip köyünden şehre gelen çocuklarla karşılaşıyoruz. Evde annesine hazırlık yaptırmış, geçen bayram giydiği kıyafeti giyinmiş, şaşkınlığı, mutluluğu, heyecanı alkışlayan avuçlarında saklı çocuklarla… Çisenti Sanat olarak, özellikle çocukların düşünü yakalamak, gülüşünü çoğaltmak için çıktığımız yolda, ETİ ile de 2000-2001 sezonunda başlayan birlikteliğimiz, bugüne kadar artan bir enerjiyle devam etmekte. Tüm bunca zaman içinde, başarıyla sahnelediğimize inandığımız çocuk tiyatrosu eserleri, Türkiye’nin ve KKTC’nin dört bir yanında, milyonlarca çocukla buluştu. Bugüne kadar bu projede emeği olan onlarca oyuncumuza, teknik personelimize, bizi yollarda taşıyan kaptanlarımıza, projenin bir ucundan dokunmuş olan tüm yol arkadaşlarımıza sonsuz teşekkürler. Özellikle de yapımcımız, Tuncay Özkan’a. En büyük şansımız, bu yolu onunla beraber yürüyor olmak.
AKRAN ZORBALIĞI, GERİ/İLERİ DÖNÜŞÜM, KUŞAKLAR ARASI İLETİŞİM, AİLE BAĞLARI, ÇEVRE/DOĞA VE HAYVAN SEVGİSİ, İÇİMİZDEKİ GÜCÜ KEŞFETMEK, BİRLİKTE ÇALIŞMANIN VE EKİP OLMANIN ÖNEMİ, BİLİNÇLİ KULLANILDIĞINDA İNTERNETİN ÖNEMİ, SİBER ZORBALIK, EMPATİ GİBİ PEK ÇOK FARKLI KONU BAŞLIĞINI OLDUKÇA HASSAS VE ÖZENLİ ÇALIŞARAK, OYUNDA BİR ARAYA GETİRDİK
Ömür’le çalışmak nasıldı? Çocuklarla yaptığı çalışmalardan elde ettiği verilerin oyuna aktarırken zorlandığınız oldu mu?
Sevgili Ömür ile çalışmak harikaydı! İkimizin de ortak hassas noktası çocuk ve çocuk gelişimi. Oyunun hazırlanma aşamasında hep temas halindeydik. Bu da süreci keyifli, verimli ve değerli kıldı. Yeni özgün oyunumuzun belirlenme sürecinde, Ömür tarafından 5-12 yaş aralığındaki odak grup çalışmasıyla elde edilen verilerde çocukların güncel duyarlılıkları, ilgi alanları, gündem konularının yanı sıra çeşitli temalar ve ana fikirler belirlendi. Çisenti Sanat olarak deneyimli yaratıcı kadromuz ve akademik yaklaşımla değerlendirilip, yine alanında uzman akademisyen Dr. İpek Wiesmann tarafından özenle kaleme alınan oyunu, yıllar içinde geliştirmiş olduğumuz ETİ Çocuk Tiyatrosu’nun özgün diliyle sahneye taşıdık. Akran zorbalığı, geri/ileri dönüşüm, kuşaklar arası iletişim, aile bağları, çevre/doğa ve hayvan sevgisi, içimizdeki gücü keşfetmek, birlikte çalışmanın ve ekip olmanın önemi, bilinçli kullanıldığında internetin önemi, internetin bir amaç değil araç olduğu, siber zorbalık, empati gibi pek çok farklı konu başlığını oldukça hassas ve özenli çalışarak, bir araya getirdik. Böylece rengarenk, macera dolu, sürükleyici ve eğlenceli bir oyun oldu “Bir Bilmecem Var Çocuklar!”
BÜTÜN OYUNLARIMIZ ÇOCUKLARLA ÜCRETSİZ OLARAK BULUŞUYOR DEĞERLİ BİR FIRSAT EŞİTLİĞİ SUNUYOR
Türkiye’nin en önemli sosyal sorumluluk projelerinden olan ETİ Çocuk Tiyatrosu’yla çocuklara, hayal kurabilmenin gücünü ve içimizdeki gücü keşfederek, hayal ve emekle yapılamayacak hiçbir şey olmadığını tiyatronun büyülü gücüyle aktarıyorsunuz…
Aynen öyle! Ayrıca büyük travmalar yaşayan hepimizin içini sızlatan sel felaketi, yangın, maden kazası, deprem yaşamış çocuklarımıza da elimizden geldiğince bölgelere gidip, tüm bunlardan etkilenen çocuklarımıza da ulaşarak onlara yeni ve umutlu anılar bırakmaya çalışıyoruz. Her sene oyunumuzu izleyen çocuklarla anketler yapıyoruz. İzledikleri oyunla ilgili, dekor, kostüm, oyunculuk, müzikler, metin gibi başlıkları nasıl bulduklarını, izlenimlerini öğreniyoruz. Çocuk tiyatrosu çok ciddi bir alan. Bu nedenle de son derece özenli olmaya gayret ediyoruz. Bütün prodüksiyonu hazırlarken de, İstanbul’da bir çocuk hangi görsellikte ve nitelikte izliyorsa oyunu, aynısını Kars’taki çocuğa da, Yüksekova’daki çocuğa da, Sinop’taki çocuğa da, İzmir’deki çocuğa da götürmeyi esas kabul ediyoruz. Tüm dünya çocuklarının mutlaka bilmesi gerektiğine inandığımız dünya klasiklerinden sahneye uyarladığımız geçmiş oyunlarımız dışında, “Bir Bilmecem Var Çocuklar!”, ETİ Çocuk Tiyatrosu olarak bizim ikinci özgün oyunumuz. Ayrıca, bütün oyunlarımızın ücretsiz olarak çocuklarla buluşuyor olması, sosyo-ekonomik anlamda çok değerli bir fırsat eşitliği sunuyor.
HAYATINDA İLK DEFA TİYATRO İZLEYEN YÜZBİNLERCE ÇOCUKLA BULUŞTUK
Çocukların oyunlara tepkisi nasıl oluyor?
Yüzlerce anımız oldu Anadolu şehirlerinde. Çocuklar, bir an bile gözlerini sahneden ayırmadan, nefeslerini tutarak izliyorlar oyunları. Sadece çocuklar değil, anne babaların bir kısmı da ilk tiyatro deneyimini bizimle yaşamış oluyorlar. Karşılıklı olarak birbirimizin kalbine, hayatına dokunuyoruz. Şimdiye kadar 81 il ve pek çok ilçede, defalarca perde açtık. O küçük ellerinden çıkan kocaman alkışlar, tiyatro yapmanın ve buna imkan tanıyan ETİ’nin kıymetini bir kez daha ortaya koyuyor. Bir şeyler değişiyor hayatlarında o çocukların. Bunu aynı şehre sonraki yıllarda yeniden gittiğimizde, yine buluştuğumuzda, kendileri ifade ediyorlar. Aralarından tiyatroya yönelen pek çok çocuk oluyor. Hatta, ilk kez bizim oyunumuzu izleyip, sonra oyuncu olmaya karar veren ve konservatuar okuyup, mezun olduktan sonra yollarımızın kesiştiği arkadaşlarımız oldu. Ya da kendisi çocukken oyunlarımızı izleyip büyümüş, şimdi de kendi çocuğunu oyunumuza getirenler. Gittiğimiz bazı yerlere ilk tiyatroyu biz götürmüş oluyoruz. Hayatlarında ilk defa tiyatro izleyen yüzbinlerce çocukla buluştuk. Hiçbirini unutmuyoruz. Biliyoruz, onlar da bizi asla unutmuyorlar. ETİ’nin bu noktada, “tiyatro izlemeyen çocuk kalmasın” hedefiyle çıkılan bu yolda, tiyatroya, sanata ve oyunların ücretsiz olmasıyla fırsat eşitliği adına çocuğa, topluma hizmeti çok büyük. Tiyatro sayesinde çocukların daha aktif, kendine güvenen, empati yeteneğine sahip, çevresine duyarlı ve toplumla sağlıklı ilişkiler kuran bireyler olma yolunda ilerlemesine katkıda bulunmayı amaçlıyoruz. Bütün bunları yaparken de, tiyatronun sanatsal, estetik, yaratıcı ve yenilikçi tarafını da öncelik olarak önümüze koyuyoruz. Tiyatro adına yapılacak daha çok şeyimiz, gidilecek daha çok yolumuz ve tükenmeyen enerjimizle anlatılacak çok hikayemiz var… #hayırlı #işbirliği