EŞSİZ UMRE (1)

Hayatımın en “eşsiz” deneyimlerinden biriydi.

28 Mart 2015

Tarif edecek başka bir sıfat bulamadım.

“Eşsiz.”

Budur!

Yemin ederim Umre’den dönmek istemedim.

Ama ben, gazeteci gibi gitmedim.

Ayrım şu…

Her hangi bir yere, gazeteci olarak gittiğinde başka bir şeye dönüşüyorsun.

İçinden yaratık çıkıyor, böcek çıkıyor.

Gözlerini hırs bürüyor.

DSC04168

İşin gücün haberi bulmak, çekip almak, süslemek, kotarmak oluyor. Kendini bırakmıyorsun, bırakamıyorsun, direksiyonda oluyorsun ve“Fotoğrafları çekelim, hikayeleri dinleyelim, bilgi alalım, insanlarla konuşalım…”

Normal gazetecilik faaliyetleri yani.

O zaman da beynin sürekli kontrol ediyor, her şeye hakim olmaya çalışıyor.

“Şeklen” yaşıyorsun bir takım şeyleri, “kalben” değil.

Duygularına teslim olamıyorsun.

DSC05857

Oysa, ben Umre’ye öyle gitmedim.

Aklımdan çok kalbim devredeydi, düşüncelerimden çok duygularım.

Bıraktım kendimi.

İstedim, çok istedim, bir tura katıldım ve gittim.

Milyonlarca insan gibi.

Ve teslim oldum!

Akışa, o kalabalığa, o enerjiye ve Allah’a…

Ben orada, normal hayatla bağlantımı kestim.

Zaman durdu.

Her şeyi geride bıraktım.

Sevgilimi ve kızımı bile.

Sanki onlar başka bir hayattaydı, ben başka bir hayatta.

Onlarla telefonla konuşurken bile, istiyordum ki hemen kapatalım ben tekrar bu dünyama döneyim, seccademi kapayım, namaza gideyim…

DSC04074

Bir iç yolculuğa çıktım.

Biliyorum tuhaf geliyor bunlar, inanın bana da öyle geliyor, ama n’apim, olan bu, yukarıda Allah var, ben içimde başka bir ben keşfettim…

Medine’de ayrı, Mekke’de ayrı şeyler hissettim.

Ve çok şaşırdım.

Sizden çok, ben kendime şaşırdım.

Hatta, hayret ettim.

“Bu, ben miyim?” dedim.

Medine’deki Ravza Cami’nin ve Mekke’deki Kabe’nin önünde binlerce insan namaz kılarken kendimden geçtim.

Öyle oluyorsun.

Öyle bir kalabalığın, aynı anda, aynı eylemi yapmasından , büyük bir güce yakarmasından etkileniyorsun, elinde değil…

DSC03876

Orada, birlikte olduğun insanların enerjisi sana yansıyor.

Hepsi iyi niyetlerle gelmiş, temizlenmeye, arınmaya gelmiş…

Oradan bir müthiş bir enerji yayılıyor, olumlu bir enerji. Aksi olsa, oradaki o kadar insan aklından kötülük, haset geçirse nefes alamaz hale gelirsin, öyle bir karanlık basar içine.

İşte kutsal topraklarda tam tersine ben aydınlığı, ışığı hissettim.

Herkesle “bir” oldum.

Kabe’ye çekildim, mıktanıs gibi…

Etrafında tavaf ederken sanki uçan bir halının üzerinde gibiydim.

DSC05957

Kesik, kesik anlatıyorum, kusura bakmayın.

Önce bir dökeyim içimi, sonra gün be gün anlatırım.

Ama sizi uyarıyorum, ben böyle biriyim, duygularımı uçta yaşıyorum, belki de hislerimi abartıyorum, belki başkaları benim gibi hissetmeyebilir…

Ama ben, benim gibi hisseden bir grupla gittim.

Kuantumcu mu istersiniz, şaman mı, cerrah mı, mücevver tasarımcısı mı, iş adamı mı, avukat mı, mimar mı strateji uzmanı mı…

Birbirinden renkli, birbirinden değişik insanlar!

Hepimizin enerjisi tuttu.

Aramızda bir “çıkıntı” yoktu.

Müthiş uyumluyduk.

Ve başımızda iki muazzam hoca vardı.

Biri Hafız Selman Okumuş, diğeri İlahiyatçı Recep Can. Kutsal Topraklar’a onlarla gitmek de bir şanstı.

Düz, duygusuz, sadece bilgi verici açıklamalar yerine, katman katman din tarihi ve kültürü dinledik.

DSC04856

Ben 45 yaşındayım ve şimdiye kadar hiç namaz kılmadım.

Orada 4 gün boyunca, 5 vakit kıldım.

Tanla ve ben, grubun çocuğu gibiydik, onlar da bizim abimiz, ablamız gibiydi.

Bize gösterdiler, duaları öğrettiler.

Tarifi olmayan bir mutluluk içindeydik.

Namaz kılmanın insanı müthiş rahatlatan bir yanı varmış.

Hele secde etmek, inanılmaz bir teslimiyetmiş.

Milyonlarca insanın arasında “hiç kimse” olmak, teslim olmak, kendini oradaki enerjiye bırakmak, bütün hayatımı gözden geçirmeme sebep oldu…

O 4 günü, ben 40 günmüş gibi yaşadım!

DSC05186

Bir de çeneme vurdu, herkese Umre anlatıyorum.

“Mutlaka gidin” diyorum.

Reklama ihtiyacı yok ama Allah’ın evinin reklamını yapıyorum!

“Perşembe-Pazar da olabilir. Önce Medine, sonra Mekke” diye yol yordam anlatıyorum, “Mutlaka bizimki gibi bilgili, hoşgörülü hocalarla gidin” diye bir de akıl veriyorum…

Sevindirik oldum.

Allah affetsin, biraz da görgüsüz oldum.

Çünkü ben o kadar insanla “hiç” olmaya aşık oldum!

Ben orada, o kadar insanla “hiç” olurken, “bir” oldum.

Ben orada kaybolmayı sevdim.

Kimliklerden, sıfatlardan, süslerden, püslerden sıyrılmayı, arınmayı sevdim.

En çok da şunu fark ettiğime sevindim: Orası hepimizinmiş. Kimsenin tekelinde değilmiş. Ne Arapların, ne Suidileri, ne sofuların, ne koyu dindarların ne de dininin bütün vecibelerini yerine getirenlerin…

Benim gibi getirmeyenlerin de yeriymiş.

Giderken biraz mahcuptum, sanki orada yerim yokmuş gibi hissediyordum, dua ederken ellerimi çekingen bir şekilde kaldırıyordum, Allahü Ekber derken sesimi yükseltmekten utanıyordum…

Sanki bir parmak uzanacakmış, “Senin burada ne işin var!” diyecekmiş gibi…

Gittim, gördüm.

Ve artık biliyorum.

Öyle bir şey yok.

Orası herkesin, hepimizin.

DSC05145

Kalbinizden geçiriyorsanız, gidin arkadaşlar!

Teslim olmaya gidin.

Allah’la buluşmaya gidin.

Haa bundan sonra hayatım değişecek mi?

Bence her deneyim, bizi değiştiriyor, zenginleştiriyor. Ama hayat tarzım, hayata bakışım tabii ki değişmeyecek.

Kapanmayacağım da merak etmeyin!

Fakat ezan yükseldiğinde bir minareden bir an uzaklara dalıyorum, hep etkilenirdim o sesden, şimdi daha çok etkileniyorum.

İşin içine siyaset karıştırmadan ibadetini gerçekleştiren herkese artık sonsuz saygı duyuyorum.

Bekle beni kutsal topraklar, sana yine geleceğim!

 

Yarın: Kutsal Topraklar’da 1. Gün 

 

Tanla Özuzun’un Fotoğraflarıyla Umre Albümü

2a69cDSC042993a88fDSC047663b867DSC058574f7b7DSC043735dfacDSC034406eac5DSC037687a63fDSC055387a756DSC045688ac8cDSC060558d8aaDSC040989db18DSC0547129ddeDSC0351746b48DSC0472246de2DSC0417981cb7DSC04503155c7DSC048160967fDSC0497903313DSC0503604321DSC040216733eDSC0343219198DSC0432824310DSC0440833631DSC0395143128DSC0478555902DSC05061a7390DSC04495ba95fDSC04285bca15DSC05063c1bb0DSC03608c4aefDSC05080c8e3fDSC05501c941cDSC05104cb231DSC04774cf05fDSC04275cfb4fDSC03695d4fc1DSC04937d308aDSC06217d8810DSC03467e82a1DSC04029f0273DSC03763f456eDSC03720ff6d4DSC04074

Yorum

  1. Ayşe Arman ve daha nice ünlülerimiz umre yapıyor. Demek ki bu toplum, doğru insanları önemsiyor. Allah herkese umre nasip etsin.

  2. Yazınız gerçekten etkileyici olmuş. Yani benim gibi ilk defa umreye gidecek olan kişiler için çok güzel şeyler kaleme almışsınız. “Kalbinizden geçiriyorsanız, gidin arkadaşlar! Teslim olmaya gidin. Allah’la buluşmaya gidin. ”
    Evet gazeteci böyle yazamaz . Kalemi kuvvetli bir kul olarak gitmeniz çok güzel olmuş.
    bu arada tesettür çok yakışmış 🙂

  3. Bendeniz gençliğini hatta çocukluğunu Ülkü Ocakları ve MHP saflarında geçirmiş biriyim ve yaşca sizden epey büyüğüm…12 Eylül’den sonra MHP’deki ideolojik-siyasi savrulmalar kopmama neden oldu aynı rahmetli Muhsin Reis gibi , zaten hemşehrimdir…!

    Realist düşündüğümü sanıyorum , ideallerime kavuşma noktasında, biraz daha eksiğiyle de olsa iktidara ulaşmaya daha yakın olduğu için Mili Görüş’ü tercih etmeye başladım ve meşhur kongrede A. Gül’e katakulli yapıldığını düşündüğüm için de AK Parti kurulur kurulmaz ilk seçimden başlayarak AK Parti’ye oy vermeye başladım , hala da veriyorum tabiri caizse muhtarın bile AK Partili olanını tercih ederim…! Lütfen bu tavrımı fanatiklik ya da sorgulamamazlık vs gibi yorumlamayın , sorgulamayan birinin siyasi geçmişi ve tercihleri hiç şüphesiz benimkine pek benzerlik göstermezdi…!!! Bunları şunun için anlatıyorum : Size bakış açımı anlayın diye…. Yani geçmişte 🙂

    Nefret etmesem de (kinci değilimdir öfkem 5 dakika sürer) bir çok yazınız ya da kendi hayat tarzınızın yansıması diyebileceğim çeşitli röportajlarınız vs epey tepemi attırırdı… Gazetenizi devamlı alıp okuyan biri değilim hasbelkader denk geldiğinde yoksa hani şu internet ya da telefon sapığı misali Hürriyet gazetesi sapığı değildim…

    Açıkcası umre yaptığınız da bilmiyordum… Haber7 de Umre yapan ünlülerin resimlerine bakarken gördüm AYŞE ARMAN…!!! Kim olduğunu bildiğim Ayşe Arman mı diye merak edip bakınca sizin olduğunuzu anladım memnuniyetimi anlatamam…!!!
    Küllenmiş imanınızı açığa çıkartan Allaha hamdolsun… Bilmiyorum hangi güzel işi yaptınız da Allah size bu mükafatı lütfetti… Her ne sebeple olursa olsun bu nimete kavuştuğunuz için sizin namınıza çok sevindim… Umarım imanınızı daha mükemmel bir hale ulaştırısınız , çünkü bu yolda daha tatmadığımız tadamadığımız ne lezzetler var bir bilseniz… Diyeceksiniz ki siz tattınız mı..? Hayır ben de tatmadım ama tadanlardan çok işittim 🙂 Umarım Allah bizi o güzel merhalelerden geçirerek imanın kemaline ve muhabbetinin zirvesine ulaştırır… AMİN…

    Benim , öfkemi celbedip de yaptığı bir güzellik sebebiyle öfkemi çöp sepetine atmama sebep olan meşhur iki insan var…

    Biri siz diğeri Nazım Hikmet…!!!

    Anlatmıştım ülkücülük damarım var Nazım Hikmet’e bakış açımı da tahmin edersiniz…, Eğer gençliğimdeki gibi olsaydım Nazım hakkında düşündüklerimi burada yazmam mümkün değildi 🙂
    Fakat bir sitede okuduğum bir Nazım Hatırası süngümün düşmesine sebep oldu , o günden sonra Nazım Hakkında eleştiri hariç en ufak bir kötü söz sarf etmedim… İnsan hasmın bile güzel yönünü görünce ister istemez kendine bir çeki-düzen veriyor…

    Nazım , kaçak günlerinde Bulgaristan’dayken bir gece yanındakilerden kendini camiye götürmelerini istiyor…Şaşırıyorlar , senin camiyle ne işin olur gibisinden bakılınca Nazım açıklıyor:

    ” Bu gece Kandil Gecesi ve benim halkım bu geceye hürmet eder bu geceyi kutlar… Ben de camide gidip müslümanları seyredeceğim ve içimdeki vatan hasretimi dindirmeye çalışacağım….! ”

    İşte bu hatırayı okuduktan sonra ben Nazım’a asla kötü bir laf etmedim …
    Şimdi de siz : ) 🙂 🙂

    Ama kolumu kanadımı kırdınız , ağzım dilim bağlandı artık size ağız tadıyla öfkelenemeyeceğim
    🙂 🙂 🙂

    Sağlıcakla kalın , Hayırlı ramazanlar dilerim…

  4. Ayşe hanım, siz umreden bu kadar çok etkilendiğinize göre, hacdan kim bilir ne kadar çok etkilenirsiniz. Lâkin hacdan daha kıymetlisi var:
    “Yunus der ki:Ey hoca,
    İster isen var bin hacca,
    Hepisinden iyice,
    Bir gönüle girmektir.”
    Bir gönüle girmek, Yunus gibi Mevlana gibi Rabiatul-Adeviyye gibi,… Tasavvufî bir hayat yaşamaktır. Ki bu her insanın, her zaman, her yerde yaşayabileceği bir hayattır. Siz de böyle bir hayatı yaşadığınızda, mutluluğunuzu anlatacak kelime bulamayacaksınız.

  5. Hayata bu kadar renkli bir pencereden bakmak herkese kısmet olmuyor… Bu şanslı kişilerden biridir Ayşe hanım. Dolu dolu bir hayat diliyorum…

    Kemal DEMİR
    16.09.2017

  6. açıkcası sizin diğerleri gibi ( gerçi neden biliyoruz belki onlarda çok etkilendi ) gittiğinizi düşünenlerdendim. Ablam gitmek istiyor hadi yalnız gitmesin diye bende gitmeye karar verdim. Ama sizin gibi namaz kılmam , çok dua bilmem,açık gezerim vs vs . bir okuyayım dedim .Yalnız olmadığımı görünce sevindim. Bir gaza geldim resmen , sağolun var olun . Belki bu bile size iyilik olarak dönecek , kimin nerden ne kazanacağı belli olmaz 🙂
    hoşçakalın ,

    ay bir de nasıl giyinsem orda yahu hadi örttük başımızı diyelim ne yani kot filan giyemez miyiz ?

  7. Hayat bakış açınızda bir değişiklik olmayacak ve kapanmayacaksınız ! Bunları söylemenize gerek yoktu. Zaten aksi düşünülmez. Ömrü islama ve müslümanlara düşmanlık ile çepeçevre sarılı bir insanın değişmesi beklenilemez. Sadece oranın duygu yoğunluğundan etkilenmiş bir turist ! Merak etmeyin bunun etkisi 1 ay içinde geçer. Ve eskisi gibi Hakan ve Ertuğrul beylerin masasında müslümanları aşağılayıcı konuşmalara dahil olursunuz.

  8. Ayşe Hanım, yazdıklarınızda vicdanınızı ve insanlığınızı hep görürdüm. Umre gibi bir deneyimin sizin üzerinizde yaptığı etki ve bunu o samimi yazınızla anlatışınız beni nasıl etkiledi bilemezsiniz. Sizi hem tebrik ediyor hem teşekkür ediyorum.
    Rabbim bizleri cennetinde tanıştırsın.

Yorum Bırak