Bu yıl da Portakal Çiçeği Karnavalı’na bekliyoruuuz
Adanalılar… Adana’yı sevenler… Adanalıları sevenler… Güneyliler… Akdenizliler… Portakal çiçeğini sevenler…
“Nisan, ayların en zalimidir” diyenler, nisanı baştan çıkarıcı bulanlar… “Kebabın üstüne tanımam” diyenler… Komşu şehirliler… Komşu olmayan şehirliler… Siz, hepiniz… Gelecek hafta sonu benim memleketime davetlisiniz! Adana Portakal Çiçeği Karnavalı’na… Hadi toparlanın gidiyoruuuuz. Geçen sene 15 bin kişi geldi. Gerçekten şahaneydi. Bu yıl da öyle olacak. Hepimiz bir arada olacağız, sokaklarda, el ele, kol kola… Mis gibi bir havada, Adana’da portakal çiçeği kokuları arasında karnavalı kutlayacağız. Bu kadar gerginlikten sonra hepimize iyi gelir!!! Karnavalın fikir babası, her şeyi Ali Haydar Bozkurt huzurlarınızda
Bir yıl daha geçti… Nisan geldi… Heyecan var mı heyecan?
-Olmaz mı! Geçen yıl hatırlarsan karnavala giderken, “Acaba kaç kişi gelir? Ya yüz kişi bile gelmezse? Ya iyi geçmezse?” diye yüreğimiz ağzımızdaydı. Orada, renkli kostümleriyle 15 bin kişiyle kucaklaşınca çok duygulandık. Hayaldi gerçek oldu. Herkese teşekkür ederim…
Anlaşılan yine heyecan dorukta…
-Evet. Bu yıl daha az olur sanıyordum. Ama tarih yaklaştıkça fark ediyorum ki ıh ıh, geçen yıldan da fazla. Çünkü daha fazla katılım olacak. Adanalılar, o kadar güzel sahiplendi ki bu karnavalı, günlerdir cansiparane bir şekilde hazırlıklara devam ediyorlar. Kostümler, aktiviteler, şovlar, sergiler, sokak gösterileri… Adana dışından gelecek misafirlerine, Adana’nın o sıcak, samimi, eğlenceli yüzünü göstermek için gece gündüz çalışıyorlar. E hal böyleyken, heyecanın dorukta olmaması mümkün mü?
Her şey seninle başladı. ‘Fikir babası’ndan ötesin. Her sene de deli gibi uğraşıyorsun. Sen bu festivale çocuğun muamelesi mi yapıyorsun?
-Aslını sorarsan, ailesini kaybetmiş bir çocuk buldum. Ailesini bulana kadar ona iyi bakıp biraz da büyüttüm, ailesini bulunca da teslim ediyorum gibi geliyor. Çünkü bu muhteşem ve büyülü güzellik zaten Adana’nın, yani Adana halkınındı…
Geçen seneden farklı olarak bu sene neler var?
-Sokak aktiviteleri arttı. Geçen yıl 39 taneydi, bu yıl şimdiden 70’e ulaştı. Yine o muhteşem kortej yürüyüşü var. Zaten bence en güzel bölümü. Bizimki, halkın dışarıda kaldığı bir karnaval değil, herkesin kol kola, yan yana yürüdüğü bir şenlik!
Neden üç güne çıkarıldı? Yetmiyor muydu?
-Dedim ya o kadar çok aktivite başvurusu aldık ki, üç güne bile sığdırmakta güçlük çektik. Sokak konserleri, dans/tango gösterileri, halk oyunları, motosiklet senfonisi, sergiler, imza günleri, seminerler… Saymakla bitmiyor. Ceyhun Yılmaz gösterisi, Prof. Dr. Mansur Beyazyürek’in semineri gibi kapalı alan aktiviteleri de olacak. Adana dışından gelen konukları havaalanında portakal çiceği kokularıyla karşılayacağız. Evet Adana’ya üç gün yetmez ama gelecek hafta sonu, şehrin her köşesinde bir dolu aktivite ve on binlerce gülen yüz göreceğimizi biliyoruz.
Katılım sayısı gerçekten ikiye katlanır mı?
-Bizim iddiamız en az üç-beş katı olacağı yönünde!
‘Adana şarkısı’ ne amaçla, nasıl seçildi?
-Bu karnavalın her yıl yeni bir şarkısı olsun, bunu da bir yarışmayla seçelim diye karar almıştık. Yaklaşık 12-13 başvuru arasından 11 kişilik jüri oylamasıyla Ezgi Özbay’ın şarkısı seçildi. Gerçekten de karnaval ruhuna çok uygun bir şarkı oldu. On binlerce kişinin aynı anda bu şarkıyı söylediğini hayal edince, daha çok heyecanlanıyorum!
Bu yıl kimler var destekleyiciler arasında?
-Kimler yok ki… Yerel yönetimler, ulusal/yerel firmalar, STK’lar, birçok sanatçı yine geçen yıl olduğu gibi karnavala video mesajlarıyla destek verdiler, programlarını ayarlayabilenler katılacaklar.
Konserlerden neler var?
-Birçok sokak konserimiz olacak. Karnaval açılış töreninde bu yıl Gökçe sahne alacak. Ayrıca Çukurova Devlet Senfoni de yine bir açıkhava konseri verecek.
Mehmet Turgut bir sergi gerçekleştiriyormuş, o ne iş?
-Bu da başka iki harika adamın projesi. Mehmet Turgut ve Mustafa Elibol’un projesi. Adanalı olup kendi alanında başarılı olan isimlerle yaptığı bir fotoğraf sergisi ve aynı zamanda herkesle küçük röportajlar da yapıldı. Hem bir sergi olacak hem de kitap halinde basılacak. Tüm isimleri saymayayım burada ama Yaşar Kemal var, Emre Karayel var, sen varsın… Gerisi de sürpriz olsun!
Sen nasıl zaman buluyorsun bu karnavalla uğraşmak için, Toyotacılar kızmıyor mu?
-İşimi aksatmıyorum bunu yaparken. Günde iki saat daha az uyuyorum diyelim. Japonlar bundan dolayı kızmıyorlar ama Sakura’larına yani Kiraz Çiçeği Festivalleri’ne bir rakip geliyor diye endişelenmeye başlamış olabilirler! İşin esası, öyle iyi bir komiteyle çalışıyoruz ki, ben sadece temel konularla ilgileniyorum. Komitedeki arkadaşlarım çok büyük gayretle çalışıyor ve her şeyi aslında onlar hallediyorlar sağ olsunlar.
Şöyle bir şey duydum çok hoşuma gitti: İstanbul ve Ankara turizm şirketleri paketler yapmışlar… Doğru mu?
-Evet. Hatta Rusya’dan da tur ayarlayan bir şirket, ‘Nisanda Adana’da için bir paket hazırladı. Yani, daha ikinci senesinde uluslararası olmayı başardı karnavalımız! Hayalimizde 5-10 sene sonra, ‘Nisanda Adana’ya yüz binlerce yerli yabancı ziyaretçi getirmeyi başarmak var.
Tiyatro sanatçısı Melike Güner’le evlendin. Evlilik nasıl gidiyor? Nasıl değiştirdi hayatını?
-Ben utanırım böyle soruları cevaplamaya… Ama Melike’yle evlilik şahane! Çünkü Melike şahane! Çok doğal, çok samimi ve beni çok iyi dengeliyor. Ondan sürekli yeni bir şeyler öğreniyorum. Birlikte vakit geçirmekten çok keyif alıyorum. Ve çok eğlenceli bir karım var. Beni sürekli güldürüyor…
Hadi barışalım…
Geçen cumartesi bir yazı yazdım. Hayatım kaydı. Aman ya, siz yapmayın ya! Ben sizi seviyorum, çok da beğeniyorum. “Dünyaya erkek olarak gelsem, bir Yahudi sevgili yapardım kendime” dedim, daha ne diyeyim? O yazıda size akıllı diyorum, bakımlı diyorum, estetik duyguları çok gelişmiş diyorum, sade ve derin diyorum, yalın ve rafine diyorum, renkliler diyorum, hayatı yaşanılır kılıyorlar diyorum. Ve evet, erkekleri şahane idare de edebiliyorlar diyorum. Allah aşkına, bunun nesi kötü? Hesapçılık değil ki bu. Kafan çalışıyorsa, çocuğunu da idare edersin, kocanı da arkadaşını da. Hayat böyle bir şey. Hepimiz, birbirimizi idare ediyoruz. Bir tek aynı zamanda meslekleri de var, üretiyorlar demedim. O yazıda eksik olan buydu. Ama o zaman isim vermem gerekecekti, daha fazla ayrıntıya girmem gerekecekti, reklam gibi olacaktı, yazı uzayacaktı… Seçim öncesi gırgır bir yazı yazmak istedim. Sosyolojik bir analiz değildi yani… Ama galiba beceremedim… Yazının altına bir ‘hamiş’ koyup, “Aman diyeyim, okuduklarınızı çok da ciddiye almayın. Genellediğimi sakın ola sanmayın, gülüp geçin!” yazacaktım… Sonra, “Gerek yok, nasıl olsa anlarlar!” dedim. Ama sonuç şu oldu: Beni bir tek siz anladınız, siz de yanlış anladınız! Gerçekten kötü bir niyetim yoktu, hadi lütfen barışalım…