Çocuklar okusun diye tek başına Atlantik’i geçecek!
Karşımda hayat dolu, cıvıl cıvıl, gözlerinin içi parlayan, kendine güveni tam, şahane bir kadın duruyor: Dilek Ergül
Bir amatör denizci o. Sıkı durun, işte bu kadın, yarın, dudak uçuklatacak bir maceraya atılıyor.
42 yaşında Atlantik’i geçecek.
–Dokuz metrelik küçücük yelkenlisiyle… Tek başına… Üstelik bunu sadece hayalini gerçekleştirmek için yapmıyor; amacı, Darüşşafaka’da 10 kız çocuğunu daha okutabilmek…
Nasıl yapacak? Siz 1863’e ROTA yazıp mesaj atacaksınız, Darüşşafaka’ya 5 lira bağışta bulunmuş olacaksınız. O paralarla 10 babasız kız çocuğu daha okumuş olacak.
–Bence müthiş bir şey yapıyor. Şapka çıkarıyorum ona!
Düşünün bu proje 220 bin liralık bir proje. 100 lirasını Hard Rock Cafe İstanbul karşılıyor, 120 bin lirasını Dilek cebinden ödüyor.
–Başarabilirse Atlantik’i geçecek ilk Türk kadın denizci olacak ama kazandığı tek kuruş yok. Ayakta alkışlıyorum Dilek Ergül’ü… Ona şans diliyorum.
Hayrola? Atlantik’i geçmek filan… Bu nasıl bir cesaret? -Bir Mars vardı gidilecek, bir de Atlantik… Ben Atlantik’i seçtim!
Ooo bu da iyiymiş. Bir hikâyesi var mı?
-Olmaz mı? Aşk! Hem de ilk görüşte. İzmirliyim ben. EPT1 Televizyonu vardı ben küçükken. Ha bire belgesel seyrederdim. Beni büyüleyen biri vardı: ‘Cak Kusto!’ Her yerde dalardı. Benim o belgesellerde büyülendiğim bir şey daha vardı: Atlantik. İşte o zaman başladı bu aşk!
Çocukluk hayalindi yani…
-Yelkenli… Uzaklara gitmek… Atlantik’i geçmek… Ama tek başıma. Ne mutlu bana ki 42 yaşımda bu hayalimi gerçekleştirebiliyorum! 16 yaşımdan bu yana çalışıyorum. Hayat bir kere. Hayat; ev kredisi, araba kredisi ödemekle mi geçsin? Hayal ettiğim şeyleri yapamayacaksam, evim olmuş, arabam olmuş, kaç yazar? Herkesin bir Atlantik’i var, adı ne olursa olsun. Hayatta seçim hakkımız da var. Mesela 600 bin liralık ev yerine 200 binlik alıp, kalanıyla dünyayı gezebilirsin. Ben o kafadayım. 39 çift ayakkabısı olan arkadaşım var. Neden? Dolaplar, odalar dolusu eşya neden? Dışarıda evsiz yüzlerce sokak çocuğu var, ameliyat için para bekleyenler var, okula gidemeyen çocuklar var. Ve burada, tam burada bizler varız. Başkaları için bir şeyler yapabiliriz. Vermek, almaktan çok daha mutlu ediyor insanı.
Anladığım kadarıyla tek amacın Atlantik’i geçmek değil…
-Haklısın. Atlantik’i geçmek bir hayal, bir tutku ama amaç değil. Amaç, çocukların okuması. O yüzden de Darüşşafaka’yla işbirliği yaptım. Dünyaya boşuna gelmedik. Herkesin bir yaşam amacı var. Benimki basit yaşayıp, kazandıklarımı paylaşabildiğim kadar paylaşmak. İki çocuğumuz var. Buna ek olarak bizim beş çocuğumuz daha var…
Nasıl yani?
-Yedi yıldır Gaziantep’te üç kız kardeşi okutuyoruz. Beş yıldır da İzmir’de bir kızımız var. Şimdi bu kız kardeşlere bir kişi daha eklendi. Onların tüm eğitim masraflarını üstleniyoruz. Ki biz çok parası olan bir çift değiliz. Ama o çocukları okutmak bizi mutlu ediyor. Gelir düzeyi düşük çocuklara destek olurken fark ettim ki, bir yıllık burs, 2-3 koli kitap, onların derdine derman olmak yerine, yarayı daha da açıyor. Uzun soluklu olmak gerekiyor. İşte Darüşşafaka’yı bu yüzden seçtim. 151 yıllık tarihleri boyunca ilk defa böyle bir projeyi destekleyecekler. Resmen kapılarına dayandım, “Benim param yok ama projem var” dedim. “Siz 10 çocuğa daha burs verin diye ben Atlantik’i geçeceğim…” Kabul ettiler!
SİZ DE BAĞIŞ YAPIN
Darüşşafaka’nın internet sitesine girin, bütçeniz ne kadarına el veriyorsa o kadar para yatırın. 5 bin liranın üzerindeki bağışlar, teknenin üzerinde logolarıyla yer alabilir. “Kolay bağış” diyenler 1863’e ROTA yazsınlar. O kadar. Bu şekilde istedikleri kadar bağış yapabilirler. Her mesaj 5 lira.
İYİLİK BULAŞICIDIR
Ulvi ve kutsal kelimeleri, benimle bağdaşmıyor. Ben onlara borç veriyorum. “Bu borç, gelecekte okula gidemeyecek olan bir kızdan alındı. Siz gelecekte o kızları bulun ve okutun!” diyorum.
Amatör denizciler candır!
Deli bir işe kalkışıyorsun. Senin hiç mi kazancın olmayacak?
-Hayır olmayacak, aksine gidebilmek için cepten para ödedim! Bu proje için 220 bin lira gerekiyordu, 100 bin lirayı sponsorlar karşıladı. Geri kalanı da benim birikimim. 15 bin lira da kredi borcum kaldı.
Daha önce hiçbir Türk kadını böyle bir işe kalkışmadı. Hayatını tehlikeye atmanın bir karşılığı olmayacak mı?
-Ben bu yolculuğu hiç kimseden bir karşılık beklemeden, kendim istediğim için yapıyorum.
Korkmuyor musun?
-Bazen korkuyorum.
İnceledin mi, araştırdın mı ne tür zorluklar olduğunu?
-Elbette. Mevsim makul. Ama sağanak yağış olabilir, tekne su almazsa güvendeyim demektir. Akdeniz’de gemi trafiğine dikkat etmem gerekiyor. Gece mümkünse yol almayacağım. Bir de gemilerden düşen konteyner’lar var, 47 bin tane, dünya denizlerinde yüzüyor, onlara çarpmamaya dikkat etmem lazım. Çünkü onlar, su içinde yüzdükleri için her zaman görmek mümkün olmuyor, çarpınca da teknenin hasar alma ihtimali çok yüksek…
Sen profesyonel denizci değilsin, ayrıca sporcu da değilsin… Güvendiğin şey ne?
-Denizcinin profesyoneli yok ki! Gemici var, o bir meslek. Yarışçılar var, o da ayrı bir dal. Bir de biz varız: ‘Denizciler.’ Çoğu yarışçı, demir atmayı bilmez mesela. Gemicilerin zaten yelkenle alakaları yok. Amatör denizciler candır!
Seni takip eden birileri olacak mı? Sonuçta 14 aydan söz ediyoruz… Ne yiyeceksin, ne içeceksin? Nasıl bir macera olacak?
-Maceranın nasıl olacağını hep birlikte göreceğiz. Beni herkeswww.rotaatlantik.com ve www.darussafaka.org’dan takip edebilecek. Haritadan adımlarımı görecek. Ayrıca uydu telefonum olacak. Akdeniz’de her limandan istediğimi alıp yiyebileceğim. Atlantik’te ise bir süre taze sebze, sonrasında konserveler olacak. Ve tabii ki yaşasın makarna!
Peki 14 ay yalnız olmak nasıl bir şey?
-14 ayın yüzde 70’inde yalnız olacağım. Geri kalanında iki-üç günlük sürelerle bana katılanlar olacak. Kim isterse gelebilir. Ama tabii Atlantik’i 22 gün kara görmeden yalnız geçeceğim. İşin zor kısmı da burası zaten…
Niye kocanla beraber değilsin bu macerada?
-Bu, benim hayalimdi. Tek olmak… Tek geçmek… Söyleyecek sözümü bu yolla söylemek… Bunu itiraz etmediği için ona daha da aşkla bağlandım.
Senin için korkuyor mu?
-Elbette, endişeleniyor. Ve sanıyorum bu zorunlu ayrılık onu biraz üzecek. Ama temmuzda bir hafta yanıma gelecek…
Eşim, Türk erkeklerine rol model olabilir
Bir harita çiz… Nereden başlayıp nereye gideceksin? -Karayipler üzerinden İstanbul’a… Yani “İstanbul to İstanbul via Caribbean…”
Örnek aldığın biri var mı?
-Evet. Bu geçişi ilk yapan Ann Davison. Tek başına durmaksızın beş burun geçen –ki en tehlikeli denizlerdir- Kay Cottee ve elbette yelkenliyle dünya turundan elde ettiği gelirle kanserli çocuklar için vakıf kuran Ellen MacArthur.
En çok nelere dikkat edeceksin?
-Düşmemeye! Zaten bağlı olacağım tekneye…
Seni çok kutluyorum. Bir taraftan hayalini gerçekleştirirken, bir taraftan da sosyal fayda sağlıyorsun. 10 kız çocuğu daha okutmak çok değerli bir şey…
-Evet, ben de zaten bu yüzden girdim bu işe. Darüşşafaka muazzam bir okul, gidin görün. Lüks hiçbir şey yok. Ama verilen dersler ve öğrencilerin donanımı inanılmaz. Ben hayalleri olan kızlar gördüm o okulda. Pilot, araba yarışçısı, beyin cerrahı, bilim kadını olmak isteyenler… İnanılmaz iyi İngilizce konuşuyorlar. Ve o okulda eşitler. Kız-erkek tam olarak eşitliğin keyfini yaşıyorlar. Hepsi de cumhuriyet çocukları.
Türk kadınları için bir rol model olduğunu düşünüyor musun?
– Hayır. Ama eşim Ali Ergül’ün Türk erkekleri için bir rol model olduğunu düşünüyorum! Çünkü çok sevdiği karısı ona “Bu benim hayalim” diyor ve bir bilinmezliğe gidiyor. O da bana saygı duyuyor ve destek oluyor.