Instagram, bir virüs vücuduna giren yandı!
Evet, bir virüs… Hastalık yapan bir virüs…
Herkes Instagram’da… Herkesin elinde cep telefonu, her şeyi çekiyor… Neredeyse o anı dondurmak ve Instagram’a koymak için yaşıyor… Yepyeni bir dil girdi hayatımıza, ‘like etmek…’ Birbirimizi like ediyoruz… Like etmeyenlere kızıyoruz… Gecenin bir saatinde uyanıp, kaç like almışız diye kontrol ediyoruz… Selfie’siyle, belfie’siyle hem bir teşhir aracı hem de doğru düzgün kişisel yayın mecrası…
Her şey, okula dönmemle başladı. ‘İzleyici Araştırmaları’ dersi için Doçent Seçkin Özmen Hoca’ya bir akademik çalışma sunmam gerekiyordu. Ben de çevremdeki herkes manyağı olduğu için Instagram’ı seçtim. Bu yeni medyanın, kullanıcılarını nasıl, ne yönde değiştirdiğini, kullanırken nasıl bir süreç izlediklerini, nasıl bir anlam yüklediklerini araştırdım. Gülben Ergen, Nihat Odabaşı, Çağan Irmak, Mustafa Seven gibi Instagram fenomenleriyle konuştum… Bir sürü çarpıcı şey anlattılar, hepsini de buraya alamadım. Ulaştığım en önemli sonuç, eskiden ‘pasif’ olarak medyayı izleyen okuyucu, artık kendisi de haber üreten bir kaynak haline dönüşmüş. ‘Aktif izleyici’ olmuş. Hem izliyor, hem üretiyor. Her şeye anında reaksiyon veriyorlar, bunun bir güç olduğunun farkındalar, etkili kullanıyorlar, bazılarının takipçisi de bir gazete tirajında… Gerisini onların ağzından dinleyin…
NİHAT ODABAŞI
TAKİPÇİ SAYISI 116K
Instagram’la nasıl bir ilişkin var?
-(Gülüyor) Hastalıklı! Bazen, “Keşke hayatımda olmasaydı” diyorum. Ama çok da eğleniyorum. Twitter bende kalmadı mesela. Ama Instagram’dan çok şey öğreniyorum. Çok güzel bir fotoğraf arşivim oldu. Bir sürü fotoğrafçıyı, ünlü yıldızı takip ediyorum. Pek çok modelle tanıştım, çekim yaptım. Instagram bana yepyeni kapılar, dünyalar açtı. Dünyanın her tarafında kontaklarım oldu.
Profesyonel olarak mı işine yarıyor yani?
– Evet. Kamuoyu yoklaması gibi benim için. İşlerimi sergilediğim ve insanları yapacağım işlerden haberdar ettiğim bir mecra. Klipten görüntüler koyuyorum, bir fotoğraf yayınlıyorum. Gelen reaksiyonlardan o işin akıbetini aşağı yukarı önceden kestirebiliyorum. Ama aynı zamanda Instagram sayesinde sosyalleşiyorum, yalnızlıktan kurtuluyorum. Kötü bir günündesin diyelim, oraya bir fotoğraf koyuyorsun, bir sürü ‘like’ geliyor. Sevildiğini bilmek, takdir edilmek insana gaz veriyor. Gecenin üçünde, uyumadan önce “Uyuyorum, iyi geceler!” diye fotoğraf paylaşmak da komik aslında. Tabii ki vurup kafayı hemen yatmıyorsun, o paylaştığın fotoğrafa gelen yorumlara bakıyorsun.
Eğleniyorsun yani…
-Hah işte bu! Benim için aynı zamanda bir eğlence. Açıkta bir yaran varsa, onları da sarıyor. Kalbinde soğuk odalar varsa, ısıtıyor. Ben Instagram’ın sırtımı sıvazlayan bir el olduğunu düşünüyorum. Bir tarafıyla da virüs gibi bir şey, vücuduna girdi mi, yandın! Tatile gidiyorsun, sağda, solda, teknede sürekli fotoğraf çekiyorsun. Bir alışkanlık oluyor. Sevginin, ‘like edilmenin’ verdiği bir alışkanlık. Her an, “Bu tam Instagramlık!” deyip fotoğraf paylaşıyorsun.
Yorumların hepsini okuyor musun?
-Evet. Çünkü o yorumlar, içinde yaşadığımız toplumun bir aynası. Bazen ne kadar açgözlü, ne kadar insafsız, ne kadar vicdansız olabildiğimizi de gösteriyor. Mesela biri sana, “Çocukların ölsün!” diyebiliyor, “Geber!” diyebiliyor, sırf kendisiyle aynı siyasi görüşü paylaşmadığın için. Bu ülkede nasıl insanlarla yaşadığını da anlamış oluyorsun.
Süreç nasıl işliyor? Sen mesela Instagram ve sosyal medyayla, ‘pasif izleyen’den ‘aktif izleyici’ konumuna geçtiğini düşünüyor musun?
-Evet. Instagram öyle bir şey ki, senin kendi küçük gazeten. Kendi küçük imparatorluğun. Tabii ki gazetelerin ve televizyonların hâlâ daha güçlü olduğunu düşünüyorum ama eskiden elimiz kolumuz bağlıydı, yapabileceğimiz hiçbir şey yoktu, şimdi en azından bu var. Biz de tepkimizi, öfkemizi, neşemizi, sevincimizi, duygumuzu insanlara duyurabiliyoruz. Gerçi şunu da unutmamak lazım, 116 bin takipçim var ama maksimum aldığım ‘like’ 6000. Tabii ki konvansiyonal medya daha büyük ama o medyada senin hakkında bir yalan haber çıkınca, artık senin elinde de, “Hayır efendim, o yalan haber!” diyebileceğin kendini savunabileceğim bir mecra var.
RİHANNA’YI KİM TAKAR NO NAME FENOMENLER ÖNEMLİ
Rihanna’nın milyonlarca takipçisi olması son derece normal. Kadın Rihanna. Memesini açıyor, poposunu açıyor. Esas başarı ‘no name’ birinin yüzbinlerce takipçisinin olması…
ZEKA, ESTETİK, YARATICILIK
Yenilikleri ortaya çıkarıyor. Fotografik olarak da, zeka olarak da, estetik olarak yaratıcılığı teşvik ediyor. Müthiş fotoğraf çekiyorlar, müthiş videolar koyuyorlar. Adamın fotoğraflarına bakıyorsun bir stil yapmış, ‘Instagram kimliği’ denilen bir şey var. Kimlik analizi bile yapabilirsin galerisini gezip.
TAKİPÇİMİN FAZLA OLMASININ BANA BİR YARARI YOK
Esas olarak Nihat Odabaşı’nı beslemek için mi kullanıyorsun? -Beslemek evet ama parlatmak hayır. Çünkü takipçimin fazla olmasının bana bir yararı yok. Sonuçta kasetim yok, satılabilecek bir şeyim yok. Instagram’dan dolayı benim işim artmaz. Ama bana yeni dünyalar açılır.
En çok annemle olan fotoğraflar beğeniliyor
Yorumların hepsini okuyor musun?
-Evet. Hayatımda bulunmasını istemediğim insanları da blokluyorum. Benim çektiğim fotoğraflara çirkin yorumda bulunanları da blokluyorum. Kötü dil kullananları da. Burası benim ülkemse, benim kurduğum imparatorluksa, o topraklarda istediğim şeylerin olmasına izin veriyorum.
Kendine özgü kuralların var mı?
-Yok. Her an, bir şey koyabilirim. Gecenin dördünde, beşinde de. Hiç umurumda olmaz. Canım istiyorsa yaparım. Beş fotoğrafı üst üste koyarım, 10 gün koymam, 10 gün sonra bir tane koyarım. 10 gün sonra 10 tane koyarım. Hiç sağım solum belli olmaz.
En fazla like alan fotoğrafların neler?
-Şaka gibi, annemle olanlar! Aile fotoğrafı koyduğum zaman inanılmaz like alıyor.
Gözetlendiğini hissediyor musun?
-Hissetmez olur muyum? Ama bu da iki yönlü. Hem hoşuma gidiyor hem de sapıkça buluyorum.
Nasıl yani?
-Seni takip eden bir dolu insan var. Ama sen, bunun farkında değilmişsin gibi davranıyorsun, cool takılıyorsun. Seni takip edenler de sanki seni takip etmiyorlarmış gibi yapıyorlar. Oysa, o sana hiç bakmayan yan masadaki kadın, o anda seninle ilgili bir yorum yazıyor. Güya gözlük takıp, “Kimse bana bakmasın!” tribi atıyorsun ama o sırada selfie çekip “Bana bakın!” diye Instagram’a koyuyorsun. Evet komik, evet saçma… Ama hiç kimsenin Madonna’nın bile vazgeçemediği bir oyun bu!
ELİMDE PİMİ ÇEKİLMİŞ BİR BOMBA VAR
Takipçilerin arttıkça, sorumluluğun da artıyor mu?
-Tabii ki artıyor! Elimde pimi çekilmiş bir bomba var. Eskiden çat diye “Günaydın!” yazardım. Gülümseme işaretleri filan. Şimdi önce Twitter’a sonra Instagram’a bakıyorum. Sağda solda birşey var mı, ölen, kalan var mı, yeni bir felaket olmuş mu? Çünkü olan bitenden habersiz ‘lay lay lom’ yapmaya kalkarsan adamı parçalıyorlar. Kendime de bir ders çıkarıyorum, hemen her şeyin üzerine atlamamayı öğreniyorum.
Reklam amaçlı kullananlara kızıyor musun?
-Çok bariz reklam amaçlı kullananlara evet. Gerçi onun hesabı, ne isterse yapabilir ama ben hoşlanmıyorum.
Adamın 2 milyon takipçisi var Ama konserine 50 kişi geliyor!
Takipçi sayısı ölçü mü? -Bence değil! “Seni 140 bin kişi takip ediyor, ne özelsin!” gibi bir durum yok. Bence marka giyip, kendisini bir şey zannedenlerle, yüzbinlerce takipçim var diye kasılanlar aynı kategoride…
TEMBEL ARKADAŞLIK
Peki sence ne kadar etkili? -Etkili. Ama abartıldığı kadar değil. Eğer olsaydı, bir milyon takipçisi olan birinin single’ı bir milyon satardı. 2 milyon kişi takip ediyor, konserine 50 kişi geliyor. “Bunlar benim takipçilerim, nereye gitsem gelir” diye bir şey yok. Çünkü bu, bir klavye fanlığı, arkadaşlığı. Tembel bir kahramanlık, tembel bir arkadaşlık. Fırtına yaratacak kadar etkisi olmuyor.
ÇAĞAN IRMAK
TAKİPÇİ SAYISI 102 BİN
Hiç oynamadım, neysem oyum
Sen Instagram’a nasıl girdin?
-Benim sosyal medyayla hiç alakam yoktu. Twitter’ı bir iki denedim, sarmadı. Sonra gençler, “Hocam, bir de Instagram diye bir şey var!” dediler.
Giriş o giriş…
-Aynen öyle. Beni en çok etkileyen yanı, bir fotoğraf çekmişsin, az- çok bir emek var ortada. Artık bir söz söyleme hakkına sahipsin. Oysa başka mecralarda, ellerinde klavye, yazdıkça yazıyorlar, ahkam kesiyorlar, atıp tutuyorlar. O yüzden benim için Instagram daha değerli.
Daha sosyal biri mi oldun Instagram sayesinde?
-Evet. Daha sosyal ve daha mutlu bir insan yaptı beni. En moralsiz anımda, olumlu, övgü dolu mesajlar birden kendimi iyi hissetmemi sağlıyor. Güzel bir fotoğraf çektiğimde, “Tebrikler hocam, sizi çok seviyoruz” diyorlar, birden dünyamı değiştiriyor. En güzeli de, burada muazzam bir arkadaş grubumuz oluştu. Fotowalk’a çıkıyoruz birlikte. Heybeli’ye gidiyoruz mesela, fotoğraf çekiyoruz. Hepimiz aynı mekânları çekiyoruz ama herkes farklı yorumluyor. Ben Instagram fotoğraflarımdan sergi bile açtım. Bütün geliri de engellilere gitti.
Sen kimleri takip ediyorsun?
-Ben çok büyük Instagram hesaplarını takip etmiyorum. Fotoğraf çekmeye hevesli ve bu işi öğrenmeye çalışan gençlere destek olmaya çalışıyorum.
Peki amacın ne? Neden Instagram kullanıyorsun?
-Amaç birden fazla. Ben burada kendi filmlerimi de tanıtabiliyorum. İnsanlar, sosyal medyadan tanıdıkları birinin filmini daha çok merak etmeye başlıyorlar. Ben eskiden ‘görünür’ olmaktan korkardım, bu denli görünür olmak, sanatta yapacağım şeyin merakını öldürebilir diye düşünürdüm. Ama gördüm ki, tam tersine, beni Instagram’dan tanıdıkları için, filmimi daha çok izliyorlar ve daha iyi yorumluyorlar.
Reklam yapanlara itirazım yok Ama ben yapmam
Ama tartışmalar da yaşanıyor. Nasıl değerlendiriyorsun? -Bazen insanların haksız yere üzerine gidilse de, bu tartışmaları faydalı buluyorum. Ne kadar kavga etseniz de, o sana bir adım yaklaşıyor, sen de ona. Bence birbirimizi anlama sürecini hızlandırıyor. Reklam mecrası olarak kullananlara ne diyorsun? -Ben tasvip etmiyorum ama karşı olma hakkım da yok. Herkesin kendi dünyası, kendi hesabı, ne isterse yapar. Bazen oteller, “Yeme içme masrafınızı karşılıyoruz, gelin otelimizde kalın, hem otelimizi ve bu bölgeyi çekin!” diyorlar. Ben bu tür davetlere gitmiyorum ama gidenleri eleştirmiyorum.
TEK BAŞIMA PEK ÇOK GAZETEDEN DAHA ÇOK SATIYORUM
Peki sence nasıl bir güç? Sen artık kendinde her şeye müdahale edebilme gücü hissediyor musun?
-Evet. Geçenlerde benim adıma sahte bir twitter hesabı açmışlar, üstelik ‘offical twitter hesabı’ demişler. Başbakan hakkında, benim ağzımdan atıp tutuyorlar. Ben de takipçilerim sayesinde öğrendim. Hemen bir uyarı yaptım Instagram’dan, takipçilerim de harekete geçti, tam yarım saatte o sahte hesabı kaldırdılar.
Peki konvansiyonel medyaya hâlâ ihtiyaç duyuyor musun?
-Hayır. Ben şu anda, tek başıma, pek çok gazeteden daha çok satıyorum.
Bu sana ekstra bir kuvvet veriyor mu?
-Vermez mi? Veriyor.
Peki sen gücünü nereden alıyorsun?
– Samimiyetimden. Instagram’ın sırrı şu: Buradan takip ettiği biriyle gerçek hayatta karşılaşınca, ikisinin aynı kişi olduğunu fark edince, “Tamam!” diyor, “Bize oynamamışsın!” Ben de hiç oynamadım, neysem oyum.
Senin için Instagram’ın kuralları ne?
-Sabahları 8 ile 10 arası en iyi fotoğraf koyma zamanı. 9’da insanlar işe başlıyor. 8’de serviste bakıyorlar. Bir başka yükseldiği zaman, öğle paydosu 12.30-13.30 arası. En çok da akşam üstü altıdan sonra ki süreç. 18-21.00 arası. Gece 12’den sonra da uykusuzlar var. Günde en fazla beş fotoğraf konacak. Siyah beyaz fotoğraftan vazgeçemiyorum ama renkli daha çok like alıyor.
SANAT TELEFONA GİRDİ
Senin için bütün bu Instagram macerası, sanatı telefona sokmak mı? -Evet aynen öyle! Popüler sanata bu yüzden bayılıyorum. Kendi fotoğraflarını paylaşıyor musun? -Ben kendimi paylaşmayı çok sevmiyorum. Ama “Hocam ne zamandır yüzünüzü görmüyoruz!” dedikleri zaman bir selfie koyuyorum tabii. En çok like alan fotoğrafın? -Berkin Elvan.12 bin 458 like aldı. Cenazesinde çekmiştim, hatta gazeteler de paylaştı. Ama maalesef sadece takipçilerim fotoğrafın bana ait olduğunu biliyor. Sen Instagram’ın somut faydasını gördün mü? -“Tamam mıyız?” filminde gördüm. Normalde asla ve asla 500 bin yapacak bir film değildi. Çünkü Türk halkının görmek istemediği iki kişi vardı filmde. Bir gay, bir de engelli. Aşk da yok, hiçbir şey yok. Ee neyi seyrettireceksin? Fakat buna rağmen film 500 bin yaptı. İddia ediyorum, Intagram hesabım olmasaydı 300 bin yapardı. O 200 bin Instagram’dan geldi bence.
GÜLBEN ERGEN
TAKİPÇİ SAYISI 377K
5 trilyon para topladım
Instagram senin için ne ifade ediyor?
-Hayatımın vazgeçilmezi! Instagram da, Twitter de. Bazen bir sanatçı, bazen meraklı bir anne, bazen sıradışı bir vatandaş, bazen de öğrenme delisi bir kadın olarak sürekli hayatı takipteyim. Sosyal medya da bana bu imkânı veriyor. Özgürlüğü seviyorum. Kendi sınırlarımı belirleme hakkımı seviyorum. Yaşam felsefemi, inançlarımı, zevklerimi, hatta özel hayatımı dilediğim gibi paylaşabiliyorum. Anında gelen yorumlar da cabası. Hangi gazete ve televizyon röportajında bu kadar interaktif bir ilişki kurulabiliyor ki! Gerçekten olağanüstü bir şey. Çok önemsiyorum, deli gibi titizleniyorum ve arı gibi çalışıyorum.
Her mesajı okuyor musun?
-Hayır. Çünkü ‘bedava reklamcılar’ nefes aldırmıyor! “Kurabiyeme gel, ayakkabılar bende, kaşı ben alayım!” Kabus gibi! Twitter’da daha aktif cevap yazıyorum. Ama ikisine de yayın arası bile bakıyorum. Konser sonrası da… Genel olarak eleştirilerin içeriğini ve kalitesi beğeniyorum. Benim için oradaki yorumlar ciddi bir ölçü.
Senin için sosyal sorumluluk fonksiyonu da var…
-Evet, var. ‘Çocuklar Gülsün Diye’ anaokullarımızın her açılışı, her konan tuğlası Instagram’da. Yaptığım canlı yayınlarda, tedavisi yarım kalmış ya da yurt dışında tedavi görmek zorundaki çocuklar için yaptığım anonslarla topladığım para ne kadar biliyor musun? 5 trilyon. Ben böyle bir mecrayı nasıl ciddiye almam! Bayılıyorum…