Bayıldım bu kampanyaya.
Yaratıcılarını tebrik ediyorum.
Bütün ruhumla onları destekliyorum.
“Kız gibi” destekliyorum!
“Kadın gibi” destekliyorum!
Çünkü hayata “kız gibi” bakabilmenin, “kız gibi” yaşayabilmenin, insanların hayatlarını “kız gibi” güzelleştirmenin önemini ve değerini biliyorum.
Kızımı da öyle yetiştirmeye çalışıyorum.
*
Orkid’in gerçekleştirdiği bu kampanyaya, Lauren Greenfield’in yönetmenliğini yaptığı o sosyal deney videosuna kayıtsız kalabilmek mümkün değil.
Eğer izlemediyseniz, sayfanın altında linki var, lütfen siz de tıklayıp izleyin.
Temmuz’da tüm dünyada gösterilmeye başlandı ve tam 47 milyon insan tarafından izlendi.
İnanılmaz büyük bir başarı!
*
Fikir son derece yalın.
Greenfield, 20’li yaşlardaki bir olimpiyat maratoncusuna sadece “Kız gibi koş” diyor.
O da, o stüdyoda, olduğu yerde abuk sabuk hareketler yapmaya başlıyor.
Çünkü “kız gibi” deyimi bizim için “yapılan işi adam gibi yapamamak” anlamına geliyor.
Küçümseyici, aşağılayıcı bir ifade.
Sonra bir başkasına, “Kız gibi yumruk at” diyor. O da hedefe ulaşmayan, salakça el kol hareketleri yapmaya başlıyor.
Çünkü “kız gibi” yumruk atmanın ancak öyle yapılması gerektiğini zannediyor.
Kafasındaki bilgi öyle.
Yani kızlar beceremez!
Ama aynı şeyler, 8-9 yaşlarındaki kızlara söylendiğinde hiç de öyle olmuyor.
“Kız gibi koş” diyor yönetmen…
O tatlı, küçük kız, var gücüyle, kendisi gibi koşmaya başlıyor.
Onu hiçbir şey engelleyemiyor, durduramıyor.
Çünkü o temiz bir sayfa, henüz önyargılarla kirlenmemiş.
“Kız gibi” vuruyor.
“Kız gibi” dövüşüyor.
Her şeyi “kız gibi”, yani kendisi gibi, yani harika yapıyor!!!!
*
Bu kampanyaya bütün kadınları ve erkekleri destek olmaya çağırıyorum.
Ben 26 yıldır kız gibi çalışıyorum.
Kız gibi işimi elimden geldiği kadar iyi yapmaya uğraşıyorum.
Kız gibi üretiyorum.
Kız gibi çözüm buluyorum.
Kız gibi dövüşüyorum.
Kız gibi sevişiyorum.
Kız gibi olmaktan da inanılmaz gururluyum.
Yaşasın kızlar!
Yaşasın kadınlar!
P&G Kadın Bakım Grubu Marka Müdürü Murat Ünverdi:
Genç kızlarımıza demek istiyoruz ki yalnız değilsiniz!
Orkid olarak, 30 yılı aşkın süredir, 20 milyon kız çocuğuna “ergenlik eğitimi” verdiniz, hala da veriyorsunuz…
-Bundan da çok gurur duyuyoruz!
Peki amacınız ne?
-Ooooo pek çok şey sıralayabilirim! Genç kızlara, yaşadıkları fizyolojik ve psikolojik değişimin son derece normal bir şey olduğunu anlatmak, kendine güvenmelerini sağlamak, yanlışları düzeltmek… Ergenlik dönemindeki kızlar, içinde bulundukları değişimin ne olduğunu anlamaya çalışırken, bir yandan da kafalarındaki sorulara cevap aramaya çalışırlar. Total bir değişimden geçtikleri bu dönemde, biz onlara, cevabını aradıkları soruları rahatlıkla sorabilmelerini sağlayacak ve kendine güvenlerini üst noktada tutacak bir ortam hazırlıyoruz. En azından bunun için uğraşıyoruz…
Müthiş kızlar birarada: Nil Özvanlıgil, Nur Güçlü ve Elif Özvanlıgil.
Bir sürü de araştırma yaptınız. Bu araştırmalardan nasıl bir sonuç çıktı?
-“Kız gibi” ifadesinin hem kızlar, hem de erkekler tarafından olumsuz anlamda kullanıldığını keşfettik. Üstelik bu, çok sık yapılan bir şey. Alın size bir istatistik: 16-24 yaş arasındaki kızların yüzde 89’u, bu tür benzeri tabirlerin, üzerlerinde olumsuz bir etki yarattığı görüşünde…
Araştırmadan çıkan başka sonuçlar var mı?
-“Kız gibi koşmak” mesela, “kız gibi yumruk atmak ”, “topa kız gibi vurmak”, “kız gibi gülmek.” Bütün bu deyimlerden çıkan sonuç şu: Bir şeyi “kız gibi yapmak” genellikle kızların yaptıklarını küçümsemek amacıyla kullanılıyor. Bu da genç kızların en çok özgüvene ve desteğe ihtiyaç duydukları ergenlik döneminde, kendilerine güvenlerini kaybetmelerine yol açıyor.
Kız gücü! Özgüveni yeniden inşa etmek küçük yaşlardan başlıyor.
Ergenlik döneminde kızları en çok etkileyen ne?
-Başkalarının onlar hakkında olumlu, olumsuz ne düşündüğünü. Genç kızlar en çok arkadaşlarından ve aile bireylerinin düşüncelerinden etkileniyor. Tam da bu yüzden, bu dönemde hissettirilen her olumsuz düşünce, onları tahmin edilenden daha fazla yaralıyor. Özgüvenlerini kaybetmelerine, mutsuz olmalarına yol açıyor. Bazen, “Kız gibi koşuyorsun” gibi basit bir cümle bile, genç kızların özgüvenleri üzerinde yıkıcı bir etki yaratabiliyor. Buna karşılık, onlara söyleyebileceğimiz, “Sen tuhaf değilsin!” “Hasta değilsin!” “Bunları sadece sen yaşamıyorsun!” “Yalnız değilsin!” gibi bir cümle onları acayip rahatlatabiliyor. Bir de tabii: “Ne olursa olsun özgüvenini kaybetme!” Kızların, ergenlikten itibaren, bütün bu dönemi diğer genç kızlarla birlikte geçirdiklerini bilmeye ihtiyaçları var. İşte biz de, bu “kızların birliği hissini” pekiştirmek istiyoruz. Aslında her şeyi başarabileceklerini, her şeyi mükemmel yapabileceklerini anlatmaya, göstermeye çalışıyoruz…
YÜZDE 42’Sİ BEDENLERİNE GÜVENİNİ KAYBEDİYOR
Ergenler en çok hangi konuda özgüven eksikliği yaşıyor?
-Araştırmaya katılan kızların yüzde 42’si en çok vücutları konusunda özgüven kaybı yaşıyor.
Peki özgüven azalınca n’oluyor?
-Hiç iyi olmuyor! İnsanın kendisini mutlu hissetmesinin yolu özgüvenden geçiyor. Özgüven azalınca, ister istemez, olumsuz hislere kapılıyoruz. Özgüvenleri zedelenen kızlar da, aslında her şeyin en iyisini yapabilecekken, kendilerini yetersiz hissediyorlar, başaramamaktan korkuyorlar. Sonuç olarak da, kafası karışık, içine kapanık, güvensiz kızlar haline geliyorlar.
Ergenlik çağında bilgilerini en çok nereden alıyorlar?
-Aile ve arkadaşlar! Biz, hayatın her noktasında gençlere ulaşmaya, onların sağlık ve eğitimi için projeler geliştirmeye büyük önem veriyoruz. Milli Eğitim Bakanlığı işbirliğiyle 93’ten beri Türkiye çapında yürüttüğümüz, 6. ve 7. sınıflardaki kız ve erkek öğrencileri kapsayan “Ergenlik Döneminde Değişim Projesi” (ERDEP) bunlardan biri. Bugüne kadar bu proje kapsamında yaklaşık 7 milyon kız öğrenciye eğitim verildi. 2004‘de bu eğitimlere, anneler de dahil edildi. 2 milyona yakın anne, kızlarıyla birlikte bu eğitime katıldı.