NİLGÜN BELGÜN

Dışım Latin içim Rock

 

O bir ateş topu. Yan yana durduğunuzda enerjisini hissetmemek mümkün değil. Pozitif, tatlı, şen şakrak, aynı zamanda zeki ve çalışkan. Sadece zeki olmanın yetmeyeceğini biliyor, her şey için emek sarf ediyor. Ne zaman röportaj yapsam çok eğleniyorum ve bir sürü şey öğreniyorum. Nilgün Belgün, tiyatro sanatçılığının yanı sıra hayatta bir sürü şeyi çözmüş bir kadın, dilediği zaman dilediğini yapabilen, özgür bir kadın o. Kimseye yaslanmak zorunda olmayan, güçlü bir kadın.

Ona saygı duyuyorum ve onu seviyorum. Dışındaki Latin’i de, içindeki protest rock’çıyı da…

Sen nasıl oluyor da hiç yaşlanmıyorsun? Her seferinde aynı şeyi soruyorum, çünkü her seferinde şaşırıyorum…

-Bu, enerjiyle ilgili bir şey Ayşecim! Hani “Genç sevgililer, gençler, ne iş?” diye soruyorsun ya, onun da cevabı aynı: Enerji! Benim enerjiye geliyorlar, anladın mı? Yoksa benim yaşımda, bu enerjide bir erkek var da, ben mi reddediyorum? (Gülüyor)

LATIN-NILGUN-FK

Latin Nilgün…

Bir de hep pozitifsin. Hiç bunalıma girmez misin?

-Hayat mottom: Ben hiç vazgeçmem!

NILGUN-BELGUN-MT-7

Rock’çı Nilgün ve Peruk’lu Ayşe

Nasıl yani?

-“Aşk yaşım geçti. Bu yaştan sonra aşk acısı filan çekecek halim yok!” derler ya, ben onlardan değilim. Kendimi korumuyorum. Sil baştan, her şeyi, yeniden yaşıyorum. Ve bu beni aşırı güçlü yapıyor. Pes etmiyorum, vazgeçmiyorum, sürekli gücümü tazeliyorum. Dünyayı, aşk ve sevgi kurtaracak, bunu kesinlikle biliyorum. O yüzden hayatta ciddiye aldığım tek şey aşk ve sevgi. Hep devam, hep devam. Yaşama dört elle sarılmak lazım, coşkulu olmak lazım; önce kendini, sonra başkalarını sevmek lazım. Tabii ki aşkın ve sevginin içine cinselliği de koymak lazım. Bir de sanat lazım. Dünyanın çirkinliklerini de sanat örtüyor. Budur!

Başka? “Sırrım varsa şudur…” diyeceğin başka ne var? 

-Hayatla iyi geçinmeyi kendime hedef aldım. Hayatla iyi geçindikçe, hayat da benimle iyi geçinmeye başladı. Birbirimizle iyi geçinmenin yolunu bulduk yani. Sırrım varsa budur, herkese de tavsiye ederim.

Sen şimdi bunun dersini de vermeye başladın, öyle değil mi?

-Aynen öyle. Bahçeşehir Üniversitesi’nde ‘İlişki Yönetimi ve İletişim’ dersi veriyorum. Sertifikalı eğitimci oldum yani. Gençler deneyimlerimden faydalanmak istiyorlar. Hayatta en önemli şeylerden biri, kendini iyi ifade edeceksin, özgüvenli olacaksın ve egolarından kurtulacaksın. Yani “Hep ben, hep ben” diyerek bir yere varılmıyor.

HAYATI BAŞKALARI İÇİN DEĞİL KENDİM İÇİN YAŞIYORUM

Sen kimi, neyi ipliyorsun hayatta?

-Ben kendimi ipliyorum Ayşecim! Şu hayatı, kendimi tanımaya çalışarak geçirdim. Kısmen de becerdim. Benim dışım Latin, içim rock. Dışarıdan böyle çok sıcak, çok seksi filan duran bir kadınım ama içimde protest bir rock’çı yaşıyor benim. Her türlü haksızlığa başkaldırıyor. Hiç kimseyi mutsuz etmek üzere yola çıkmam. Herkes mutlu olsun isterim. Öyle bir karakterim var. İnsanlar mutlu olduğu zaman ben de mutlu olurum. Ama ülkemizde dikkat ediyorum da mutsuzluktan beslenen çok insan var. Bu negatif insanları temizledim hayatımdan. Negatif ve kötücül tiplerle işim olmaz. Ben, hayatı başkaları için de yaşamıyorum, kendim için yaşıyorum.

Bunu kaç yaşından sonra başardın?

-Epey zamanımı aldı tabii! Tek çocuktum. Babam da otoriter bir adamdı. Bir süre onun istediği kız oldum. Ama ne zaman tiyatro oyuncusu olmaya karar verdim, babamdan gizli tiyatro imtihanlarına girdim, hem şanı hem tiyatroyu kazandım, “Tamamdır, buraya kadar! Onlar istemese de ben bunu yapacağım!” dedim. Konservatuvar ve tiyatro benim kişiliğimi ortaya çıkardı. Ondan sonra da kendimi gerçekleştirdim.

NILGUN-BELGUN-MT-5

ANGELİNA JOLİE DEĞİLİM AMA…

Bir sürü kadın, birlikte olduğu adamın kalıbına girer…

-Yok, ben öyle değilim! Hiç olmadım. Zengin bir adam peşinde de olmadım. Hayatımı kendim kazanırım, seçimlerimin bedelini de kendim öderim. Bir başkasının parasıyla yaşamak, onun esiri olmak demek bence. Çok özgür bir ruhum var. Aşk da yaşarım, üstelik kiminle istersem yaşarım, bedeli neyse öderim, masadan kalkarım.

Var mı birileri?

-Ah keşke! Şu aralar nadastayım. Oldu da, senden mi gizledik Ayşecim.

Artık daha ince eleyip, sık mı dokuyorsun?

-Evet. Ortalıktaki adamları pek beğenmiyorum. Ortalıkta adam gibi adam yok. Varsa da ben rastlamadım! Evli adamlarla da birlikte olmam. Gizli kapaklı buluşmak istemem.

Ne yapsan yakışıyor. Hiçbir şey senin üzerinden akmıyor… Nasıl oluyor bu?

-Çünkü sahici ve samimiyim. Şöhret beni değiştirmedi. Paraya prim vermem, güce de. Kimseye kötülük de yapmam. Sevgilimi el üstünde tutarım. Geçen gün eski bir sevgilim oyunumu izlemiş, bana mesaj yazdı: “Senin gibi bir kadınla birlikte olduğum için bir kere daha çok şükrettim Allah’a. Çok sevdim, çok eğlendim, çok süründüm. Ama her şeye değdi!”

Kısa mı sürüyor ilişkilerin? 

-Ayol uzun! Bir tanesi 10 sene sürdü mesela. Ondan sonraki beş sene. Benim ilişkilerim öyle tek gecelik değildir.

Genç bir sevgilin hâlâ olabilir mi? Yoksa artık yeter mi?

-Aaaa niye yetsin? Ya da niye yaşlı olsun? Bunların şartı şurtu yok. İlle de genç olacak diye bir şey de yok, severim 70 yaşındadır!

Ama hiç görmedik öyle bir adam!

-E ben de görmedim! Ne yapayım, vardı da ben mi fark etmedim? Beğenenler 35’ten yukarı çıkmıyor ben n’apiyim? 40 yaşında olanı bile göremedim…

Valla mı?

-Vallahi öyle! Enerji işte. Başka türlü açıklayamıyorum. Ben de Angelina Jolie değilim ama böyle oluyor.m 30’luk bir adam bana bile genç…-Ben de zaten 30’luğu, 35’liği hemen kabul edip istiyor değilim, bir mülakata alıyorum, sınavdan geçiriyorum.

Neye göre seçiyorsun peki?

-Bir kere başarılı olmalı işinde… Ama o iş, ne olursa olsun. Marangozsa en iyi marangoz olacak, öyle sandalyeler yapacak ki dibin düşecek. Simit satıyorsa, en iyi simitçi olacak. Bir de çağdaş bir adam olsun. Ben öyle güvensiz, her şeyime karışan maço bir adam istemem.

NILGUN-BELGUN-MT-3

ÖZGÜR BİR KADINIM KİMSEYE EYVALLAHIM YOK

Senin içinde kaç kadın var?

-Binlerce. Çünkü ben bir oyuncuyum. Ama en baskını Latin ve rock olanı.

İçindeki Latin kadınla, rock’çı kavga ediyor mu?

-Zaman zaman.

Dışı beni yakar, içi seni yani!

-Tabii tabii. Erkekler bana Latin diye geliyor. Ama içimdeki rock’çıya çarpıyor!

Böyle şen şakrak tatlı duruyorsun ama içinde aslında çok güçlü bir kadın var. Bu, erkekleri korkutmuyor mu?

-Onun için yalnızım.

Kimseye ihtiyacın yok gibi duruyor, sanki sen her şart altında yaşarsın…

-Tam da bunun yüzünden kadın seyircim fazla. Pek çok kadın kendini ezilmiş görüyor. Onun için bana öykünüyorlar.

NILGUN-BELGUN-MT-6

SIRA PARİS’TE

Hayrola, bu Paris nereden çıktı?

-Sorma! Türkiye’de kapalı gişe oynadığım tek kişilik oyunumla dünyayı geziyorum. Amerika’ya, İsveç’e gittim, şimdi de Paris’e. 1 Mayıs’ta sahnede olacağım…

Hayatını mı oynuyorsun?

-Kendimden yola çıkarak bütün kadınları anlatıyorum aslında. Hüzünlendiriyorum, güldürüyorum, dans ediyorum, şarkı söylüyorum…

Kapalı gişe oynaması normal mi sence?

-(Gülüyor) Hayır, değil! Ben de şaşırıyorum. Bir kadının tek başına sahnede olmasına alışık değiliz biz aslında. Bu, bir ‘one woman show’.

Stand-up’tan farkı ne?

-Stand-up’ta dümdüz anlatırsın. Bense oynuyorum. Çeşitli tiplemeler yapıp, teatral öğeler kullanıyorum. İki saat çok sıkı bir performans sergiliyorum. Benim bitip tükenmeyen enerjim işime yarıyor. Cesaret işi aslında. Erkan Özerman geldi izledi, “Kesinlikle Paris’e de götürmemiz lazım!” dedi. Paris’te gösterimi gerçekleştireceğim Marie Bell tiyatrosu, ünlü bir Fransız oyuncunun adını taşıyormuş. Ve kendisi zamanında Hacı Bekir Muhittin’in sevgilisiymiş. Hani Hacı Bekir şekerlerinin sahibi. Çok âşıklarmış birbirlerine. Onu İstanbul’a davet edermiş ama sevgilisini karşılamaya Paris’e gidermiş, oradan birlikte İstanbul’a gelirlermiş. Ah ah, şimdi nerede böyle erkekler!

Oyunun metni sana mı ait?

-Tabii, önce kitap olarak yazdım. İçinden belli şeyleri aldım, onlara müzikler ilave ettim, biraz da teatral hale getirdim, dört senedir bütün dünyada oynuyorum. Manhattan’da 900 kişiye oynadım mesela. Paris’ten sonra Avustralya var. 50’lerden bugüne İstanbul’da yaşanan sanat olaylarını, kabare modalarını, Haldun Dormen, Ali Poyrazoğlu, Metin Serezli gibi büyük ustalarla oynadığım oyunları anlatıyorum. Bütün bunları da kendimle dalga geçerek yapıyorum. Ve tabii aşkı anlatıyorum. Valla, kendimle iftihar ettiğim, ölsem de gam yemeyeceğim bir iş. Çok açık ve net, yaptığım için şükürler olsun dediğim bir iş! Çünkü her seferinde ayakta alkışlanıyorum…

Harika! Kaç kere oynamışsındır şimdiye kadar?

-250. Tek kişisin, her şeyiyle kendinden mesulsün. Kendimi süper hissediyorum.

NILGUN-BELGUN-MT-2

SANA İYİ GELMEYEN ADAMDAN AYRILACAKSIN

Ben ayrılmayı da, vedalaşmayı bildim. Süründürmedim hiçbir ilişkiyi. Kadınlar böyle bir problem yaşıyorlar bu ülkede. Ayrılamıyorlar bir türlü, kopamıyorlar. Sana iyi gelmeyen adamdan ayrılacaksın kardeşim, sileceksin onu hayatından ve devam edeceksin. Eğer bir şey bitmişse, adam mesela başkasına âşık olmuşsa, bunu sündürmenin bir manası yok, adam gitmiş artık. Onu zorla getiremezsin, kendine dön ve hayatına kaldığın yerden devam et.

NILGUN-BELGUN-MT-4

HAYATIMIN EN GÜZEL ZAMANLARINI YAŞIYORUM

Hayatının muhasebesini yaptığında ne hissediyorsun?

-‘Keşke’lerim yok. Bu konuda çok rahatım. Pişmanlığım da yok, tabii ki küçük hatalarım olmuştur, insanız… Ama istediğim kadın oldum. Şu anda hayatımın en güzel de zamanlarını yaşıyorum. “Neden?” dersen, 18 yaşında evlendim, doğru düzgün genç kızlığımı yaşayamadım. 40’tan sonra kendimi buldum.

Para derdin yok mu?

-Trilyoner bir kadın değilim, öyle olmaya pek de heves etmedim. Benim için önemli olan başarıydı. Başarı zaten geçinecek parayı getirir. Burjuva bir ailenin kızıyım. Hiçbir zaman paraya tamah etmedim. İş teklifi geldiğinde canım isterse yapıyorum. Bir iş daha paralıdır, öteki daha azdır, daha az olan daha iyiyse mutlaka onu tercih ederim. Erkekleri de hep böyle seçtim. Sağ olsun babamdan da bir şeyler kaldı.

İnsan, yaş aldıkça biraz bencilleşiyor ve geri kalan hayatı kendi için mi yaşamak istiyor?

-Evet. Esas olan benim artık. Ve beni mutlu edeni daha çok seviyorum. Beni kırmayanı… Bu, egoistlik değil. İnsanlara çok hoş davranırım, haliyle karşımdakinden de bunu beklerim. Öyle bir yaştayım ki, bir bilgelik geldi üzerime, bir sürü gereksiz şey varmış hayatta, takılmıyorum artık.

Fotoğraf: Fethi Karaduman

Fotoğraflar: Mehmet Turgut

Yorum Bırak