İnsan o gözlere dalıp gidiyor. Yok böyle derin bakışlar! Hani bir zamanlar National Geographic fotoğrafçısı Afgan bir kızı çekmişti, işte öyle güzel, konuşan gözler onunki… Büşra Apaydın. 23 yaşında genç bir oyuncu. Pek çok diziden tanıyorsunuz onu. Ekranda daha yapılı duruyor. Oysa mini minnacık bir kadın. Saf ve temiz. Çok da açık, ne sorarsanız cevap veriyor, “Başıma bir şey gelir” diye düşünmüyor. 6 ay önce tesettüre girdi. Hayır, muhafazakâr bir aileden gelmiyor. Annesinin başı açık.
Bu röportajda, “Maneviyatım ağır bastı… Bu dünya fani, bir de baki dünya var!” laflarının biraz derinine inmeye çalıştım. Ben samimi olduğunu düşünüyorum. Tabii ki çeliştiği yerler var, kimin yok ki. Büşra, ‘Yeni Türkiye’nin gençlerinden. Eleştirirsiniz, eleştirmezsiniz, durum bu. Bu hafta da, başrolünü üstlendiği bir korku filmiyle karşımızda. Kapanmadan önceki son filmi; başı açık bir Büşra göreceksiniz…
HAMİŞ: Fotoğrafları Fethi Karaduman çekti, çok güzel çekti, teşekkür ederim.
Biz seni 8 yaşında oyunculuğa başlayan, ‘Kurtlar Vadisi’, ‘Muhteşem Yüzyıl’ gibi dizilerde yer alan, bir süre önce de tesettüre giren oyuncu olarak tanıyoruz. Böyle tanınmak seni rahatsız ediyor mu?
-Hayır, hiç etmiyor! Kapandığım için çok mutluyum, herkesin bilmesinde de bir sakınca yok…
Nasıl başladın oyunculuğa?
-8 yaşındayken annem bir kast ajansına yazdırdı beni. Hayatımın dönüm noktası. O günden beri de çalışıyorum. 15 sene nasıl geçti anlamadım. Uzun bir yolculuk oldu. Bir sürü de deneyimim. Bunların, artısı da oldu hayatıma, eksisi de…
Artılarını biliyoruz. Tutkuyla bağlı olduğun bir mesleği yapıyorsun, para kazanıyorsun, insanlar seni tanıyor, seviyor. Peki eksileri…
-Bu kadar küçük başlayınca, hayatın yükünü de çok küçük yaşta omuzlarına alıyorsun. Ben çocukluğumu yaşayamadım. Hep büyüktüm aslında, hem sorumluluk sahibiydim…
Sen çocuğun olsa, ister miydin 8 yaşında oyunluğa başlasın?
-Hayır, asla! Çok erken! Başlayınca gerisi geliyor, bırakamıyorsun da. Sen istesen de meslek izin vermiyor. Tüm hayatını elinden alıyor. Bu yüzden ben başka bir alanda kendimi geliştiremedim, fırsatım olmadı. Dizi üstüne dizi geldi. Hayatımın akışına müdahale edemedim. Bir tek bu tesettür kararıyla, bir nebze de olsa müdahale etmiş oldum!
PARA VE ŞÖHRET, İÇİMDEKİ MANEVİYATI DOLDURAMADI
Tesettüre girmiş olman oyunculuğunu etkiledi mi?
-Dengede tutmaya çalışıyorum. Benim daha önce de belirli kurallarım vardı. Her teklifi, her projeyi kabul eden bir oyuncu değildim. Şimdi tabii bir de tesettür sorumluluğu girdi. Ama pişman değilim. Hür irademle verdiğim bir karar. Belki de hayatımda verdiğim en anlamlı karar. Oyunculuk bambaşka bir aşk benim için, o ayrı. Ama bir de şöyle bir hakikat var; fani olan şeyler var, baki olan şeyler var. Evet ben oyuncuyum, harika bir duygu, insanlar sokağa çıktığımda beni tanıyor. Yaşıtlarım yerimde olmak istiyor. Allah için kazancım da iyi. 23 yaşında pek az gencin yapabileceği yatırımları yaptım. Ama işte para, şöhret ve bu yaşadığımız dünya içimdeki maneviyatı dolduramadı. Bir şeyler hep eksik kaldı. O yüzden de böyle bir karar aldım. Başörtümle ben sanki tamamlandım, çok da memnunum aldığım karardan…
Mağdur olduğuna dair haberler çıktı. Onlar nedir? İş bulamıyormuşsun filan…
-Uydurma onlar! Tekliflerde ne artma oldu ne de azalma… Koskoca röportajdan bir cümleyi alıyorlar, cümlemin de yarısını bölerek yalan yanlış haber yapıyorlar. Zaten “Mağdur oldun mu” sorusunu, kapandıktan hemen sonra sordular. O kadar yeniydi ki, mağdur olmaya vakit yoktu. İlgi çeksin diye öyle bir başlık attılar…
Bir de tam tersi, “Nemalanmak için kapandı!” diyenler var…
-O da ayrı bir komedi! Öyle bir şey de yok. Herkes istediğini düşünebilir. Ama benimle tanışıp da samimiyetimden şüphe duyan bugüne kadar olmadı.
Peki zorlanmadın mı bu kararı verirken?
– Bir gecede “Kapanacağım!” kararını vermedim ki… İki-üç yıldır zaten sürekli düşünüyordum. Bu bir süreç, bir yolculuk. Bardak doluyor, doluyor. Son damla zor değil yani. Zaten o zamana kadar günlerce, gecelerce düşünmüşsün, tartmışsın…
Ailen? Ailenin tepkisi ne oldu?
– Endişelendiler benim için. Şaşırdılar da. Erken geldi bu karar onlara. Ama tabii saygı duyuyorlar. Ailemin korkusu çevrenin tepkisiydi. Beni ne kadar hırpalar insanlar? Hırpalarlar mı? Ne kadar üzerler? Tüm bunlardan benim psikolojim ne kadar etkilenir? Bense “Korkmayın! Ben hazırım!” dedim. Yapı olarak da zaten mücadeleci bir insanım. Sonuçta, benim kararım, benim hayatım. Ben nasıl ki insanların hayatlarına, kararlarına saygı duyuyorsam, onlar da benim hayatıma ve kararlarıma saygılı olmak zorundalar.
Ailen dindar mı?
-Sorunuzu anladım. Ailenden mi etkilendin? Hayır, Benim ailem dinsiz değil ama aşırı muhafazakâr da değil. Annemin başı açık.
Peki bu kararı vermende, 8 yaşında çalışmaya başlamanın etkisi var mıdır? Gerçek olmayan bir dünya ile sen çok erken tanışmışsın…
-Muhakkak vardır çünkü yaşıtlarımla aynı hayatı yaşamadım. Onlar okul döneminde sadece okulla meşguldüler, ben öyle değildim. 8 yaşından 22 yaşına kadar hem okulu hem işi idare etmek zorunda kaldım. ‘Çocuk işçi’ statüsünde çalışıyordum ben. Ama ailem benim bu işi severek ve isteyerek yaptığımı da görüyordu. Kimse çalışayım diye boynuma çökmedi yani. Fakat işte bir kere o çarkın içine girince çıkamıyorsun. Bu süreçte pek çok şeye tanık oldum. İster istemez insan etkileniyor. Ama “Şunu yaşadım” ya da “Şu yüzden kapandım!” diyebileceğim herhangi bir şey yok.
HAYATIMDA ETKİLENDİĞİM BİRİLERİ OLMADI
Bir gün açılmaya karar verir misin peki?
-Şu andaki fikrim, yapmam gibi. Ama büyük konuşmayı sevmem.
Ne kadar okudun bu konuda?
-Çok derin bir din bilgim yok, bunu soruyorsanız. Ama içinde tanımlayamadığım maneviyata karşı yönelme var. Huzur buluyorum, kendimi buluyorum. Fakat bütün din kitaplarını devirdim, din âlimlerini okudum diyemem. Ama tesettüre girdikten sonra özellikle tasavvuf konularına daha çok yöneldim. O alanda okuyorum.
Örnek aldığın insanlar oldu mu? Açıkken kapanan, daha fazla huzur bulan ya da sana yol gösteren…
-Hayır, etkilendiğim birileri olmadı. Arkadaş ortamımda sadece bir tesettürlü arkadaşım vardı. Onunla da çok sık görüşemiyorduk. Ablam benden bir süre önce tesettüre girdi. Ama o da Mersin’de yaşıyor, ablamdan etkilendim durumu da yok. Tamamen maneviyatım ağır bastı.
Anne-baba neci?
-Annem çalışmıyor. Babam metrobüs şoförü.
Eğitim?
-Maalesef yarım kaldı. İki üniversitemi de dondurmak zorunda kaldım. Önce İstanbul Üniversitesi İşletme’yi kazandım. Dershaneye filan gitmeden kazandım. 2 sene de idare ettim. Ama hep çok aktif bir oyuncuyum, genellikle 2-3 projeyi bir arada götürüyordum. Üniversite 3 ve 4’ü yoğunluktan okuyamadım, dondurdum. Sonra dedim ki: “Bari açıktan kendimi geliştireyim!” Eskişehir Anadolu’da 4 senelik sosyolojiyi kazandım. O da yarıda kaldı. Bir gün dönüp, iki bölümü de bitireceğim.
ÖZGÜRLEŞMEK İSTEDİM, KAPANARAK ÖZGÜRLEŞTİM
İnancının bütün gerekliliklerini yerine getiriyor musun?
-Sonuçta ben İslam âlimi değilim, öğrendiğim kadarını uygulamaya çalışıyorum. Ama beş vakit namazımı kılıyorum. 3 senedir düzenli kılıyorum. Namazın, tesettüre girmemde çok büyük etkisi oldu. Yukarı ile birebir temasta olduğun için daha çok yakınlaşıyorsun.
Oruç?
-Tabii ki tutuyorum.
Kalben bir şey yaşadım. Dedim ki “Büşra, bu gece, yaptın yaptın!” Çünkü birkaç kere kalbimden geçti ama yapamadım. Nefsimle konuştuğum zaman, nefsim tatmin edici cevaplar vermedi. Ama o gece, nefsimi susturdum. Benim rızık kaygım yok. Ben tamamen Allah’a güvendim. Çünkü sen, bu kararı almak istiyorsun ama nefsin sürekli araya giriyor, “İşsiz kalacaksın! Hayatının tümüna etkileyecek! Yapma, etme!” deyip seni durduruyor. Ama işte o gece durduramadı…
Seninki bir başkaldırı mı yoksa… Ben şöyle bir hisse kapıldım; Ailen senin için iyi bir şey yapmış. Sana küçük yaşta bir gelecek sunmuş. 8 yaşından 23 yaşına kadar deli gibi çalışmışsın, ailene faydan olmuş, kendine güvenin de gelmiş, ama bir anlamıyla, senin hayatın da çalınmış. Pek çok kararını ailenle almışsın. Ama bu kapanma kararı, kendi başına verdiğin bir karar. Bana bir tür başkaldırı gibi de geldi. Ailene, çevrene, tüm dünyaya…
-Doğru teşhis! Belki de özgürleşmek istedim. Ben de kapanarak özgürleştim. Çelişki var gibi duruyor ama benim açımdan yok…
ROL ARKADAŞIMA SARILABİLMEM MÜMKÜN DEĞİL!
Peki seçtiğin yol, oyunculuk açısından sana kısıtlama getirmez mi?
-Tabii ki getirir.
‘Oyuncu’ dediğin, her şeyi oynar. Ama senin durumunda bazı sahneler için mümkün değil. Bir oyuncu için ‘günah’ ya da ‘günah değil’ gibi bir sınırlama olabilir mi?
-Bu öyle bir şey ki, inanç söz konusu olmadığında da herkesin sınırları değişiyor. Benim “Ben oyuncuyum, şartsız kuralsız her rolü oynarım. Rolüm için her şeyi yaparım!” diyen arkadaşım da var, “Bu ülkede belli şeyleri asla yapmam, yatağa girmem, öpüşmem, çünkü magazin basınının dilinden kurtulamam!” diyen de. İnançla da alakası yok. Anlatabiliyor muyum? Yaşadığımız coğrafyada zaten “Oyuncuyum, her şeyi yaparım!” ters tepebiliyor. Ben evvel eski, o tür sahneleri kabul etmedim. Fakat bu filmde iki tane öyle sahnem var. Şimdiki aklım olsa çekmezdim. Onun pişmanlığını yaşıyorum.
Tesettüre girmen, bu filmin hemen üstüne geldi değil mi?
-Evet. “Ben kapandım, artık o sahneleri istemiyorum, çıkartın filmden!” deme hakkım da yoktu. Yaptığımın arkasında duruyorum. Zaten başım da açık bu filmde…
İyi de oyuncu olarak sadece belli şeyleri oynayabilmek seni keser mi? Bu nasıl oyunculuk demezler mi?
-Diyebilirler ama benim gerçeğim bu. İnancım için mesleğimden de taviz vereceğim.
Muhafazakâr oyunculuk…
-Evet, öyle de denebilir.
Öpüşmeyi, sevişmeyi, yüzmeyi filan bırak… Rol gereği saçını açman da mümkün değil mi artık…
-Tabii ki değil! Bana mesela tesettüre girdikten sonra bir iş geldi. “Tesettürlü bir kız için yazılmış” dediler. İyi de olay sadece başımın kapalı olması değil ki, baktım giriş sahnemde abimi oynayan oyuncu arkadaşıma sarılıyorum. Dedim ki “Böyle bir şey olamaz!”
ARTIK ÇOK BAŞKA BİR HUZUR GELDİ ÜZERİME
Abini oynuyor ama…
-Algı olarak abim de, gerçek hayatta değil. İnancım gereği ona sarılabilmem mümkün değil!
O zaman, senin oyunculuk hayatın bitti!
– Yooo. Ben öyle düşünmüyorum…
Filmdeki abine sarılamazsın, babana sarılamazsın, kardeşine sarılamazsın, yüzemezsin, duşa giremezsin, şort giyemezsin…
– Evet. Ama ben bu tarz işlerin de yaygınlaşacağına inanıyorum.
“Bu dönemde, bu rüzgârda bana rol çıkar” mı diyorsun?
– Hayır, inanın bunun derdinde değilim! Böyle bir korkum olsaydı, zaten bu yaşta bu kararı almazdım. Tekliflere bakarım, bana uyuyor mu uymuyor mu. Uymuyorsa kabul etmem, olur biter.
Peruk işlerine filan girecek misin?
– Hayır. O da samimi değil. Evet, seçtiğim yol, tutkuyla bağlı olduğum mesleğimi kısıtlıyor. Ama demek ki inancım daha ağır basıyor. Söylüyorum, ben baki olanı fani olana tercih ettim…
Ne değişti bu 6 ayda hayatında?
– Çok başka bir huzur geldi üzerime. Bir de şunu fark ettim, açık Büşra hep başkaları için yaşıyormuş, çok şekilciymiş. “Aman makyajımı yapayım! Aman şık olayım… El- âlem ne der? Ekranda görüyorlar, dışarıya çıkınca da öyle bakımlı görsünler!” Sözünü ettiğim sadece giyim kuşam da değil, pek çok şeyi ben kendim için yaşamıyormuşum. İşte söylüyorum, kapanarak özgürleştim! Biz doğuştan itibaren aslında çok kolay olan hayatımızı kendimiz zorlaştırıyormuşuz, bunun farkına vardım. Tesettür, hayatıma farklı bir kolaylık da getirdi. Annem mesela, “Büşra hadi bilmem nereye gidelim!” derdi. Yaklaşık bir buçuk saat gerekirdi hazırlanmam için. Şimdi beş dakikada hazırım…
BİKİNİLERLE OYNADIM, 5 VAKİT NAMAZ KILDIM
Çekimler sırasında beş vakit nasıl kılabiliyorsun? İnsanlara “Bir dakika bekler misiniz bir namaz kılıp geleceğim” mi diyorsun…
-Yoooo hayır, ben asla yansıtmam. Kılabildiğim zaman kılıyorum, yoksa kazaya bırakıyorum. Mesela geçen sene Muğla’da ‘Aşk Zamanı’ diye dizi çektik. Orada ben mini şortlarla, bikinilerle filan oynadım. Ama 5 vakit namaz kılıyordum. Kimse bilmez.
İnsan kapanmadan da inançlı olamaz mı?
-Tabii ki olur. Ama ben kapanmak istedim.
ÖRTÜ, ARKADAŞLARIMLA ARAMA GİRMİYOR
Seni, “Şeklen kapandı” diye eleştirenler var. Cevabın nedir?
-Cevap bile vermek istemiyorum. Kim ne isterse düşünsün.
Peki “Kapandı ya, şimdi ona bir sürü yeni kapı açılacak” diyenlere cevabın ne?
-Gülüp geçiyorum. Hiçbirimiz birbirimizi yargılamayalım. Benim Hıristiyan arkadaşım da var, Yahudi arkadaşım da. Onlarla aynı masada oturup yemek yiyorum, kapanmam bir şeyi değiştirmiyor, Örtü, aramıza girmiyor.
Ekşi Sözlük’te “Kapasın, inancıdır, kimse yargılayamaz ama ona göre yaşamalı. O zaman da takma kirpik takmamalı!” yazıyordu…
-Bir gala için taktırmıştım. Çok saçma. Ben bir oyuncuyum, tabii ki makyajımı da yapacağım, tesettürlü olmam bunu değiştirmez ki. Eğer galaysa söz konusu olan, kirpik de taktıracağım.
Ama işte “Hem örtünüyorlar hem çok makyajlı, çok gösterişli giyiniyorlar. Bütün beden hatları belli oluyor. Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu!” diye eleştiriler var… Sana değil de, genel olarak…
-O zaman ben de bir tespitimi söyleyeyim: Bizim insanımızda maalesef şöyle bir şey var: Biri herhangi bir şeye adım atıyorsa, mükemmel yapmalı! Ona zaman tanımıyoruz. “Tamam kapandı ama dört dörtlük kapanmalı!” diyoruz. E kardeşim bu da bir süreç. Küt diye olmuyor ki. Nefsin, zaman içinde terbiye oluyor. Bunu diyen insana bakıyorsun, acaba o dört dörtlük mü? Alakası yok! Herkes kendine baksın yani!
“Ben şu anda böyle hissediyorum, böyle yaşıyorum. Ama 10 yıl sonra ne hissedeceğim bilmiyorum” mu diyorsun…
-Evet! Şu an kapalıyım. Ama bu demek değil ki, bir gün açılmayabilirim. Bu da kimseyi ilgilendirmez. “Açılacağım” demiyorum, aman yanlış anlaşılmasın… Kimse 10 yıl sonrasını bilemez, bir insan hangi konuda büyük konuşursa, başına geliyor ve onu yaşıyor demek istiyorum. Bu yüzden de “Asla açılmam!” gibi cevap vermem. Ne olacağını bilemeyiz çünkü…
CİNLERE İNANDIĞIM İÇİN BİRAZ TIRSTIM!
Gelelim filme. Nasıl bir tecrübeydi senin için?
-Heyecan verici! Böyle bir karakteri hiç canlandırmamıştım. Alışılmışın dışında bir Büşra görecek herkes. Gerçek bir hikâye olması da beni çarptı. Hatta endişelendirdi…
Nasıl yani?
-E korktum. Yaşanmış bir hikâye olduğunu söylediler. Cinlere de inandığım için biraz tırstım.
Korku filminde oynamanın güzelliği nerede?
-Hiçbir projede yaşamadığın şeyleri yaşıyorsun. Ben mesela sesimin en üst noktasını bu filmle duydum. Sürekli çığlık atıyordum, ben bile inanamadım kendime. Ama zorluğu da var. Korku filmlerinde diyaloglardan çok mimikler önemli.
Çekim esnasında korktun, öyle mi?
-Hikâyemiz gerçek olduğu için korktum, evet, cinleri kızdırmak istemedim. Mekânlarımız da ürkütücüydü.
Sen, cinlerin insanlara musallat olduğuna inanıyor musun?
-Bilmiyorum, bilmek istemiyorum. Bu meseleyi kurcalamak da istemiyorum. Ama cinlerin varlığına inanıyorum. Büyüye de inanıyorum.
Bu hafta vizyona girecek olan ‘Siccin 3: Cürmü Aşk’ın konusunu kısaca anlatalım, finali söylemeden…
– Aslında ölümsüz aşkı anlatıyor. Birbirine âşık iki insan, yaşadıkları aşkın onlara ne getireceğinden bihaberler… Orhan, karısı Kader’le birlikte, kayınbiraderinin arabasında trafik kazası geçirir. Karısı hafızasının kaybeder. Orhan ise çok sevdiği ilk ve tek aşkı Kader’i kaybetmeme uğruna korkunç bir şey yapar! İşin içine cinler girer. Alper Mesçi’nin yönetmenliğini üstlendiği “Siccin 3: Cürmü Aşk” serinin üçüncü filmi. Birincisi 370 bin izlendi, ikincisi 295 bin. Standart korku filmlerinden hep daha fazla izleniyor. Bu filme de çok emek verildi, bakalım izleyici beğenecek mi?