Atiye Sokak‘ta minicik bir dükkân. Butik bir terzihane aslında. Harika bir hikâyeleri var. İlk bir araya geldiklerinde işler iyi gitmiyor. Taa ki ‘anneanne’ ‘Aşk-ı Memnu’nun Bihter‘ine kazak dikene kadar. Her şey o zaman değişiyor ve Closh kızları 10’uncu yılını kutluyor.
Ben ‘çekim kızı’ oldum. 47 yaşındayken… Bu beni pek eğlendiriyor. Vücudun biraz pörtlemeye başladığı yıllar ya 40’ların sonu, o yüzden özellikle hoşuma gidiyor. Dünyaya ‘nanik yapmak’ gibi geliyor.
Ama poz vermek kadar, işi kurgulamak da hoşuma gidiyor, konsepti ben geliştireceğim mümkünse, içine muziplik katacağım, kendimle dalga geçeceğim…
Ekip olarak eğlenmemiz şart. Hatta birinci kural yani!
Tüm bunları yaparken bir hikâye anlatıyor olmak da önemli.
Zaten ne işi yapıyorsak yapalım, bir hikâye anlatıyoruz aslında.
Yoksa çekimlerde elini öyle koymuşsun, bacağını böyle atmışsın detay. Zaman içinde Nihat Odabaşı, Cem Talu, Tamer Yılmaz, Mehmet Turgut, Fethi Karaduman gibi usta fotoğrafçılardan kalas gibi durmamayı öğrendim. Bacağını kırıyorsun, kollarını kullanıyorsun, elini ensene götürüyorsun, saçlarınla oynuyorsun, bazen kameraya bakıyorsun, bazen hülyalı hülyalı uzaklara dalıyorsun. Eğlenceli.
Şalom gazetesinin Yönetim Kurulu üyesi İsak Behar ve bebek Pera ile.
Ama öyle bir şey var ki, ona duacıyım! Defalarca hayatımı kurtardı.
Kim mi? Benim sevgili korsem.
Ya nasıl şahane bir arkadaş, nasıl asla ihanet etmeyen, sağlam, güvenilir bir yoldaş ve nasıl beni bir beden küçültüyor anlatamam.
Esin Maraşlıoğlu hediye etmişti. Allah Esin’den razı olsun, bir kere arkası g-string, dolayısıyla öyle anneanne korsesi değil, gayet seksi, yüksek belli, siyah bir külot gibi, iz de yapmıyor.
İşte o canım korsemle ben, çekimlerde gayet uyumlu bir ikiliyiz.
Çünkü arkadaşlar, photoshop’a sırtını bir yere kadar dayayabilirsin, bir de senin gerçek hayattaki halin var, arada çok fark olursa, “E küçül de cebime gir” derler!
Bu çekim işlerinde çok şişmanlık, ııh, olmuyor, ben sınırdayım, korseyle işi biraz olsun toparlıyorum. Tabii yan duruyorum, kollarımla kalın yerlerimi gizliyorum, öğrendik yıllar içinde çeşitli numaralar…
İYİ HİZMET VEREN TERZİ OLMAK İSTİYORLAR
Bu çekimi arkadaşlarım için yaptım.
Ben kadın enerjisine inanıyorum.
İyi ki kadınım, iyi ki kızım var, iyi ki kadınlarla çalışıyorum.
Closh da, Atiye Sokak’ta minicik, içinden kadın enerjisi fışkıran bir dükkân. Butik bir terzihane aslında. Öyle modaevi olma gibi ağır iddiaları yok.
“Biz burada tasarım filan yapmıyoruz. Bizim diktiğimiz etekler, kıyafetler 100 yıl önce de vardı, biz üzerine yeni bir şey koymuyoruz. O yüzden tasarım diye ortaya çıkmıyoruz ama var olanı şahane dikiyoruz. Bak dikimde iddialıyız” diyorlar.
Öyle gerçekten.
Serli işbaşında.
Closh’un kurucusu Serli Keçoğlu Uslay, güzel sanatlar mezunu, yolu Natalie Ohannesyan ile kesişiyor. Natalie mali müşavir. Serli paradan anlamıyor, Natali de giyimden. Ama Natalie, Serli’ye inanıyor ve onu Selvin Parunakyan Özgül ile tanıştırıyor, ikili ortak oluyorlar ve burayı kurmaya karar veriyorlar. Bu arada Serli, eski olan her şeye saygı duyan biri. Eski eşyalara, eski şapkalara, eski yemek takımlarına, sararmış eski kitaplara… Kadın, yaşanmışlığa hayran…
1950’lerin bebek pusetlerine, eski evlerin ahşap dokusuna, gıcırdayan tahtalara… Hayallerinin çıkış noktası da eski İstanbul hanımefendilerinin kıyafet dolabı. Chanel’in, Dior’un 1900’lü yılların başında verdiği hizmeti örnek alıyorlar. İyi hizmet veren terzi olmak istiyorlar.
Atiye Sokak’taki bu dükkân da, o zaman izbe, pis bir depo. Onu bir güzel adam ediyorlar. Ve mahalleli, bu kadınları çok seviyor, köşedeki simitçi, apartman görevlileri, Salomanje esnafı, House Cafe, herkes onlara kol kanat geriyor.
Ama ilk iki sene işleri iyi gitmiyor.
Bunlar battı batacak, ailenin bütün kadınları da yardım etmeye çalışıyor ama bir türlü olmuyor.
Closh’un bütün kadınları bir arada.
BİHTER’İN KAZAĞI İFLASTAN KURTARDI
Sonra dönemin ünlü dizisi ‘Aşk-ı Memnu’nun Bihter’ine kazak yapıyorlar. Daha doğrusu Serli’nin anneannesi örüyor, yarısı tül bir kazak, “Belki Bihter giyer!” diye, amaniiiiin bir tutuyor, bir tutuyor, herkes Bihter kazak istiyor. Anneanne ve evin kadınları 600 adet örüyorlar!
Kör olma tehlikesi geçiriyorlar. Ama o sayede iflastan kurtuluyorlar. Sonra yavaş yavaş Closh nam salıyor.
Bir de Hakan Öztürk vardır bilirsiniz, ünlü moda editörü, onun moda bilgisinin üzerine yoktur, kolay kolay da bir şeyi beğenmez. Hakan da, onların iş aşklarından etkileniyor ve çekimler gerçekleştirmeye başlıyor.
Closh, birdenbire insanların bildiği bir yer haline geliyor. Adriana Lima, Tuba Ünsal, Tuba Büyüküstün, Belçin Bilgin, Özge Özpirinçci, Yağmur Ünal, Yasemin Alen, Burçin Terzioğlu, Arzum Onan, Didem Soydan, Özge Ulusoy ve Meryem Uzerli’ye çekimler yapıyorlar, onlara elbise dikmeye başlıyorlar. Ve şimdi bu tatlı kadınlar 10’uncu yıllarını kutluyor.
Bir modele değil de bana “Bizim elbiseleri giyer misin 10’uncu yılımızın şerefine!” dediklerinde hoşuma gitti.
Sabahın altısında Nişantaşı’nda buluştuk, “O zaman hem sizi hem bu semti anlatan fotoğraflar çekelim” dedik. Sizin için en güzel bina hangisi? Teşvikiye Palas mı? Hadi gidelim, Betûl Hanım’a da merhaba diyelim.
Gerçekten de biz 1950’ler takıldık.
Bir de bebek puseti bulduk, içine de Serli’nin kızı Pera’yı oturttuk, oh, kafama da babaannelerinin şapkasını geçirdim. Ben iterken, birden yanımdan tarihten fırlamış gibi biri geçti, çok şık bir İstanbul beyefendisi, “Benimle poz verir misiniz?” dedim. “Tabii” dedi. O baba, ben anne, Serli’nin kızı çocuğumuz oldu. Sonradan öğrendim ki, o kibar ve yakışıklı beyefendi Şalom gazetesinin Yönetim Kurulu üyesi İsak Behar’mış.
HÂLÂ ÖLÇÜ ALIP, DİKİŞ DİKİYORLAR
Closh’un kızları benim gibi simit yemeyi çok seviyorlar, ‘sabahın ilk simidi fotoğrafı’ çektik, üzerimde gece kıyafetleri Nişantaşı’nda bir duvara dayanmış simit yiyorum. Mahallenin kestanecisiyle, delisiyle, herkesle fotoğraf çektik. O güzel upuzun gece elbiseleriyle, kafamda Frida Kahlo çiçekleriyle Nişantaşı’nda dolaştım.
Köpek gezdirenlerden köpeklerini ödünç aldık, onlarla da Emre Yunusoğlu eğlenceli fotoğraflarımı çekti.
Bir de Serli’nin gelinliğini giydim, sabahlık gibi bir şey ama kuşak bulmak gerekiyordu çünkü belini büzmeyince kalın duruyordu. Ne mi yaptık? Perdenin ipinden kuşak yaptık. Pratik olduk, hızlıydık, hem eğlendik hem de bir hikâye anlattık. Son fotoğraflar için de dükkândaki dikiş makinesini dışarı, sokağa çıkarttık. Evet, onlar güya patron ama hâlâ ölçü alıyorlar, dikiş dikiyorlar. Hep de böyle olsun istiyorlar. Kadın enerjisi gerçekten şahane. Bizler yapıcı ve üretken varlıklarız. Oh be, iyi ki kadınız. Yaşasın kadınlar!