Buyurun 13. Adana Uluslararası Portakal Çiçeği izlenimlerim
Adana, bir kere daha tüm dünyaya birlik, kardeşlik, dostluk mesajı verdi… Ama kiminle konuşsam, herkesin aklı tutuklu çocuklardaydı, herkesin ağzında aynı soru: Ne olacak bu olayların sonu? Ancak bambaşka bir ruh da vardı… Yılmayan, kendisinden çalınmak istenen yaşama sevincine sıkı sıkıya sarılan… Şehrine, karnavalına en önemlisi moral ve neşesine sahip çıkan…
Bu senenin teması Çocuklardı… Dünya Çocukları… Aylarca süren titiz bir hazırlık yapılmıştı. Konsolosluklar aracılığıyla, dünyanın dört bir yanından çocuklar davet edilmiş, kostümler hazırlanmış, programlar planlanmıştı. İptal edilirse, sadece hayal kırıklığı değil, bütün bu emeklere de çok büyük haksızlık olacaktı. İptal edilmedi. 13 Nisan’a kadar da devam ediyor. Gerisini dilerseniz sayfalardan okuyabilirsiniz….
Karnaval’ın fikir önderi Ali Haydar Bozkurt başta olmak üzere bu değerli karnavalın aslında pek çok gizli kahramanı var. Karnaval Komitesi’nden Taçnur Aydın’a, Eray Kınay’a ve emeği geçen yüzlerce insana binlerce teşekkür… Her şeye değmiş. Yine olağanüstü bir işe imza atmışsınız… Ve sevgili Adanam, en çok da sana teşekkür ederim. Misafirperverliğinle, birlik, kardeşlik ve dostluk duygularınla yine muazzamdın.
@ahbozkurt001 @tacnuraydin @kinayeray #13AdanaUluslararasıPortakalÇiçeğiKarnavalı @nisandaadanada
Önce bir itiraf… Bu yıl, 13.sü düzenlenen Adana Uluslararası Portakal Çiçeği Karnavalı’ndan beklentim düşüktü. Böyle coşkulu bir karnaval beklemiyordum. Daha doğrusu, bu yıl hiç karnaval beklemiyordum. Olursa da sönük geçer, “Portakal orda kal” yılı olur sanıyordum.
İçinde bulunduğumuz siyasi ve toplumsal atmosfer malum. Haksız yere özgürlüğünden mahrum edilmiş gençler varken, ‘normale dönmek’ tabii ki mümkün değil. Gülmek, eğlenmek, kutlamak içimizden gelmiyor. Ben de başından beri bu duyguyla paylaşımlar yaptım. Bu ülkede, o kadar çok hak ihlali yaşanıyor ki… Haykırmak istiyoruz: ‘Hak, hukuk, adalet!’ ‘Gençleri serbest bırakın!” Haykırıyoruz da… Ama söz konusu Portakal Çiçeği Karnavalı olunca, içimde başka bir şey de kıpırdadı. Çünkü bu yılın teması çocuklardı. Hem de Dünya Çocukları…
Aylarca süren titiz bir hazırlık yapılmıştı. Konsolosluklar aracılığıyla, dünyanın dört bir yanından çocuklar davet edilmiş, kostümler hazırlanmış, programlar planlanmıştı. İptal edilirse, sadece hayal kırıklığı değil, bütün bu emeklere de çok büyük haksızlık olacaktı.
13 yıldır katıldığım için biliyorum: Sanatçılar, dansçılar, öğrenciler, sivil toplum kuruluşları, halk oyunları grupları, bando takımları… Şehrin dört bir yanında 200’ü aşkın etkinlik… Sergiler, söyleşiler… Tiyatro oyunları, spor müsabakaları, sokak gösterileri… ‘Portakal Orda Kal” denseydi, hepsi ama hepsi çöpe gidecekti!
Ama ben artık bu ülkede hiçbir şeyi öngörememeyi de kabullendim. Plan yapmak neredeyse imkânsız. ‘Bakalım ne olacak?’ dedim… Ve ne oldu dersiniz? Karnaval iptal edilmedi. Tam tersine, Adana tarihinin belki de en coşkulu karnavallarından biri gerçekleşti, halen de devam ediyor, 13 Nisan’a kadar sürecek.
Karnavalın fikir babası Ali Haydar Bozkurt’un yıllardır söylediği gibi: ‘Bu karnaval, siyaset üstü bir karnaval.’ Gerçekten de öyle. Haftasonu bunu hep birlikte bir kez daha gördük.
O Büyük Kortej neydi öyle! Gözlerim doldu. Adana, tüm dünyaya birlik, kardeşlik, dostluk mesajı verdi. Ama kiminle konuşsam herkesin aklı tutuklu çocuklardaydı, herkesin ağzında aynı soru; Ne olacak bu olayların sonu Ancak bambaşka bir ruh da vardı. Yılmayan, kendisinden çalınmak istenen yaşama sevincine sıkı sıkıya sarılan… Şehrine, karnavalına en önemlisi moral ve neşesine sahip çıkan…
Tüm şehir, omuz omuzaydı… Sokaklar, caddeler rengârenkti… Binlerce insan, kol kolaydı… Kostümlü çocuklar, gençler, müzisyenler, Adana’nın tüm etkinlik grupları yürüdü o Büyük Kortej’de… Okullar, kulüpler, sivil toplum kuruluşları… Yerel yöneticiler, sanatçılar, medya mensupları, motorcular, karavancılar… Yok yoktu!
Ben de kortejde, yarı açık bir araçtaydım. İnanılmaz bir histi… İnsanlar elini uzatıyor, gözümün içine bakıyor, “İyi ki varsın” diyorlar… Bir tür saf sevgi, koşulsuz sevgi, tamamen çıkarsız bir ilişki.. Gözyaşlarımı tutamadım. Adana’da, kendi memleketimde bu kadar çok sevenim olduğunu hissetmek… Tarifsizdi… ‘Toprağım!” diye seslenenler, “Senin çocukluğunu biliyoruz Ayşe… Seni seviyoruz” diyenler… Ben mahcup biriyim, utandım tabii. Ama inanılmaz mutlu oldum!
Yanımda Ali Haydar Bozkurt vardı. Onun da, benim gibi iflah olmaz bir Adana aşığı olduğunu herkes biliyor. Bu karnavalın, o kabul etmese de, onun eseri, onun hayali olduğunu da… Hayali gerçek oldu. Hep söylediği şu şey de: ‘Bu karnaval, Adana halkınındır.” Evet öyle. Adana halkı da karnavalına sahip çıkıyor…
Emre Özpeynirci her yıl gelir, bu sene de oradaydı. Yıllarca Hürriyet Pazar’da birlikte çalıştığım eşi Nilgün, kızları Deniz… Mansur Beyazyürek Özlem Gürses, Meliha Okur, Vahap Munyar, Levent Özdilek, Yetkin Dikinciler, Menderes Samancılar, Altan Gördüm, Fikret Kuşkan, İsmail Küçükkaya, Esin Övet, Nebil Özgentürk, Ertuğrul Ateş, Can Aydın, Ali Çağatay, Sermet Severöz, Taçnur Aydın, Eray Kınay, Murat Muratoğlu, Özgür Atanur, Gülay Afşar, Savaş Özbey, Murat Güloğlu…
Ve daha niceleri…
Karnaval zamanı sadece Adanalılar değil, herkes Adana’yı sokakta yaşamayı seviyor… Misafirler bile sabaha kadar dışarıda… Her yerde sokak lezzetleri: Bici bici, macun, ciğer, dürüm… Rengârenk insanlar, özgürlük ve huzur… Özlediğimiz Türkiye!
Ve 13 yılda, karnavalımız bambaşka bir seviyeye ulaştı. Karnavalın sembolü turuncu taçlarımız bile, evrim geçirmiş. Bazı dernekler özel gereksinimli gençlerle birlikte harika taçlar üretmiş. Nefis olmuşlar. Çok çok tebrik ediyorum! Kostümler muhteşemdi. Bu nasıl bir yaratıcılık! Özellikle Rusya ve Ukrayna’dan gelen grupların kostümlerine bayıldım. Bu sene de Kostüm Yarışması yapıldı. Görsel bi şölendi…
Tayyar Zaimoğlu’nun her sene düzenlediği, Portakallı Lezzetler Yarışması da çok sükseliydi. Yine sevgili gelinimiz Yeliz Doğramacılar sundu, bütün tatlılığı, güzelliği üzerindeydi. Ben da yarışmanın jürisindeydim. Turunç ekşili içli köfte, limonlu yüksük çorbası, greyfurt reçelli sos eşliğinde ekşili bamya dolması gibi efso yemekler vardı! Her şey yedim… Üstüne kebap da yedim. Şalgamın da hasını içtim. Adana’da başka nasıl olur ki?
Atatürk Parkı’ndaki çocuk etkinlik alanları da harikaydı. Çizgi film karakterleri, panayır çadırları, tiyatrolar… Felsefe, müzik, dans, drama, resim atölyeleri… Çocuklar için hem eğlenceli hem öğretici bir dünya kurulmuştu… Ve bir not daha: Bu karnaval plastiksiz! 2022’den beri sürdürülebilirlik vizyonuyla düzenleniyor. Tüm tabak, çatal, kaşık, afiş ve poşetler nişasta bazlı. Doğa dostu. Toprağa gömüldüğünde (6 ay sonra) doğaya karışıyor. Diğer şehir festivallerine de örnek olmalı…
Size bir şey söyleyeyim mi? Memleketim diye demiyorum ama Adana olağanüstü bir yer… Karnaval, 13 Nisan’a kadar devam edecek. Bu deneyimi mutlaka yaşayın. Çünkü bu karnaval: Her kesimden insanı bir araya getiren, kimseyi dışlamayan, barış, sevgi ve hoşgörü içinde birlikte gülümseten bir organizasyon… Biz eskiden böyleydik. Aynı şarkıya birlikte tempo tutan, omuz omuza yaşayan bir halktık. Adana Portakal Çiçeği Karnavalı işte bize bunu hatırlatıyor!!!
Dün gece fotoğraflara bakarken, tam da bunları düşündüm… Ama herkes çok mutlu görünüyordu… Ama bu mutluluğu paylaşmaya çekindim… Bu kadar haksızlık, hukuksuzluk varken, teması “çocuk” olan bir karnavalda bile, mutlu olmaya hakkımız yokmuş gibi gelebiliyor… Ne acı, değil mi? Keşke huzura, barışa kavuşabilsek, özgür ve adil bir ülkede, insanca yaşayabilsek, keşke tüm şehirlerimizin böyle karnavalları olsa… Daha yaşanılabilir bir ülke istiyorsak bizi birleştiren, umut veren, barış ve kardeşlik mesajları taşıyan ne varsa, sıkı sıkıya sarılmamız gerekiyor!