İnsan, gerçekten akıl sağlığını yitirir!
38 günlük bebeğe cinsel istismarda bulunmak ne demek?
Hangi insanlığa sığar!
Bu haberi okuyup hiçbir şey olmamış gibi hayata devam edebilmek mümkün mü?
Değil.
Bu olayı açıklayabilmek mümkün mü?
Değil.
Bu nasıl bir sapıklık anlayabilmek de mümkün değil.
Üstelik bu, bu coğrafyada yaşanan tek vahşet de değil.
Artık bu ülkede, toprağı sıksan cinsel istismar fışkırıyor.
Bu toplumsal bir tehlike.
Artık bunu görün!
Bir şeyler yapın, önlem alın!
Bakın son zamanlarda yaşanan bazı cinsel istismar vakalarını sayın da ne demek istediğimi anlayın.
Menderes’te okul müdürünün istismar ettiği küçük çocuklar…
Ankara’da iki yaşında, amcası tarafından…
Alanya’da 5 yaşında, okul müdürü tarafından…
İstanbul’da 17 yaşında, babası tarafından…
Kocaeli Gebze’de 15 yaşında, babası tarafından…
İstanbul’da bir aylık bebek, babası tarafından…
Ankara’da 6 aylık bebek, babası tarafından…
Antalya’da 5 yaşında çocuk, dedesi tarafından…
Cinsel istismara uğradı.
Ve bunlar medyaya yansıyalar, yani bilebildiklerimiz… Kim bilir bilemediğimiz daha neler var.
Ben bu meselenin takipçisiyim, her hafta bu köşede ulaşabildiğim vakaları sizinle paylaşıyorum. Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu Başkanı Canan Güllü de bu konunun bu ülkedeki savaşçılarından. Pek çok kez köşeme konuk oldu, bugün yine oluyor…
– Artık işler çığırından çıktı! 38 günlük bebeğe cinsel istismar vakasıyla karşı karşıyayız… Bu nasıl bir vahşet?
– Korkunç! Tarifi yok. Bu vahşetin şekil olarak ifadesi olsaydı, bir kundağın minikliğini, insanların gözlerinin önüne koymak isterdim. 38 günlük el kadar bir şeyden söz ediyoruz… Yürek dayanmaz!
– Kadın Dernekleri Federasyonu olarak size ekstra bir bilgi geldi mi bu insanlık dışı istismarla ilgili?
– Bilgiler zor geliyor. Kızın erken yaşta evliliği var. İstenmeyen bir gebelik ve tabii işin içinde uyuşturucu var. Hem cinsel istismar hem darp söz konusu. Bebeğin ölüm nedeni, kafasındaki darp, herhalde beyin kanaması. Hastaneye gittiğinde cinsel istismar da tespit ediliyor. Ne yazık ki biz, bu tür olaylarla çok sık karşılaşıyoruz. Bir aylık bebeğe de babasının cinsel istismar davasını takip eden bir sivil toplumcu olarak, bu toplumdaki ahlaki boyutun artık herhangi bir sınır tanımadığını biliyorum…
– İnsanın aklının havsalasının alabileceği şeyler değil… Nasıl açıklanabilir?
– Eğitimsizlik, cehalet, uyuşturucu bağımlılığı, çarpık ahlak anlayışı ve namus kavramı, değerler sisteminin yok oluşu ve sapıklık eğilimi…
– Siz, neredeyse Türkiye’de bütün vakaları tek tek izliyorsunuz, hukuki aşamalarını da takip ediyorsunuz. O yüzden soracak en doğru kişisiniz… Ne kadar yaygın?
– Çok! Asla münferit, bireysel denemeyecek seviyede! Tahmin edebileceğimizden çok daha fazla. Biz sadece medyaya yansıyanları biliyoruz. Bir de yansımayanlar var. Dahası sürekli devam ediyor. Şimdi medya kanalıyla, hafiften hafiften açığa çıkmaya başladı. Ama bunu, bir yaşam biçimi olarak bugünlere getiren bir sistematik anlayış mevcut bu ülkede…
– Peki artış var mı?
– Kesinlikle evet! Evde uygulayan abi ve baba, evin dışında dede, dayı, amca. Bunun dışında okulda uygulayan 50 yaşın üzeri bazı okul müdürleri. Okulların yurtlarında kalanlar için de toplu istismarlar söz konusu. Yurtların dışında, flört amacıyla genç öğretmenlerin çocuklara sağlıklı olmayan, istismar içeren yaklaşımını da eklemek lazım. Aile içinde istismar hep vardı ama son dönemlerde ağır basan, okullardaki öğretmenlerin istismarları. İstismar edilenler de 9 yaşın üstüne çıkmıyor…
ÖZELLİKLE 9 YAŞIN ALTI SEÇİLİYOR
– Özellikle mi 9 yaş altını seçiyorlar?
– Elbette, susturmak, sindirmek daha kolay çünkü. Davasını takip ettiğimiz Alanya’daki kız çocuğumuz 6 yaşında mesela. Cinsel istismarda bulunan okul müdürüyle aynı sokakta oturuyorlar. Tutuksuz yargılanıyor okul müdürü. Menderes olayında da öyleydi. Hatırlayınız, oradaki okul müdürü de belli bir yaşın üzerindekilere dokunmuyordu. Hafıza tekrarı olmasın, hatırlamasın ya da gücünü üzerinde gösterebilsin, iyice sindirebilsin diye…
– Sizce yeteri kadar önlem alınıyor mu?
– Bu kadar çok vakaya tanıklık eden bir sivil toplumcu olarak diyorum ki, “Önlem almak, vatandaşı eğitmekle oluyor!” Ama bu yönde bir faaliyet yok. Okullarda, “toplumsal cinsiyet eşitliği” dersleri yok. Tamam, cezai yaptırım var ama sistem sizi yıldırıyor. O kadar ki, mahkemeye gitmekten korkar hale geliyorsunuz. Mahkemeye gittiğinizde de “Çocuktur, yalan söylemiştir, düşmüştür!” gibi bir tutumla karşılaşıyorsunuz. Süreç sizi bezdirmek üzerine işliyor…
– Adli Tıp?
– O zaten başlı başına bir hikâye! Oraya gitmek ekonomik olarak da sıkıntılı. Hele Anadolu’dan kalkıp geliyorsanız. Maddi olarak da bu işlerin yükü var yani. İstanbul’da Adli Tıp’a gitmek için bunun size bildirilmesi, avukatınızın da bu konularda donanımlı olması gerekiyor, ki pek çok insan için ulaşılması zor şeyler bunlar… Neresinden bakarsanız bakın, toplum olarak da suçluyuz aslında! Çünkü çocukları istismara uğrayan kesim genellikle eğitimsiz. Ve bu istismarı uygulayanlar tırnak içinde daha iktidarlı. Sizin köşenizde, 73 yaşında küçük bir kıza cinsel istismarda bulunan Trakya bölgesinden bir vatandaş vardı. Varlıklı, benzin istasyonu sahibi biri. O, geçen gün tahliye oldu. Cinsel istismara uğrayan kızın annesi de “Yardım edin, çok korkuyorum!” diye arıyor beni. Yani öyle oluyor ki, insan şikâyet ettiğine bile pişman olabiliyor. O aileye bir şey olsa, sorumlusu kim? Bizim bir İstanbul Sözleşmemiz var. Uluslararası ve bütün iç yasaların üstünde. Ama işte, zaman zaman yok sayılıyor. Yargının içindeki davayı yürüten hâkimlerin ve yargıçların da olaylara bakış açıları ve gözlemleri çok önemli. Ondan da sınıfta kaldığımız oluyor.
‘BENİM ÜLKEMDE BÖYLE TECAVÜZÜ HAK ETMİYOR KADINLAR’ DİYEN YETKİLİ YOK!
– Bu kadar yazıp çizmemize rağmen, tek tük olumlu sonuçlara rağmen aldı yürüdü bu vahşi cinsel istismar vakaları… Sizce neden?
– Bazı kötü örnekler yol gösterici oluyor da ondan! Siz Ayşegül Terzi vakasında 3 kere adamı hapishaneye tıkıp, tekrar tahliye ederseniz, kötü örnek olursunuz. Çünkü “Tamam, cezası var ama yırtma şansı da var!” mesajı veriyorsunuz. Ankara’nın orta yerinde, otobüste bir tecavüz yaşandığında, nasıl olur da bir yetkili çıkıp da “Benim ülkemin başkentinde böyle bir tecavüzü hak etmiyor kadınlar!” demez! Ben böyle bir cümle duymadım. Siz duydunuz mu?
– Hayır…
– İşte bu algı, cezasızlığı getiriyor. Belki adam ceza alacak ama ön tepkiyi, liderlerden yöneticilerden duymadığı zaman bu vakalar yine yaşanıyor.
ARTIK YETER DENMESİ GEREKİYOR
– Bu olayların köküne nasıl kibrit suyu ekilir?
– Toplumun rol modelleri, kanaat önderleri, yöneticileri “Artık yeter!” demeli. Meclis’teki 79 tane kadın diyecek ki, “Biz karar mekanizmalarındaki kadınlar olarak tecavüze karşıyız!” Ama diyemiyorlar. Onlar da erkek talimatıyla birbirlerine giriyorlar.