BEN bu ülkede yaşayan içi şişmiş bir kadınım.
Yeter ya!
Nedir kadınlar olarak sizden çektiğimiz…
Bitemedi kadınlarla, çocuklarla meseleniz!
Amma ezikmişsiniz!
Yeter ya!
Bir günü bir güne uymayan bir ülkede yaşıyoruz.
Bir gün üzülmekten perişan oluyoruz, içimiz çıkıyor. Çünkü boşanmak istediği için kocası tarafından hunharca (27 bıçak darbesiyle) öldürülen kadının davasında, adam takım elbise giyip kravat taktı ve mahkemede hâkimlerin karşısında el pençe divan durdu diye, dünya kadar yıl ‘iyi hal indirimi’ aldığını okuyoruz.
“Yuh olsun!” diyoruz!
Başka bir gün benzer bir davada, hâkim heyetinin en ağır cezayı indirimsiz uyguladığını öğrenip sevinçten delirecek gibi oluyoruz.
Bir başka gün, Cumhurbaşkanı’nın erkeklerin, kadınları öldürdüğü davalarda cezaların ağırlaştırılmasını istediğini duyup umutlanıyoruz.
Nitekim mecliste kurulan komitelerle, “Cinayet davalarında kadınlar aleyhinde indirim” konusundaki haksızlıklara karşı çare aranacağına dair ışık dahi belirmişti…
Ama sonra Meclis çatısı altında yaşanan bir başka sevimsizlikle, ilkellikle, yine umutsuzluğa, yine hüzne, yine öfkeye gömülüyoruz.
Alın size şu son olay…
Yine ve yeniden, doğrudan kadınları yok sayan, arkada durmaları gereken varlıklar olarak değerlendiren bir anlayışa tosladık…
Olayın kahramanı Meclis’in başkanı. Kadınların, erkeklerle birlikte bir Çanakkale Savaşı temsilinde oynayabilmesini engelledi…
Gerçekten akıl alır gibi değil!
Gülünç, acıklı ve hüzün verici…
Oyunun daha provaları sırasında başladı taş koymalar…
Gerçekten delirmemek mümkün değil!
Sorarım size…
Ananın askere giden oğluna sarılma sahnesi –hangi anlayışa sığar bilemiyorum ama- nasıl çıkartılır?
Çıkartıldı…
Kadınların cepheye mermi taşıması sahnesinin sakıncalı bulunması nasıl açıklanabilir? Nasıl izah edilebilir?
Birgün gazetesinde okuduğumuz habere göre Meclis Başkanı’nın ağzından duyulmuş bir laf var:
“Kızlar arkada duracak değil mi, aferin!”
Evet, pek çok kişi yazdı, ben de yazayım, ben de not düşeyim…
Bir kere daha herkes duysun, bir kere daha herkes kulağına küpe yapsın… Annelerimiz, bizi arkada duralım diye büyütmedi!!!
Siz ne yaparsanız yapın, ne kadar engellemeye çalışırsanız çalışın…
Bizi, biz kadınları, hayat sahnesinden silemeyeceksiniz…
Eskiden mümkündü ama artık bu çağda imkânsız.
Önünüzdeki en büyük engel, hayatın akışı. Onu da zaten isteseniz de durduramazsınız.
Sahip olduğunuz güç ve iktidar sayesinde, geçici zaferler elde edebilirsiniz ama o kadar. O zaferleri savunamazsınız bile. “Evet, kadınları sahnede istemedim ve engelledim” bile diyemezsiniz.
Kadınlara savaş açmanızı hangi gerekçeyle açıklayacaksınız? Savaş açacaksınız ama bu çağda artık bu savaşı kazanabilmeniz mümkün mü? Sadece yetkili olduğunuz kurumda kadınları sahneye çıkarmamış olursunuz, o kadar…
Şuraya bir kere yazıyorum…
Ve bu ülkedeki pek çok kadının bu cümleyi haykıracağını biliyorum:
Annelerimiz bizi arkada duralım diye büyütmedi!
Boşuna heves yapmayın yani…
HALDUN DORMEN: 90 AMA 19 ENERJİSİ
BÜYÜK usta Haldun Dormen 90 oldu.
Buraya kadar normal bir haber.
Normal olmayan, maşallah maşallah, 90 yaşında olup, 19 yaş enerjisinde olması…
İnanabiliyor musunuz, 4 oyunda birden oynuyor. Ben inanamadım. “Neeeee? 4 oyun mu” dedim. Bana çılgınlık gibi geldi. O ise, “Yok tam tersine, kendimi en iyi sahnede hissediyorum” dedi.
Hep aynı şehirde oynasa o da iyi…
Sürekli turnede, hep yollarda, her gün başka bir şehirde…
Daha yeni üç günlük bir Kıbrıs turnesinden döndü. Allah aşkına şu önümüzdeki günlerdeki programına bir göz atın, bir de kendinizi hayatınızı düşünün…
2-3-4 Nisan İzmir
5 Nisan İstanbul
7 Nisan Zonguldak
13-14-15-16-17 Nisan Almanya
19 Nisan Eskişehir
20 Nisan Diyarbakır
21 Nisan Batman
22 Nisan Mardin
Buna ilaveten her çarşamba müzikal dersi veriyor. Şapka çıkarılmaz da ne yapılır? Sanatı ve tiyatroyu memleketin her köşesine bir arı gibi taşıyor. 90 olmak da ona vız geliyor.
Enerjisi daim olsun.
Sevgili Haldun Dormen, siz çok yaşayın, sizi çok çok seviyoruz ve saygı duyuyoruz…